16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 Ankara’da deprem Maalesef ülkemiz, konumunun dünyanın en aktif deprem bölgelerinden birini oluşturan HimalayaAlp deprem kuşağının ortasına denk gelmesiyle, deprem riskini en çok taşıyan ülkelerden biridir. Ülke topraklarımızın yüzde 96’sı deprem bölgeleri içerisindedir ve söz konusu bölgelerde nüfusumuzun yüzde 98’i yaşamaktadır.Ankara ilimizde 21.04.1983 tarihinde 4,4 büyüklüğünde, 31.07.2005 tarihinde 4,9 büyüklüğünde, 20.12.2007 tarihinde 5,7 büyüklüğünde ve 26.12.2007 tarihinde 4.9 büyüklüğünde olmak üzere hasar yapan depremler meydana gelmiştir. Bu depremlerde 3000 yakın bina ağır hasara uğramıştır.Ankara kuzeyde Kuzey Anadolu fayı, doğuda Ezine pazarı fayı ve Akpınar fayı, güneyde Tuz Gölü fayı, batıda ise Eskişehir Fayı gibi yıkıcı deprem yaratma potansiyeline sahip önemli fayların arasında ve deprem riski yüksek olan yerlerimizden biridir. Konut hakkı, yaşam yeri, nasıl olursa olsun insanın başını sokmaya yarayacak dört duvarla bir çatıdan ibaret yapının teminine ilişkin bir hak olarak algılanmamalıdır. Ülke insanımızın sağlam, kaliteli, çağdaş, doğal yıkım olaylarına dayanıklı ve korumalı bir yapıya sahip olmak en doğal hakkıdır. Böyle bir hakkı sağlamanın yolu, yapıdan kaynaklanan olumsuzlukların ortaya çıkmasına engel olunması, kötü olan olumsuzlukların düzeltilmesi ile mümkündür. Hakkın sağladığı güven ve kalite ortamının sağlanması, etkili ve kaliteli bir yapı denetimi sistemine bağlıdır. Etkili ve kaliteli bir yapı denetim sistemi, proje aşaması ile başlayıp yapının tamamlanmasına kadar devam eden planlı bir sürecin uygulanması demektir. Yapım anında kullanılan malzemeler de dahil, uyulması zorunlu standart kural ve yönetmelikler saptanıp, yaptırımlarla desteklenmeli, üretim ve denetimde profesyonelleşmeli, çağdaş bağımsız kamusal niteliği haiz denetim kurumları tarafından tarafsız teknik denetim yapılmalıdır. 1999 depremi ve diğer depremlerde yaşanan can ve mal kayıplarının yaşanmaması ya da mümkün olan en az seviyeye indirilmesi projeciler, müteahhitlerimiz ve yapı denetim kuruluşlarımızın yapacakları ortak çalışmalar ile gerçekleşecektir. Bunu kanuni bir zorunluluktan çok insani bir zorunluluk olarak görmek gerekir. Canımızın, malımızın ve binalarımızın güvenliği için plansız ve kaçak yapılaşmadan kaçınmalı, deprem yönetmeliğine uygun hareket etmeliyiz Ülkemizin tüm fertleri, Siyasi Partiler, Bakanlıklar, Yerel Yönetimler, Üniversiteler, Sivil Toplum kuruluşları; bu konu hepimizin, ülkemizin ve dünyanın sorunudur. Depremin farkına varmalı zor olmayan ve yapılması mümkün olan kolay tedbirleri hep birlikte almalıyız. Nazmi Şahin İnşaat Mühendisi Yapı Denetim Kuruluşları Birliği Ankara Şube Başkanı İNŞAAT VE YAPI DENETİM 17 AĞUSTOS 2011 ÇARŞAMBA Ülkemizin dört bir yanından T E P K İ L E R 17 AĞUSTOS VE İSTANBUL 17 Ağustos 1999 yılında yaşanan büyük depremin üzerinden 12 yıl geçmiş olmasına rağmen İstanbul halkının büyük bir kesimi halen deprem korkusu ile yaşamaktadır. Eski yapılarda oturan insanlarımızın büyük çoğunluğunun duyduğu endişe bugün de eskiden olduğu gibi devam etmektedir. Beklenen büyük depremden korunmayı nasıl başarabiliriz diye çok konuşuldu ve tartışıldı ancak birçok tedbir alınmasına rağmen yapılanlar halen yetersiz olup, eski ve yıpranmış binalar olduğu gibi halkımız tarafından dolu dolu kullanılmaya devam etmektedir. Yeni yapılaşmanın hızla devam etmesine Toki, Kiptaş gibi kurumlar tarafından sürekli yeni projeler üretilmesine rağmen, özel kesimin ve yapsatçı kesimin yatırımları azalmıştır. Yeniden yapılaşmanın bu ivmeyle devam etmesi halinde İstanbul’un bütünüyle yenilenmesi 40 yılı bulur. Yerbilimcilere göre ise İstanbul’un bu kadar zamanı olmadığını görüyoruz. Öncelikli olarak acil ulaşım yolları, okullar, hastaneler ve kamu binalarının güçlendirilmesi yavaş da olsa devam etmekte olsa da eski yapılar halen büyük risk taşımaktadır. Beklenen: yeni yapılar yapıldıkça arızalı olan eski yapıların boşaltılarak güçlendirilmesi veya yenilenmesidir. Ancak henüz bu sağlanamamıştır. Bunun için kamu kurumlarının, gerektiğinde yeni yasa, yeni planlar oluşturarak ve güçlendirmeleri hızlandırmak için gerekiyorsa kredi tarzında finansman sağlanması gibi uygulamaları kentsel dönüşüm projeleri kapsamında öncelikle ele alınarak, güçlendirmelerin veya yenilenmenin yayılarak hızlandırılması sağlanmalıdır. İstanbul’un 2000 yılından önceki tüm yapılaşması gözden geçirilerek zayıf ve yetersiz olan yapıların tespiti tamamlanmalı, bu binalarda yaşayanlara kullandıkları binanın durumu bildirilmeli ve bu yapıların güçlendirilmeden satılması veya kiraya verilmesinin gerekirse tapu müdürlükleri vasıtasıyla da olsa önlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye genelinde bugüne kadar depreme karşı alınan en ciddi tedbirlerden biri bize göre 4708 sayılı yasa ile yapı denetim uygulamalarının başlatılmasıdır. Yapı Denetim sistemine geçilmesiyle birlikte yeni yapılaşma güvenli hale getirilmiştir. Bugün için İstanbul gibi rantın bu kadar yüksek olduğu ve çarpık yapılaşmanın 50 yıldır en yoğun yaşandığı ilimizde bile tüm kaçak yapılar bitirilmiş, binalar imar planlarına göre yerli yerine oturtulmaya başlanmıştır. Yapı denetim sisteminin 10 yılı aşkın süreden beri pilot uygulama olarak uygulanması ve tartışılan bütün eksikliklerine rağmen İstanbul’daki tüm yeni yapılaşma hiçbir zaman bugünkü kadar kontrol altına alınamamıştır. Bugün ülkemizdeki mevcut yapılar içinde en güvenli olanları 2000 yılından sonra yapılmış olan ve yapı denetimden geçmiş olan bina stoklarıdır. Ancak halen insanlarımızın eski yapılardan yeni yapılara geçmesi tamamen sağlanamamıştır. Buna rağmen hazırlanmış olan deprem sonrası acil durum tedbirleri zaruridir ancak depreme karşı kesin bir önlem niteliği taşımaz. İnsanlarımızın olası bir depremde maddi manevi olarak ezilmeden hayatlarını kaybetmemesi için önlem alınmalıdır. Temennimiz; ülkemizde teknik eleman sayısının birçok ülkeden fazla olmasına rağmen, milletimizin geri kalmış doğu Asya ülkelerindeki gibi doğal afetlerden bu kadar etkilenmeden ve korku duymadan güvenli yapılarda oturmasıdır. Bunun da geç kalmadan sağlanmasını ümit ediyoruz. Tekin SARAÇOĞLU İnşaat Yüksek Mühendisi İzmir’den görüşler 17 Ağustos 1999 depremi gösterdi ki insanları deprem değil denetimsiz binalar öldürüyor. Buradan hareketle dönemin hükümeti Türkiye’nin 21 ilinde 595 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Yapı Denetim Sistemi’ni getirdi. Altı ay kadar süren bu uygulama Anayasa Mahkemesi’nin kanun hükmünde kararnameyi iptal etmesi nedeniyle yasa haline getirildi ve 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun 29.7.2001 tarihinde 19 ilde pilot olarak uygulanmaya başlandı. Amaç, can ve mal güvenliğini teminen, İmar planlarına, fen, sanat ve sağlık kurallarına, standartlara uygun kaliteli yapı yapılması için proje ve yapı denetimini sağlamak olarak belirlendi. Bu çerçevede kurucu ortakları ve çalışanları mimar ve mühendislerden oluşan Yapı Denetim kuruluşları Türkiye’nin 19 ilinde oluştu ruldu. On yıldır süren bu uygulama sonucunda; Projelerin kalitesinin artması Hazır beton kullanılması Ustalarımızın, denetçi mühendislerimiz tarafından eğitilmesi sonucu sıfır hatayla imalat yapmaları Kaliteli ve belgeli malzemelerin kullanılması Isı izolasyonu yapılması gibi birçok kazanım ve gözle görülür biçimde yapı kalitesinin yükseltilmesi sağlandı. Ancak, bu hizmet sektöründe çalışan denetim kuruluşları ve elemanları, sorumlulukları oranında yetkiye sahip olmadıklarından bunların sağlanması kolay olmamıştır. 4708 sayılı yasa ve ilgili yönetmelik çerçevesinde uygulanmakta olan yapı denetim sistemi Ocak 2011’den itibaren Türkiye’nin tüm illerinde, yani 81 İlde uygulanmaya başlamıştır. Ancak, on yıllık uygulamanın getirdiği aksaklık ve eksikliklerin giderilmeden, yeni bir yasa ve yönetmelik çıkarılmadan yapı denetimin 81 il’e yayılması sorunların 81 il’e taşınmasına neden olacaktır. Acilen yapılması gereken ise yeni bir yasa ve buna bağlı yönetmelik çıkarılmasıdır. Ortak sorunlarımız için yaptığımız öneriler ve ülkemiz inşaat sektörü göz önüne alınarak hazırlanacak yeni bir yasa ve ona dayalı gerçekçi bir yönetmelik ile yapı denetim sisteminin çok daha sağlıklı işleyeceği kuşku götürmez. Osman MUMCU İzmir Ticaret Odası Meclis üyesi İzmir Ticaret Odası 81. Meslek Grubu Adana’da yapı denetiminin geldiği nokta 4708 sayılı yasa ile yürürlüğe giren Yapı Denetim süreci, Adana’da da diğer illerden çok farklı gelişmedi. 595 sayılı Kanun Hükmünde Kararname öncesi Belediyelerin ve beraberinde TUS sisteminin denetimindeki yapı sektörünün içinde bulunduğu sorun ve problemlerin 595 sayılı kararname ve daha sonrada yürürlüğe giren 4708 sayılı kanunla kurulan, Yapı Denetim kuruluşları ile aynı gün çözümleneceği beklentisine girildi. Ancak Yapı Denetim kuruluşları yıllardan gelen ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kaldı. Üç gün öncesi çift proje ile çalışan müteahhitlerin, yapı denetim yasası ile birlikte onaylı proje ve eklerine uygun imalat yapmaları, yapı denetim firmala rının da bunu sağlamaları beklendi. Beklentiden de öte müteahhit ve yapı sahibi bu tavrından dolayı küçük para cezaları ile cezalandırılırken, yapı denetim firmaları yasa gereği birer birer 1 ayla 1 yıl arası geçici kapanma cezaları aldı. kapanan firmaların denetlediği, hiçbir suçu olmayan diğer yapılar kendi kaderine terk edildi. Yasa gereği denetim yetkisi geçici durdurulan firmanın üstlendiği diğer işlerin yapı sahiplerinin yeni bir yapı denetim firması ile anlaşmaları gerekirken yapı denetim firmaları kendi denetlemediği yapının sorumluluklarını almak istemediğinden bu durumdaki yapılar ciddi sorunlar yaşadı. Bütün bu sorunlarla iç içe yaşayan Yapı Denetim sistemi bu gün olgunluk çağına ulaşmıştır. Şantiye şefi uygulaması sistemi rahatlatmış, denetim mühendislerinin meslekten bir muhatap bulmalarını sağlamıştır. 60. hükümet döneminde 4708 sayılı yasanın eksiklerini giderebilecek ek kanun Meclis Genel Kurulu’na kadar geldi ancak zaman sıkıntısından 61. döneme kaldı. Yeni hükümetin konuya erken sahip çıkması tüm sistemi rahatlatacaktır. Kamusal bir görev olan Yapı Denetimin, denetim faaliyetini yürüten mimar ve mühendislerinin özlük hakları bakımından kamuda çalışan meslektaşları ile eşdeğerde olması ve bunun yasal güvence altına alınması, sistemi daha da güçlendirip mimar ve mühendislerin tercih ettiği sektör haline getirecektir. Ara verilen, teknik personelin eğitim sürecinin tekrar başlatılması, yapı denetimin teknik anlamda çıta yükseltilmesini ve insanlarımızın daha güvenli yapılarda huzur içinde yaşamalarını sağlayacaktır. Şükrü Erdem İnşaat Mühendisi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle