Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C S aradeniz’i savunma konseptine alan ABD, RusyaAB yakınlaşmasına olumlu yaklaşmıyor. Orta Asya ve Hazar enerji kaynaklarının Karadeniz güzergahından geçerken Rusya kontrolüne girmesi istenmeyen bir durum olarak öne çıkıyor. ABD, petrolü kaynağından son noktasına kadar kontrol altında tutmak istiyor. Rusya, Ukrayna ve Gürcistan benzeri ülkelerde kaybettiklerini geri almak için yeni stratejiler geliştirebilir. TRATEJİ ÇİZGİLİ DÜNYA Çevre sorunları günleri bir kez daha etkin protesto eylemleriyle önlem alınmadan geldi geçti... 11 K de olması, ABD ve kısmen de AB için yeterince güvenceli olmayacaktır. Bu enerji hattının güvenli, sürekli ve istikrarlı bir şekilde çalışması için çıkış noktasından itibaren kontrol altında tutulması gerekmektedir. Hattın Karadeniz seyrinde bırakılacak kontrol boşluğu da enerji akışını sekteye uğratabilecektir. Siyasi ve ekonomik amacın sağlanması için ise güç kullanma kudretinin garanti altına alınmış olması gerekecektir. Karadeniz kıyıdaşları, ülkelerinde Batı tarzı demokrasi anlayışını oturtmaya başladığına göre ön plana çıkarılacak “amaç” da artık “demokrasi” değil terörle mücadelenin etkinleştirilmesi olacaktır. Bunda da Karadeniz ülkeleri üzerinden Avrupa’ya geçiş yapabilen “teröristlerin ve mültecilerin engellenmesi” ve “silah ile uyuşturucu kaçakçılığının önüne geçilmesi” ön plana çıkacak; açıkçası çevrelemenin bahanesi olacaktır. Slavist egemenlik sona ererken ATO ve dolayısıyla ABD’nin güvenlik konsepti içine alınmış bulunan Karadeniz’de Rusya’nın duruşu ABD’nin kararlılığı dikkate alındığında zayıf görünmektedir. ABD’nin Rusya etrafında attığı her bir adım gibi Karadeniz’deki girişimleri de Rusya açısından kendisine yönelik zayıflatma hareketi olarak anlaşılmaktadır. Yaşam sahasının “arka bahçe”ye dönüşmesini kabullenmeye çalışırken arka bahçesinin de etki alanından çıkması, ardından tarihsel mücadele alanı olan Karadeniz’de kontrolü yitiriyor olması Rusya açısından endişe verici ve karşı atak geliştirilmesi gereken bir gelişme. Devir artık Rusya’nın devri değil; artık Batı’nınkinden farklı bir ideoloji yok; zaten ideolojiyi gerçekleştirecek alt yapısal öğelerin birleştirici nitelikte olmadığı da Sovyetlerin çöküşüyle gün yüzüne çıktı. Rusya’nın, Ukrayna’yı tekrar kendi nüfuz alanına dahil etmek istemesi kadar doğal bir yaklaşım olamaz. Özellikle Kırım’ın kontrol altında tutulması Rusya açısından askeri ve ekonomik güvenlik açısından vazgeçilmez önemde. Kırım’daki Rus askeri filosunun UkraynaRusya arasındaki anlaşmalara uygun olarak 2017 yılına kadar varlığını koruması Rusya açısından oldukça önemli. Örgüt dışı ülkeye (Rusya) ait bir askeri üssün mevcudiyetinin Ukrayna’nın NATO üyeliği önünde engel teşkil ediyor olması, Rusya için Kırım’ın Ukrayna’yı ve Ukrayna’nın batıya açılan enerji hatlarını kontrol imkanı sağlayan konu N mu kadar önemli. Bu nedenle de Ukrayna’nın eski anlaşmayı düzenleyici –elbetteki Rusya’nın yetkilerini daraltıcı anlaşmalar yapılması teklifini Rusya’nın kabul etmesi mümkün görünmemektedir. Öte yandan Ukrayna’daki Rus nüfusunu kışkırtmakla suçlanıyor olması da Rusya’nın Ukrayna’dan vazgeçmeye niyetinin bulunmadığını gösteriyor. Rusya, Karadeniz’deki etkisini sürdürebilmek için rakibinin sıklıkla kullandığı kendisinin de kullanmaya alışık olduğu yöntemi kullanmak zorunda kalmış olmalı: Bölgede karışıklık çıkarmak. Rusya’nın daha dolaylı müdahalesi ile çıktığı iddia edilen ikinci karışıklık da yine bir Karadeniz ülkesi olan Gürcistan’da gerçekleşiyor. Gürcistan’ın SamtsheCevahati vilayetinden yükselen özerklik talebi ve buradaki Ermenilerin ayrılıkçı tutumları da Rusya’nın Ermenistan aracılığıyla Gürcistan’ı kontrol altında tutma çabası olarak değerlendirilmektedir. Karışıklığın sebebi Ermeniler olunca Gürcistan için tehlikeli bir sürecin başladığını söylemek kaçınılmaz olacaktır. Üstelik böylesi bir hareketlilik, nispeten sona ermiş görünen Abhazya ve Güney Osetya sorunlarını da canlandırabilecek, pek olası görülmese de yeni karışıklıklara ve sorunlara sebep olabilecektir. Bu da Batı yanlısı politika izlemeye karar vermiş gözüken Gürcistan’a Karadeniz kıyılarının denetimini büyük ölçüde kaybettirebilecektir. Bölgede baş gösteren karışıklıklar, Karadeniz kıyısında bulunan ülkeler üzerinde etkisini kaybeden Rusya’nın işine yarıyor gibi görünmektedir. ABD’nin işbirliği ilişkileri geliştirdiği ülkelerin toprak bütünlüğünün –şimdilikkorunmasını enerji nakil hatlarının güvenliği için tercih edeceğini kabul etmek gerekiyor. Özellikle de Rusya’nın söz hakkını arttıracak bir karışıklığı tercih etmeyecektir. Ne var ki, ABD’nin karışıklıkları da bölgesel duruşunu meşrulaştırmak için kullanabileceğini hesaba katmak gerekir. Gerçek şu ki, Karadeniz’de Rusya’nın kaybettiğini ABD kazanıyor. Üstelik ABD kazandığı nüfuzu siyasi, ekonomik ve askeri çıkarlara dönüştürebiliyor. Karadeniz’de Rusya’nın devri bitti. Yine de Karadeniz için son sözler söylenmiş değil. Fransa ve özellikle Almanya’nın yaklaşımı, ABD’nin bölgeyi kontrol altına alma hızını etkileyebilecek faktörler olacaktır. Türkiye de en azından stratejisini belirlemek için sonuçsuz pazarlıkların süresi kadar zaman kazanmış olacaktır; tarih kitaplarında okuduğumuz gibi… The Economist 3 Aralık Bu hep böyle mi sürüp gidecek? The Guardian 5 Aralık Le Monde 5 Aralık Financial Times 26 Aralık