17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 Rusya’ya bağımlılığın getirdiği sıkıntı, arayışları hızlandırdı… C S TRATEJİ AB enerjide ‘birlik’ arıyor Cemile Akça ATAÇ TUSAM Avrupa Araştırmaları Masası [email protected] cak ayında yaşanan RusyaUkrayna enerji krizinin ardından Avrupa da kendi enerji gerçekleriyle yüzleşmeye başladı. AB Komisyonu’nun 2005 yılının Haziran ayında enerji ile ilgili yayımladığı Yeşil Belge’de değinilen ve AB kamuoyunda hak ettiği yankıyı bulamayan rakamlar, öngörüler ve çıkarımlar bugün, Avrupa gündeminde önemli bir yere sahip. Kriz süresince meydana gelen doğalgaz kesintisinden yüzde 50 oranı ile en çok etkilenen AB ülkesi olan Avusturya, kendi dönem başkanlığında enerji konusuna özel önem vereceğini açıkladı. Buna göre 23–24 Mart tarihlerinde yapılacak olan AB Zirvesi’nde, enerji sorunlarına yönelik üretilmiş olası çözümler konusu enine boyuna tartışılacak. Bu tartışmalara katkıda bulunmak amacıyla da Komisyon zirve öncesi, 8 Mart tarihinde kendi enerji raporunu yayımlayacak. Komisyon Başkanı Jose Manuel Barroso, raporun "bütünleştirilmiş bir Avrupa Enerji Politikası" çağrısı yapacağını belirtiyor. Barroso’ya göre "dünyanın yeni bir enerji çağına girdiği" günümüzde AB enerji ile ilgili sorunlarını daha fazla göz ardı edemeyecek bir aşamada ve bu sorunların çözümünde "25 ayrı enerji politikasının varlığı" çok da anlamlı değil. AB’nin tek bir enerji politikası üretirken ABD ile de sıkı işbirliği içinde bulunması gereği Komisyon tarafından devlet ve hükümet başkanlarına önerilecek diğer bir nokta olarak göze çarpıyor. Böylece enerji krizinin ardından Avrupa, rekabet edebilirliğini sürdürecek, çevre politikaları ile uyumlu olacak ve enerji arzı güvenliğini sağlayacak bir sonuca ulaşmak için kolları sıvamış, Mart ayındaki zirveye hazırlanıyor. O Slovakya ve Finlandiya’nın yüzde 100, Polonya ve Macaristan’ın yüzde 90 oranında Rus doğalgazına bağımlı olduğu görülüyor. Bu durumda Rusya’ya alternatif bir enerji kaynağı bulunması veya kaynakların çeşitlendirilmesi, AB’nin ihmal edemeyeceği bir öncelik olarak karşımıza çıkıyor. AB ülkeleri Rusya yerine, Avrupa’nın doğalgaz ihtiyacının yüzde 30’unu karşılayan Cezayir ve yüzde 25’ini karşılayan Norveç ile olan ilişkilerin daha yoğunlaşmasının gereğine inanıyorlar. İstikrar ve güven sağlama adına da ilk adım olarak, dünyanın üçüncü büyük doğalgaz ihracatçısı Norveç ile yapılan doğalgaz görüşmelerinin bundan sonra yıllık olmasına karar verildi. Ayrıca Avusturya Ekonomi ve Çalışma Bakanı Martin Bartenstein’in 17 Ocak’ta Avrupa Parlamentosu’nda yaptığı konuşmada belirttiği gibi, Nabucco boru hattının 2020 yılında tamamlanmasıyla birlikte Avrupa ülkelerinin Hazar ve Ortadoğu’daki gaz yataklarına kolay ve ivedi erişimi planlanıyor. İran’dan Avusturya’ya, Türkiye, Bulgaristan, Romanya ve Macaristan aracılığı ile 25 ila 31 milyar metreküp doğalgazın bu şekilde 3300 km’lik boru hattı ile taşınmaya başlanması, Avrupa’nın doğalgaz ihtiyacını karşılama profilini bir ölçüde değiştirebilir gibi gözüküyor. Bu konuda etkili olabilecek diğer bir unsur da sıvılaştırılmış doğalgaz kullanımında artışa gitmek. Boru hattı döşemenin uygun olmadığı zeminlerin doğalgaz transferinde yol açtığı güçlükleri gidermek amacıyla, son kullanım noktalarına deniz ve karayolu taşımacılığıyla iletilen sıvılaştırılmış doğalgazda halen 60 milyar metreküp olan yıllık kapasitenin, 160 milyar metreküpe çıkarılması öngörülüyor. Olağan şartlar altında AB, dünya doğalgaz rezervlerinin yüzde 70 ila 80’ine erişebilir durumdadır. Ne var ki son enerji krizi, AB’ye bu rezervlerin her zaman erişilebilir olmadığını bir kere daha öğretti. Beklenmeyen bir kesinti durumunda (veya olağanüstü kış koşullarında) mağdur olmamak için AB’nin, depolama kapasitesini mutlaka artırması gerekmekte. Bu konuda öncelik kısa vadeli hedeflere verildi ve halen elde iki aylık stok tutabilme koşulları tartışılıyor. NÜKLEER ENERJİ AB, petrol ve doğalgaz iç pazarını 2008’de mutlaka tamamlamayı istiyor. Üye ülkeler, enerji konusunda şimdiye kadar ülke bazında, ulusal egemenlik tanımı içinde kalan politikalar güttüler. Ancak artık, birbirinden bağımsız enerji piyasalarını birleştirerek AB adına ortak bir duruş sergileme eğilimi, sadece bir enerji politikası olarak değil "Ortak Dış ve Güvenlik Politikası’nın bir parçası" olarak ele alınacak bir husus olarak görülüyor. Fransa’nın Avrupa Bakanı Catherine Colonna da "Enerji için bir zamanlar kömür ve çelik için ne yaptıysak onu yapalım" çağrısı yapıyor. Ancak, 25 ülkenin tek bir enerji politikası üretmesi önünde aşılması güç bir engel bulunuyor. Bu da, tahmin edileceği gibi üye ülkelerin nükleer enerjiye karşı farklı tavır takınmaları olarak göze çarpıyor. Fransa 24 Ocak tarihinde, Komisyon’un sürdürdüğü Avrupa Enerji Politikası çalışmalarına katkıda bulunmak amacıyla yayımladığı raporda, hem enerji arzı güvenliği hem de karbondioksit gazı yaymayan bir teknoloji olarak küresel ısınmaya karşı mücadeleye faydası açısından ortak nükleer enerji kullanımının başlamasını teklif etti. Buna göre AB, Rusya’ya olan bağımlılığın asgariye indirilmesi adına sunulan çözümlerin umulan enerji etkinliğini yaratmaması durumu karşısında hazırlıklı olmak için nükleer enerji seçeneğini ciddi olarak düşünmeli ve bu yönde araştırmageliştirme çalışmalarına hemen başlamalı. Yine Fransızlar tarafından sıvılaştırılmış doğalgaz, tutuşabilirliğinin yüksek olması nedeniyle terör hedefi olabilecek güvensiz bir seçenek olarak sunuluyor. Komisyon’un Enerji Komiseri Andris Piebalgs da nükleer enerjiyi sürdürülebilir büyümenin bir şartı olarak görüyor. Ancak dönem başkanı Avusturya, ortak bir politika olarak nükleer enerji kullanımının "kesinlikle bir seçenek olamayacağı"nın altını çiziyor. Bu durumda da Avrupa’nın tek bir enerji politikası üretmesi kısa vadede olası gözükmüyor. AB’NİN ENERJİ GERÇEKLERİ Dünyanın en büyük petrol, doğalgaz ve kömür ithalatçılarından biri olarak AB, bu kaynaklara erişiminde meydana gelebilecek herhangi bir olası kesintiye karşı dışa bağımlılık derecesini azaltacak yöntem arayışına girdi. Önlem alınmaması durumunda AB’nin bugün yüzde 50’ler düzeyinde olan enerjideki dışa bağımlılığı, 2030 yılında yüzde 70’i bulacak. Bu bilgiyi enerji kaynakları açısından detaylandırırsak 2030 yılında AB, kömürde yüzde 66, doğalgazda yüzde 80 ve petrolde yüzde 90 oranında dışa bağımlı olacak. Özellikle petrol ve doğalgazdaki bağımlılık derecesi AB’yi, ihtiyaç duyduğu enerjiyi, fiyatı keyfi dalgalanmalara açık olmadan ve arzı daha güvenli yollardan temin etmeye İngiltere’deki bir yönlendiriyor. Bu bağlamda Avrupa petrol nükleer santral talebinin karşılanmasında, politik istikrarsızlık yaşayan bazı Ortadoğu ve OPEC ülkeleri yerine "küresel enerji güvenliği adına çok olumlu bir adım" olarak görülen BaküTiflisCeyhan boru hattından yararlanmak daha elverişli bir seçenek olarak ön plana çıkıyor. Ancak esas korkutucu gerçekler, doğalgaz başlığı incelendiğinde beliriyor. Doğalgazda, dışarıya olan bağımlılıktan ziyade Rusya’ya olan bağımlılık ürkütüyor. AB ülkelerinin tamamı göz önünde bulundurulduğunda Rusya’dan ithal edilen doğalgaz, toplam ihtiyacın yaklaşık yüzde 40’ını karşılıyor. Ancak ülke bazında bakıldığında, Rus doğalgazına büyük oranda bağımlı olan AB ülkeleri, kaynakları çeşitlendirmek ve entegre sistemler oluşturmak için arayışlarını hızlandırdı. Seçeneklerin başında, Hazar ve Ortadoğu gazı ile nükleer enerji geliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle