14 Haziran 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

re müracaatla bir an önce izâlesi, velhasıl hükümet kaidelerine ve kanun hükümleri ile memleket nizamına uygun düşmeyen her hareketin fiili tesirler göstermesine meydan verilmeden katiyen men edilmesine çalışılarak vilayetler dahilinde asayişin sağlanması ... bildirilir.” Mustafa Kemal ise hükümetin bu tavırlarını cevapsız bırakmayıp sert bir dille eleştiriyordu. Ona göre Adil Bey ve etrafındakilerin bu tavırları, düşmanla birlik olup bütün güçleriyle millete karşı haince uğraşmaktan başka bir şey değildi ve yabancılara vicdanlarını satarak yaptıkları alçaklıklar, millete karşı yüklendikleri sorumluluğu azaltmazdı. Dışarıda kongreler ve Anadolu hareketi ile ilgili yayılan haberleri “abartılmış” bulan Damat Ferit ise, Erzurum Kongresi’nin ardından Fransız Havas ajansı muhabirine verdiği demeçte gerçek durumu açıklama ihtiyacı duyuyordu. Sadrazama göre bu hareketi kışkırtanlar ellerinde bol para bulunan, memnuniyetsiz, muhteris kişilerdi ve başarıya ulaşmaları pek muhtemel değildi. Damat Ferit, Sivas Kongresi’nden sonra da birtakım açıklamalar yapma gereği duyuyor, Anadolu’daki hareketin hiçbir askeri bünyesi olmadığı gibi millete de dayanmadığını, savaştan sonra Anadolu’ya sığınan birtakım subayların küçük çabalarının, alevleri şimdiden sönmüş bir saman ateşi niteliği taşıdığını, üstelik bu hareket te, savaşta büyük servetler toplayan İttihat ve Terakki’nin parmağı olduğunu bildiriyordu. Halbuki Sivas Kongresi, katılımcıların İttihatçı olmadıklarına dair yeminleriyle başlamıştı. Damat Ferit’in içeride ve dışarıda, milli harekete ket vurmaya çalışan bu tavrına karşı Kongre Heyeti bir telgraf göndererek, eğer milletle padişahın arasına giren bu davranışlarından vazgeçmezse vatanın İstanbul ile bağının kesileceği tehdidinde bulundu. Heyet, ayrıca padişaha bir telgraf yazarak, Damat Ferit yönetiminin Müslümanlar arasında kan dökmek ve memleketi parçalatmak niyetinde olduğuna dikkat çekti. Ne var ki bu telgrafın iletilmesinin Damat Ferit tarafından önlenmesi, Heyeti Temsiliye ile İstanbul arasındaki tüm iletişimin kopmasıyla sonuçlandı. Mustafa Kemal 13 Eylül günü bir genelge yayınlayarak İstanbul ile ilişki kesme kararını bildirdi. Genelgeye göre devlet işleri padişah namına ve mevcut yasalara göre yürütülecek, halkın her türlü hakkı gözetilecekti. Hükümet memurları görevlerini yürütürken milletin menfaatini esas alacak ve buna aykırı hareket edenler cezalandırılacaktı. Öte yandan hukuka uygun bir hükümet kuruluncaya kadar, İstanbul’la yazışmalar sadece Heyeti Temsiliye yoluyla yapılacaktı. Nitekim bundan böyle İstanbul’a giden tüm yazışmaların altında, “Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliyesi namına Mustafa Kemal” imzası görülecekti. Erzurum Kongresi’nin toplanması üzerine Dahiliye Nezareti’nden vilayet ve mutasarrıflıklara gönderilen uyarı yazısı. MİLLİ HAREKETİN DIŞ BASINDAKİ YANSIMALARI Ranin (11 Ekim 1919) “M. Kemal Paşa Anadolu’da bir milli hareket meydana getirmeye çalışıyor. Bu çocukça bir hayaldir! Bütün cihanın kuvvetine karşı... harpten ezilmiş olan zavallı Anadolu’nun kuvveti ile... kafa tutmasının ne hükmü olabilir? Anadolu’da ne kalmıştır, ne var ki direniş oluşturabilsin?” Le Temps (10 Eylül 1919) Lyon Republicain (20 Ekim 1919) “İster beğenin ister beğenmeyin bir Türk gücü yaşıyor. İster beğenin ister beğenmeyin bu güç kendi şuuruna vardı. ‘Hasta adam’ın gürbüz, hatta rahat durmaz çocukları var ve onun mirasını, “Milliyetçi hareket iki büyük avantajdan yararlanıyor: Bir yandan, iklimi çok sert, ulaşım olanakları kıt olan dağlık bölgenin doğal durumu; öte yandan, “Türk milliyetçileri, Türkiye’nin Türklerde kalmasını istiyorlar, yabancı himayesini red ediyorlar. Onlar imparatorluğun ölümünü değil, yeni bir hayat mukavelesini imza etmek azmindeler.” hiç değilse bu mirastan hakları bulunan parçayı istiyorlar. Müttefikler ne düşünür acaba?” Lyon Republicain (23 Eylül 1919) “Sivil ve asker Türk vatanseverleri, iktidarsızlıkla suçladıkları hükümetlerine karşı ve Türkiye’yi paylaşmak istediklerinden kuşkulandıkları bazı müttefiklere karşı tam bir ayaklanma halindeler.” milli topraklarını savundukları bilincini taşıyan ve müttefiklerin çelişen çıkarlarına karşı tek vücut halinde birleşen şeflerinin su götürmez vatanseverliği. Bütün güçlüklerine rağmen, Türkiye’nin bağımsızlık hareketi izlenmelidir.” İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Robeck’in Dışişleri Bakanı Lord Kurzon’a gönderdiği rapor (17 Eylül 1919) 95
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle