17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

umhuriyet StratejiTürkiye’nin yarım yüzyıllık AB’ye tam üyelik çabaları çok olumsuz olmayan bir konuma gelmiş durumda. Türkiye’nin üyeliğini engellemeye yönelik referandum önlemleri Fransa başta olmak üzere diğer üyeler tarafından da gündeme getiriliyor. Türkiye’nin alması gereken önlemleri CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen değerlendirdi: TürkiyeAB ilişkilerinin Türk halkı açısından olumsuz bir noktaya gelmesinin nedenleri sizce nedir? Bunun 2 önemli sebebi var. Birincisi Avrupa Birliği’nden kaynaklanmaktadır. Maalesef bazı AB ülkelerinin siyasi liderleri hala Türkiye’nin AB üyeliğine ilke olarak sıcak bakmamakta ve üyeliği güçleştirici konuları ön plana çıkararak Türkiye’yi suçlayıcı bir tavır içine girmektedirler. Türkiye’de de hükümetin başta laiklik olmak üzere Avrupa’nın bazı değerlerini içine sindirememiş olması reform sürecini yavaşlatmakta, bu da AB’de Türkiye’nin üyeliğine karşı olanların eline koz vermektedir. Kıbrıs meselesi, Türkiye’nin üyeliğini engellemek isteyenler tarafından bir araç olarak kullanılmaktadır. Kıbrıs sorununda sorumluluk taşıyan Rum tarafı olmasına rağmen, AB Türkiye’yi suçlayan ve Türkiye’nin çıkarları aleyhine bir tavır sergilemektedir. Bütün bunlar Türkiye’nin üyelik sürecini olumsuz etkilemekte ve Türk halkının AB’ye verdiği desteği düşürmektedir. Sürecin bu noktaya gelmesinde sorumluluk ne kadar Türkiye’nin, ne kadar hükümetin, ne kadar AB’nin veya belirli üyelerinin?... Bazı AB ülkelerinden kaynaklanan sorunlar ortada olmakla birlikte İspanya, İtalya, İngiltere ve İsveç bazı AB ülkelerinin Türkiye’nin üyeliğini benimseyen tutumunu göz ardı etmemek gerekir. C Öymen, TürkiyeAB ilişkilerinde gelinen aşamayı değerlendirdi: C S TRATEJİ 11 "Tam üyelik" Türkiye’nin hedefi, AB’nin niyeti olmaktan çıkıyor mu? Türkiye 40 yıldan beri AB’ye tam üyelik hedefini resmi politikasının bir unsuru haline getirmiştir. Ama bu durum sadece onun iradesine bağlı değildir. Fransa son yaptığı anayasa değişikliğiyle 2007’den sonra üye olacak ülkeler için referandum yapılmasını kabul etmiştir. Aynı durumun Avusturya’da da ortaya çıkması muhtemeldir. Gerçekçi olmak gerekirse, hükümet AB’ye tam üyelik hedefinden uzaklaşmaktadır. Aralık zirvesinden çıkan metin Türkiye’ye özel statü vermek isteyenlerin elini güçlendirmiştir. Bu durumda, Türkiye’nin tam üyelik hedefinden sapmaksızın tam üye olamayacağını düşünerek bir B planı yapması ve muhtemel seçenekleri değerlendirmesi gerekir. AB ve Türkiye açısından bir karmaşaya dönüşen Kıbrıs konusunda bu aşamadan yapılabilecek bir şeyler var mı? Kıbrıs konusu Türkiye’nin önüne yapay bir engel olarak çıkarılmak istenmektedir. Bizim ciddi bazı kaygılarımıza rağmen, sonunda Kıbrıs Türkleri AKP hükümetinin baskılarıyla Kofi Annan Planını kabul etmişler, ancak Türklerden daha fazla taviz koparma peşinde olan Rumlar bu planı reddetmişlerdir. Bu durumda Türkiye’den haksız bir biçimde ilave taviz istenmektedir. Oysa birçok politikacı bu planın hiçbir geçerliliği kalmadığını açıklamıştır. Yunan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyannis Annan Planı’nın artık öldüğünü bildirmiştir. Bu durumda Türkiye’nin hala bu planı masanın üstünde tutma gayreti, Türkiye’nin planda yazılandan bile daha çok taviz vermesi anlamına gelmektedir, ve bu gayretin nedenini anlamak çok güçtür. Nitekim Fin Planı’nın Magosa Limanı’na ilişkin bölümü Kofi Annan Planı’nın bile ötesinde bir tavizdir. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Kıbrıs sorununu iki tarafın egemen eşitliğine dayanan bir konfederal yapı etrafında çözmeye hazır olmadıkça Türkiye’nin kısmi çözümlere veya tek taralı tavizlere razı olması büyük bir hata olacaktır. Tarafların güven sorununa ilişkin veriler basında da yer almaya başladı. Stratejik tercih noktasındaysa Türkiye ne yapmalı, AB ne yapmalı? Türkiye esas hedefinden uzaklaşmamakla birlikte tam üyelik arzusunun gerçekleşmeyeceğini ciddi bir alternatif olarak düşünerek gerçekçi ve ülke çıkarlarına hizmet edici seçenekleri değerlendirmeli ve bir B planı şimdiden hazırlamalıdır. Bu B Planı Türkiye’nin AB üyesi olmasa da bir Avrupa ülkesi olması noktasından hareket ederek, demokrasi, insan hakları ve laiklik gibi temel değerlere sahip çıkan ve Türkiye’yi bu değerleri benimseyen ülkelerle aynı çatı altında bulunmaya zorlayacak bir plan olmalıdır. AB’nin Türkiye’ye üyelik perspektifi vermekten vazgeçmesi veya bu süreci uzun süre ertelemesi önemli bir stratejik hata olacaktır. Çünkü Avrupa’nın değerlerini komşu bölgeye taşıyabilecek tek ülke Türkiye’dir. Avrupa’nın uzun dönemli güvenlik çıkarları açısından da Türkiye’nin üyeliği çok büyük önem taşımaktadır. Uzun vadede, ekonomik, siyasi, demografik, askeri açılardan Türkiye’nin AB’ye katkısı, AB’nin Türkiye’ye sağlayacağı avantajlardan daha fazla olacaktır. Bu gerçekleri hala göremeyen ve geniş bir vizyondan mahrum olan bazı siyasi liderlerin bugün bir kısım AB ülkelerinde sorumluluk mevkiinde bulunmaları bir talihsizliktir. ‘Türkiye şimdiden B planı hazırlamalı’ ‘Türkiye esas hedefinden uzaklaşmamakla birlikte gerçekçi ve ülke çıkarlarına hizmet edici seçenekleri değerlendirmeli, bir B planı hazırlamalıdır. Bu plan Türkiye’nin AB üyesi olmasa da bir Avrupa ülkesi olması noktasından hareket ederek, demokrasi, insan hakları ve laiklik gibi temel değerlere sahip çıkan bir plan olmalıdır.’ Ancak Türk hükümeti AB’nin değerlerini benimsemedikçe ve yargı reformu, milletvekili dokunulmazlıklarının kalkması gibi talepleri yerine getirmedikçe AB’nin etkili olma sahası sınırlıdır. Öymen
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle