14 Haziran 2024 Cuma English
İzmir Ekonomi Üniversitesi

Katalog

kanunlarıyla takviye edilmiş, kazanılmış haklarına tamamen saygı gösterilecektir. 6. İtilaf devletlerinden, Mütareke’nin imzalandığı 30 Ekim 1918 tarihinden itibaren Osmanlı sınırları içinde kalan ve halkın çoğunluğu Müslüman olan ülkelerin taksime uğratılması nazariyesinden tamamen vazgeçerek, Osmanlı varlığına, tarihi, örfi ve dini haklarına riayet etmeleri, tamamen hak ve adalete uygun karar almaları beklenir. 7. Ulus, insani, asri gayeleri yükseltmek, fenni, endüstriyel ve ekonomik hal ve ihtiyaçlarını takdir ederek, devlet ve ulusun iç ve dış bağımsızlığı, vatanın bütünlüğü mahfuz kalmak suretiyle, ulusal sınırlar içinde, milliyet esaslarına riayetkâr ve memlekete karşı istila emeli beslemeyen herhangi bir devletin fenni, endüstriyel ve ekonomik yardımını memnunlukla karşılar. Bu insanca ve adil koşulları kapsayan bir barışın derhal imzalanmasını, insanlığın selameti ve dünyanın sükunu adına en büyük ulusal gaye sayar. 8. Ulusların kendi kaderlerini bizzat tayin ettikleri bu tarihi devrede, merkezi hükümetin de ulusal iradeye tabi olması elzemdir; çünkü ulusal iradeye dayanmayan herhangi bir hükümetin kararları ulusça kabul edilmeyeceğinden başka, yabancılar tarafından da muteber sayılmayacaktır. Bu yüzden merkezi hükümet, Millet Meclisi’ni derhal toplayarak ulus ve memleketin kaderi konusunda vereceği bütün kararları onun denetimine vermelidir. 9. Vatanın maruz kaldığı elemli olaylar sonucunda ulusal vicdandan doğan, toplulukların birleşmesinden oluşan örgüt, Şarki Anadolu Müdafaai Hukuk Cemiyeti, her türlü particilik akımlarından tamamen uzaktır. Bütün İslam vatandaşları cemiyetin olağan üyeleridir. 10. Kongre tarafından seçilmiş bir Heyeti Temsiliye kabul edilmiş ve köylerden başlanarak il merkezlerine kadar mevcut ulusal örgütler birleştirilip onaylanmıştır. 7 Ağustos 1919, Perşembe İmza: Kongre Heyeti amaçlar elde etmeye yönelik sanılmasına yol açabilirdi. Bundan dolayı, heyet, çeşitli il ve sancakların seçeceği kişilerden oluşmalıydı; milli bir güç ancak bu yolla gösterilebilirdi. Mustafa Kemal ise Heyeti Temsiliye’ye mutlaka girmek ve onu yönetmek kararındaydı; zira milli iradenin işler hale getirilmesini ve milletin kendini savunmaya başlamasını sağlamak için halka öncelikle temel ilkelerin anlatılması ve benimsetilmesi gerekiyordu. Erzurum Kongresi’nin ilke ve kararlarını herhangi bir temsil heyetinin uygulayabilmesi çok mümkün değildi. Eğer bunun olabileceğine inansaydı, Mustafa Kemal o güne dek yapılan çalışmaların sonuçlarını bekleyip görevinden ayrılmaz, ordu müfettişliği unvanını kullanmaya devam ederdi. Onun açıkça ortaya atılmasında, milletin ve askeri işlerin başına geçmesinde kuşkusuz sakıncalar vardı. Ancak bu sakınca, en fazla, başarısızlık halinde kendisinin herkesten evvel ve herkesten ağır ceza ve sıkıntıya uğratılması olabilirdi. Halbuki vatanın ve milletin ölüm kalımı söz konusu iken vatanseverlerin kendi akıbetlerini düşünmelerinin yeri yoktu. Ayrıca bu kuruntularla hareket etmesi, Mustafa Kemal için düşüncelerinde, kararlarında ve bütün kişiliğinde bir tutarsızlık ve yetersizlik olduğunu itiraf etmek olurdu ki, böyle bir şey olanak dışıydı. Nihayet bu tartışmaların sonucunda bir Heyeti Temsiliye oluşturularak başkanlığına Mustafa Kemal seçildi. Erzurum Valiliği’ne sunulan 24 Ağustos 1919 tarihli bildiride, Heyeti Temsiliye üyelerinin isim ve kimlikleri şu şekilde belirtiliyordu: Mustafa Kemal (Eski Üçüncü Ordu Müfettişi, askerlikten ayrılmış), Rauf Bey (Eski Harbiye Nazırı), Raif Efendi (Eski Erzurum Mebusu), İzzet Bey (Eski Trabzon Mebusu), Servet Bey (Eski Trabzon Mebusu), Şeyh Fevzi Efendi (Erzincan’da Nakşî Şeyhi), Bekir Sami Bey (Eski Beyrut Valisi), Sadullah Efendi (Eski Bitlis Mebusu) ve Hacı Musa Bey (Mutki Aşireti Reisi). Ancak söz konusu heyet düşünüldüğü gibi asla bir araya gelemeyecek, seçilen kişilerden İzzet Bey, Servet Bey, Sadullah Efendi ve Hacı Musa Bey hiç katılmayacak, Raif ve Şeyh Feyzi Efendiler de Sivas Kongresi’ne katıldıktan sonra memleketlerine geri döneceklerdi. Heyeti Temsiliye, adeta, Mustafa Kemal’in varlığı sayesinde mevcudiyetini sürdürecekti. Üstte Vali Münir Bey’in yerine atanan yeni Erzurum Valisi Reşit Paşa. Solda Erzurum Kongresi’nin toplandığı okul. Erzurum’da, kongre kararları üzerinde çalışmalar devam ederken, Karakol Cemiyeti’nden ülke genelinde bütün orduya, komutanlara ve subaylara bazı talimatlar gönderildiği haberi geldi. Bu talimatlara göre Karakol Cemiyeti’nin teşkilatı kesinlikle saklı tutulacak ve cemiyeti tehlikeye düşüreceği kuşkusu uyandıran kimseler derhal idam edilecekti. Ayrıca talimatnamede bir milli ordudan söz ediliyordu. Söz konusu ordunun başkomutanı ile ordu, kolordu, tümen komutanlarının ve kurmaylarının atanmış olup gizli tutulacağı, bu kişilerin görevlerini gizli olarak yapacakları söyleniyordu. Talimatnameyi okuyanlar bunun Mustafa Kemal’in kontrolünde bir girişim olduğunu zannederek kuşkuya kapılmış ve kararsızlığa düşmüşlerdi. Zira bir taraftan kongrelerle açık olarak milli çalışmalar yapılırken, bir taraftan da gizli bir komite oluşturulması kulağa tuhaf geliyordu. Mustafa Kemal bu durum karşısında derhal komutanları ikaz ederek bu nizamname ve talimatname hükümlerini hiçbir suretle uygulamaya koymamaları gerektiğini, bu girişimin kaynağını araştırmakta olduğunu bildirdi. Nitekim bir süre sonra, bu işi yapanların Kara Vasıf ve bazı arkadaşları olduğu ortaya çıktı. Yine de ordu mensuplarında bir süre bir güvensizlik ve ürkeklik yaşanmasına engel olunamadı. 85
İzmir Ekonomi Üniversitesi
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle