Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 İNŞAAT VE YAPI DENETİM 17 AĞUSTOS 2011 ÇARŞAMBA ‘Bize bir şey olmaz’ mı?.. oplumsal yapımız gereği herhalde, nedense hem iyi olayları, hem de kötü olayları üzerimize pek yakıştıramayız. Yanlış anlaşılmasın, şans oyunlarını sevdiğim ya da oynadığımdan değil ama genellikle duyarım, “nasıl olsa bana çıkmaz” deriz. Aynı düşünce tarzı başımıza gelmesini istemediğimiz olaylarda da geçerlidir. Hızlı araç kullanırken, hatalı sollama yaparken, vapurda iskele verilmeden atlarken, kırmızı ışıkta araçların arasından karşıya geçerken hep aynı cümlenin arkasına sığınırız, “Bana bir şey olmaz”. Televizyonda haberleri izlerken bazen rastlarız, gerçekten istenmeyen bir durumla karşılaşan bir vatandaş feryat eder: “Niye ben?” Oysa gerçekten “kaza” olarak adlandırılabilecek olaylar dışında birçok olay herkesin başına aynı risk oranıyla gelebilir. Ne zamana kadar? Risk sayılabilecek davranışları en aza indirebilirsek o zaman istenmeyen durumlar sadece kaza oranında başımıza gelir. Örneğin, araç kullanırken kesinlikle aşırı hız yapmaz, hatalı sollama yapmazsak kaza oranını en aza indirmiş olabiliriz. Peki, asla kaza yapmaz mıyız? Elbette yapabiliriz, yolun o andaki durumu, karşıdan gelen aracın aynı hassasiyetle davranmamış olması sonucunda kaza olabilir ama o zaman kelimenin gerçek anlamıyla “kaza” olur. T DEPREM VE YAPI KONUSU Gelelim kendi konumuza, deprem ve yapı konusuna; Önce şunu belirtelim, depremde yıkılmayan yapı yapmak veya kesinlikle insan kaybını sıfıra indirmek çok zor. Doğanın gücü karşısında yapabileceklerimizin sınırları var. Daha önce karşılaştıklarımız afetler karşısında bilimin, teknolojinin yardımıyla öğrendiği miz hesap ve çeşitli yöntemlerle bütün yapılarımızı (binaları, köprüleri, barajları) projelendirip imal edebiliriz. Bilimin ve teknolojinin ilerlemesi ve tarafımızdan bilinçli bir şekilde kullanılması sonucunda hesap ve imalat yöntemleri sürekli olarak gelişir. Bizim hiç usanmadan ve asla “Ben yeterince biliyorum, artık yeni bir şey öğrenmeme gerek yok” deme gafletine düşmeden takipçi bir davranış içinde olmamız gerekir. Bakınız, deprem ve mühendislik konusunda sürekli atılımlar yaşıyoruz. Önce depremleri son yıllarda daha iyi takip edebiliyor ve analiz edebiliyoruz. Depremleri elli yıl öncesinden çok daha iyi tanıyoruz, büyüklüğü, derinliği, süresine bağlı olarak yapılarımızın davranışlarını nasıl etkileyeceğini biliyoruz. Sonucunda gelişen bilgisayar teknolojisinin yardımıyla çok daha ayrıntılı hesapları, gerekirse tekrar tekrar en ay rıntılı noktasına kadar yapabiliyoruz. Yapı malzemeleri çok gelişti, dayanıklılığı çok arttı, fazla değil 1980 yıllarında orta sınıf yapılarda en iyi beton o günün tanımlamasıyla B 160, belki 200, en çok ta 225 olabilirdi. Bugün en düşük betonumuz C 25, biraz özenli bir yapı yapacaksak C 30 – 35 diye artabiliyor, yani en az iki katı dayanıma ulaşmış durumda. İnşaat çeliği kalitesi de benzer oranlarda arttı. Buraya kadar her şey çok güzel, depremi tanıyoruz, hesap yöntemlerini biliyoruz, en gelişmiş malzemelerin yardımıyla yapılarımızı yapıyoruz, derken işin içine toplum ve insan faktörü giriyor. Eğer en başından şu ana kadar anlatmış olduklarımıza saygımız yoksa en başa dönüyoruz. Hakkıyla uygulanmayan proje, gereklerine göre yapılmamış imalat, bilim ve teknolojinin getirdiği bütün artıları yok ediyor. Dış görünü şüyle güvenli ve mükemmel ama göremediğimiz içyapısıyla birçok soru işaret olan yapılar yaşamımızın içinde yer alıyor. Elbette bunun her zaman isteyerek yapıldığını söylemek mümkün değil, genellikle her konuda yola çıkarken niyet iyi olabilir ama yeterli bilgi birikimine ve donanıma sahip değilsek niyetimizin ne olduğunun hiç önemi kalmaz. İşte bu aşamada akıla gelen ilk düşünce tüm bu aşamaları denetim altında tutacak bir kontrol mekanizması gerekliliğidir. Ülkemizde bu görev 4708 sayılı Yapı Denetim Kanunuyla kurulmuş olan Yapı Denetim Kuruluşlarına verilmiştir. Toplum ve insan yaşamının güvencesi olarak yapı sahibi ve yapıyı yapan yüklenici arasında köprü görevi görmek, ortaya çıkacak yapının güvenliğini teminat altına almak üzere kurulan Yapı Denetim Kuruluşları olarak vatandaşlarımızın hizmete hazırız. İyi bir Yapı Denetim için sadece Yapı Denetim Kuruluşlarının çabası yeter mi? Yapı sahibi, proje üreten Mimar ve Mühendisler, Yükleniciler, Ustalar ve inşaat çalışanları olarak her birimiz gereken katkıyı koymak zorundayız. Ama her şeyden önce “Bize bir şey olmaması” için bilinçli, teknolojiye saygılı olmak ve denetim mekanizmasına güvenmek durumundayız. M. Osman AKBAŞAK İnş. Müh. Yapı Denetim Kuruluşları Birliği İzmir Şube YK Başkanı Eğitimli ustanın önemi Nedir bilinçli, teknolojiye saygılı olmak, Birçok Deneyim Kuruluşunun, Yüklenici Firmanın, sloganı benzerdir. “Kaliteli proje, nitelikli yüklenici, iyi malzeme, eğitimli usta ve gerçek bir yapı denetimi” bunları bir örnekle anlatalım. Öndeki binaya bakın, canlı kurtulan olup olmadığı belli değil. Bir de arkadaki binaya, insanlar oturmaya devam ediyor. Yer aynı, aralarındaki mesafe en çok yüz metre, yani deprem aynı şekilde vurmuş. Yukarıda saydığımız maddelerden biri veya birkaçı gerçekleşmemiş. Sonuç olarak binayı yıkan deprem değil! İnsan Yapı Müteahhitlerinin kayıtları ve Şantiye Şefinin tanımlaması üzerine çok şey söylemek gerekmez ama sertifikalı usta denince bir inceleyelim. 2012 yılbaşında itibaren inşaatlarda sertifikasız usta çalışamayacak. Eğitimler başladı, devam ediyor. Bu konudaki Yönetmelik 16.12.2010 tarih ve 27787 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı. Bu yönetmelikte sadece ustalar değil müteahhitler ve şantiye şefleri de tanımlanmış, amaç bölümü şöyle; Resmi Gazete: 16.12.2010/27787 BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı; plan, fen, sanat, sağlık, çevre şartlarına ve standartlara uygun yapı inşa edilmesine yönelik yapım faaliyet ve süreçlerinin takibini sağlamak üzere, yapı müteahhitlerine yetki belgesi numarası verilmesine, kayıtlarının tutulmasına, mimar veya mühendis unvanlı şantiye şefi çalıştırılması mecburi yapılara, yapım işlerinde görev alan şantiye şeflerine ve yetki belgeli usta çalıştırılmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Ustalarla ilgili madde de aşağıdaki gibi. Yetki belgeli usta çalıştırılması MADDE 11 – (1) İnşaat ve tesisat işlerinde yetki belgeli usta çalıştırılması zorunludur. (2) İnşaat ve tesisat işlerinde çalışan ustalara yetki belgesi 21/9/2006 tarihli ve 5544 sayılı Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanunu ve bu kanuna göre çıkarılan yönetmelikler çerçevesinde, MYK ve MYK tarafından yetkilendirilmiş kuruluşlarca verilir. (3) Şantiyede yapılacak kontrollerde, ustalar yaptıkları işe uygun yetki belgelerini ibraz etmekle yükümlüdür. (4) Mesleklerin standartları ve yeterliliklerine ilişkin hususlar 5544 sayılı Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanunu çerçevesinde düzenlenir. Denebilir ki ustanın sertifikalı olması çok önemli. Bire bir yaşadığım olaylar bana çok önemli olduğunu gösterdi. Bu yönetmelikten çok önce İzmir İnşaat Mühendisleri Odasının 2002 yılında verdiği usta eğitimlerinden birinde demir dersi veriyordum. “Beyim biz demir bükmeyi ustalarımızdan öğrendik, başka öğreten olsaydı, öğrenirdik.” Sadece basit bir örnek vermeye çalıştım, onlarca benzer detay anlatabilirim. Ne kadar küçük ayrıntıların nelere sebep olacağına inanamazsınız. Üç beş liralık bir malzemenin, bazen parası zaten verilmiş olan malzemenin projesine uygun ve dikkatli kullanılmasının can kurtaracağını kimse unutmasın. Sonuç nedir? Sevgili usta dostlarımız lütfen çok geç kalmadan eğitimlerinizi ve sertifikalarınızı alınız, inanınız ki bildiklerinizin birkaç günde nasıl arttığı göreceksiniz kendinize güveniniz artacak. Yaşınız kaç olursa olsun, hiç üşenmeden çok uzun olmayan eğitimleri ve sertifikanızı alın. Birkaç can da siz kurtarmış olursunuz. Ve siz, değerli müteahhitler, şantiye şefleri Şantiyelerde kesinlikle eğitimli ve sertifikalı usta çalıştırın. Lütfen 1 Ocak 2012’yi beklemeden gereken hassasiyeti gösteriniz, çalıştırdığınız ve tanıdığınız bildiğiniz ustalarınızı hemen sertifikalarını almak üzere yönlendiriniz. da; Yandaki resmi gösterdim. Böyle projesine uygun ve düzgün bağlarsan, BİNA YIKILMAZ Eğer düzgün bağlamazsan, Şansın varsa bu kadarla atlatırsın, Yoksa bina işte tam o noktadan böyle yıkılır. Yaşlı bir ustanın verdiği yanıt hala kulaklarım