17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 Prof. Dr. Necdet ADABAĞ Din, milliyet ve kültür hedefler için araç... C S TRATEJİ gerektiğinden; yeni bir çağ olan 21. yüzyılda yeni araçlara gereksinim duyulduğundan küreselleşmeyi bu yeni yüzyılın bir gerçeği olarak kabul etmenin kaçınılmaz olduğunu söylüyor. Bu nedenle yeni yüzyılda yeni siyasalar gerektiğini anlatırken sağ ve sol kavramlarının artık çağdışı kaldığını ve toplumlar arasındaki farklılığın küreselleşmeye açık olup, olmamasına dayalı olduğunu söylerken farklı siyasal çizgideki toplumsal kesimler arasındaki tartışmanın da yersizliğinin altını çizmek istemektedir. Bu bağlamda iktidarlara düşen araştırmaya ve eğitime dönük yatırımlara gitmelerini ve ekonomiden ellerini çekmeleridir. Liberal ekonomi dedikleri, bu olsa gerek diye düşünüyorum. Blair, İtalyan sanayicilerine konuşurken bir müneccim edasıyla tek doğruyu kendisinin söyleyebileceğini ve kendilerini kurtarmak; ülkelerine yararlı olmak istiyorlarsa bu gerçeği kabul ederek ona göre siyasalar üretmeleri gerektiğini belirtiyor. Ülkelerin lokomotiflerinin küçük sanayi kuruluşlarının olduğunu; gelecekte de olacağını belirten Blair küreselleşmeye tüm toplumların ayak uydurması gerektiğini; uyduramayanın da çağdışı kalacağını ve yitireceğini dinleyenlerin gözünün içine baka baka söylediği bir gerçek. İnançlarında kararlı biri olarak bilinen Blair’in ikna gücüne inanan Montezemolo (İtalyan işadamları derneğinin başkanı) onu özel olarak davet etmişe benzer. Sanki tüm dünyada ulusdevlet fikrini savunanlara bir gözdağı vermek istemektedir. Bu ve benzeri girişimler gerçekte sağ ve solun bittiğine işaret olmaktan çok sağın yerine küreselleşmeyi koyarak sola çullanmak gibi algılanmalıdır. Herkes, tüm dünya, sol kimliğinden sıyrılarak küreselleşmeye yamanmanın yollarını aramalıdır. Bir başka deyişle tüm insanlık sağa kaymalıdır. Burada fakir, fukaranın haklarını kim savunacaktır? Yoksul insan kalmayacaktır dünyada çünkü kendini kurtaran küreselleşmenin bir parçası olacak; kurtaramayan da yok olup gidecektir. Dünyaya esenlik getirmenin bundan daha adil bir yolu olabilir mi?! Dante bile bunu düşünemedi yoksa oturup da hak dağıtmak için 100 kanto yazar mıydı? Türkiye’de ve dünyada sağ iktidarların insanlığı getirdiği sonuç ortada. Bu sağ değil midir ki çaktırmadan insanların damarına dinciliği pompalayarak insanları doğru yollarından ayıran. Tüm dinlerde bu böyledir. Hiçbir toplumun bu konuda günahsız olduğu söylenemez. Arada bir sağduyulu devlet adamları çıkmıştır. İnsanların dinini ve dinsel inançlarını istismar etmeyen ve de gerçek dindar olanlar. Bunlardan biri İtalyan Alcide De Gasperi’dir. Hıristiyan demokrat bir devlet adamı olarak bilinen De Gasperi, Papa’yı ölümünden sonra bile huzursuz edecek kadar laik bir insandır. Papa gömüt taşındaki yazıtın içeriğine dayanamamış ve yazıtı değiştirtmiştir. Onu huzursuz eden son iki sözcüktür. Mimar Giacomo Manzu’nun gömüt taşına yazdığı ve Hıristiyanların siyasada Kilise’den bağımsız olabileceklerini anıştırdığı iki sözcük Papa’yı huzursuz etmiştir. Bir başka deyişle Hıristiyan demokratların laik olamayacakları o denli yer etmiştir ki Papa’nın bilincinde o iki sözcük bile onu mutsuz etmeye yetmiştir. Şaşılacak bir şey yok. Bizimkilerin de özenti içinde olup Müslümanların laik olamayacaklarını iddia ettikleri gibi. De Gasperi bugün İtalya’da aranılan bir devlet adamıdır. Niçin mi? Dürüst olduğu için; yürekli olduğu için; umut veren biri olduğu için. Ve daha da önemlisi Machiavelli’nin çizgisinde laik olduğu için. Bu D ünya nereye koşuyor? Bu soruyu sormayan yoktur. Bugün de soran çoktur; yarın da soracak olan çok olacaktır. Hızlı bir dönüşümün içine girdiğimiz için biz insanlar neye uğradığımızın ayrımında değiliz. Tıpkı doğal afetlerle karşı karşıya kalmış gibi oluyoruz. Kafamızda patlayan sorunlar yığının altında ezilmemek için çırpınırken, toplumların yararına mı yoksa zararına mı olduğunun belli olmadığı ekonomideki baş döndürücü hızlı gelişmeler; toplum yaşamındaki çoğu yerdeki geri gidişler, olumsuz değişiklikler; azınlığın çıkarı düşünülerek çoğunluğun zararına olacak ekinsel ve eğitsel karabasanların ortasında soluksuz kalmış biz insanlar tutunacak dal ararken; dünya liderlerinin ağızlarından çıkan sözler giderek tükenmekte olan umutlarımızı tümden yıkmaya yönelik sözler olarak algılanması kaçınılmaz olmuştur. Umut kırıcılığının yanı sıra dünya koşullarını yeniden gözden geçirmek ve sorgulamak gibi bir görevin hepimizin üstüne düşen bir görev olarak bilinmesinin getirmiş olduğu yükümlülükten ötürürdür ki bugün herkesin ağzında telaffuz edilmese de içten içe sorulan bir soru olarak karşımıza durmaktadır: Dünya nereye koşuyor? Küreselleşme her şeyi kullanıyor Türkiye’de ve dünyada sağ iktidarların insanlığı getirdiği sonuç ortada. Bu sağ yaklaşım dinciliği kullanarak insanları doğru yoldan ayırıyor. Hiçbir toplumun bu konuda günahsız olduğu söylenemez. İnsanların dinini ve dinsel inançlarını istismar etmeyen ve de gerçek dindar olan devlet adamları da arada bir çıkmadı değil… ve sızlanıyoruz. TIKANAN YOLLAR BLAİR, KÜRESELLEŞMENİN SÖZCÜSÜ Dünya bilinmezliklere koşuyor, yaklaşımı, biz Tony Blair, İtalyan işadamları derneğinin zavallı yalın yurttaşların ortak yargısı olarak gün davetlisi olarak gittiği Venedik’te küreselleşmeden ışığına kavuşmak gibi umutsuz bir sevdaya kendini söz ediyor. İdeolojilerin yok olduğundan; varsa kaptırırken ve dünya medyasının iyimserlik yoksa küreselleşmenin her şeyin önünde olması pompalamaya çabalayan havası içinde, kendini kanıtlamak gibi bir hovardalığı benimserken, tepemizdeki büyüklerimiz, bizleri yalanlamak Chavez istercesine, dünyanın nereye koştuğunu ve nerdeyse sonunun da ne olacağını bildiklerini kendilerini beğenmişlikleri içinde bize göstermek istemektedirler. Dünya siyasalarına yön veren kişiler olarak tasarımlarının en azından temel çizgilerinin ne olduğu ve nereye varacağını bilmeleri kadar doğal bir şey olamayacağı düşünüldüğünde, engin dünya görüşlerine güven besleyen insanlar olarak kendimizi onların eline bırakmak gibi bir duyguya kapılmamız kaçınılmaz gibidir. Bastırılmış özgürlükçü beklentilerimiz her gün biraz daha çarpıtılmış ve nesnel doğrulardan uzaklaştırılmış siyasal, ekonomik, toplumsal ve ekinsel cendereler altına girerken büyüklerimizin sözünden çıkmamak gibi telkinlerle beyinlerimiz yıkandığından devinim alanımız giderek küçülmekte ve gözümüz, kulağımız kapıda dünya nereye koşuyor sorusunun yanıtını ancak ve ancak bizi yönetenlerin ağzına bakarak öğrenme fırsatımızın kaldığını görmekteyiz. Görsel ve yazılı medya satın alındığı için; bilgi ve danışma yollarımız tıkandığından ancak el yordamıyla karanlıklarda ışığı arayanlar gibi yollara düşmüş gibiyiz. Kendi başımıza içimizdeki düğümü çözmek olanağının da kalmadığını görerek insanlığın mutluluğu için kan ve gözyaşı dökmüş biz yalın yurttaşlar olarak kendi yazgımızı belirleyememe olanağından yoksun kalmış olarak kahrediyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle