10 Ocak 2025 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

C S A rap sermayesinden beklenen işlev Aybike Koca TRATEJİ 11 ‘Cari açık kaynaklı krize çözüm’ TUSAM Çalışma Hayatı ve Türkiye Araştırmaları Masası akoca@tusam.net emmuz ayında geçen yıla göre yüzde 97.2 artışla 1.497 milyar dolara ulaşan cari açığın Türkiye ekonomisi üzerinde ciddi bir etkisi bulunuyor. Ekonomik krizin habercisi kabul edilen bu verinin hızla artması, ekonomik programın ve önlemlerin, açığın giderilmesine katkısının olmadığını gösteriyor. Yıl sonunda cari açıkla ilgili bir revizyon yaşanabileceği olasılığı, 2006 yılı makro ekonomi hedeflerini de olumsuz etkiliyor. Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı ekonomik sorunların giderilememesi ve bu cari açığın tehlikeli boyutlara ulaşması, IMF programlarının güvenilirliğini de sorguluyor. Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığı önünde engel oluşturan IMF ve programları, geçmişten bu yana misyonunu üstlendiği ödemeler dengesi sorununa çözüm bulamamış gibi gözüküyor. Öyle ki Türkiye, tarihinde ilk kez dokuz ayda 20 milyar doların üzerinde açık verdi. T konomik krizin habercisi olarak nitelendirilen cari açığın kapatılması amacıyla hükümetin Arap sermayesine yöneldiği yorumları yapılıyor. Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı sorunlar IMF politikalarının da sorgulanmasına neden oluyor. Yükselen petrol fiyatlarına karşın, körfez sermayesinin Türkiye’ye yatırım yapacağına ilişkin açıklamalar olumsuz yansımaları şimdilik engelliyor. Uluslararası tahkim ve yabancı sermaye yasasının çıkarılması da yatırımları kolaylaştırıyor. E ra daha da zenginleşen Arap ülkelerinin sermayesinden önce gelen açıklamaları, Türkiye ekonomisi üzerinde oldukça olumlu etkiye sahip. Beraberinde gelen yabancı sermaye tepkileri de cabası. Türkiye ile Arap ülkeleri arasındaki ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesi ve bu bağlamda dış ticaret hacminin artırılması konusu, Mayıs ayında İstanbul’da düzenlenen, öldürülen Lübnan Başbakanı Refik Hariri’nin projesi olan TürkArap Ekonomi Forumu’nda gündeme geldi. Serbest ticaret anlaşmalarının tamamlanacağına dair bilgilerin ve yeni projelerin detaylarının konuşulduğu toplantı, Türkiye ile Arap ülkeleri arasındaki ekonomik ilişkiler bağlamında ilk adım olarak değerlendiriliyor. İkinci adım olarak da, Çözüm: Arap sermayesi Eylül ayında yine İstanbul’da düzenlenen Uluslararası İslam Finans Forumu gösteriliyor. Genişletilmiş ve geliştirilari açığın tavan yapmasına eş miş projelerin sunulduğu bu toplantızamanlı olarak Arap sermayelara ilgi her geçen gün artıyor. darlardan gelen yatırım açıklamaları, piyasaları, açığın yan etkilerinden muABD bankalarının, 11 Eylül olaylaaf tutuyor. Dubai veliaht prensinin Türrının ardından Ortadoğu kaynaklı fonkiye’ye 5 milyar Dolarlık yatırım yaları gözetim altına almaya başlaması pacağını açıklaması, cari açığın dört ile birlikte kendilerine başka liman araşeyh ile kapanabileceği yönünde speyan Körfez sermayesinin gözünde Türkülasyonların ortaya çıkmasına ve pikiye’nin değeri, AB ile yakınlaşmadan yasalarda iyimser bir havanın oluşmasonra daha da arttı. Öyle ki Araplar, sına sebep oldu. Özellikle petrol fiyatTürkiye’deki Telekom sektörüne göz larının önlenemez yükselişinden sondikerek, Avrupalı şirketlere rakip olduklarını ve Türkiye’yi ticaret ortağı olarak gördüklerini gösterdiler. Türkiye’nin ticaret yaptığı Arap ülkeleri yelpazesinde birinci sırayı Lübnan alıyor. 2003 yılında Türkiye’nin Lübnan’a ihracatını, Türkiye verileri 147 milyon dolar gösterirken, Lübnan verileri 87 milyon dolar olarak kaydediyor. Aradaki fark, 27. fasıl verileri olarak adlandırılan Erdoğan Kuveyt’te Şeyh ve işadamlarıyla görüştü. (25 Ekim) mineral yakıtlar ve yağlardan kaynaklanıyor. Oluşan bu fark nedeniyle rakamların güvenilirliği azalsa da azımsanmayacak bir ticaret hacminin oluştuğu görülüyor. Başta Lübnan olmak üzere tüm Körfez ülkeleriyle oluşturulacak ticaret hacminin 2005 yılı sonunda 24 milyar dolar olması beklenirken, Türkiye’de sermayenin nasıl çekilebileceği konusunda çalışmalar başladı bile. Sermaye stratejisi ünyanın en büyük gayrimenkul şirketlerinden biri olan Emaar’ın ortağı Dubai Bank’ın CEO’su Ziad Makkavi’nin, önümüzdeki beş yılda Körfez’de açığa çıkacak olan sermayenin 600 milyar doları bulabileceğini söylemesi, Türkiye’nin bu sermayeyi çekebilmek için çalışmalara başlamasına neden oldu. Körfez ülkelerinin vereceği dış ticaret fazlasından ortaya çıkacak nakit paranın Türkiye ekonomisine kazandırılması, ülke ekonomisinin istikrarı bakımından oldukça önemli görünüyor. Öyle ki "faizsiz bankacılık" sistemi yaygınlaştırılarak, Arap sermayesine uygun bir bankacılık potansiyelinin oluşturulması ve bu çerçevede "Körfezbond" adı ile Körfez ülkelerine yönelik tahvil çıkarılması amaçlanıyor. Bunun yanında olaylı Türk Telekom ihalesinin galibi (!) sayılan Oger Telekom’un üst şirketi Saudi Oger’in Başkan Yardımcısı Muhammed Hariri’nin açıklamaları da hükümetin çabalarını destekliyor. Hariri, Telekom’u almalarında AKP’nin İslami yönünün de etkisi olduğunu açıklayarak, hükümet ile Arap dünyası arasındaki sıkı diyaloga işaret ediyor. Bu açıklama, AKP’nin İslami gücünü görmezden gelenler veya bu gücün tehlike yaratmayacağını düşünenler için sadece "ekonomi açısından olumlu bir sinyal" olarak değerlendirilse de bu ilişkiler, "Arap sermayesi sadece ekonomiye mi giriyor?" sorusunu akla getiriyor. Arap sermayesi tehlikeli mi? nceleri gayrimenkul yatırımlara ilgi duyan Arapların artık ekonominin tümüne yayılma istekleri gün geçtikçe artıyor. Özellikle istihbarat özelliği taşıyan iletişim sektörüne yönelen ilgi, yabancı sermayenin tehdit unsuru olma özelliğinin hatırlanması gerektiğini gösteriyor. Gerçekleştirilen özelleştirmelerle de bu tehdit unsuru destekleniyor, bir anlamda kızarmış ekmeğe yağ sürülüyor. Yine özelleştirme gibi AB reformları çerçevesinde çıkarılan Uluslararası Tahkim Yasası ve Yabancı Sermaye Yasası gibi kanunlar da ekonomide teslimiyeti kolaylaştırıyor. Batı’nın iştahını kabartan Körfez sermayesinin tüm gücüyle Türkiye’ye yönelmesi ve Türkiye’deki Arap sermayeli şirketlerin beş yılda sekiz katı artması, Türkiye’nin stratejik pozisyonunu ve Türkiye’ye verilen önemi gözler önüne seriyor. Yatırıma ve sermayeye ihtiyaç duyan Türkiye için sermayenin milliyetinin ve renginin olmayacağı muhakkak. Ancak gelen sermayeye, siyaset ve istihbarat alanında yaratacağı olayları düşünmeden kucak açmak, ulusal çıkarlara yönelik tehdide davetiye çıkarmaktan başka bir şey değil. Cari açık verileri için: www.die.gov.tr Ö D C
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle