22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 17 HAZİRAN 2006 CUMARTESİ Deniz manevi güç kaynağıdır Hüzünlü Şarkıların Divası Cesaria Evora temmuzda Türkiye ve KKTC’de Birçok kişi, Cesaria Evora’yı sahnede yalınayakla şarkı söylediği için müzik dünyasının Çıplak Ayaklı Divası olarak tanıyor. Portekiz fadolarından Küba ve Afrika müziklerine uzanan geniş bir yelpazeyi yansıtan şarkılar söylen sanatçı, bugün dünyada albümleri en çok satan sanatçılardan birisi. Grammy ödüllü şarkıcı, muhteşem sesiyle hayat verdiği hüzünlü şarkılarını doğduğu Cape Verde adasından tüm dünyaya yaymayı sürdürüyor ve yeni çıkan albümü ‘‘Rogamar’’ın Avrupa turnesi kapsamında gelecek ay ülkemize geliyor. Cesaria Evora, şu anda turne öncesinde tatilini sürdürse de, sorularımı elektronik posta ile yanıtlamayı ihmal etmedi. 50 yaşındayken torun sahibi olduğunuz bir dönemde uluslararası üne kavuştunuz. Şu anda da 65 yaşındasınız ve yakında yine dünya turnesine çıkacaksınız. Bu nasıl bir his? ‘‘Sadece yaşlanıyorum ve yaşadıklarımdan dolayı memnunum. Yeni albümüm çok başarılı bulunuyor ve hayranlarım da çok mutlu görünüyor. Şu anda Cabo Verde’de tatildeyim. Seyahat etmek bazen çok yorucu olsa da, Haziran sonunda yeniden tura çıkmak için kendimi oldukça hazır hissediyorum.’’ ZÜLAL KALKANDELEN Ragıp Savaş hedef büyüttü Gezici sahne köy yolunda Tiyatronun ne olduğunu bilmeyen hiç tiyatroya gitmemiş çocukların artık tiyatro ayağına geliyor. Kocaeli Şehir Tiyatroları’nın geçen ay başlattığı gezici sahne bu yaz da Gebze’den Kandıra’ya oradan Karamürsel’e köy köy gezecek. Ama sadece köylere değil devamında uluslaralası festivallerede katılacak. Kocaeli Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Ragıp Savaş’ın başlattığı etkinlik sadece köylere tiyatro götürmekle kalmıyor. Gittiği her köyde çocukların sağlık taramaları yapılırken küçük hediyeler de dağıtıyor. 11 Haziran’da ‘Keloğlan’ adlı çocuk oyunuyla yola çıkan tiyatronun hedefi 125 köye ulaşmak. Gezici sahne, sadece çocuk oyunları için değil, büyük oyunlarında oynanabileceği bir tır olarak tasarlanmış. Savaş, ‘‘Uluslarası festivallere katılacağımız bir tır bu, önümüzdeki sene Hollanda’da bir festivale katılacağız. Onlarla görüşmelerimiz sürüyor’’CF1 diyor. Kocaeli Şehir Tiyatroları’nın gezici sahnesi 16 Temmuz tarihleri arasında Yunanistan’da Aristofones Festivali’nede katılıyor. Yine bir çocuk oyunuyla katılacakları festivale sekiz çocuk götürüyorlar. Savaş, ‘‘812 yaş arası dört kız dört erkek götürüyoruz. İçlerinden biri omurilik felçlisi bir diğeri zihinsel engelli. Onlarda çocuk oyununda oynayacaklar. Birazda rehabilitasyon durumu var projenin. Çocukların kendine güvenini sağlamak, engelli de olasalar onlara tiyatro yapabileceklerini göstermek istedik. Bu büyük bir festival uluslararası platformda oyun sahneleceğiz’’ diyor. Aynı zamanda gelecek sezonun çalışmalarınada başlayan Kocaeli tiyatroları, yeni bir oyunla sezona merhaba diyecek. Haldun Taner’in ‘Keşanlı Ali Destanı’nı sahnelemeyi düşündüklerini belirten Savaş, provaların yakında başladığını söylüyor. Geçtiğimiz sezon çocuk oyunları dahil on üç oyun sahneleyen Kocaeli Şehir Tiyatroları’nın üç sahnesi ve bir gezici sahnesi var ama yakında bin beşyüz kişilik bir salonları daha olacak. Ragıp Savaş’ın başına gelmesiyle Kocaeli Tiyatroları adından söz ettirmeye başladı. Türk Tiyatrosu’nda bir ilki gerçekleştiren Kocaeli Tiyatroları dünyanın en önemli tiyatrolarından Gürcistan’daki Rustaveli Tiyatrosuyla bir sanat anlaşması yaptı. Yaptıkları protokolde, iki tiyatro kendi sahnelerinde karşılıklı oyun, ortak prodüksiyonlar, teknik eğitim gibi alışverişlerde bulunacaklar. ÖZNUR OĞRAŞ Birçok sanatçı tura çıkmanın bir anlamda yıpratıcı olduğunu diğer yandan da sanatçının gelişimini sağladığını söylüyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz? ‘‘Tura çıkmak, özellikle sanatçının yeni insanlarla ve hayranlarıyla buluşup tanışmasını sağladığı için besleyici ve zenginleştirici bir deneyim. Fakat ne yazık ki, gittiğim yerlerde çevreyi görmek için yeterince zamanım olmuyor.’’ Söylediğiniz müzik doğduğunuz yerde ‘morna’ olarak adlandırılıyor. Bu bir çeşit o bölgeye özgü ulusal blues. Bu müzik, daha çok hangi konular üzerinde yoğunlaşır? Morna’nın Cape Verde’de yaşayan insanlar için anlamı nedir? ‘‘Ben Cape Verde’de doğup gelişen ‘morna’ ve ‘coladera’ diye adlandırılan müzik türlerini icra ediyorum. Bu müzikleri dinleyerek büyüdüm, hala da onları dinliyorum. Morna, tamamen Cape Verde’ye özgü bir terim ve diğer dillere tam bir tercümesini yapmak mümkün değil. Aşk, neşe, nostalji, buluşma ve ayrılık gibi konuları işler daha çok.’’ 1991 yılında, Fransa’nın önde gelen gazetelerinden Le Monde, sizin bar şarkıcılarının aristokrasisi içinde yer aldığınız şeklinde bir yorumda bulundu. Bu yorumu okuduğunuzda ne düşündünüz? ‘‘Kariyerimin çok güzel bir dönemiydi o. Barlarda şarkı söylediğim yıllarda çok şey öğrendim ve o barlar benim gelişimime büyük katkıda bulundu.’’ Müziğinizin tüm dünyada bu kadar çok insanı etkilemesini neye bağlıyorsunuz? ‘‘Müziğin sınırları yok. Çok sayıda hayranım konserlerden sonra gelip bana, şarkılarımı dinlerken ne kadar etkilendiklerini anlatıyor, bazıları müziğimi dinledikten sonra hayatlarında ilk kez aşık olduklarını, hatta kimisi yakınlarının cenaze töreninde ‘Sodade’ adlı şarkımı çaldıklarını söylüyor. Bu anıları hayatım boyunca saklayacağım.’’ Şarkılarınızı Portekizce ile Afrika dillerinin bir karması olan Creole adlı bir dilde söylüyorsunuz ve dünyada birçok insan o dili anlamadığı halde şarkılarınızı hissedebiliyor. Bunun nedenini neye bağlıyorsunuz? Müziğinizin yansıttığı melankolik havaya mı, sesinizin özelliğine mi? ‘‘Cape Verde’nin müziği çok ahenkli, akılda kalıcı bir müziktir. Taşıdığı melankoli ve yansıttığı his herkesi etkiler. İnsanlar az rastlanan bir sesim olduğunu söylüyorlar. Belki de bunun doğru olduğuna inanmalıyım.’’ Bazı sanatçılar yaratıcı olmak için acı çekmek gerektiğini; çünkü keder, yalnızlık ve acının yaratım sürecini beslediğini söylüyorlar. Bu konuda hemfikir misiniz? ‘‘Bilmiyorum. Fakat bir sanatçının söylediği, yaptığı ya da ilgisini çeken her şey, özellikle daha önceden yaşadıklarına bağlıdır.’’ Müzik kariyerinizde işbirliği yapmak istediğiniz bir sanatçı var mı? ‘‘Birçok sanatçı ile işbirliği yaptım ve daha başkalarıyla da yapmak isterim. Fakat bu tür şeyler kendiliğinden ortaya çıkıyor.’’ Hangi çağdaş müzisyenleri izleyip beğeniyorsunuz? ‘‘Brezilya’dan Caetano Veloso, Marisa Montes, Angela Maria, Fransa’dan Charles Aznavour, Eddy Michel.. Madonna ve birçok diğer sanatçı.. Blues ve soul şarkıcılarının çoğu, kilisedeki Çatalhöyük’ten Galataport’a Beyoğlu’nda Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi ile Garanti Galeri arasında kısa bir mesafe var. Birinden diğerine geçerek farklı hem de çok farklı iki dünyada yaşayabilirsiniz. Görecekleriniz size şehir, yaşama alanı, yaşam, çevre, nesne konularında sorular sorduracak; bunca değişimin binlerce yılda insanın hangi gereksinimlerine karşı oluşturulduğunu düşündürecektir. Sergilerden ilki 9000 yıllık geçmişi orijinallerin yanında çeşitli canlandırmalarla anlatıyor. Diğeri bir proje sunumuyla tamamen geleceğe dair tasarımı sergiliyor. ‘Topraktan Sonsuzluğa Çatalhöyük’ sergisi (26 mayıs26 ağustos) dünyanın en eski şehrinde nasıl yaşanmış? Evler, sokaklar, dükkanlar nasılmış? gibi az bilinenleri aydınlatıyor. Sanki birkaç Çatalhöyüklünün evini ziyaret ediyor, mutfaklarına giriyorsunuz. Serginin hemen başında hafif, derinlerden gelen etkileyici ÜMRAN sesin davetiyle BULUT * kendinizi tarih öncesinde hissetmeniz çok kolay oluyor. Her ne kadar duvarlarda sıkça yer almış açıklayıcı metinleri okurken o düzenden kopma tehlikesini yaşasanız da, karşılaştığınız belgesellik, ev araç gerecine yansıtılan bölgesel ışık, sizi o günlere tekrar tekrar götürebiliyor. Günümüz şehirlerinin hengamesini ya da birazdan çıkacağınız Beyoğlu’nun kalabalığını yaşayacak biri olarak, o evden bir başkasına kolayca ulaşılabilen düzeni biraz da özlemiş olduğunuzu fark edip, böylesine savaşın olmadığı, bütüncül toplumsal sistemde, özgürce yaşanılan hayatlarda neler yapılıp neler hissedildiğini düşünüyorsunuz. ‘‘Baksanıza ne küçük av aletleri üretmişler, el emeğine zevke bakın, çanak pek de inceymiş, ne güzel deseni var’’ demekten kendinizi alamayacağınız nesneleri, bir dedenin torunu na ya da bir öğretmenin arkasına sıraladığı öğrencilerine göstermesi, sizi o en eski ve en büyük şehire götürüyor, dönemin insanlarına dost kılıyor, hatta inançlarına ve ritüeline karşı olumlu düşünmenizi sağlıyor. O güçlü kadınlardan biri olmak isteğinizi çoşturuyor. Ya da en azından kadının bir zamanlardaki ana tanrıça konumundan nasiplenmenizin keyfini yaşatıyor. Ancak, serginin küçük evlerdeki yaşama öykünmüş olmasıyla bağlantılı olarak, gayet dar bir alana yerleştirilmesi ise sizin (izleyenler ve okuyanlarla alanı paylaşma sıkıntısı yaşayacağınızdan) bu rüyadan uyanmanıza neden oluyor. Bir de çağdaş kent tasarımına bakalım. ‘Projet Muten İstanbul’ sergisi (30 mayıs 22 temmuz) Şulan Kolatan ve William Mac Donald’ın Galataport bölgesi için hazırladıkları dijital mimari tasarım. Salonda duyulan müzikle bütünleşen görüntüler son derece çağdaş bir sunumda karşınıza yayılıyor. İsteseniz de istemeseniz de buluşuyorsunuz İstanbul kıyısı için önerilen yeni bir yapılanmayla. Kentsel düzende estetik ve teknik arayışların geldiği bir son noktaya. Bildiğinizden bayağı farklı ancak, eskiye mi, yeniye mi ait olduklarını ilk bakışta çözemeyeceğiniz, değişik anlayışla başbaşa kalmak, biraz da zora sokacak düşüncenizi. Ardından yazılı açıklamaları okuduğunuzda gördüklerinizin günümüz mimarisinin kent ve endüstriye ne derece bağlı üretilmek zorunda olduğunu anlayacaksınız. Estetiğin yaşamsal süreçlerin devinimine ayak uyduracak, doğrularla biçimlendiğini kabul edeceksiniz. Her şey bir yana Galatasaray’dan Taksim’e doğru iki ayrı zaman tüneline girmişcesine farklı sanrılarla bezenmiş halde yürüyeceksiniz. Bu bile yeter. *Marmara Üniversitesi, Atatürk Eğitim Fakültesi, Resim Öğretmenliği Anabilim Dalı. Prof. Dr. gospel müzikten etkilendiklerini söyler. Siz bu tarz müzikten etkilendiniz mi? ‘‘Kilisede çok şarkı söyledim. Çünkü bir zamanlar manastırdaydım. Fakat benim müziğim de gospel gibi keder ve acıyla dolu olsa bile, bu tarz müzikten etkilendiğimi düşünmüyorum. Söylediğim her şarkıdaki esin kaynağı kalbimin derinliklerinden geliyor.’’ Fransa’da kaydettiğiniz yeni albümünüzün adı ‘Rogamar’, ‘rogar’ (dua etmek) ve ‘mar’ (deniz) kelimelerinin birleşmesinden oluşuyor. Deniz sizi ne yönde etkiliyor? ‘‘Cape Verde’de doğan herkes için deniz manevi bir güç kaynağıdır, kendimize olan güvenimizi denizden alırız. Denizciler ve annelerimiz ona sahip olduğumuz için dua ederler. Deniz rahatlatıcıdır ve sanatçılar ona yakın olduklarında ilham alırlar.’’ Cesaria Evora, 8 Temmuz’da Bodrum Antik Tiyatro’da, 9 Temmuz’da İstanbul’da ve 10 Temmuz’da 10. Magusa Kültür ve Sanat Festivali çerçevesinde Salamis Antik Tiyatro’da müzikseverlere ve denize merhaba diyecek. HAFTA SONU 14 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle