Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 İNŞAAT VE YAPI DENETİM 17 AĞUSTOS 2011 ÇARŞAMBA Depremde sıkıntılar ile çözümler Prof. Dr. ÖVGÜN AHMET ERCAN* oplum 1999 Gölcük depremini bilmeden yakalandı. Ancak sonrasında, Ecevit yönetimince (DSP+MHP’ANAP) çok kısa bir sürede deprem bölgesine yaraları sarmak üzere girişildi. Uluslararası kurtarmacılar ufak tefek aksamalar olsa da kurtarma alanlarına kısa bir süre içinde ulaştırıldı. Kurtarmacılar bütün deprem bölgelerinde: Gölcük, Karamürsel, Yalova, Çınarcık, İstanbul, Avcılar, Adapazarı, Kaynaşlı, Kocaeli, Düzce ile Bolu’da çok başarılı çalışmalar yaptılar. Çeşitli kentlerden gelen yardımların dağıtılmasında başlangıçta çok büyük aksaklıklar oldu, kimi yerlere hiç uğranılmazken, kimi yerlerde, sözgelimi Bolu’da yardımlar sokaklara atıldı. Kimi yerlerde ne yazık ki deprem soyguncuları ortaya çıktı. Hem battaniyeleri, hem çadırları, yiyecekleri, giyecekleri çaldılar ya da ivedi durum yöneticilerini kandırarak aldılar. Ötesi, göçük altındaki kişilerin ellerini bile keserek yüzükleri, bilezikleri almaya çalışanlar oldu. O kargaşada bunlar önlenemezdi. Çünkü bu ölçüde yaygın bir alanda (180 km x 70 km), bu boyutta, toplum ile uranın(endüstrinin) çok yoğun yerleştiği geniş bir alanda, bir büyük depremi Cumhuriyet Türkiye’si ilk kez ya T Kimse ödenekten bahsetmiyor Bu deprem ödeneğine, içilen her çilimden(sigaradan), içilen her çaydan, girilen her eğlence yerinden bugün de gelen akarların 2011’deki toplamının 50 milyar dolayında olması gerekir. Ancak bu deprem ödeneğinin yerinde kullanılıp kullanılmadığı sorgulanması gereken işlerden biridir. Bu ne basınca, ne de kamuoyunca hiç sorgulanmıyor. Bu yıl CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu ile TBMM’deki toplantımızda konuyu gündeme getirdiğimde; “Hocam o para borç ödemede kullanıldı” deyince üzüldüm, kandırıldığımız için kırıldım da. Ancak, geçici olarak çıkan sonra kalıcıya dönüşen bu vergi bugün de sürdürülüyor. Depremin on ikinci yılında birçok basın görevlisi benimle konuşuyor ancak kimse bu deprem ödeneğinden söz etmiyor. Demek ki bu konu gündemden düşmüş. Bu biriken akçeler, eğer halen IMF borçlarını kapatmak için kullanılıyorsa, umutlarımız deprem sonrasına aktarılıyor demektir. Bir ülkede yoksulluğu gidermedikçe, o ülkede deprem ölümlerini ile çığımlarını(zararlarını) azaltma olasılığı yoktur. Çünkü deprem yalnız yoksul ülkeleri, ayrıca yoksulları vurur. Çünkü onlar çaresizdir, kötü yerlerde, kötü yapılarda otururlar. İşin gerçeği budur. Artık boş sözlerle boş eylemlerle süre geçirilmemesi gerekiyor. Dolayısıyla deprem ödenekleri amacına uygun kullanılırsa, çocuklarını “Mehmetçik” diye şehit veren evgiller, sağlam yerde sağlam konuta kavuşurlar. şıyordu. Daha önce, M=7.9 büyüklüğünde, 1939 depremi olmuştu Erzincan’da. Ancak Gölcük Depremi, Türkiye’nin gelir düzeyi en yüksek, yerleşim alanlarının yoğun bulunduğu bir kesimde olmuştu. 18 BİN KİŞİ ÖLDÜ Buna karşın, Gölcük’te yapıların yaklaşık yüzde altısı göçtü. Eldeki tüzel (resmi) olan sayılara göre 18 bin, tüzel olmayan rakamlara göre 45 bin kişi ölmüştü. Şimdi bu boyutta geniş bir alanda ansızın olan bir depremde, kurtarma çalışmalarında başarısızlıklar da olur. Ancak çadırların kurulması, daha sonra geçici konutların yapılması konusunda Türkiye altın ödül aldı diyebilirim. Geçici konutların yerlerinin seçilmesi, deprem görenlerin oraya taşınması işlemlerinde yakınmalar doğal olarak olacaktır. Yalnızca Türkiye’de değil, İtalya’da olan depremlerde bile bu tür yakınmalar olmuştu. Türkiye’nin depremden sonra oluşturmuş olduğu deprem vergisi çok akıllıca bir girişimdi. Deprem ödeneğini (fonu) oluşturulması, ayrıca bu ödenekte biriken akçalarla, deprem olmadan yoksullara ev yapılması konusunda bir girişim de başlatılmıştı. 7 milyon kişi risk altında Türkiye’de olacak büyük depremlerde etkilenecek kişi sayısı 7 milyondan az değildir. Marmara çevresinde ise 250 bin ile 1,5 milyon kişi arasındadır. Türkiye’deki yapılaşmanın yüzde 65 ile 70’i çarpıktır. Bunun yalnızca yüzde sekizi (yüzde 8) sayışmanlık (mühendislik) yapısıdır. Dolayısıyla Türkiye’deki yapıların yüzde 92’si herhangi bir depremde nasıl davranacağı belli olmayan kuşkulu yapılardır. Her seçim döneminde bu tür kaçak yapıların çoğaldığını da görüyoruz. Bu durumda gerçekçi çözüm önerisi, “Kentsel Dönüşüm”dür. Kentsel dönüşümü önerenlerden biriyim ben. Kentsel dönüşümün tek çare olduğunu AKP yönetimine bir betik eşliğinde bir bildirgeyle sunmuştum, 2002’de yeni Başbakan olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a. Depremden sonra gerek basın aracılığıyla yapılan bilgilendirmeler, gerekse öğretim üyeleri, bilim adamları, kurum ile kuruluşlar aracılığıyla deprem ile çareleri konusunda neler yapılabileceği bakımından Türkler çok iyi bilinçlendirilmiştir. Ancak bilinç tek başına yetmiyor. Çözüm için eylem gerekiyor. Televizyonlara ya da radyolara çıkıp akıl vermek, ‘Şunu şöyle yapın, bunu böyle yapın’ demekle olmuyor bu iş. Bir atasözümüz vardır; “Boş sözle peynir gemisi yürümez”. Çünkü halkın çoğu ‘Akşam eve ekmek götürebilecek miyim?’ kaygısı içerisindedir. Çoğunun (nüfusunun) yüzde 10.5’inin işsiz (yaklaşık 13 milyon kişi) ayrıca 550 milyar dolara yaklaşan borcu olan ülkemizde parasız çözüm bulmak güç. Ne yapmalı? Peki, ne yapmak gerekiyor? Çözümün ancak yönetim eliyle bulunması gerekiyor. Bu para var mı? Bu para da var. Nerde var bu para? Deprem ödeneğinde. Şimdi bu deprem ödeneğindeki birikimler eğer Türkiye’nin deprem beklenen yerleri için harcanacak olursa kimsenin burnu bile kanamadan, beklenen depremlerin tümünü atlatabilir miyiz? Atlatırız. Tüm Türkiye’nin depremden korunabilmesi için gereken yatırım ne boyuttadır? Yaklaşık 25 milyar dolar. Peki, İstanbul için gereken ne boyuttadır? Bu da yaklaşık 5 ile 8 milyar dolardır. Bu ödenek var mı? Çoğu var. Yalnızca batık bankalar yüzünden bu ülke 45 milyar dolar açığı, ulusa yeni vergiler koyarak kapattı mı? Kapattı. Bu durumda neden benzer olayı deprem için yapamıyoruz’un sorgulanması gerekiyor. ?