17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

22 felaketlerin sonucunda oluşan insan kayıplarının erken uyarı sistemleri aracılığı ile azaltılabilmesine olanak veriyor. Böylesi bir yapılanma için tüm ülkelerin anlayış içerisinde parasal katkı vermesinin, bir insanlık borcu olduğu görüşü, giderek daha fazla taraftar buluyor. Ne yazık ki, bir kozmik felaketle karşı karşıya kalındığında, teknoloji olanak tanısa da, insanoğlunun nasıl önlemler alacağına ilişkin henüz bir düşünce arayışı gündemde bile değil. Böylesi bir kozmik felakete göre çok daha önlenebilir nitelikteki, insan eliyle bozulan ekosistemler, meteorolojik şartlardaki uç değişiklikler ve dünyanın çeşitli kesimlerinde buna ilişkin düzenlemeler konusunda bile yaygın bir ülkelerarası uzlaşıdan söz edilemiyor. Günümüzde insan ilk kez kendi genetik yapısını değiştirmeyi başardı. Bu, yeni bir sorunlar yumağı demektir. Bilim ve teknoloji etiği kavramları yeni yeni tartışılırken, Uluslararası Biyoetik Komitesi (IBC), etkin olma yolunda epey yol almıştır denebilir. Teknolojideki yeni olanaklar, insan ve hizmetler bağlamında ülkeler, kıtalararası hareketliliğin artmasına neden olmuştur denebilir. Bu olgunun, küresel düzeyde yeni salgın hastalıklar, sağlık sorunlarını da beraberinde getirdiği yaygın bir kanı olarak tekrarlanıyor. Kuraklık, çözülemeyen küresel sorunlardan... C S TRATEJİ baskılanamayacak tarzda küresel fanatik terörün tırmanması bekleniyor. Bu arada ülkelerarası organize suçlar, yani insan ticareti (özellikle kadın ve çocuk), uyuşturucu trafiği ve "narkoterörizm", çalıntı kültür varlıkları trafiğinin giderek büyümesinden korkuluyor. Dünyamızın yakın geleceğinde, sivil toplum örgütlerinin artışı şimdiden işaretler veriyor. Bu artış, devlet, özel sektör, sivil toplum yapısındaki değişiklikler anlamına da geliyor. Çok uluslu şirketler, tek konulu baskı grupları, insan hakkı yönelimli sivil toplum örgütleri, internet aracılığı ile oluşan üyelik grupları, gençlik grupları, kadın grupları, yeni anlayışların da dikkate alınmasına ilişkin zorunlulukları beraberinde getirecektir demek, kehanet olmaz. Bilim ve teknolojideki benzersiz ilerleme ve gelişmeye rağmen küresel din ve inançların yükselişi dikkate değer bir olgu olarak beliriyor. Bu bağlamda dünya nüfusuna kıyasla Hristiyan ve Müslüman sayısındaki artış; yeni dinlerin ve mezheplerin ortaya çıkışı; etnik, dilsel, dinsel faktörlerle tetiklenen yeni gerilimlerin kendini göstermesi; çoğulculuğun ulusal düzeyde uygun biçimde toplumlara mal edilmesi gereğini ortaya koyuyor. Nihayet, endüstri devrimi ile kıyaslanabilir bir devrim olarak nitelenen "bilgi ve iletişim devrimi"ni yaşıyor günümüzün insanı. Bu devrimin gereği olan yeni sosyal ve yönetsel düzenlemeler hâlâ ortada yok. Yeni anlaşmazlıklar ve bölünmeler ise kapıda. İfade özgürlüğü, sınır aşan bilgi akışı, güvenlik gibi konular yeni betimlemeler bekliyor. İnsanlığın karşı karşıya olduğu yeni dünya bu. Teknolojinin yaşamı iyileştirici tüm olanaklarına rağmen günde 35.000 çocuğun kaybına yol açan yeni bir savaş var. Savaşlara karşı eğitim, bilim, kültür ve iletişim aracılığı ile barışı sağlamak için oluşturulmuş UNESCO, bu savaşa karşı durabilecek mi? Gezegenimizi, gelecek kuşaklar için yaşanabilir kılmak üzere, sorunlara çözüm önerileri geliştirebilecek mi? Bu, YENİ BİR UNESCO gerekiyor demek mi? kuraklıkların açıkça değiştiğini keşfettiler. "Geçtiğimiz on yılda kuraklıklarda görülen artış ve bunun insan faaliyetleri sonucunda olduğu açık" diyen iklim uzmanı Dr. Vicky Pope, söz konusu modeli daha sonra sera gazları emisyonlarının artan bir eğilimde devam edeceğini varsayarak, kuraklıkların önümüzdeki yüzyılda nasıl değişeceğini tahmin etmek için kullandıklarını ekliyor. Yeni Ekonomiler Vakfı adlı düşünce kuruluşunun yöneticisi Andrew Simms’e göre ise "İnsanlar için en büyük sorun iklimin tahmin edilmesi çok güç hale gelmesi olacak. İklimler daha karmakarışık olacak ve bunun tarımla uğraşan insanlar üzerinde çok büyük bir etkisi olacak. Bu, kuraklıktan kaçmak için ulusal sınırları geçen, çevresel mültecilerin kitlesel göçlerine yol açacak. Nitekim, Afrika’daki küçük ölçekli çiftçiler kıtadaki istihdamın yüzde 70’ini yaratmalarına rağmen iklim tutarsızlıkları onlar için en büyük soruna yol açtı." KÜLTÜREL GELİŞMELER VE BARIŞ Küreselleşmenin, özellikle iletişim teknolojilerinin aracılığı ile kültürü "homojenize" eden kullanımları, kültürel çeşitlilik üzerinde olumsuz etkiler oluşturuyor. Söz gelimi insanoğlunun en önemli ürünü olan, halen canlı olarak nitelenen, 6000 konuşulan dil, kaybolma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bu dillerin insanoğlunun bir kültür ürünü olarak bir şekilde kollanması, insanoğlunun kendisine olan saygısının gereği olarak düşünülüyor. Toplam 6000 dilin yüzde 96 sının dünya nüfusunun yüzde 4’ü tarafından ve 6000 dilin yarısının sadece 8 ülkede kullanıldığı gerçeği dikkate alınırsa ciddi bir problem ortaya çıkıyor. PapuaYeni Gine’de 800, Endonezya’da 700, Nijerya’da 500, Hindistan’da 400, Meksika’da 300, Kamerun’da 250, Avustralya’da 250, Brezilya’da 230 konuşulan dilin, kültürel zenginlik olarak korunması gerektiği kanısı hakim. Önümüzdeki yakın dönemde barışa ve uluslararası güvenliğe karşı tehditlerin sürmesi; özellikle doğal kaynakların paylaşımı ile tetiklenen anlaşmazlıklardan etkilenen ülkelerce küresel yeni tehditlerin ortaya çıkması; bir çok ülkede, özellikle gençler arasında terör ve şiddetin artması; uzay ve sanal uzayda yeni çatışma türlerinin ortaya çıkması; KURAKLIK YAYILIYOR Ian Sample/Guardian4 Ekim 2006 Çeviren: İbrahim Özgür BEKTAŞ klim uzmanları dünya yüzeyinin yaklaşık üçte birinin yüzyılın sonunda, tarım toprakları ve su kaynakları üzerinde yıkıma neden olan hasarlar bırakan ve "çevresel mülteci" kitlelerinin göçüne yol açan, aşırı kuraklık riski altında olabileceğini belirtiyor. 1950’lere kadar geri giden yağış miktarı ve yüzey sıcaklıkları ölçümlerine dayanan tahminler, bugün görece makul kuraklıklara sahne olan bölgelerdeki kuraklığın yüzyılın sonunda ikiye katlanacağını ve kesin olmayan verilere göre, aşırı kuraklık tehdidi altındaki bölgelerin bugün yüzde 1 olan oranlarının 2100 yılında yüzde 30’a yükseleceğini ortaya çıkardı. En çarpıcı etkinin ise güney Avrupa, Kuzey Afrika, batı Avrasya ve ABD’nin çeşitli bölgelerinde görülmesi bekleniyor. Yaygın kuraklıklar, temiz su yokluğunun hâlihazırda bir sağlık tehdidi oluşturduğu ve çiftçilerin kavrulmuş toprakları verimli hale getirmek için mücadele verdiği yoksul ülkelere İ kargaşa getirecek. Uzmanlar, bulguların alarm verme seviyesinde olduğunu ve kuraklıklardaki artışın, çevresel mülteci kitlelerinin göçüne yol açacak şekilde, daha fazla insanı daha verimli topraklar aramaya iteceğini belirttiler. Eleanor Burke öncülüğündeki Hadley Merkezi bilim adamları 1952’den 1998’e kadar olan iklim kayıtlarına baktılar ve onları 20. yüzyılın sonraki yarısındaki tipik kuraklık koşullarını tanımlamak için kulandılar. Bir iklim modeli kullanarak, 20. yüzyılın son on yılındaki kuraklıkların geri kalan 40 yılda gerçekleşenlerden yaklaşık yüzde 25 daha yaygın olduğunu gösterdiler. Bilim adamları, insan faaliyetlerinden kaynaklanan gaz emisyonlarının sera etkisini kaldırarak modeli değiştirdiklerinde
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle