02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ADANA KENT YAPI Şehir Planlamacıları Odası Başkanı Cüneyt Erginkaya: C 8 Büyük köy Adana planlama yoksunu Savaş KÜRKLÜ nsanın yaşamı için üretmek zorunda olduğu hemen her doktrin tarafından kabul edilir. İşte bu üreten insan hem yaşamı, hem üretimi geliştirmesi, büyütmesi için yapı tasarımlarına gereksinim duyar. Tarihi süreç içinde gelişen bu yapı tasarımları, beraberinde karmaşa ve uyum konusundaki sorunları da beraberinde getirdiği için ortaya mimardan farklı düşünen bir başka meslek grubunu, şehir planlamacılığı devreye soktu. Bu planlama mesleğinin piri olarak Ege’nin en önemli İyon kentlerinde yaşamış Miletli Hipodanus gösteriliyor. İtalya’da yaptığı bilinen Sirakuza’nın görkemi, o günden bu yana kent plancılığının önemini ortaya koymakla ünlü. Her doktrinde geçerli olan üretim, kendisiyle birlikte koordinasyonu, geleceğe yönelik planlamayı da vazgeçilmez bir koşul olarak sunar. Bu koşul, hem Marksist felsefe, hem kapitalist düşünce tarzı için geçerli. Yukarıdaki yaklaşımın sahibi Adana Şehir Planlamacıları Odası Başkanı Cüneyt Erginkaya, konuya bakış açısını şöyle açtı: “İnsanların doğanın olumsuz koşullarından etkilenmemesi, yaşamını düzenli sürdürebilmesi ve üretmesi için ihtiyaç duyduğu her türlü yapının ortaya konulması işi mimarlıkla ilgilidir. Ancak bu yapıların birbiriyle ilişkileri başlayınca yani, büyük siteler, tatil siteleri, sanayi siteleri gibi büyük projeler, hatta daha büyükleri ortaya konulunca konu karmaşık hale gelir. Artık konu yapı olmaktan çıkmıştır. Burada diğer meslekler ve mühendislik konuları işin içine girecek, mimarlıktan çok daha fazla bilgi ve beceriyle donanımlı olan şehir plancıları devrede olacaktır.” Bu açılım üzerine Erginkaya ile Adana’yı konuştuk. Sorularımız ve yanıtları şöyle: Kent mimarisi deyince aklımıza gelen şeyin ne olması gerekir? Erginkaya:Kentin özelliklerini ve niteliklerini anlatacak, diğerleriyle farkını belirleyecek yapılar ve yapı stoku biçimleridir. Bu yapıların çeşitli amaçlarla kullanırız. Bazen kentlere baktığımız bu stoktaki yapılardan bazıları öne çıkar. O zaman biz, ‘Kastamonu Evleri’, ‘Safranbolu Evleri’, ‘Mardin Evleri’ gibi nitelendirmeler yapabiliyoruz. Maalesef ‘Adana Evleri’ diyebileceğimiz bir yapı stoku kalmamıştır. Geçmişle geleceği kaynaştırmak için kullanılması gereken bu yapılar günümüzde ne yazık ki, (yık yap sat) mantığına, daha doğrusu ranta kurban edilmiştir. İşte bunları gözlemlediğimiz zaman ‘kent mimarisinin’ önemi ortaya çıkıyor. Adana’da bu konuda planlama çalışması yapıldı mı? Erginkaya:Kentimizde modern anlamda planlama çalışması 1970’li yıllarda yapılan bir yarışmayla gündeme gelip başlamış. 1984’ten sonra ise Yeni Adana kurma düşüncesiyle değişmeye başlayan bu çalışmalar maalesef günümüzde yapılan sayısız değişiklikle delik deşik edilmiş. Bu anlamda sorunuzun karşılığına hem ‘var’ hem ‘yok’ dememizi gerektiriyor. Günümüz nüfusuna ve getirdiği yük ve koşullara göre Adana’nın durumunu nasıl değerlendirebiliriz? Erginkaya:Kentin bugünkü nüfusu yaklaşık 1 mil ADANAKOOP’un çağdaş projelerinden bir tanesi. İ yon 200 bin. Anımsanacağı gibi Kuzey Adana için 200 bin konut üretimi planlandığı yazılmaktaydı. Ülkemizde aile ortalaması 5 kişi/konut Adana için 4 kişi olarak hesaplasak bile 800 bin nüfus eder. Bu durumda mevcut yerleşik nüfus nerede? Basit hesapla sadece Yeni Adana’da dediğimiz Kuzey Adana bu nüfusu fazlasıyla karşılarken, gerek Yüreğir’in kuzeyinde açılan saha ile hepimizin bildiği Karaisalı yoluna doğru ilerleme hangi nüfus içindir? Buna diyecek söz bulamıyorum. Yani Adana rast gele yerleşime sahne oluyor. ”Büyük Köy” olmaktan çıkamayan Adana için ne yapılmalı? Erginkaya:Kentimiz, ‘Büyük köy’ diye anılmaktan kurtulamayan kentimiz planlama yoksunudur. Adana’nın kentleşmesi için sadece yeni ve yüksek binalar, apartmanlar yapmak yetmez. O binalarla birlikte yaşamanın kültürünü vermek de gerekir. Eski Adana dediğimiz bölgede çoğu evler bahçeli, avluluydu. Hatta gecekondu bölgelerinde bile küçük de olsa bunlar vardı. Bu evlerde yaşayanlar, oralarda bir araya gelir. Avlunun toprağı sulanır, süpürülür, temizlenirdi. Çünkü, ev sahipleri ve komşuların yedikleri portakal veya karpuz kabukları, çekirdek atıkları ortaya atılırdı. Ama bundan kimse rahatsızlık duymazdı çünkü, yaşam tarzları buydu, böyle sürüp gidiyordu. Şimdi bu evler de azaldı. Yerlerine çok katlı apartmanlar, siteler yapıldı. Ancak hala kapısının dışına çöp, merdivenine izmarit atanları görüyoruz. Sokaklarımızın, caddelerimizin durumunu ise söylemeye gerek duymuyorum. Demek ki bizler hala kent yaşamını hak etmiyoruz. Demek ki kentlilik bilincini hala almamışız. O zaman kentimizin ‘büyük Köy’ olarak anılması da acı ama doğaldır. AB’ye uyum yasalarına göre Adana’nın eksikleri nelerdir? Erginkaya:Avrupa’daki ülkelerin hangisine bakarsanız bakın, altyapılarının hazır olduğunu, bunun yanı sıra tarihi, eski binaları koruduklarını görürsünüz. Üstelik, bu korunanların içinde eğitim, kültürel, sosyal amaçlı kullanılanları vardır ve bunların bir kısmı 200 300 yıllıktır. Bu binaları sadece kullanacakları için korumuyorlar tabi? ki. Geçmişlerini de yaşatıyorlar, canlı tutuyorlar. Biz de ise, binanın, yapının ne tarihine, ne kullanılabilirliğine bakılmaz. AB içinde yer almamız zor olmaz desek de, kimlik ve karakterimizi koruyamadığımız ortada. Adananın eksiklerini şöyle sıralayabiliriz; Kent içi ulaşım sistemli ve yeterli olmadığı gibi, bunun için bir çaba olmadığını da görüyoruz. Kent merkezinde büyük bir yığılma var ama ihtiyaçları karşılayacak bir oluşum yok. Korunması gereken yapılarla ilgili hiçbir çalışma yapılmadı, sanıyorum sahiplenilmesi konusunda yapılması gereken bir çalışma da gündemde değil. Kentin ekonomisini canlandırmak için kentin dinamikleri harekete geçirilmiyor. Potansiyel olmasına karşın ekonominin lokomotifi sayılan gruplar olaya sıcak bakmıyor. Ve tüm konuşmamızın özeti olacağını sandığım kentlilik bilinci yok. Buna altyapı eksikliğini de eklersek, ‘Büyük Köy’ sözünü kimin söylediği bilmiyorum ama kızmamak gerektiğine inanıyorum. ADANAKOOP: Konut üretmeye hızla devam B ir kent düşünün tüm zenginliklerine karşın, “köy” olarak anılsın. Bir kent düşünün,”bastonu bile toprağa bıraksan yeşerir” denen bereketli topraklar üzerine kurulsun da ekonomisinin her geçen gün kötüye gittiği söylenedursun. Ve öyle bir kent düşünün ki, en ağır sorunlarına karşın birkaç kişinin ya da bir grubun çabasıyla kentlilik bilincini ayakta tutmaya çalışsın. İşte böyle doğmuş ve büyümüş AdanaKoop. Başkan İsmail Arslan nasıl büyüdüklerini, büyürken insanları nasıl ev sahibi yaptıklarını anlatırken, “Biz konut kooperatifçiliği değil, kent kooperatifçiliği yapıyoruz. Kenti insanların tüm gereksinmelerini karşılayacak sosyal donanımlarıyla birlikte üretiyoruz. Bunun için mutluyuz, bu nedenle daha çok üretme çabasındayız” diyor. Kent kooperatifçiliğinin 1980’li yılların başında geleneksel konut kooperatifçiliği modelinden farklı biçimde gelişmeye başladığını vurgulayarak söze giren Arslan, kent kooperatiflerinin arsa spekülatörlerinin arsa pazarlamak amacıyla kurdukları paravan bir ortaklık olmadığını, kar amacı gütmeyen, ihtiyacı olan dar gelirlileri konut sahibi yapan, bununun yanı sıra onların tüm sosyal ihtiyaçlarına yanıt veren konutlar ürettiklerine dikkat çeken Arslan konuyu şöyle açıyor: “Kısa adı ‘AdanaKoop’ olan S.S. Adana Konut Üretim Yapı Kooperatifleri Birliği 3 Mayıs 1990’da yedi yapı kooperatifinin bir araya gelmesiyle kuruldu. Aynı yıl Türkiye Kent Kooperatifleri Merkez Birliği’ne (TürkKent) üye oldu. Bünyesindeki kooperatiflerin ileriki yıllarda işlevlerini tamamlayıp kendilerini fesh etmelerinden sonra 1992 yılında bünyesindeki kooperatiflerin birleşmesiyle Öğretmenkent, 1993’te de Halkkent kooperatifleri kuruldu. İki kooperatifin 7 bin 16 adet konut üretim projesi hala yaşatılmaktadır.” AdanaKoop’un kuruluşundan bugüne konut alanında düzenli kentleşme adına büyük işlere imza attığını irdeleyen Arslan, şimdiye dek bin 530 konutun sahiplerine teslim edildiğini, halen 460 konut inşaatının bitirilmeye çalışıldığını kaydederek şöyle devam etti: “AdanaKoop’ta şu anda Öğretmenkent ve Halkkent gibi iki büyük projenin imalatı devam etmektedir. İki kooperatifin aynı alan içinde faaliyet göstermesi, aynı projeleri uygulaması düzenli, uyumlu kent parçacıklarını ortaya çıkarmaktadır. İşte bu bizim işin başındayken yaratmak, yaşatmak istediğimiz kafamızdaki kent ve kentlilik projesinin uygulamasıdır.” “Biz Adana’nın sıcağını düşünerek yayla ihtiyacını duyanların bu taleplerini karşılamak için de projeler ürettik” diyen Arslan şöyle konuştu: “Şu anda Ulukışla Belediyesi ile birlikte yürüttüğümüz bir ‘Yayla Kent’ projesi var. Belediyenin tahsis ettiği 5 bin konutluk alanda 500 metrekarelik arsalar üzerine dubleks yayla evleri yapıyoruz. Geniş yeşil alanlı, sosyal donatılı konutlarda sürdürülebilir bir yaşam biçimini hazırlıyoruz. Arsa bedeli dahil 5 bin YTL. ile kayıt yaptıranlara 56 ay içinde evlerini teslim edebiliyoruz. Yayla evi sahip olmak isteyenlerin ödeyeceği bedel en fazla 40 bin YTL. olacak. Ancak biz bunu yaparken çok geniş bir ormanlık alanı tahrip ettiğimizi akıllarına getirecekler olabilir. Kimse kaygı duymasın; ağaç kesimini en az düzeyde tuttuğumuz gibi, 6 binden fazla sedir ve çam ağacını da aynı bölgeye diktik.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle