22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 12 10/1/07 15:44 Page 1 CUMARTESİ EKİ 12 CMYK Podyum dünyasında sohbetler çok yüzeysel Türkiye onu bozuk Türkçe’siyle sunduğu yarışma programıyla tanıdı. Daha sonra özel hayatı ve gözyaşlarıyla geldi ekranlara... Tüm bunların dışında iki kültürün arasına sıkışmadan birşeyler yapabilmenin yolunu bulmuş. 2006 Miss Germany ikinci güzeli seçilen, Hıristiyan Demokrat Parti üyesi Şebnem Schaefer her şeye rağmen Türkiye’de yaşamaktan mutlu, işleri dolayısıyla dondurduğu eğitimini tamamlayıp TürkiyeAlmanya ilişkileri üzerine çalışmayı hedefliyor. SABİHA KURTULMUŞ TÜRKİYE’DE DİSİPLİN YOK Modellik ve mankenliğe nasıl başladınız? “Küçüklüğümden beri sahneyi seven biriydim. Sekiz yaşlarındayken Yonca Evcimik ve Sezen Aksu’yu taklit ediyordum. 11 yaşından itibaren çeşitli yarışmalara katılmaya, Münih’e gidip gelmeye başladım. Katıldığım başka bir yarışma sonucunda beş senelik bir anlaşma imzaladım ve o ajans Türkiye ile çalışıyordu. Ajans beni yurtdışına göndermek istiyordu ama ben Türkiye’ye gelmek istiyordum. Çünkü orada tek başıma yapabileceğimi düşünmüyordum. 16 yaşındayken Türkiye’de ilk çekimlerim oldu ve bir defilede yer aldıktan sonra tanınmaya başladım. Arada okul tatillerinde ve haftasonlarında gidip geldim. Hiç okulu bırakmadım. Üniversiteyi okumayı pek düşünmüyordum ama ailem istiyordu. Almanya bana biraz soğuk geliyordu. Üniversiteye başlayınca da Türkiye’de çalışmayı bırakamadım.” Hangi üniversitede okuyorsunuz? “Kültür Antropolojisi ve Avrupa Etnolojisi ana bölüm, yan bölüm, psikanaliz. İlk olarak iki yıl Türkoloji okudum. Ama Arapça ve Farsça zor geldiği için bıraktım. Bu sene ilk defa okulumu dondurmaya karar verdim. Türkiye’ye gidip geliyorum ama işler açısından biraz kötü oluyor. Çok istediğim halde bazı projeleri kabul edememiştim. Son iki seneden beri Türkiye’deyim daha çok.” İş potansiyeli açısından Türkiye daha cazip olabilir, ama kariyer açısından Almanya daha doğru olmaz mıydı? “Almanya’da defileler çok fazla olmuyor, fuarlar oluyor. Daha çok dergi çekimleri var. Ajanslar daha çok Milano, Paris ve New York’a gönderiyor ve ben gitmek istemedim. Türkiye diye tutturdum. Annemin ailesi de burada çünkü. Burada yapmak istedim işimi. Almanya dışında bir modellik tecrübem olmadı.” Almanya’da katıldığınız bir yarışmada dereceniz var... “2006’da katıldığım Miss Germany yarışmasında ikinci oldum. Daha önce bir güzellik yarışmasına hiç girmemiştim. Türkiye’de sadece 2001’de Ford Modelik yarışmasında birinci oldum.” Alman mı, yoksa Türk kültürü mü size daha yakın? Nerede kendinizi daha rahat hissediyorsunuz? “Sorunlar yaşadım. Almanya’dayken hep Türkiye’de yaşamayı düşünüyordum. Almanya’da doğup büyüdüm, oranın disiplinini aldım. Burayla kıyasladığımda yaşam daha rahat. Orada randevular, programlar önceden belli olur ve çok sadıktırlar. Burada öyle değil, buna alışamadım. Bir saat verdiğimde mutlaka o saate uymalıyım. Sinirlendiğim zamanlar oluyor. İnsanlar bana tuhaf bakıyordu neden bu kadar tepki veriyorum diye. Almanya’da olan disiplini burada aradım. Almanya’da insan hakları daha önemli. Burada da hakkınızı aradığınızda alıyorsunuz ama zaman alıyor. Mahkemeler çok uzun sürüyor. İnsanlar birbirlerine çok kolay ‘sen’ diye hitap ediyor, bunu çok sevmiyorum. Abla, teyze, canım kelimeleri çok kolay telaffuz ediliyor. Biraz mesafe bırakıyorum arada. O mesafeyi insanlar yanlış anlayabilirler. Babamın o soğukkanlılığını almışım. Arada kalıyorum diye bir yer seçmek durumunda hissediyordum kendimi ama artık bu durumu aştım. Aslında iyi tarafından bakmak gerekir, çünkü şanslıyım bu konuda. Hem Türkiye’nin, hem Almanya’nın iyi özellliklerini alabilirim. Daha farklı bir kültür oluşturabilirim. Hem oralıyım, hem buralıyım, dışarıdan bakabiliyorum.” Ortak nokta yok Podyum dünyasını nasıl değerlendiriyorsunuz, arkadaşlarınız var mı? “Kimseyle bir sorunum yok ama arkadaşlığım da yok. Ben insanlara kibar davranırım, hanımefendi ve beyefendi diye hitap ederim. Görüşler farklı. Eğlenceye arkadaşlarımla giderim ama içmeye değil, dans etmeyi severim. Ortak nokta bulamıyorum diğerleriyle. Sohbetler çok yüzeysel, derine inemiyorum, iletişim kuramıyorum. Belki onlar da beni anlayamıyordur. Herkese kolay güvenmem, az ve öz arkadaşım var.” Farklı alanlarda da bir şeyler yapmak istiyor musunuz? “Modelliği hep hobi olarak düşündüm, okulu ilk planda tuttum. Okul döneminde de hep Türkler ve Türkiye’yle ilgili çalışmalarım oldu. Diplomat olmayı çok istiyordum. Okulda öğrendiğim her şeyin hayatta her anlamda karşıma çıktığını görüyorum. Üniversiteyi bitirmek istiyorum. Modelliği bir yere kadar yapabiliyorsunuz, şu an da o dönem. Oyunculuk düşünüyorum. Belki ileride AlmanyaTürkiye ilişkileri hakkında bir şeyler yapabilirim.” Erkeklerle konuşma! Almanya’da yaşayan Türklerin durumu nedir? “Okuldan bir arkadaşıma annesi erkeklerle konuşma diyordu. Buradaki Türkler gelişirken Avrupa’daki Türkler köydeki gibi yaşamaya çalışıyor, dolayısıyla dışlanıyorlar. Almanca öğrenmiyorlar. Kendi aralarında gruplaşıyorlar. Başka bir arkadaşım öğretmen oldu ama ne sinemaya, ne tiyatroya gitmiş. Çok dar görüşlüler. Almanlar benim annemi kapalı zannediyorlardı. Ben de onlara anlatmaya çalışıyordum, televizyondaki haberleri, yaptıklarımı gösteriyordum. Bikinili fotoğraflarımı gördüklerinde müdürüm bile çok şaşırmıştı. ‘Gazetelerde böyle fotoğraflar çıkabiliyor mu?’ diye. Almanya’da çevrilen filmlerde hep Türkler’in kötü yanları gösteriliyor. Güzel şeyler de oluyor tabii ki, Sertab Erener’in Eurovision’u kazanması, Hadise, yine Almanya’da popstarda bir kızın başarıları gibi. Türkiye’yi gelip görenler çok güzel bahsediyor. POLİTİKA OLABİLİR... Türkiye’de çalışırken karşılaştığınız zorluklar nedir? “Bazen sözlerde durulmuyor. Haber vereceğim dedikleri zaman vermiyorlar. Olumlu ya da olumsuz her konuda haber vermek gerekir. Almanya da bu konuda bozulmaya başladı. 2006 yılının başında Hıristiyan Demokrat Partisi’ne girdim. Bazı kesimlerden tepki aldım, Merkel Türkiye’ye karşı, niye Hristiyan partisi diye? Almanya’da ben toplantılara katılamasam da partinin hazırladığı bildiriler, dergiler geliyor. Türkiye ne durumda görülüyor. Almanlar’ın bakış açısı ne olumlu, ne de olumsuz. Belki kendi çapımda bir şeyler yapabilirim diye düşünüyorum. Politikaya adım atarım, ya da ileride başka bir şey. Eyalet tacımı devrettiğim yarışmada Türkiye hakkında bilgi verdim. Küçük de olsa katkıda bulunmak beni mutlu ediyor. Okulda da hep Türkiye ile ilgili çalışmalarım vardı. Annemden dolayı Atatürkçüyüm. Evimize girer girmez sizi Atatürk büstü karşılar. Hatta misafir geldiğinde ‘İstiklal Marşı’nı söylemek istiyorum’ der o büstü görünce. Yurtdışında Jennifer ismini kullanıyorum, görüntüm de Almanlara daha çok benziyor ama kiminle tanışsam mutlaka yarı Türk olduğumu söylüyorum.” Fotoğraf: VEDAT ARIK Bana elbiseni Bu hafta, ustalara saygı kuşağından Yves Saint Laurent’in “Bir sinem@sinemertekin.com kadının giyebileceği en güzel elbise, sevdiği erkeğin kollarıdır. Ben, bu duyguyu tadamayanlar için moda yapıyorum” tezini tartışmak üzere toplanmış bulunuyoruz. Konuğumuz, Leman dergisinden Erdener Abi. Erdener abi, Mösyö Laurent doğru mu söylemiştir? Hayır söylememiştir. Peki o zaman ben niye hep elbise giyiyorum? Nedense birden koşarak uzaklaşma isteği doğdu içimde. Tamam konu kapanmıştır. Doğru konuk seçerek tezi imha ettirdik. Ettirdik de üzerinde bu satırları yazarken (de, uyurken de, işe giderken de, alışveriş yaparken de) hala entarisi olan (Fatmagül’ün suçu ne?) ben (bile) ustamız Sayın YSL’nin sözlerine katılamayacağım. Çünkü giyimde, dekorasyonda, müzikte, eskiye, dönemlere bağlı olan çıraklara saygı kuşağından ben, 17. yüzyıl korseli, modifiye ve de komplike elbiseleri giyer deli saraylı gibi dolaşabilirim. Sonra Audrey Hepburn’ün Tiffany’de Kahvaltı filminde giydiği siyah elbiseyi ilkokul önlüğü gibi hergün giyebilirim. Bu arada hakkımda (gereksiz) bir bilgi (daha) vereyim; kıyafet tarzımdan dolayı arkadaşlarım arasındaki lakabım Jackie O.’dur efenim. Bakınız: Jacqueline Kennedy Onasis. Sizi gidi batı taklitçileri sizi derseniz de 2. lakabım Cahide Sonku’dur. Şimdi Adalet Cimcoz repliği ile reca ederim bu bahsi artık kapatalım ve Şeytan Marka Giyer filminin gizli öznesi Vogue dergisinin (devlet gibi) genel yayın yönetmeni Anna Wintour’un sözü ile kapatalım programımızı “Elbise giymenizi dikte etmeyiz, ama bekleriz.” Buzda kaymak çok keyifli Buz pateni yarışması programındasınız, konseptini anlatır mısınız? “On ünlü ve on profesyonel öğretmen var. Öğretmenler yurtdışından geldi. Show TV’de canlı yayınlanıyor. Hem halk, hem de jüri oylayacak. İlk dokuz yaşımda kaymıştım ve arada bazen kayardım. Hocamla uyum içimde çalışıyoruz, çok keyifli. Mükemmeliyetçi olduğum için aynı figürleri yapmak istiyorum. En uzun boylu hoca benim, çünkü benden kısa hocayla bazı figürleri yapamıyordum. Her gün büyük bir zevkle gidiyorum.” Neden dört isminiz var? “Annem iki isim koydu. Hem Macide anneannemin ismi, hem de Şebnem’i. Ablam da Jennifer olsun dedi, babam da Simone koydu. Böylece hepsinin istediği oldu. Yaptığım işleri anlatan ve daha iyi tanımak isteyenler için bir web sitem var, www.jssmodel.com. Yorumları dikkate alıyorum ve elimden geldiğince yanıtlamaya çalışıyorum.” SİNEM ERTEKİN söyle... Çizme yerine zarif pabuçlar ? Modası geçmeyen bir elbise istiyorsanız mini ya da çok uzun modeller yerine diz hizasında olanları tercih edin. ? Elbisenizle tek bir aksesuvar kullanın. Bu bir küpe, bir broş ya da kolye olabilir. Ama asla hepsini bir arada kullanmayın. Şıklığınıza gölge düşürebilir. ? Elbisenizle çizme giymek yerine klasik ve daha zarif ayakkabılar tercih edin. ? Geniş kalçalılar, elbisenizin etek kısmı A şeklinde basenden aşağıya doğru açılanlardan olsun. ? Sanılanın aksine omuzları geniş olanlar straples modelleri tercih etmesin. Erkeksi bir görünüm elde ediliyor. (Bakınız: Birdcage filmi) ? Omuzları dar olanlar straples ve boyundan bağlı modelleri giyebilirler. Omuzlarınızı geniş gösterir. ? Straples elbise ile büyük küpeler ve büyük bir kolye arasında seçim yapmalısınız. İkisi birlikte elbiseyi öldürür ve sizi yaşlı gösterir. ? Ben seviyorum diye söylemiyorum 1960’lara ait elbise modellerinden ne varsa alabilirsiniz. Zaten 60’lar gibi giyinseniz bana da gerek kalmayacak hayat bayram olacak. ? Etek kısmı balon olan elbiseleri almayı bırakalım lütfen. Son kullanma tarihleri çoktan geçti. ? Babet ayakkabı alın demeye devam edeceğim. Herhalde elbise ve babet ikilisini huzur evinde de giyeceğim. Aslında babet giymek risklidir. Bacakları toplu olanlar elbise altına topuklu ayakkabı giymeli. ? Aklınızda olsun 2007 ilkbaharyaz koleksiyonlarındaki elbiselerin renkleri de kesimi de çok çok sade. Bej, pudra rengi elbisler alın. ? Elbiseleriniz de gizli cep varsa ne ala. Gece elbiselerinde de iki yanda gizli cep olması çok şık. Üst kismi dar, etekleri uzun ve bol inen bir elbisede gece boyunca elleriniz ceplerinizde dolaşabilirsiniz. ? Son olarak elbise modası nedir hala anlayamadık derseniz. Moda moda yok. Biliyorsunuz ki görevimiz (tehlike) kendi tarzınızın olmasına yardımcı olmak. Bu haftaki ödeviniz: Yazdıklarımdan yola çıkarak 60’lar, sadelik hakkında kompozisyon yazın. RİFAT MUTLU rifatmutlu?hotmail.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle