29 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

20 Aybike KOCA TUSAM Çalışma Hayatı ve Türkiye Araştırmaları Masası [email protected] Silah firmalarının satışlarında yüzde 76’lık artış sağlandı… C S TRATEJİ yolsuzluğunun yaşanmış olması ve ülkedeki hiçbir alt yapı çalışmasının tamamlanmamış olması düşündürücüdür. Savaş ekonomisini iyi bir şekilde idare etmeyi başaran ABD’nin (Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü verilerine göre) 500 milyar dolarlık savunma harcamasına karşılık onu izleyen İngiltere, Fransa ve Japonya gibi ülkelerin sadece 45 milyar dolar civarında gerçekleştirdikleri savunma harcamaları da gösteriyor ki ABD ve finansörlüğünü yaptığı ülkeler, daha pek çok devletin başına bela olmaya devam edecektir. Nitekim İsrail’in Lübnan’a saldırısının gerek taraf devletlere gerekse bu devletlerin destekçilerine siyasi, askeri, kültürel ve en önemlisi ekonomik yönden etkisi de büyük olacaktır. A teşin hala sönmediği Lübnan’a "barışı koruma" adına asker gönderilmesine ilişkin tezkerenin TBMM’den geçmesinin hemen ardından gönderilecek asker sayısının BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından açıklanması, "Mehmetçiğin bölgede ne işi var?" sorularının yanında bazı ekonomik sorunları da gündeme getirdi. Bölgeye, denizden silah ambargosu uygulanması için bir fırkateyn, iki hücumbotla birlikte bir deniz piyade taburu ve 28. Mekanize Piyade Tugayı’ndan bir istihkam bölüğünün gönderilmesi planlanıyor. Bunlara bağlı olarak asker sayısının binlerle ifade edildiği barışı koruma (!) operasyonunda masraflar her ne kadar BM tarafından karşılanıyor olsa da, Türkiye’nin de elini cebine atması gerekecek. BM tarafından üstlenilen miktarın, bugüne kadar Türkiye tarafından ödenen katkı paylarıyla sağlanacağı aşikar olsa da, ödenen aidatın artırılması da gündeme gelebilecek konular arasında bulunuyor. Üstelik tam da UNIFIL’in (BM Lübnan Geçici Gücü) bütçesi 30 milyon dolar azalmışken bu seçeneğin oluşması muhtemel görünüyor. Uluslararası örgütleri arkasına alan ABD’nin ülkeleri, savaşın ortasına çekmek suretiyle –her türlü harcamanın arttığı göz önüne alındığında faturalarını kabarttığı dikkat çekiyor. Buna karşın barışın ve demokrasinin mimarı olduğunu düşünen ABD’nin yardımlarını değil askeri harcamalarını artırması gözlerden kaçmıyor. Dünyada yapılan askeri harcamaların 1 trilyon doların üzerinde olduğu ve bu tutarın yarısının ABD tarafından yaratıldığı düşünüldüğünde, savaş ekonomisinin yine ABD tarafından genişletildiği sonucuna ulaşılıyor. Nitekim ABD kapitalizmi için yaşamsal öneme sahip olan askeri harcamaların artırılması, ülke için gereklilikten daha da öte bir durum oluşturuyor. Savaş ekonomisi canlanıyor Afganistan, Irak ve son olarak Lübnan’daki savaş, ekonomik faaliyetleri de canlandırdı. ABD’li silah firmalarının satışları yüzde 76 oranında artış sağladı. İsrail’e direnen Lübnan, oluşan 10 milyar dolarlık zararla ekonomik anlamda kapının önüne bağlanmış durumda. eden ABD, daha çok bu talep canlanmasıyla ilgileniyor. ABD gibi İsrail de giriştiği operasyonda siyasi itibarın yanında ekonomik çıkar sağlama çabasında. Bir zamanlar Ortadoğu’nun finans merkezi olan bir şehri vurmak ve bir anlamda ekonomik erk elde etmek ise sadece talep canlanmasını değil, beraberinde pek çok kazanımı da getirdiği için Lübnan İsrail’i, Afganistan ya da Irak da ABD’yi hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Bu yüzdendir ki Irak’a müdahale için harcanan, kimilerince 200 milyar kimilerince 2 trilyon dolara rağmen ülkenin yeniden yapılandırılması sırasında tarihin en ciddi LÜBNAN KÜÇÜLECEK BARIŞIN MİMARI 1983’te iki kez Lübnan’a müdahale eden ve günlerce ülkeye bomba yağdıran, 11 Eylül saldırılarından hemen sonra Usame Bin Laden’i yakalamak için Afganistan’ı, Yeni harcamaları ardından kimyasal silah bulundurduğu zorunlu kılan gerekçesiyle 2003’te Irak’ı işgal eden ABD’nin barışı korumak için BM’ye olan Lübnan’daki yıkım... borçlarını ödemek yerine her yıl askeri harcamalarını artırması "barışın mimarı" rolüyle ters düşüyor. Ülkelerin ekonomilerini bağımlı hale getirmeyi misyon edinen ABD’nin canlanan savaş ekonomisindeki payı ve bundan rant sağlama amacı yadsınamayacak ölçüde. Bu yıl ABD’deki silah şirketlerinin satışında gerçekleşen yüzde 76 oranındaki artış bu rantın küçük bir kısmı. ABD’nin savaş harcamalarını artırmak suretiyle talepte canlılık yaratması ve bunu ekonomik krizlerin önlenmesinde bir araç olarak kullanması yeni bir olgu değil aslında. Yerel çatışmalarda dahi silah kullanmak zorunda olan yoksul ülkelerin az sayıdaki silah şirketini zengin etmesi oldukça büyük bir rant kapısı. Her ne nedenle olursa olsun müdahaleden çekinmeyen buna karşın iş, geride kalan ülkelerin yeniden yapılandırılmasına gelince pasif bir politika izlemeyi tercih İki İsrailli askerin kaçırılmasını öne sürerek Hizbullah’ı yok etme operasyonuna girişen, bu nedenle Lübnan’ın üstüne bombalar yağdıran ve her ne kadar kendisi kabul etmese de bir savaş başlatan İsrail, Lübnan’ın alt yapısından üretim tesislerine kadar pek çok kritik noktayı vurmayı başardı. Ülke bu yıl yüzde 45 oranında büyümeyi beklerken şimdi yüzde 5’in üzerinde küçülmeyle karşı karşıya. Altyapının tamamen çökmesi, neredeyse tek bir binanın kalmamış olması, hava ve deniz ulaşımının yapılamaması ve daha ülkeye yeni ısınan yabancı sermayenin ülkeyi terk etmesi gibi sorunlar Lübnan’ın ayakta durmasının önünde büyük bir tehdit oluşturuyor. Öyle ki Kalkınma ve Yeniden Yapılandırma Komisyonu’nun (Council for Development and ReconstructionCDR) tahminine göre sadece yıkılan binaların ülke ekonomisine verdiği zarar kimilerine göre 2, kimilerine göre 3,5 milyar doların üzerinde. Buna bir de turizm gelirlerindeki ve yabancı sermayedeki azalma ile çift pasaportlu şirket yöneticilerinin Lübnan’ı terk etmeleri eklenince zarar 10 milyar doları buluyor. Petrol ihtiyacının tamamına yakınını dışardan karşılayan bir ülkenin karşılaşacağı sorunlar ve maliyetler elbette bunlarla sınırlı değil. Yeniden ayağa kalkabilmek ve kalkınabilmek için yatırıma dolayısıyla paraya ihtiyaç duyan ülke yeni bir borç batağına da sürüklenecek gibi görünüyor. Ve ihtiyaç duyduğu büyük oranda krediyi tabiî ki ABD’nin sahibi olduğu yardım (!) kuruluşlarından alacak. Böylelikle İsrail’in saldırılarına boyun eğmeyen ülke ekonomik olarak kapı önüne bağlanacak. Ayrıca yatırımların başlamasıyla birlikte oluşacak talep patlaması uzun yıllar düşük seyreden enflasyonun da yükselmesine neden olacak. Bunun yanında Lübnan nüfusunun yüzde 25’inin evinden olduğu ve 30.000 evin yok olduğu düşünüldüğünde savaşın psikolojik maliyetinin de ülkeyi ciddi oranda etkileyeceği gerçeği göz ardı edilemez. Savaşın tek taraflı etkisi baskın olsa da İsrail’in de savaş faturası kabarık. Hizbullah’ın saldırıları sonucu ekonominin durduğu bölgelerde zararın 2 milyar dolara yakın olduğu belirtiliyor. Her ne kadar Lübnan’a göre daha güçlü bir ekonomiye sahip olsa da İsrail, ABD’nin maddi desteği olmasaydı, yeniden yapılanma konusunda Lübnan’dan daha kötü durumda olabilecekti. Ancak maddi destekle yaşamaya ve savaşmaya alışık bir ülkenin ekonomik problemleri ikincil önemde olduğu sürece amaç sadece savaş ekonomisinden rant sağlamak olacaktır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle