29 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Gözde KILIÇ YAŞIN TUSAM Balkan Araştırmaları Masası [email protected] Avrupa’nın sonu, boyutu ve ölçütü önceden kestirilemeyen beklentileri C S TRATEJİ 11 seyrini Kıbrıs’ta verilecek ödünlerden ibaret görme eğilimi hem de Kıbrıs şartını liman ve havaalanlarının açılmasına indirgeme eğilimi sergileniyor. Hâlbuki Türkiye’den beklentiler Kıbrıs’ı çok aşıyor ve Kıbrıs konusunda da liman ve havaalanlarının açılması sadece başlangıç. Bilmesi gerekenlerin de bunu net bir şekilde bildiği ortada. AB tüm belgelerinde "ilişkilerin normalleştirilmesi"nden bahsediyor. Bu da öncelikli olarak "tanıma"yı, bundan sonra "asker çekme"yi, Maraş’ı teslim etmeyi, yerleşiklere Türkiye’de yer göstermeyi, geçmişin acılarını silmek için tazminat ödemeyi ve bu arada da GKRY’nin NATO üyeliğini "veto etmeme"yi gerektiriyor. Ankara için tanımama ifadesini taşıyan bir deklarasyon eşliğinde limanların açılması artık bir alternatif oluşturmuyor olsa gerek. AB’nin Kıbrıs’ı asla feda etmeyeceği çok açık. Türkiye’nin bir "AB tutkusu"(3) olduğuna ve bunun için her türlü şartı gerçekleştirmeye hazır olduğuna dair inancın dünyada ve özellikle Rum basınında işleniyor olmasına rağmen KKTC’yi AB’ye feda edecek bir hükümetin de yaklaşan seçimlerde işi oldukça zorlaşacaktır. Ekim ayı yaklaştıkça Ankara’yı tercih yapmaya zorlayan açıklamalar ve müzakerelerin durdurulacağına, dondurulacağına veya askıya alınacağına ilişkin tehditler gündemden eksik olmayacak gibi görünüyor. Nitekim Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Yorgos Lillikas’ın "Türkiye'nin yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumunda, AB sürecinde yeni müzakere başlıklarının açılmasının söz konusu olmayacağı" açıklamasına benzer pek çok beyanat Rum basınında yer alıyor. GKRY stratejisini "Türkiye’yi masada tutarak hedeflerine ulaşma" yönünde oluşturmadığı için de bu gibi tehditler hafife alınacak nitelikte değil. Ancak asıl mücadelenin AB içinde süreceği de açıkça görülüyor. Nitekim Türkiye’yi masada tutarak Ege tezlerine geçerlilik sağlamak isteyen Yunanistan’ın dahi bu konuda GKRY ile görüş birliği oluşturamamış olduğu biliniyor. Türkiye’yi "limanlar" ve "müzakereler" arasında tercihe sürüklemenin bu aşamada sonuçsuz kalacağını gören ve oluşacak bir krizle Türk kamuoyunun AB hedefinden daha da uzaklaşmasını istemeyen AB’nin diğer bazı üyeleri de müzakerelerin dondurulması konusunda oybirliğine ulaşılmasını engelleyeceklerdir. Önümüzdeki dönemde müzakerelerin dondurulması gibi ihtimal gerçekçi görünmese de "limanlar" konusu ile ilgili başlıkların açılmasının ertelenmesi mümkündür. Bu durumda "Gümrük Birliği", "Ortak Pazar", "Ulaştırma" gibi 95’ten beri takip ettiğimiz ve bu nedenle de diğerlerine göre güçlü olduğumuz başlıkların ertelenmesi de bir anlamda müzakerelerin kısmen dondurulması anlamına gelecektir. Kıbrıs’ı "en kolay vazgeçilecek dava" ve "en sancısız biçimde yerine getirilebilecek AB koşulu" olarak görenler de tarım veya çevre gibi başlıklardaki ciddi eksiklikleri ve vurdumduymazlıkları görmezden gelerek Türkiye–AB ilişkilerinin seyrindeki baş sorumluyu "Kıbrıs Davası" olarak göstermeye devam edebilecekler. Hâlbuki ne KKTC’den vazgeçmek müzakereleri kolaylaştıracak, ne talepler karşılanmakla ne de soykırım iddiaları kabul etmekle bitecek. Dipnotlar: (1) http://www.europarl.europa.eu/meetdocs/20042009/documents/pr/618/618095/618095en.pdf (2)http://www.europarl.europa.eu/meetdocs/20042009/documents/am/622/622952/622952en.pdf (3) Fileleftheros Gazetesi, 19 Ağustos 2006, akt "Rumlar Bizi Yanlış Anlamış", Dünya Gündemi, S.90, 310 Eylül 2006 A vrupa Parlamentosu (AP) Dış İlişkiler Komisyonu’nun 4 Eylül’de kabul ettiği Türkiye raporu, Türkiye’nin AB serüveninin beklenenden de zorlu olacağını gösterir nitelikteydi. Hollandalı parlamenter Camiel Eurlings tarafından hazırlanan taslak rapor, Türkiye’nin ilişkileri bir kez daha gözden geçirmesini gerektirecek maddeler içeriyor. Türkiye’de reform sürecinin yavaşladığına dikkat çekilen raporda ifade özgürlüğü, dini haklar, azınlık hakları, kadın hakları, kültürel haklar, sivilasker ilişkileri, sendikalar, yargının bağımsızlığı gibi konular ele alınıyor.(1) Danıştay’a yönelik silahlı saldırıdan hakimlerin tam anlamıyla korunamaması nedeniyle endişe verici bulan Komisyon, Van eski savcısı Ferhat Sarıkaya’nın görevden alınmasıyla devam eden Şemdinli olaylarını da, ordunun Türk toplumu üzerindeki rolünün devam ettiğini göstermesi bakımından "derin bir endişe kaynağı" olarak değerlendiriliyor. Cemevlerinin dini merkez olarak tescil edilmesi, Alevilerin tanınması ve korunması, Heybeliada Ruhban Okulu’nun "derhal" yeniden açılması, Ekümenik Patriklik kilise ünvanının alenen kullanılabilmesi de talepler arasında yer alıyor. Bunlardan başka, Türk Ceza Yasası’nın 216, 277, 288, 301, 305 ve 318. maddelerinin "keyfi yorumlamaya uygun olduğu" gerekçesi ile değiştirilmesi, Terörle Mücadele Kanunu’nun cürümler bakımından kapsamının daraltılması ve "Türk Devleti’nin modernizasyonunun temelini oluşturacak" yeni bir Anayasa’nın hazırlanması Komisyonun beklentileri arasında yer alıyor. İstekler ‘fantezi’ye dönüşüyor Türkiye, AB’nin Kıbrıs konusundaki istemlerini hazmetmekte sıkıntı yaşarken, ilerleme raporuna kaynaklık etmesi beklenen AP raporu adeta ‘fantezilerle’ dolu. Türkiye’den Ermeni soykırımını tanıması isteniyor. Anadolu’da yaşadığı bilinen bütün insanların ölümünün nedeni olarak Türkiye görülüyor. şekilde anlaşılıyor ki bu tür iddia ve taleplerin arkası kesilmeyecek. Nitekim şimdilik gündeme getirilmeyen kimi iddiaların alt yapı hazırlıkları da sürdürülüyor. KIBRIS’I ARATACAK İSTEMLER SONU GELMEZ İSTEKLER Türkiye’de Avrupa Komisyonu’nun ilerleme raporunu hazırlarken bu görüşleri dikkate almayacağı Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’nda da 2528 varsayımıyla AP kararlarının "tavsiye" niteliği üzerine Eylül haftası tartışılarak oylanacak olan rapora vurgu yapıldı. Hâlbuki siyasi gözlemciler Avrupa sonradan yapılan eklemelerle sözde Ermeni Komisyonu’nun Ekim’de açıklayacağı ilerleme soykırımının "tam üyelik öncesi" tanınması talebinden raporunda parlamentonun beklenti ve tavsiyelerinin başka Süryani ve Pontus soykırımları da anıldı.(2) AB çoğunun yer alacağı görüşünü paylaşıyorlar. Öte Komisyonu Başkanı Barroso gibi "soykırım iddialarının yandan AP Dış İlişkiler Komisyonu’nun kabul ettiği tanınması konusunda Türkiye’ye emrivaki rapor, içeriğindeki ağır ifadelere rağmen sadece Kıbrıs yapılamayacağı" görüşünde olan parlamenterler ile ilgili olan kısmı yani Türk liman ve havaalanlarının bulunmasına karşın bu ifadelerin "tavsiye niteliği" Rum bandıralı uçak ve gemilere açılmasının gerekli taşısa da bu raporda yer alması önümüzdeki dönemde görüldüğüne ilişkin olan madde öncelikli olarak karşılaşacağı yeni talepler açısından Türkiye için gündeme geldi. Burada hem TürkiyeAB ilişkilerinin uyarıcı niteliktedir. Pontus’a ilişkin ifadelerin Yunan parlamenterlerin Türkiye raporunu girişimleriyle rapora eklendiği hazırlayan dikkate alındığında "Küçük Asya Eurlings... (!) Soykırımı" gibi bir ifadeye de hazırlıklı olmak gerektiği anlaşılıyor. Yunan Bakan Nikos Çiarçionis’in de dile getirdiği gibi "Pontus soykırımının uluslararası alanda Ermeni ve Yahudi soykırımıyla birlikte tanınması" üzerine yıllardır çaba gösteren Yunanistan, parlamentosunda 24 Şubat 1994’te aldığı bir kararla 19 Mayıs’ı "Pontus Yunanlılarının Türklerce Katlini Anımsama Günü" olarak kabul etmişti. Şimdilik ağırlığı sözde Pontus soykırımının genel kabul görmesini sağlama konusuna verse de Yunanistan’ın 1999’da 14 Eylül’ü Küçük Asya Soykırımı günü kabul ettiğini hatırlamak gerekiyor. Çok açık bir
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle