18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kongrelere Tepkiler rzurum ve Sivas’ta toplanan kongreler ve bunların sonuç beyannameleri hem içeride, hem dışarıda birtakım tepki ve yorumlarla karşılanmıştı. Yabancı ülkelerde konu bir yandan basına yansırken, bir yandan da Osmanlı ülkesinde bulunan temsilciler aracılığıyla raporlar düzenleniyordu. İstanbul hükümeti ise artık bir tehdit niteliği taşımaya başlayan bu toplantılar hakkında bölge valilerinden istihbarat alıyordu. Erzurum Kongresi hazırlıkları yapılırken, Fransız gazetesi Le Temps, Türkiye’deki Ermeni patriği ve piskoposlarının gönderdiği telgraflara yer vererek “asi” sıfatıyla anılan Mustafa Kemal ve Rauf Bey’in milis kuvvetleriyle Ermeni Cumhuriyeti’ne saldırıya geçmek üzere Erzurum’da toplandıklarını duyurmuş, tehlikenin ciddi olduğuna ve müdahale edilmesi gerektiğine dikkat çekmişti. Gazetede yayımlanan yorumda, Anadolu hareketi “Türklerin savaşa yeniden başlaması” ve Mondros Mütarekesi hükümlerinin çiğnenmesi olarak değerlendiriliyor, bu durumda Yunan ordusunun kendisine verilen görevler doğrultusunda yeni önlemlere başvurmasının şart olduğu belirtiliyordu. Gazete, bu durumu Paris Konferansı’ndaki kararların yeterince hızlı alınamamasına bağlıyordu. Yorumculara göre Mustafa Kemal boşluklardan yararlanarak bağımsızlık taslamaya başlamış, İstanbul hükümetinin vatanı Müttefiklere sattığını söyleyerek halkı kendi yanına çekmiş ve kalkıştığı hareket için kendine başka yardımcı subaylar da bulmuştu. Erzurum Kongresi’nin son günü Mustafa Kemal’le görüşen Yarbay A. Rowlinson ise, 11 Ağustos’ta “Erzurum Konferansı Günlerinde Doğu Anadolu’daki Durum” başlıklı bir rapor hazırlamıştı. Rowlinson, raporunda Mustafa Kemal’in konferansın İstanbul yönetimini tanımadığını ve milli cereyanın ihtilalci bir nitelik taşıdığını itiraf ettiğini ve diğer illerden de destek umulduğunu yazıyor, böyle bir ihtilalin başarı şansının yüksek olduğunu ekliyordu. Erzurum Kongresi sonunda yayınlanan beyanname, İngiliz haber alma teşkilatı 94 E tarafından istihbarat şefine, oradan da dışişleri bakanlığına gönderilmişti. Cenevre kaynaklı bir istihbarat raporuna göre bu toplantı “Türk milliyetçilerinin bir kongresi” idi ve amaç yeni bir Türk devleti kurmak olmakla birlikte, diğer Müslüman ulusların temsilcilerinin de hazır bulunduğu kongrede İran’da İngiliz etkisi, Mısır, Kafkasya, Hindistan ve Türkistan’da Panİslamist propaganda ve Bolşevik sorunu gibi konular da gündeme gelmişti. Sivas’ta yapılan kongre ise, yine Fransız basınına göre, sultanın İstanbul’daki hakimiyetine karşı, ordusunun Anadolu’da olduğunun bir göstergesiydi. Türk milli yetçilerinin giderek güç kazandığı Anadolu, Sivas’tan sultana bir mesaj iletmişti. Fransız basını, aynı zamanda Mustafa Kemal’in Sivas’ın öyle birkaç günde işgalinin kolay olmadığı yönündeki yorumunu da haklı çıkarırcasına, Fransız askerlerinin Doğu Anadolu’da bir işinin olmadığını yazıyordu. Gazetelere göre Fransız halkının bu bölgeye Fransız askerleri gönderilmesini kabul etmesi olanaksızdı. Onların görevi, Kilikya’da sükuneti sağlamaktı. Dışarıda buna benzer haberler yazılıp çizilir ve rapor üzerine rapor hazırlanırken, içeride de İstanbul hükümeti sıkı bir istihbarat ağıyla sürekli olarak Anadolu’daki gelişmeleri takip ediyordu. Erzurum Kongresi’nin toplanması üzerine Dahiliye Nezareti’nden Adil Bey imzasıyla ülkenin dört bir yanındaki vilayet ve mutasarrıflıklara bir yazı gönderildi. Adil Bey, Mustafa Kemal ile Rauf Bey’in Erzurum’da “Milli Kongre” namıyla bazı kimseleri toplamaya giriştiklerinin ve başka vilayetlerde de çeşitli teşebbüslerde bulunduklarının haber alındığını bildiriyor ve şöyle devam ediyordu (sadeleştirilmiş olarak): “Bu teşebbüsler her ne fikir ve niyete dayanırsa dayansın, memleketin yüce menfaatlerine uygun değildir ve gayet muzırdır. Memlekette bu gibi durumlar devam edecek olur ise, mukaddes vatanımızı pek yakından tehdit etmeye başlayan çöküş tehlikesinden kurtarmanın mümkün olamayacağı hususunda aklıselim her insan fikir birliğindedir. Çünkü bu kadar harici ve dahili güçlük ile kuşatıldığımız bir dönemde böyle her kafadan bir ses çıkacak ve rast gelen istediğini yapacak olursa, maazallah felaket tabiidir. İşte bunun içindir ki, her yerde memleket işleri sadece hükümet tarafından idare ve icra olunur. Yine bu hikmete dayanarak hiçbir memlekette, vazifeli olmayanlar hükümet işlerine müdahale ettirilmez... Vazifeli olmayanların her kim olursa olsun devlet işleri ve muamelelerine zinhar hiçbir vesile ile karıştırılmaması ve müdahalede ısrar edenlerin her kim olursa olsun yakalanarak kanunun pençesine teslimiyle haklarında kanunen gerekli muamelelerin ifası ve bu gibi müdahalelerden ahalice husule gelebilecek kötü tesirlerin her türlü tedbi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle