17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

karara bağlanmıştır. Sonraki dönemlerde İstanbul Metropolitanı, Trakya, Pontus ve Küçük Asya'nın kiliselerinin yetkilisi yapılarak, İstanbul Patrikhanesi’ne ekümeniklik de tanınmıştır. Burada önce Constantinapolis’in Yeni Roma’nın başkenti olması gerekçesi kullanılmış ardından dini bir payenin ancak dini usullere uygun bir prosedürle verilebileceği fark edilince İstanbul Kilisesi’nin "apostolic" kökenleri vurgulanmak istenmiştir. İstanbul’daki kilisenin İsa’nın ilk havarisi olan Aziz Andrew tarafından kurulduğu iddiası ise, Aziz Andrew’in 30’lu yıllarda henüz şehir olarak tesis edilmemiş olan İstanbul’dan geçtiğine dair hiçbir belgenin bulunmayışı nedeniyle başta Roma kilisesi (Vatikan) olmak üzere hiçbir kilise tarafından kabul edilmemiştir. Ta ki 30 Kasım 2006 tarihine kadar. Papa 16. Benedikt, 30 Kasım’daki Aziz Andrew ayinine katılmak suretiyle bir yandan 325 tarihli Konsile aykırı hareket ederek Vatikan’ın 1600 yıllık itikadi ilkelerini terk etmiş, bir yandan da İstanbul Kilisesi’nin yani Fener Rum Patrikhanesi’nin ekümenikliğini nihayet seleflerine rağmen kabul etti. ÜÇÜNCÜ ROMA Papa ile Patrik’in el ele tutuşarak doğubatı kiliselerinin artık güç birliği yapacağı mesajını vermesi Ortodoks dünyasının önemli bir kesiminde rahatsızlık yarattı. Çünkü bu mesajla Fener Rum Patrikhanesi’nin dünya Ortodokslarının lideri ya da "Ortodoks dünyası öncelikli merkezi" olduğu bir kez daha lanse edilmiş oluyordu. Dünya üzerindeki 220 milyon Ortodoks’un 150 milyonunu temsil eden Moskova Patrikhanesi ise şüphesiz en çok rahatsız olan kesimdi. Esasen Türkiye’deki Ortodoks Rum cemaati dışında Fener Rum Patrikhanesi’nin yetkisini kabul edenlerin Yunanistan'a daha sonradan bağlanan kuzey kesimindeki kiliseler ve On iki Adalar'daki kiliseler ile Yunanistan dışında yaşayan Yunan asıllıların mensubu kiliseler olduğu dikkate alındığında bu rahatsızlık anlaşılır duruyor.(5) Zaten Vatikan’ın dünya Ortodokslarının esas olarak sadece binde 1.3’ü üzerinde ruhani yetkileri olan Fener Rum Patrikhanesi ile güç birliğine girişmesi de bölünmüş durumdaki Ortodoks dünyasına verilen ayrı bir mesaj anlamına geliyor. Fener Rum Patrikhanesi’nin "öncelikli" konumunu kabul etmeyen Moskova Patrikhanesi’nin "Constantinopolis’in düşmüş" olmasından bahisle daha 1458’te kendisini "gerçek anlamdaki tek kilise" kabul ettiğini da anımsamak gerekir.(6) Nitekim Moskova’nın "Üçüncü Roma" olarak anılması da bundan sonra gerçekleşmiştir. Ortodoks birliğinin yakın zamanda sağlanması ise mümkün görünmüyor. 1996’da yayınladıkları ortak deklarasyonla iki kilisenin birbirlerinin iç işlerine karışmaması kararı alınmasına karşın Fener Rum Patrikhanesinin üst düzey yetkililerine atfedilen bir açıklamayla Moskova Patrikhanesinin yetki alanını 1686 öncesi sınırlarında kabul etmesi ilişkilerin iyileşmesi önündeki aşılmaz engeldir. Çünkü bu, Moskova Patrikhanesi’nin Ukrayna, Beyaz Rusya, Orta Asya hatta bugünkü Rusya’nın bir kısmı üzerindeki hakkının tanınmadığı anlamına gelmektedir. Bu coğrafyanın ABD’nin etkisini arttırmaya çalıştığı bölgenin büyük bir kısmıyla örtüşüyor olması hem Fener Rum Patrikhanesi’nin ABD’den aldığı desteği hem de Vatikan’ın büyük kavgayı sona erdirme kararının nedenlerini açıklar niteliktedir. çekişmenin en canlısı Ukrayna topraklarında yaşanıyor. Nasıl ki Rusya yeni kimlik oluşumunda din kimliğini bir çapa olarak kullanıyorsa Ukrayna da bağımsızlığının vurgusunu, kilisesini de bağımsız milli bir kilise haline getirmek suretiyle yapmak istiyor. Üstelik bunda çok da haksız sayılmaz. Burada, Osmanlı hükümranlığından kopan her bir Ortodoks devletin bağımsızlığının vurgusunu milli bir kilise kurmak ve İstanbul Patrikhanesi’nden bağımsızlığını ilan etmekle yaptığını hatırlatmak gerekir. Öyle ki Yunanistan’da dahi tarihi köklerine rağmen bağımsızlığın ardından derhal 1833’de Yunan Ortodoks Kilisesi’nin İstanbul Patrikhanesi’nden bağımsızlığı ilan edilmişti.(7) Moskova Patrikhanesi, kendisine bağlı olan Ukrayna Ortodoks Kilisesinin tamamen ayrılmasına karşı çıkarak Ukrayna’nın ruhani olarak Rusya’ya bağlı kalmasını ve Ukrayna milli kimliğinin pekişmesini engellemek istiyor.(8) Ukrayna milli kimliğinin canlandırılması için oluşturulan Ukrayna Otosefal Kilisesi(1989) ve Kiev Patrikhanesi’nin (1992), Fener Rum Patrikhanesi’ne yakın duruşu da Moskova üzerinde baskı oluşturmak amaçlı. Kiev Patrikhanesini tanımamasına rağmen Fener Rum Patrikhanesi bu yakınlaşmayı "ekümeniklik" iddiaları için kullanıyor. Nitekim siyasi hesaplaşmalar, Fener Rum Patrikhanesi’nin diasporadaki Ukrayna kiliselerini şimdilik kendisine bağlanmasını sağladı. Ama hem Amerika kıtasında hem de Avrupa’da Fener’in yetki alanından çıkarak Moskova Patrikhanesi’ne dönen pek çok kilise de bulunmakta. Vatikan’ın verdiği "dini" gözüken ama aslında "siyasi" olan desteğin de Ortodoks dünyası üzerinde Fener lehine bir etki yaratması şaşırtıcı olacaktır. C S TRATEJİ 7 Ortodokslarının dini hizmetlerini yerine getirmesi şartıyla ve sadece ruhani yetkilerle İstanbul’da kalmasına "izin" verildiği detaylı biçimde anlatılan Patrikhanenin yetki, sorumluluk ve işleyişinin Türkiye’nin düzenlemesine bağlı olduğu konusunda hukuken hiçbir şüphe bulunmamaktadır. Siyaseten ise Lozan’ı açıkça delmeye cesaret edecek bir hükümet henüz iktidara gelmiş değil. Dipnotlar: 1Papa Jean Paul’un 7 Aralık 1990’daki Redemptoris Missio adlı resmi genelgesi için bkz. Anar Somuncuoğlu, "Katolik Kilisesi’nin Rusya’daki Misyonu", Cumhuriyet Strateji, S.42–2005 2Ünlü Batı Avrupa Ortodoks Katedrali olan Cathedral of the Holy Mother of God and Saint Alexander Nevsky’nin 80 yıl sonra Moskova Patrikhanesinin yetki alanına dönmesi buna en iyi örneği oluşturur. 3Grek Katolikliği için örnek Ukrayna Katolik Kilisesi’dir. 4Gelişmelerin ayrıntısı için Bkz. Mehmet Çelik, Fener Patrikhanesi’nin Ökümeniklik İddiasının Tarihi Seyri" Akademi Ktb, 2000. Ayrıca C.J Hefele,. A history of the Christian Councils…, Edinburg1871; A. Fortescue, The Ortodox Eastern Church, London1908 5Dünya Ortodokslarını tutumu ve CIA verilerine dayanarak hazırlanmış dünya Ortodokslarının yayılımını gösteren tablo için bkz. Gözde Kılıç Yaşın, "Patrikhanenin Ekümeniklik İddiası", Cumhuriyet Strateji, S.25–2004 6Bu konuda bkz. Dr. M. Süreyya Şahin, Fener Rum Patrikhanesi ve Türkiye", Ötüken Yay., 2000 7Bu süreç için bkz. Dr. Münir Yıldırım, Yunanistan ve Ortodoks Kilisesi, Andaç Yay.,2005 8bkz. Anar Somuncuoğlu, "Ukrayna Ortodoksluğu ve Küresel Hesaplar", Cumhuriyet Strateji, S.52–2005 9Bkz. S.L Meray., Lozan Barış Konferansı Tutanaklar Belgeler, Takım I, C. 1, Kitap.1, Ankara 1969 TÜRKİYE’NİN ONAYI Destekçileri "Ekümenik" sözcüğünün "eşitler arasında birinciliği" ifade ettiğini söylüyor ve bu anlamıyla Fener Rum Patrikhanesi "ekümenikliği"nin Ortodoks camianın büyük çoğunluğunca kabul edilmeyeceği anlaşılıyor. Ekümeniklik vasfının siyasi değil, dini bir statü olması nedeniyle Türkiye’nin bu statüyü kabulü gibi bir durumun söz konusu olmadığı dile getiriliyor. Ne var ki bu tarz açıklamalar nedense bu "ünvanı" kabul etmesi için Türkiye üzerinde oluşturulan "siyasi" baskıyı açıklamaya yetmiyor. 1995’den beri artan çabaların hedefinde ise öncelikli olarak Patrikhanenin bir Türk kurumu olma vasfının ortadan kaldırılması amacının bulunduğu göz ardı edilemez. "Ortodoks dünyasının öncelikli merkezi" haline getirilmesi ise bunun ilk şartını oluşturuyordu. Lozan tutanaklarında ve ekinde(9) sadece İstanbul’daki Rum Yakınlaşma, Ortodoks coğrafyada nüfuz kavgasını gündeme getiriyor. Bundan en çok Rusya rahatsız. Çünkü Fener’in nüfuz alanına alınmak istenen ve ABD’nin ilgi alanını oluşturan bölgede Moskova’nın çıkarları da bulunuyor. Papa ve Bartelomeos... UKRAYNA KAVGASI Moskova’nın Fener ve Vatikan’la yaşadığı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle