17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 C S TRATEJİ Türkiye ve AB açısından z ‘İmtiyazlı ortaklığa’ Erhan AKDEMİR AB Uzmanı Ankara Üniversitesi ATAUM T ürkiye, Avrupa Birliği’ne (AB) Kopenhag Kriterleri çerçevesinde katılma isteğini her zaman açıkça belirtti. Bununla birlikte, Kıbrıs sorunu da dahil olmak üzere Yunanistan’la olan ilişkilerinde, bazı özel önşartları içeren azınlık hakları alanında ve diğer aday ülkelerden talep edilmeyen, adil olmayan ve empoze edilmek istenen talepler çerçevesinde, Türkiye’den adımlar atması bekleniyor. Kaldı ki, Türkiye’nin bu ve benzeri konularda adımlar atması halinde de AB’ye üye olacağına dair bir garanti verilmiyor. Ayrıca, bu tür adımların atılması gerekliliği Avrupa Birliği kurumlarınca sık sık anımsatıldıkça da Türkiye’de AB üyeliği konusu "milli gurur"dan feragat edilip edilmeyeceğinin tartışıldığı kısır bir ortama mahkum oluyor. TürkiyeAB ilişkilerinde gelinen aşama tam üyelik sürecini daha geniş bir bilinmezliğe sürükleyebilir. Bu sürecin sonunda bazı konularda AB’ye uyum sağlamış, bazılarında sağlamamış bir ülke olarak ‘imtiyazlı ortaklık’ verilmek istenebilir. üyelik müzakerelerinin resmi anlamda başladığı aşamada hem de tam üyelik müzakereleri başladıktan sonra müzakere başlıklarının açılıp kapanması aşamasında AB’nin bu siyasi iradeyi gösterdiğini söylemek ise oldukça zor. AB’nin ya da Almanya, Fransa gibi AB’nin lider devletlerinin Türkiye konusunda kesin bir tavır belirleyemedikleri bir ortamda siyasi iradeden de bahsetmek yine oldukça zor. Bununla birlikte, Türkiye’yi küstürmemek, Türkiye’yi AB sürecinin dışında tutmamak, Türkiye’nin tamamen ve hızla Avrupa’dan kopmasını engellemek isteyen çevrelerde mevcut. Bu çevreler ise Türkiye ile müzakerelerin başlatılmasından itibaren bunun tam üyelik anlamına gelmediğini yani müzakereler ile tam üyeliğin birbirlerini tamamlayan değil birbirlerinden ayrı konular olduğunu düşünüyorlar. Bu açıdan Türkiye–AB ilişkilerinde bugün gelinen nokta sürecin asla sona ermeyecek bir adaylık statüsü görünümü kazanmış gibi algılanıyor. Böyle bir gelecek ise Türkiye açısından pratik bir siyasi seçenek olmamalıdır. Bu bağlamda Türkiye’nin bu ilişkide yönünü belirlemesi, gerek kendi alacağı kararlara gerek AB’nin kendisini tanımlaması, kendi geleceğini planlaması ve bu planlar çerçevesinde de Türkiye’ye net, dürüst cevaplar vermesine bağlıdır. Bu aşamada Türkiye’nin dikkat etmesi veya halkına anlatması gereken ise, bu konunun Türkiye açısından bir saplantı olmadığının ve Türkiye’nin hedeflerine ulaşması açısından AB’yi bir hedef olarak belirlediğinin anlatılmasıdır. ZOR HEDEF Türkiye–AB ilişkilerinde bugünkü noktada AB üyesi ülkelerin genelindeki siyasi koşullar var olduğu müddetçe, Türkiye’nin AB’ye tam üye olarak kabul edilmesi güç olacaktır. Yirmi dört üye ülke yumuşamaya hazır olsa bile, bir Yunanistan’ın bir Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin ya da bir Danimarka’nın bir Avusturya’nın itirazı, AB–Türkiye ilişkilerindeki statükonun değişmemesine yeterli olabilir. Kaldı ki, Avrupa Komisyonu'nun Türkiye ile 8 başlıkta müzakereleri bekletme kararını (bu sekiz başlık; "Malların Serbest Dolaşımı", "Hizmet Kurma ve Sağlama Hakkı"", "Mali Hizmetler", "Tarım ve Kırsal Kalkınma", "Balıkçılık", "Ulaştırma", "Gümrük Birliği" ve "Dış İlişkiler") bile yeterli görmeyen Güney Kıbrıs Rum Kesimi Lideri Tasos Papadopulos’un, Türkiye’ye tam üyelik yerine özel ortaklık statüsü verilmesi isteği ile yanıp tutuşan Avrupalı Hıristiyan Demokratların AB–Türkiye ilişkilerindeki statükonun değişmemesi için var güçleriyle çalışacakları da aşikârdır. Uzun zamandır Türkiye–AB ilişkilerinin gündemine oturan "tren kazası" ve bu bağlamda taraflar arasındaki ilişkinin seyri de oldukça önemlidir. Anlaşılan o dur ki, taraflardan hiç biri ilişkinin tamamen kopmasından yana değil. Hatta, Türkiye’nin Başbakan Erdoğan ve yardımcısı Gül... AB’NİN SAYGINLIĞI Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği tarihten, coğrafyadan ve uluslararası antlaşmalardan kaynaklanan bir haktır. Türkiye’nin AB’ye daha önce aday ve üye olmuş ve bugün hala adaylık statüsüne sahip diğer bazı ülkelerle eşit hak ve statüyle tam üyelik hedefine ulaşması sadece Türkiye açısından değil AB’nin saygınlığı ve güvenirliği açısından da büyük bir önem taşıyor. Bu çerçevede, AB’ye üye olabilmek için sadece Türkiye’nin siyasi iradesi (bugün eğer böyle bir siyasi irade varsa) yetmiyor. Bu süreci sağlıklı bir şekilde tamamlamak için AB’nin de aynı siyasi iradeyi hiçbir ayırım gözetmeden sergilemesi gerekiyor. Hem tam üyelik müzakerelerine başlanması için tarih verilmesi aşamasında hem tam
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle