17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 seçimler, George Bush’un başını çektiği Cumhuriyetçilerin yenilgisi ile sonuçlandı. ABD’NİN KÜRT KARTI ABD’nin işgali ile Saddam sonrası Irak’ta ortaya çıkan otorite boşluğunun şimdiye kadar güçlü bir merkezi hükümet tarafından doldurulamamış olması, Irak’ın, başta komşu ülkeler olmak üzere tüm bölgeyi tehdit eden bir terör kaynağı haline gelmesine neden oldu. Irak’ta güvenlik ortamının kayboluşundan yararlanan terör grupları, ülkeyi eğitim ve saldırı üssüne dönüştürdüler. Söz konusu terör örgütleri arasında, Saddam iktidarı döneminde uzun yıllar boyunca başta Türkiye olmak üzere Irak’a komşu ülkelere karşı bizzat Saddam yönetimi tarafından desteklendiği ve yönlendirildiği bilinen terör grupları yer alıyor. Bu terör grupları arasında yer alan PKK’nın, İranlı ve Suriyeli Kürt örgütlerin, ABD’nin Irak’ı işgal etmesi ile faaliyetleri daha da genişletildi. Dolayısıyla, işgal sonrasında, Saddam rejiminden büyük destek gören, Irak’ta uzunca bir geçmişe sahip olan özellikle PKK ve İranlı Kürt örgütler ile 1991 yılında Irak’ın kuzeyinde oluşturulan güvenli bölgede serbestçe siyasi ve askeri faaliyet gösteren KDP ve KYB arasında, eşgüdümlü çalışmalara dönüşecek bir yakınlaşma oldu. 1991 yılından Saddam’ın devrilmesine kadar olan sürçte, ABD ile direk olarak veya KDPKYB aracılığıyla ilişki kuran bu gruplar ile o dönemde özel olarak Türkiye, genel olarak da İran ve Suriye’ye muhtaç olan Iraklı Kürt partiler arasındaki ilişkiler, çift vitesli bir seyir izledi. Yani, Irak’ın kuzey bölgesinin kontrolünü elinde tutan Iraklı Küt partiler, Irak’a komşu ülkelere muhalif olan bu örgütlere karşı, Türkiye, İran ve Suriye’yi zaman zaman tatmin eden tavırlar içinde bulunmuş olsalar bile, örgütlere karşı yok edici bir politika izlemediler. Aynı zamanda, 1991 yılında ABD’nin kurtarılmış bölgesi olan Irak’ın kuzeyinde, tüm Kürt kökenli etnik grupları bir araya getirecek sözde "bağımsız Kürdistan" devletinin kurulması hayaliyle yatıp kalkan KDP ve KYB’nin, bu gruplara yönelik politikalarının temelinde de bu görüş yatıyordu. İşgalci güç ABD tarafından devrilen Saddam sonrası Iraklı Kürt partilerinin ülkede özel bir konuma gelmesinde bazı etkenler rol oynadı. Bu etkenlere bakıldığında, karşımıza ilk olarak Kürtlerin ABD ve batlılarla geçmişten beri kronik bir işbirliği içerisinde bulunmaları faktörü çıkıyor. Bunun yanı sıra Irak’ın işgal sürecinde kuzey cephesinin açılmasını onaylayan tezkerenin Türkiye tarafından, reddedilmesi ve İran ile Suriye’nin ABD ile karşılıklı olarak düşmanca tavırlar içerisinde olması gibi birkaç Irak’ta gelinen aşamada, ABD’nin yeni bir planlamaya gitmesi kaçınılmaz. Türkiye, bölücü terörün odaklandığı nokta olarak Irak’ın kuzeyine yönelik, kendi önlemlerini alabilmeli. Bu amaçla İran ve Suriye ile işbirliği yapabilmeli. etken daha olduğu görülüyor. Fakat Irak’ın işgalinin ilk aşamasında, Kürt kartını bölge ülkelerine karşı kullanan ABD, daha sonra kendisini bölge ülkelerinin yardımına muhtaç duruma düşüren hiç beklemediği gelişmeler ile karşı karşıya kaldı. Bu gelişmeler, ABD’yi Türkiye, İran ve Suriye ile doğrudan veya dolaylı olarak işbirliği yapmaya itti. C S TRATEJİ olmaması iki ülke ilişkilerinde ciddi anlamda gerginliğe yol açtı. Bugünkü Irak’ta yaşanan gelişmeler Türkiye’nin bu soruna olan bakış açısını doğrularken, ABD’nin gerek Irak’a gerekse bölge ülkelerine zorla empoze etmeye çalıştığı politikanın ne kadar yanlış olduğunu da açıkça gösterdi. Birinci ABDIrak Savaşı’ndan bugüne kadar geçen yaklaşık on beş yılda iki ülke arasında samimi olmayan bir ilişki çerçevesi içerisinde cereyan eden ve Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit eden politik söylemlerin aksine fiili olarak değişim göstermedi. Bunun en açık kanıtı hâlihazırda, Irak’ın başkenti Bağdat başta olmak üzere, Kerkük, Süleymaniye, Erbil ve Musul kentlerinde Türkiye aleyhine faaliyet gösteren PKK terör örgütünün onlarca bürosunun bulunmasıdır. Bu bürolara ek olarak son günlerde, Kerkük şehrinde yer alan Arafa bölgesinde çatısında PKK terör örgütünün bayrağı asılı olan "Kürdistan Çözüm Partisi" adı altıda faaliyet gösteren bir büro daha eklenmesi dikkatle üzerinde durulması gereken bir noktadır. Üstelik bu büro, hem ABD hem de İngiliz konsolosluklarının bir kaç metre ilerisinde yer alıyor. Zaten hem ABD hem de İngiltere Irak’ta faaliyet gösteren PKK’lıların önde gelen kişileri ile görüşerek örgütü kontrol altında tutamaya çalışıyorlar. Irak hükümeti ise, Bağdat’ta bulunan PKK’ya ait büroların kapatıldığını söylüyor ancak, kapatılan bürolardaki elemanların nereye gittiğine dair hiçbir bilgi yok. Tüm bu veriler ışığında sonuç olarak Türkiye dünya üzerinde hiç bir ayrılıkçı terör örgütü sorununun siyasal yollarla çözülmediği gerçeğiyle hareket etmek durumundadır. Bu bağlamda Türkiye’nin otuz beş bin masum insanın ölümüne yol açan bu terör örgütüne yönelik ciddi adımları atmasının zamanı çoktan gelmiş, hatta geçmiştir. Günde ortalama yüz kişinin öldüğü ve onlarca aracın havaya uçurulduğu bir ülkede, PKK’nın hiçbir bürosuna yönelik her hangi bir güvenlik sorunun yaşanmaması çok ilginçtir. Türkiye, gücünü göstermeli ve kendine yönelik olan bu tehlikeyi bir an önce ortadan kaldırmalıdır. Bunu da, ABD aracılığıyla değil, kendi gücüyle sağlamalıdır. Aynı zamanda, İran ve Suriye ile işbirliği yaparak, Irak içerisinde küçük çaplı operasyonların düzenlenmesi gerekmektedir. Türkiye’nin yapması gereken bu girişimlere, ABD’nin izin verip vermemesi, ABD’nin Körfezdeki çıkarlarının korunması konusunda Türkiye tarafından sağlanacak katkıya bağlıdır. ABD’NİN IRAK KOMŞULARI ABD ve İran arasında yaklaşık 27 yıldır varlığını koruyan negatif seyirli ilişkiler, iki ülke arasında yaşanan olumsuz gelişmelerden dolayı her geçen gün daha karmaşık bir hal alıyor. ABD ve İran arasındaki ilişkilerin normalleşmesi, iki ülke arasında yaşanan bir takım olayların çözümlenmesi ile sağlanabilir. İki ülke arasında tırmanan bu gerilimi ortaya çıkaran olayları şöyle sıralayabiliriz; İran İslam Devrimi yönetiminin iktidara gelmesinden kısa bir süre önce imzalanan büyük anlaşmaların, İslam Devrimi’nden sonra ABD tarafından yürürlüğe sokulmaması, ABD bankalarındaki İran’a ait olan büyük miktarda paranın dondurulması, ABD’nin İran’ı teröre yardım eden ülke olarak tanımlaması ve hatta İran’ı "terör devleti" olmakla suçlaması, İran’ın nükleer çalışmaları, İran’ın Şii kartını oynayarak Irak’a müdahale etme ihtimali ve İran’ın ABD’yi, İran yönetimini değiştirme girişimlerinde bulunmak ile suçlaması. İki ülke arasındaki düşmanca ilişkilerin iyileşmesinin yolu ise hiç kuşkusuz aralarındaki söz konusu sorunların çözümlenmesinden geçiyor. Ancak, şu ana kadar çözüm emaresi sayılabilecek gerçek anlamda hiçbir girişim olmadığını söylemek yanlış olmaz. Başka bir deyişle Irak özelinde ele alırsak, ABD’nin İran’a güveni olmadığı gibi İran’ın da ABD’ye Irak konusunda şüpheyle yaklaştığını söyleyebiliriz. Aynı durum, İran’ın yirmi beş yıllık stratejik müttefiki olan Suriye için de geçerlidir. Ancak, ABD’nin stratejik ortağı olan Türkiye’nin durumu, İran ve Suriye’den farklıdır. Türkiye’nin ABD ile Irak sorununda hemfikir Irak’ta sürekli yaşanan manzara...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle