22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 29 TEMMUZ 2006 CUMARTESİ En korktuğum şey alelade olmak EMİNE ALGAN İnsanın severek yapabileceği mesleği seçmesinin (hatta herhangi bir meslek sahibi olmanın) lüks olduğu bir ülkede, el yordamıyla buldu yolunu. Çoğumuz gibi tesadüfen. Çocukluğu taşrada geçmişti. Öğretmen babası, görüşleri nedeniyle o kasabadan bu köye sürülürken okullar değiştirdi; arkadaşlar, komşular, evler... Kimine çok şey katan, kimini hayat boyu savurabilecek bir büyüme süreci yani. Meslek seçme zamanı geldiğinde konservatuvara girmeye karar verdi. Oyunculuk gem vuramadığı bir tutku olduğundan değil, insanları güldürebilme ihtiyacından... Üstelik hayatında tiyatroya gitmemişti... ‘‘Yıldız Hoca (Kenter) da çok şaşırmıştı duyunca. Evet, konservatuvara girmeden önce hiç tiyatroya gitmedim. Yoktu ki!.. Oyunculuğu seçmemde bazı tesadüfler olmuştur. Mesela Devekuşu Kabaresi’ni kasetlerden dinleme, videodan görme imkanına sahip oldum. Metin Akpınar o yaşlarda çok ilgilendiğim, çok güldüğüm bir oyuncuydu. Onun uzun tiradlarını ezberleyip okulda arkadaşlarıma, öğretmenlerime oynadığımı hatırlıyorum. Bu anlamda da Metin Abi, haberi olmadan oyuncu olmama sebep olmuştur. İnsanları güldürebilme ihtiyacı ondandır. Çok hoşuma giden bir şeydi. ‘Ben de onun gibi güldürebilmek istiyorum’la içimden bir yerden çıkıp geldi.’’ İçinden bir yerlerden çıkıp gelen bu istek Olgun Şimşek’i mektepli de yaptıktan sonra Demet AkbağYılmaz Erdoğan Tiyatrosu’na ve bir gün İbrahim Tatlıses’in sunduğu şov programına götürdü. Böylece, şimdiye dek rol aldığı tek tiyatro oyunu Otogargara’nın ardından İbo’nun pişekarı ‘‘Güçlü’’ ile televizyon seyircisine ulaştı. Bir Demet Tiyatro’da, Mükremin’in şefkatine mazhar olan kekeme lise öğrencisi Kudret karakteriyle, İbo Şov izlemeyenlerin yeni keşfi oldu. Bir yandan da komik çocuk imajını pekiştirdi. ‘‘İşin bardak üretmek mi, en iyi bardağı nasıl yaparıma kafa yor’’ yaklaşımıyla basamaklar atlama hedefinde ilerliyordu. Ankara Film Festivali’nin ‘‘Umut Veren Erkek Oyuncu’’ ödülü böyle geldi (Karışık Pizza). Yine de Uğur Yücel imzasını taşıyan Alacakaranlık dizisine kadar bu komik çocuğun, cebinden nasıl bir psikopat çıkarabileceği pek bilinmiyordu. Öğrenildi. Bu sefer de kötü adam teklifleri almaya başladı. Neyse ki, oyuncuların adının tecavüzcü, babacan, muhlis, yuva yıkan kadın ya da erkek fatma gibi tabirlerle birlikte anılmasının şart olduğu dönemler geride kalmıştı ama belli ki izleri sürüyordu. Olgun Şimşek, komik çocuk imajını Uğur Yücel’in Alacakaranlık dizisiyle sildi, bu kez de kötü adam olmasını isteyenler çoğaldı. Ama o bunların üzerine yapışmayacağı garantisi veriyor: Paniğe gerek yok, her türlü rol itinayla oynanır! KÖTÜ ADAM ÜZERİME YAPIŞMADI ‘‘Alacakaranlık’a kadar daha önceki işlerden dolayı ‘komik çocuk, sempatik insan, komedi yapsın’ yaklaşımı vardı. O zaman gelen teklifler bunun üzerineydi. Benim şansım, Uğur Abi beni çok iyi tanıdığı için Alacakaranlık’ta yapabileceğimi düşündü herhalde, Emir rolünü verdi. Ben de istedim, çünkü bu memlekette bazı şeyleri insanların gözüne sokmadan anlamıyorlar. Avrupa’da, Amerika’da böyle olduğunu sanmıyorum. Başka rollerle insanların performansını görmeyi tercih ediyorlar ki biz birçok oyuncuyu farklı rollerde görebiliyoruz. Bizde böyle bir çaba yok. ‘Bu böyle oynamış, o zaman bunu böyle kullanalım’ anlayışı devam ediyor. Sanki daha önce komedilerde oynayan ben değilmişim gibi şimdi birdenbire artık kötü adam üzerine yapıştı gibi bir panik hali var. Bu vesileyle de rahatlatmış olayım, paniğe gerek yok, her türlü rol yapılır.’’ Sıradaki rolün ne olacağını bilemiyoruz ama geçen yıl başlayıp yeni sezonda da sürecek olan Beyaz Gelincik adlı dizide başka bir kötü adam olarak izliyoruz. Azize’sine hayatı dar eden Aziz rolü teklif edildiği sırada ne yapıyordu, başka bir işi var mıydı diye merak ediyor insan tabii... ‘‘Yoktu. Erol Abi (Avcı, dizinin yapımcısı) bize bir kötü adam lazım dedi. Ben de iyi o zaman bir şeytan getireyim size dedim. Rolü söylediler, böyle bir kız var, belalısı geliyor falan... Dişi bir rol, kötü. İki kutuptan bir tanesi. Kendi başına çekici bir karakter, onu biraz da detaylandırmayı, alelade olmadan başka bir hale sokmayı becerirseniz zevkli oluyor. Sadece para kazanmak da başlı başına zevkli bir şey tabii.’’ Mehmet Güleryüz, töre cinayetlerini yöre halkının rol aldığı bir filmle sinemaya aktarıyor Sinema ibadet değil ki... Kendiyle ve hayatla derdi olan her insan evladı gibi Olgun Şimşek’in de dünyaya söylemek istedikleri var. Bunun yolu da sinemadan geçiyor. Ona göre çekilen her film sinema değil. Kafasındaki sinemayı ne zaman yapar bilinmez ama bu konuda iddialı, biraz da öfkeli: ‘‘Sinema kılınması zorunlu bir namaz değil ki herkes yapsın! İyi yapılabiliyorsa yapılsın, iyi yapabilenler yapsın. Birisi iyi ya da kötü bir iş yaptığı zaman kutsal bir iş yapmış olmuyor. Çekilen her filme sinema deniyor, bence hepsi sinema değil. Buradan, bu ülkenin dışında da bir yerlere başka insanlara da bir şey ifade eden filmler yapmak istiyorum. Bunu becerdiğiniz zaman birileri buna sinema diyor.’’ Birileri diyor sahiden. Antalya’da 11 dalda Altın Portakal aldıktan sonra, içeride ve dışarıda ödüllerinin ardı arkası kesilmeyen Yazı Tura böyle filmlerden. Uğur Yücel’in deyimiyle ‘‘sessiz, sakin kendi yolunu bulan’’ Yazı Tura, Olgun Şimşek’e sadece Türkiye’de beş kez ‘‘En İyi Erkek Oyuncu’’ ödülü getirdi. Ben sadece bas gitaristim Sohbet boyunca her halinden anlaşılıyor, önceliğinin para olmadığı. Geleceğini garantiye almak gibi bir derdi var tabii. Ama para kazanmaktan çok, para kazanmayı reddetmek hoşuna gidiyor Olgun Şimşek’in. Asıl derdi başka; alelade olmamak. Hayatta en korktuğu şey bu. Ona göre rolün büyüğü küçüğü yok, bu sadece işin teknik kısmı. Her ne oynuyorsa o karaktere farklı lezzet katma çabası bundan. Ama kendini abartmayı da sevmiyor. Beyaz Gelincik dizisi beklenen reytingi alamayınca Olgun Şimşek’in katıldığı ve tempoyu yükselttiği konuşuldu sezon boyunca. Reytingler de göstergesi. Bunu hatırlatınca hemen karşı çıkıyor. ‘‘Bir kere bu yapımcının başarısı. ‘Kim bu performansı gösterir’in kararı yapımcı ve yaratıcı grubundur. Bir orkestra gibi düşünürsek bir bas gitar lazım ama iyi bir bas gitar olsun arayışı vardır. TMC (yapımcı firma) olarak böylesini tercih ettiler. Ben de bas gitar bile olsa iyi bir bas gitar olarak durmaya çalışıyorum,’’ Çığlıklar Batman’dan yükseliyor Töre baskısı nedeniyle intihara ZUHAL sürüklenen Batman’lı genç kızların AYTOLUN dramı film oluyor. Yönetmen Mehmet Güleryüz, namus cinayeti kurbanı genç yaşamların çığlıklarını, isyanlarını ve yardım çağrılarını perdeye aktarıyor. Senaryosunu Feza Sınar’ın yazdığı Havar adlı film, hakkında çıkarılan dedikodular yüzünden aile meclisi tarafından infazına karar verilen bir genç kızın öyküsünü konu alıyor. Tüm zorlamalara karşın intihar etmeyen genç kızın babasıyla kurbancellat ilişkisine dönüşen serüveni anlatılıyor. İlk başta Dayanışma olan filmin adını Havar olarak değiştirdiğini söylüyor yönetmen Mehmet Güleryüz: ‘‘Bu isim hem bölgede kız çocuklarına veriliyor, hem de bu kadınların yaşadığı acının dışa vurumunu ifade ediyor. Bu yüzden projenin ismini yardım ve çığlık anlamına gelen Havar olarak değiştirdim. Öte yandan çekim mekanı olarak Hasankeyf’i seçtim. Çünkü görsel güzelliğinin yanı sıra sular altında kalma tehlikesiyle karşı karşıya. Bir anlamda Hasankeyf için de bir Havar söz konusu. Bu açık bir mesaj olarak ifade edilmese de geri planda bir doğa çığlığı olarak yer alıyor.’’ Feza Sınar da Batman’da peşpeşe gelen intihar haberlerinin üzerine yoğun bir araştırma sürecine girdiğini belirtiyor: ‘‘Sivil toplum kuruluşları bu intiharların bir kısmının namus cinayeti olabileceğini dile getiriyorlardı ve daha sonra da bu endişeyi ispatlayan haberler yer aldı basında. Konuyla ilgili her türlü haber küpürünü biriktirdik. Yazılan kitapları okuduk. Buralarda gerek avukatların gerek aile bireylerinin açıklamalarını izledik. Namus cinayetine kurban giden genç kızların ve kadınların öykülerini inceledik.’’ Hasankeyf’te hala ağalık sistemi olduğunu gözlemlediğini belirten Sınar, sosyal bir olguya da vurgu yapıyor: ‘‘Burada tanıştığımız insanlar oy kullanırken kendi özgür iradeleriyle değil aşiretlerinin ileri gelenlerinin kararıyla oy verdiklerini söylediler. Burada kapalı bir yapı olmasına rağmen herkesin elinde bir cep telefonu var. İnsanlar birçok ihtiyacını karşılamak için şehir merkezine gitmek zorunda kalıyor ama 34 tane internet kafe var. Gençler vakitlerinin çoğunu internette sohbet ederek geçiriyorlar’’ Projenin bir başka önemli özelliği ise sürekli ‘‘namus cinayeti’’ ve ‘‘genç kız’’ intiharları haberleriyle Türkiye’nin gündemine gelen Batman ve civarındaki yerli halkın projede oyuncu olarak yer alması. Filmin başrol oyuncusu Çiçek Tekdemir, canlandırdığı karakteri anlatırken kendisini Havar’ın yerine koyduğunu söylüyor, özlemlerini, hüzünlerini, acılarını, yaşanmamışlıklarını içinde duyumsayarak. Yönetmen bu idealini gerçekleştirmek için defalarca yöreye gidip gelmiş, gözlemlemiş, her bir kareyi ayrı ayrı yorumlamış. Güleryüz, ‘‘Açıkçası başlangıçta oldukça tedirgindim. Köy yaşamını, tarihi ve doğal dokuyu belgelemenin yanı sıra hassas bir konuyu dile getirmeye çalışıyorum. Buradaki yöre halkının filmin oyuncusu olmaları anlamlı bir mesaj olacak. Filmde tek bir profesyonel sinema oyuncusu yok. Hemen hemen hepsi ilk kez kamera karşısına geçen oyuncuların bazıları çekimin yapıldığı köyden’’ diyerek insanların elbirliğiyle sorunun çözümüne odaklandığının altını çiziyor. Çekimleri tamamlanan filmin, şubat 2007’de gösterime girmesi planlanıyor. SÜLEYMAN VE ÖBÜRSÜLER 13 Ağustosta Kadıköy Selami Çeşme Tiyatro Festivali, Özgürlük parkında ‘‘Süleyman ve Öbürsüler” adlı oyun sahnelenecek. Yavuz Pekman’ın Max Frisch’in Biedarman ve Kundakçılar oyunundan esinlenerek yazdığı, rejisini Ayşenil Şamlıoğlu’nun, dans düzenini Cihan Yöntem’in, müziklerini Can Atilla’nın, müzik direktörlüğünü Çiğdem Erken’in, kostümlerini Funda Çebi’nin, dekorlarını Hakan Dündar’ın Işık tasarımını ise Ulaş Yatkının yaptığı oyun, ademoğlunun yaşamdan hiç ders almayan yanına işaret ediyor. (0 216 360 90 95) S ahne tozu oznurogras?gmail.com ZAKOĞLU YANIT ARIYOR Zakoğlu Tiyatrosu, Kulis Sanat Evi Oda Sahnesi’nde seyircilerle buluşuyor. Seyircilerin katılımıyla bir kahkaha tufanına dönüşen gösteride, hayatın ve insanların tüm garipliklerine kafayı takarak dolduruşa gelen Metin Zakoğlu soruyor: ‘‘Neden tüm otobüslerde kapılar otomatik olarak çarpar? Neden Tüm Noterler yeminli? İnsanlar birbirlerini neden gözlerinden öper?’’ Oyun bugün Kulis Sanat’ta saat 16.00’da. (0 216 467 89 67) HAFTA SONU 14 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle