Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TheEconomist 3 Aralık rarası sorunlarda Japonya’dan kuvvet kullanmasını talep etmeleri durumunda Japonya’nın bu istemi karşılamasına 9.madde engel oluşturmaktadır. Nitekim, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell Ağustos ayında Japonya’nın BMGK daimi üyesi olabilmesi için savaşı reddeden 9. maddeyi tekrar gözden geçirmesi gerektiğini dile getirmiştir. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Armitage de, 9. maddenin JaponyaABD ittifakını engellediğini belirtmiştir. Bazı uzmanlar, Japonya’nın pasifist anayasasını değiştirmesi durumunda diğer devletlerden BMGK’ya girme konusunda daha fazla destek alabileceğini belirtmektedirler. Ancak bu Japonya’nın toprak sorunları yaşadığı BMGK’nin iki önemli üyesi olan Çin ve Rusya’yı rahatsız edebilir. Uzun süre Japon işgalinde kalmış olan Güney Kore ve Çin, Japonya’daki bu gelişmelerden rahatsız ve Koizumi’nin git gide milliyetçi bir söyleme başvurduğundan yakınıyor. Nitekim hem Çin, hem Güney Kore Japonya’nın BMGK üyeliği konusuna sıcak bakmadığı gibi, anayasa değişikliğine şiddetle karşı çıkmakta ve Japonya’nın militarizme dönmesi konusundaki endişelerini dile getirmektedirler. 11 Eylül ve ordu süreci şgal kuvvetinin baş komutanı General Douglas MacArthur tarafından 1947’de hazırlanan Japonya Anayasası’nın yürürlüğe girmesiyle, Japonya artık “normal olmayan bir ülke”ye dönüşmüştür. 1951’de imzalanan ABDJaponya Güvenlik Anlaşması, Japonya’nın güvenliğini ABD’nin üstlenmesine yasal zemin hazırlamıştır. 1960’ta yenilenmiş olan bu anlaşma, ABD’nin Japonya ve Uzakdoğu’nun güvenliğini sağlamak için Japonya’da askeri üs edinmesine de izin vermiştir. Japonya yeni anayasa gereği 1950’de bir polis gücü oluşturmuş ve 1954’te bu gücü Öz Savunma Kuvvetleri’ne (Selfdefense Forces) dönüştürmüştür. Yani polis gücü, barışı ve ülkenin güvenliğini sağlayan ancak dış tehdide karşı savaşması sınırlandırılan bir kuvvete dönüşmüştü. Soğuk Savaş sonrasında, ABDJaponya Güvenlik Anlaşması’nın içeriğinin yeni konjonktüre göre düzeltilmesine ihtiyaç duyulmuştu. 1996’da iki ülke arasında imzalanan ABDJaponya Güvenlik İttifakı (U.S.Japan Security Alliance) Anlaşması ile Japonya Öz Savunma Kuvvetleri’ne ABD kuvvetleriyle birlikte Kore Yarımadası ve Tayvan Boğazı’na kadar uzanan istikrarsız bölgelere müdahale etme hakkı tanınmıştı. Yine 1997’de iki ülke arasında imzalanan ABDJaponya Savunma Anahatları (USJapan Security Guideline) Anlaşması ile de Japonya Öz Savunma Kuvvetleri’ne çevresel tehditlere karşı müdahale etme yetkisi tanınmıştı. Bunun devamında 1999’da Çevresel Olaylar Yasası onaylanmış ve Japonya kuvvetlerinin artık kendi çevresinde meydana gelecek tehditlere karşı müdahale etmesinin hukuki zemini hazırlanmıştı. 11 Eylül sonrası ABD’nin küresel terörizm ile mücadele çağrısına cevap veren Japonya’nın artık dünyanın her yerine asker göndermesinin yolu ilgili yasaların çıkarılmasıyla açılmıştır. 2003’te Japonya Meclisi çevresel tehditlere karşı üç yasa çıkarmış ve Japon kuvvetleri de artık diğer devletlerde olduğu gibi kolektif müdafaa hakkını elde etmiştir. Nisan 2004’te iktidardaki Liberal Demokrat Parti, Anayasa’nın 9. maddesini değiştirerek, “Öz Savunma Kuvvetleri”ni oluşturma teklifini sunmuştur. Aslında, Japonya Anayasası’nın 9. maddesi henüz değişmemiş ise de, 11 Eylül sonrasındaki gelişmeler Japonya’nın bu engeli aştığını göstermekteydi. Çin Tehdidi 000, 2004 ve 2005 yıllarında yayımlanan Japonya Savunma Beyaz Kapaklı Kitapları’nda da artık Çin’in Japonya’ya karşı tehdit oluşturduğu ifade edilmektedir. Japonya, 2003’ten beri beyan edilen bir dizi savunma ve güvenlik ile ilgili belgelerinde, Çin’i tehdit unsuru olarak gördüğünü ima etmeye başlamıştır. Anayasa değişikliğine, Öz Savunma Kuvvetleri’nin Milli Savunma Ordusu’na dönüştürülmesine ve füze savunma sisteminin tesis edilmesine sıcak bakan Koizumi, Aralık 2004’te Japonya’nın ‘Yeni Savunma Planı’ ve ‘Orta Vadeli Savunma Kuvvetlerinin Yeniden Yapılandırma Planı 20052009’ gibi belgelerde Çin’i dikkat edilmesi gereken tehlike olarak tanımlamıştı. 2004 yılında ABD’yi geride bırakan Çin, Japonya’nın en büyük ticari ortağı (2004’te 150 milyar dolar) olmuş sa da, JaponyaÇin siyasi ilişkileri ger C S TRATEJİ okyo’nun bu eğilimi, daha önce Japon işgali yaşayan T Güney Kore ve Çin tarafından tepki görüyor. Güvenlik sorununu ABD’ye bırakarak ekonomisini geliştiren Japonya, Tayvan sorununda da açıkça ABD tarafında yer alacağının işaretlerini veriyor. Çin ile Japonya arasında gelişen ticaret ilişkileri siyasi ilişkilere yansımıyor. Japonya bölgedeki ticari etkinliğinin Çin’in yükselişinden olumsuz etkilenmesine de pek sıcak yaklaşmıyor. TheEconomist 3 Aralık 15 2 İ TheEconomist 3 Aralık ginleşmektedir. Başbakan Koizumi’nin İkinci Dünya Savaşı’nda şehit olan Japon askerlerin mezarını (Yasukuni Shrine) ziyaret etmesi ve anma törenlerine katılması JaponyaÇin arasındaki tarihsel ve siyasi gerginliği artırmıştır. İki ülke arasında Senkaku Adası (Diaoyü Dao) ve Donghai Deniz Kaynakları İşletmesi üzerindeki hak talebi giderek alevlenmeye başlamıştır. Çin Hükümeti, Japonya’nın Almanya gibi İkinci Dünya Savaşı sırasında işlediği suçu kabul ederek özür dilemesi gerektiği konusunda ısrar etmektedir. Yeni nesil Japonlar ise bu suçların kendileri ile ilişkisi olmadığını ifade ederek ‘militarist’Japonların işledikleri suçları üstlenmek istemediklerini söylemektedirler. Japonya Hükümeti, belli ölçüde özür dilemiş olsa da, Çin Hükümeti ve Çin halkı bunu yeterli bulmamıştır. Pekin’in ikili ilişkilerin düzelmesi hakkında tarihsel problemi ön şart olarak belirtmesi ters tepki yaratmıştır. Japonya’da Çin düşmanlığı ve Çin’de de Japonya düşmanlığı yükselmiştir. Yani tarihsel sorunlar üzerindeki görüş farklılıkları, her iki ülkede yükselen karşılıklı düşmanlığı ve her iki ülkenin birbirini potansiyel tehdit olarak görmesi Japonya ve Çin arasında yaşanan problemlerin soyut nedenleridir. Özellikle Çin’in askeri modernizasyona hız vermesi, Çin denizatlılarının Japonya sularında gezmesi, Çin’in Japonya etkisindeki Güneydoğu Asya’da etkin olma çabaları ve Japonya’nın BMGK daimi üyeliğine karşı çıkması Tokyo Hükümeti’ni derinden düşündürmüştür. Ayrı ca, Doğu Asya ülkelerinin Çin ile olan ekonomikticari ilişkilerinin giderek sıkılaşması, Pekin’in bölgedeki siyasi ve dış politika etkisinin artması ve Çin’in uluslararası arenadaki yerinin yükselmesi Japonya’yı rahatsız etmektedir. Tokyo’nun Çin’e karşı en belirgin politikası, ABD’yi takip ederek Tayvan’ı kendi güvenlik çevresine alması olmuştur. Japonya’nın, Tayvan sorununu, iki ülke ittifakının kapsamı içine alması, Japonya’nın bundan sonra Asya’da ve hatta uluslararası arenada daha önemli roller üstleneceğinin ilanı gibidir. Böylece Çin, Tayvan sorununda ABDJaponya ittifakı ile karşı karşıya kalmıştır. Daha karmaşık hale geleceği anlaşılan Tayvan sorununda Pekin’in yeni bir stratejik değerlendirmeye ihtiyacı vardır. Japonya da ABD ile oluşturulan bu ittifaktan dolayı yükselen Çin’in yaratacağı potansiyel tehdidi önleyebilecek kapasiteye ulaşmış gibi gözükmektedir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD’nin çıkarlarına uygun olarak oluşturulan Japonya Anayasası, yine ABD’nin değişen çıkarlarına uygun olarak değiştirilmek isteniyor. Anayasa değişikliği konusunda ABD ile çıkarları örtüşen Japonya, ABD’nin Soğuk Savaş sonrasında en kapsamlı küresel askeri konuşlandırma sürecine de katıldığını göstermektedir. Japonya ABD’nin AsyaPasifik’teki en güvenilir müttefiki statüsüne sahip olurken, artık “normal devlet”e dönüşme süreci de hızlanmıştır. Tek engel ise Japonya Anayasası’nın 9. maddesidir. Söz konusu değişikliklerin yapılmasıyla, uluslararası arenada siyasi etkinliği de artacak olan Japonya önümüzdeki dönemde sadece kendi bölgesinde değil Ortadoğu dahil ekonomik ve güvenlik çıkarı bulunan her yerde ekonomik araçlarının yanında siyasi araçlarıyla da önemli bir aktör olarak yer alacaktır.