22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 04 21/9/06 16:46 Page 1 CUMARTESİ EKİ 04 CMYK 4 23 EYLÜL 2006 CUMARTESİ Bob Dylan’la ‘Modern Zamanlar’ı hatırlamak APTÜLKADİR ELÇİOĞLU İki hafta arayla yazmak genellikle şikayet konusu olur. Bu durumda kalan müzik yazarı hem gündemi kaçırır hem de heyacanını yitirir. Bana da ‘‘iki haftada bir yazacaksın’’ denildiğinde kendimi biraz kötü hissetmiştim. Ancak şimdilerde ise ayda bir yazı yazmak bile istiyorum. Heyacanını duyduğum, beni keyiflendiren albümlerin çıkışını esas alırsak, bu süre yılda bire bile çıkabilir. Dünya müzik aleminin en kısırlaştığı dönemi yaşıyoruz diyebilirim. Artık ne idol sistemi ne de cafcaflı imajlar para etmiyor. Kimse MP3’e veya korsana kabahat bulmasın. Bu durumun mimarı olan kapitalist sömürgenler kendi açtıkları kuyuya düştüler. Müzik aleminde gemiyi kurtaran gene eskiler diyebiliriz. Bruce Springsteen, Neil Young, Bob Dylan gibi isimler gene her yaptıkları albümle müzikseverlerin yüzünü güldürüyor. 65’lik delikanlı Bob Dylan, şu günlerde 44’üncü albümüyle karşımıza çıkarken bir ferahlama duymamıza da sebep oluyor. Albümün ismi ‘‘Modern Times’’ olsa da kimse ‘‘Baba modern tarzlara takılmış’’ diye bir şey beklemesin.... Buradaki ‘‘Modern Times’’, ‘‘Asri Zamanlar’’ olur ki, o birilerinin ‘‘tarihin sonu’’ mavallarıyla küreselleşme danslarıyla yıkıldığını ilan ettiği vakitleri simgeler. K onser B Nardis’te keyifli geceler ASRİ ZAMANLAR Bob Dylan da gerçek modern zamanların bayrağını dalgalandırarak meydan okuyor. Bundan müzik patronları da memnun hani, çünkü albüm çıktığı hafta en yüksek satış yapanların başına geçiverdi bile. Bob Dylan yeni albümü ‘Modern Times’ ile ABD’de albüm satış listesinde ilk sıraya yerleşti. En son bundan 30 yıl önce ‘‘Desire’’ albümüyle böyle bir başarıyı yakalayan sanatçının ‘‘Modern Times’’ albümü çıkışını takip eden 8 gün içinde 192 bin satış yapmış. Bu satış grafiği sadece ABD ile sırnırlı kalmayarak Avustralya, İrlanda, Danimarka, İsviçre gibi ülkelerde de devam etmiş. ‘Modern Times’ ile Bob Dylan, bir numaraya çıkan, yaşayan en yaşlı müzisyen olma vasfını da kazanmış oldu böylece. Seçkin bir müzisyen kadrosunun eşlik ettiği albümde Dylan’ı vokalinin yanısıra gitar, armonika ve piyano gibi enstrümanların başında da görebiliyoruz. Ayrıca alışılmış gitar, bas, davul üçgenin yanına çello, keman ve mandolin katılımı ise varolan müzikal zenginliği daha da arttırmış. Bob Dylan son albümünde gene bildiğinden şaşmadan eskinin izinde gidiyor. Albüm alışılmış tarzının verilerinde folk, rock ve blues üçleminde dolaşıyor. En kısa parçanın 4.55 dakika olduğu albümde parçaların uzunluğu ilk dikkatimizi çeken şey oluyor. 8 dakikayı aşan ‘‘Spirit On The Water’’ ve ‘‘Ain’t Talkin’’ gibi parçalarda melankolik bir ruh halinin izlerini sakin bir anlatımla sunuyor. Her iki parçada da müziğin enstrümanlara paylaşımı harika bir etki yaratıyor. Yer yer 65’lik Dylan’ın yaşlılık dinginliğini filozofvari bir tavırla izlediğimiz albümde, ‘‘Workingman Bir vakitler nasıl ki insanlar Rönesans’la çağ açtılarsa şimdilerde de tersine bir Rönesans yaşanıyor diyebiliriz. Sanatta, politikada ve bil cümle her şeyde bir kıtlık söz konusu. Bu yüzden nefes almak istediğimizde de eskilere koşuyoruz. İşte ferahlama ihtiyacıyla yana yakıla koştuğumuz isimlerden biri de Bob Dylan. Blues 2’’ isimli protest bir parça da yerini alıyor. Benim favorilerim ise ‘‘Rollin’ And Tumblin’’ ve ‘‘Someday Baby’’. Özellikle Güney Rock kokulu gitar tadıyla ‘‘Someday Baby’’ albümün tansiyonunu artırmış diyebilirim. diyebilirim. Zaten Gökalp Baykal müzisyen, mimar, müzik yazarı özeliklerinin yanısıra hak eder ölçüde de Bob Dylan uzmanıdır diyebiliriz. Bu uzmanlık öyle günü birlik değil, yıllar içinde çoğalan bir sevgiyle oluştuğu için de ayrıca önemlidir. Bir vakitler nasıl ki insanlar Rönesans’la çağ açtılarsa şimdilerde de tersine bir Rönesans yaşanıyor diyebiliriz. Sanatta, politikada ve bil cümle herşeyde bir kıtlık sözkonusu. Bu yüzden nefes almak istediğimizde de eskilere koşuyoruz. İşte ferahlama ihtiyacıyla yanayakıla koştuğumuz isimlerden biri de Bob Dylan. O bize 60’larda görülen bir başka Aydınlanma’nın izlerini veriyor. Teknolojik oyuncakları bir yana bırakırsak küreselleşme masallarının ardındaki vahşi kapitalist dünyamızda ise yeni denilen şey savaş, sömürü, emperyalizm ve diğerleri. İnsanlığın derhal bir Aydınlanma İhtilali’ne ihtiyacı var. Yoksa ortada ne edebiyat, ne müzik, ne sinema, ne karikatür, ne felsefe, ne spor... Hiç bir şey kalmayacak. İşin korkuncu bunlara ihtiyacı olan insan da kalmayacak. u akşam saat 22:00’de ‘Jelatin’ Nardis Jazz Club’de konser verecek. Ercüment Vural, Serdar Barçin, Eylem Pelit ve Erhan Seçkin’den oluşan topluluk, latin ağırlıklı repertuarlarıyla müzikseverlere keyifli bir gece yaşatacak. Nardis Jazz Club’e 25 Eylül Pazartesi akşamı saat 21:30’da ise ‘A Capella Boğaziçi’ konuk olacak. Seren Akyoldaş, Fundagül İnce, Ece Özbaylı, Recep Gül, H.İbrahim Halaçoğlu ve Gökçe Şenyüz, vokal alanında bir idol olarak gördükleri Swingle Singers, Real Group gibi gruplarının caz parçalarını, çeşitli film müziklerini ve caz alt yapılı bir takım folk parçalarını seslendirecek. (0216 556 98 00, biletler 20 YTL) Brooklyn Funk ile Şenlendirici rooklyn Funk Essentials’ ve Hüsnü Şenlendirici 28 Eylül Perşembe akşamı saat 21:30’da ve 3031 Eylül tarihlerinde de saat 23:00’de Babylon’da konser verecek. Jamaika’dan Puerto Riko’ya, İsveç’ten Surinam’a ve New Orleans’a kadar uzanan ekibiyle uluslararası bir dokusu olan grup; funk, soul, caz, reggae ve hiphop’ı kolayca aynı melodilerde kaynaştırıyor. Klarnette Hüsnü Şenlendirici, bağlamada İsmail Tunçbilek, kanunda Aytaç Doğan, perküsyonda Hamdi Akatay, udta Volkan Şenlendirici ve ‘Brooklyn Funk Essentials’ İstanbullulara müzik dolu geceler yaşatacak. (0216 556 98 00, biletler 33.50 ve 44.50 YTL) ‘B ESKİLERİN RÜZGÂRIYLA NEFES ALABİLMEK 65 yaşında 1 numaraya yükselen Bob Dylan yıllara karşın her daim gündemimizde. Geçen yıl da onu Martin Scorsese’nin alkışlanası belgeseliyle gündeme taşımıştı. O belgesel sebebiyle yayınlanan ikili albümde de eski ve hiç yayınlanmamış kayıtlarına ulaşma imkânını da elde edebilmiştik. Bob Dylan adına yapılan bu belgeselden sonra onun adına ABD’de bir ansiklopedi yayınlandığını da öğrendik. Zaten hakkında en çok kitap yazılan müzisyen de Bob Dylan olsa gerektir. Bunlardan biri de ülkemizde yazıldı. 80’lerin sonunda Gökalp Baykal’ın kaleme aldığı kitap, yıllar içinde genişleyerek bugünlere dek geldi. Şu günlerde yeni ve genişletilmiş baskısıyla tekrar vitrinlerde gördüğümüz bu kitap, ülkemizde örneği az bulunur bir ciddiyete sahip Alphaville yine Türkiye’de eksenli yılların efsane topluluğu ‘Alphaville’, Toybox Productions organizasyonuyla, İstanbul ve Ankara’dan sonra bu akşam da İzmir’de sevenleriyle buluşacak. Saat 20.00’de başlayacak konser, Soyer Kültür ve Sanat Fabrikası’nda yapılacak. Son olarak da 2003 yılında ‘Crazy Show’ isimli konser albümünü çıkartan topluluk, ‘Big in Japan’, ‘Forever Young’, ‘Sounds Like A Melody’ ve diğer şarkılarını sevenleri için seslendirecek. (0216 556 98 00, biletler, 60, 30, 25 YTL) S Ayder Yaylası’nda bir gün Prof. Dr. 9 Eylül 2006’da Ayder Yaylası konuklarla, çoluk çocuk ÜMRAN gelenlerle, korumalarla ve BULUT görevlilerle dolup taşmıştı. Bu kez oraya Devlet Opera ve Balesi’nin konseri için gelinmiş, doğanın cazibesi bir başka süslenmişti... Bölgedeki hava şartlarının özelliği yani sıcaktan soğuğa; yağmurdan güneşe geçiş sanki orkestra üyelerini de bir başka etkilemişti o gün. Böylesi bir doğada konser vermenin, oralılarla birlikte olmanın sevinci, profesyonel tavrın çoktan önüne geçmiş; şef Bujor Hoınıc’in hareketlerini çevikleştirmesiyle sunumu daha da güzel kılmıştı... Orkestranın yaylanın taa uzaklarından bile izlenebilmesine koşut kuşkusuz üyelerin böylesine çarpıcı psikolojileriyle çalmalarından çevreye saçılanlardı. Işıktı, renkti... Herşey capcanlıydı, sahneye yakın oturanlar gibi uzaktan yaylanın tepelerinden dinleyenlerin de keyfine diyecek yoktu. Hafifçe ıslak çimende oturacağını düşünüp gelenler rahattı, yere serdikleri örtülerin üzerine çoktan uzanmış kendilerini senfoniye kaptırmışlardı. Bir de ailece çekirdeklerini çıtırdatmakta olan, sağa sola bakarak olanı biteni takip etmek isteyenler, ya da şemsiyesinin altında yereli yeğler tavırlılar vardı. Onların hiçbir şeyi umursamaz halleri görülmeye değerdi doğrusu. Genç kadınlar, pek alımlılardı, özenle giyinip kuşanmışlardı. Simitçi bile havaya girmiş kibarca sesleniyordu ‘‘simit, simit’’ diye. İnsanlar gibi çayır da, dağlar da gerçekten bir hoş görünüyordu o gün. Yeşile bakın, ton ton üzerinde. Bu ne zenginlik! Şimdi de diğer renklere, giysilere ve süslere bakın. Nasılda birlik olmuşlar! Ona karşı sözleşmişcesine görkemliler, hatta onun egemenliğini bastırmaya gelmiş gibiler. Fona bire bir zıt, sağda solda kıpır kıpırlar. Balonuyla, peştamalıyla güneşin her görünüp kayboluşunda hareketleniyor; ışıl ışıldan sessizliğe uzanma ivmesinde süslü kızlarla, çocuklarla, oradan oraya gidip gelenlerle daha da baskın olabilme dürtüsünde yanıp tutuşuyorlar... Masmavi gökyüzünde bembeyaz hem de pamuksu bulutlar ise çocuklar gibi şen, tertemiz. Bu mevsimde sıkça kaçtıklarını öğrendiğimiz çamlarla bezeli dağların ardından ‘‘Mavi ve beyazız, buradayız. Saklambaç mı oynuyorsunuz? Biz de varız’’ diye sesleniyorlar. Öyle ki; müziğe uyumlu hareket ettiklerini düşünmeniz bile olası. Gökyüzüne şöyle bir baktığınızda gördükleriniz sizi heyecanlandırıyor, basit bir kıpırtıdan bile etkilenecek donanıma geliyorsunuz. Kendinizi bir başka özgür hissetmeniz, hislenip ağlamanız, gülüp coşmanız, dolaşmanız, yerinizde oturamamanız pek doğal. Hele benim gibi beğenerek izlediğiniz bir sanatçımız Nur Koçak’la, dostlarınızla ve öğrencilerinizle birlikteyseniz çoşkunuz davranışlarınızda bir kat daha belirginleşiyor. O gün bir kez daha klasik müziğin doyumsuzluğunun doğanın büyüleyici renkleriyle boy ölçülürcesine sergilenmiş olmasından; bizlere, uzananlara, çocuğunu emzirenden yaşlıya, çayını yudumlayandan sevgiliye dalga dalga yayılmasından mutlu oluyordunuz. Ardından sürpriz bir çağrıyla horona katılım, hem orkestra üyelerini hem halkı hem de konukları geleneksel tavırda birleştirip herkesi mutlu kılıyordu. Oyunu iyi oynayanlar ve çalanlar bilmeyenleri sürekli yöresel şarkılarla uyarıyor, bölgenin güzellikleriyle bütünleşilmesini istiyorlardı; hep birlikte olayın akışına dalınmasına davet ediliyorduk. Her şey Karadenizli olma çoskusuyla bezeliydi o gün. Yayladan ayrılırken Ayderliler kadar bizler de coşkuluyduk; Devlet Opera ve Balesi’ne teşekkür edip bir başka doğa konserinde buluşmayı dilemiştik. Genç yetenek Mertol yaşındaki genç yetenek Mertol Demirelli 28 Eylül Perşembe akşamı saat 20:00’de Akbank Sanat’ta konser verecek. 1996 Ankara doğumlu Demirelli, 4 yaşında amatör müzisyen babası ile müzik çalışmalarına, 5 yaşında da Prof. K. Gündemir ile piyano derslerine başladı. Bilkent Üniversitesi MSSF MHİO sınavını birincilikle kazandı ve burslu olarak piyano bölümüne kabul edildi. Yrd. Doç. Oya Ünler ile piyano eğitimini sürdürürüyor. (0216 556 98 00, biletler, 12 ve 7 YTL) 10 Ezginin Günlüğü zginin Günlüğü, 29 Eylül Cuma akşamı Karşıyaka Açıkhava Tiyatrosu’nda sevenleriyle buluşacak. Saat 21:00’de başlayacak konserde Ezginin Günlüğü, son albümleri ‘Dargın mıyız’dan ve eski albümlerinden şarkılar seslendirecek. Nadir Göktürk, Hüsnü Arkan, Eylem Atmaca, Fatih Saçlı, Erkan Gürer, Sedat Yapıcı ve Gökhan Tümkaya’dan oluşan topluluk müzik dünyasındaki yirminci yıllını geride bıraktı. (0216 556 98 00, biletler 27.50 ve 22 YTL) E
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle