02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ADANA KENT YAPI Jeofizik Mühendisleri Odası Başkanı Melih Baki: C B 17 Yeni bir deprem mi bekleniyor? dana’nın 1.derece deprem kuşağında olduğunu anımsatan Jeofizik Mühendisleri Odası Başkanı Melih Baki, ulusal afet politikasının yaşama geçirilememesi ve Adana’da ise Çatalan tesislerinin hizmeti girmesiyle birlikte kuyu sularının yükseldiğini, bu nedenle kentin bazı bölgelerinde apartmanların bodrum katlarının su altında olduğunu belirterek, “Olası bir depremde yeraltı sularının yükselmesi büyük bir tehlikedir. Kentin altında ne olduğunu hÉlÉ bilmiyoruz. 1998 depremini yaşayan Adana’da dayanıklı yapı tasarımı ve denetiminin uygulandığı da söylenemez. Adana’da olacak depremin sonuçlarını şu an düşünmek bile istemiyorum” dedi. Melih Baki, Adana’nın tarih boyunca birçok deprem geçirdiğini ve bu depremlerde birçok can kaybının meydana geldiğini, ancak kentte son yaşanan depremden sonra hasar gören binaların envanterinin çıkarılmadığını vurgulayarak şöyle devam etti: “Bölgemizdeki yerleşim yerleri alüvyon kökenli gevşek yeraltı su seviyesi yüksek birimler üzerinde kurulmuştur. Bu tip zeminler deprem şiddetini artırarak üzerindeki yapılara yansıtır ve önemli tahribata yol açar. Ayrıca kırık hatlarının yerleşim merkezlerine yakın olması, araştırılmadan, bilinmeden yeni kent alanlarının bu tip yapıların üzerine kurulması da hasarların artmasında önemli rol oynamıştır. Yıkımlar incelendiğinde sert ve orta sert zeminler üzerine kurulu bulunan çok katlı yapılarda az, az katlı yapılarda çok hasar olduğu, gevşek, yeraltı su seviyesi yüksek alüvyon kökenli birimler üzerinde bulunan yapıların çok katlı olanlarında çok, az katlı yapılarda ise az hasar oluştuğu görülüyor.” 1998 depreminden sonra hasar gören binaların envanteri çıkarılmadığı için binaların olası bir depreme karşı durumlarının bilinmediğini anlatan Baki, Çatalan İçme Suyu Projesinin hayata girmesiyle birlikte kentte yeni bir tehlikenin ortaya çıktığına şöyle dikkat çekti: “Kentin içme suyu Çatalan Projesi’nden önce 149 kuyudan pompalanan yeraltı sularından karşılanıyordu. Bu da yeraltı su seviyesinin düşmesine neden olmuştu. Ancak, Çatalan Projesi’yle birlikte kapatılan bu kuyulardaki su seviyesi doğal halini aldı. Çatalan’dan önce yapılan binaların bodrum katları şu an su altında. Öyle ki bazı turistik tesis ve oteller bu suları motopomplarla boşaltıyor. Bundan en çok Mavi Bulvar Kanalı’nın güneyi, Kocavezir İş Merkezi’nin bulunduğu bölge, İstasyon Civarı ve güney mahalleleri etkileniyor. Ayrıca olası bir depremde bu suların binaları nasıl etkileyeceğini de bilemiyoruz. Bunun bilimsel olarak mutlaka irdelenmesi gerekiyor”. Marmara Depremi’nin deprem bilincinin gelişmesi açısından dönüm noktası olduğunu da belirten Baki, ancak depreme dayanıklı yapı tasarımı konusunda hiçbir ilerleme kaydedilemediğini savunarak şunları söyledi: “Yüzyılın depremi olarak kayıtlara geçen Marmara Depremi’nin ardından A ölgemizdeki yerleşim yerleri alüvyon kökenli gevşek yeraltı su seviyesi yüksek birimler üzerinde kurulmuştur. Bu tip zeminler deprem şiddetini artırarak üzerindeki yapılara yansıtır ve önemli tahribata yol açar. Ayrıca kırık hatlarının yerleşim merkezlerine yakın olması, araştırılmadan, bilinmeden yeni kent alanlarının bu tip yapıların üzerine kurulması da hasarların artmasında önemli rol oynamıştır. Yıkımlar incelendiğinde sert ve orta sert zeminler üzerine kurulu bulunan çok katlı yapılarda az, az katlı yapılarda çok hasar olduğu görülüyor.” gündeme gelen, Japonya, Çin, Rusya, hatta Afrika ülkelerinde bile uygulanan ‘depreme dayanıklı yapa tasarımı’nda zeminden çatıya dek bir denetim organizasyonunun gelişmesi gerekirken bir yol kat edemedik. Özellikle Marmara depreminden sonra konu hakkında önemli bilgilere sahip olsak da bunu yaşantımıza sokamadık. Bu, Türkiye genelinde olduğu kadar Adana’da da önemli bir sorun.” Zemin Etütlerinin depreme dayanıklı yapı tasarımında en önemli kural oldu ğuna dikkat çeken Baki, ancak teknik normlara uygun yapılmadığından yakınarak, “Binanın deprem anındaki yıkılıp yıkılmayacağını test eden ve sadece jeofizikte bulunan mühendislik parametrelerine uygun etütler yapılmıyor. Bu etütlerde depremin dinamik parametrelerinin hesaplanması gerekiyor. Ancak bugüne dek zemin emniyet gerilmesi ve zemin taşıma gücü denilen iki parametreye göre rapor hazırlanıyor. Bu parametreler deprem parametresi olmadığı gibi inşaat ve jeolojiyle ilgili kavramlar. Zemin etüdünde ‘depremden boşalan ve zeminde hareket eden enerjinin yaratmış olduğu deformasyon, depremin kuvvetinin yatayve dikey vuruş gücü, zemin ivmesi, depremin enerjisi yeraltında yayıldığı zaman zemin temeli nasıl etkileyecek, esneklik payı ne olacak?’ bunların hesaplanması gerekiyor. Ancak bunların hiçbiri yapılmıyor. Hatta bilgisayarda hazırlanmış formalar doldurularak anında rapor bile veriliyor”. Melih Baki, hiçbir meslek kuruluşunun, kamu kurumlarında çalışanların ve konuyla ilgili hiç kimsenin meslek şovenizmi yapma lüksü olmadığını vurgulayarak “Türkiye’de deprem bilincinin önce bu işin doğrudan muhatabı olan insanlara yerleşmesi lazım. Ancak meslek şovenizmi nedeniyle yapılması gerekenler yapılmıyor” dedi. Adana’nın altında ne olduğunun bilinmediğini, örtülü fayların kentleşmeye ve yapılaşmaya ne gibi olumsuz etkilerinin olacağının bilinmediğini de belirten Baki, Vali Cahit Kıraç’ın öncülüğünde deprem bilim tarihine geçecek çalışmaların yapıldığını söyledi. Kurulan uydu bağlantılı deprem kayıt istasyonları ile en küçük sarsıntının bile takip edilebildiğini, üçten büyük şiddetteki depremlerin aynı anda Vali Kıraç’ın cep telefonuna kısa mesaj yoluyla iletildiğini de kaydederek şöyle devam etti: “Yalnız Marmara Depremi’nin can kayıpları dışında ekonomik faturası 33 milyar doların üzerinde olmuştur. Ekonomik sıkıntı içinde olan ülkemizde her deprem büyük ekonomik kayıplara da neden oluyor. Ancak bugüne dek alınan kararların, yasaların, raporların meclise neden geldiğini anlayabilmiş değilim. Hükümet yeni bir depremin olmasını mı bekliyor. Deprem riski çok yüksek olan bir ülkede yaşıyoruz. Marmara depreminin ardından deprem konseyi kuruldu. Üç bin bilim insanının bir araya geldiği ‘deprem şurası’ oluşturuldu. Bayındırlık ve İskÉn Bakanlığı bünyesinde birçok genelge çıktı. Danıştay depreme dayanıklı yapı tasarımının nasıl yapılması gerektiğini, jeofizik uygulamaların şart olduğunu ortaya koydu. Ancak, Bakanlık genelgelerinin her biri birbiriyle çelişiyor. Danıştay kararları uygulanmıyor. Bundan rant sağlayan ve meslek şovenizmi yapanlar bunun sorumlusudur”. Adana’nın kıtasal çarpışma merkezinde bulunduğunu, bu nedenle bölgede deprem riskinin çok yüksek olduğunu da anımsatan Jeofizik Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Melih Baki, kentin zemin yapısının deprem şiddetini ve hasarları artıran özelliğine dikkat çekerek sözlerini şöyle noktaladı: “Adana çok önemli bir deprem bölgesinde bulunuyor. Seyhan, Ceyhan ve Berdan nehirlerinin getirdiği gevşek malzemelerle oluşmuş bir zemin üstüne kurulan Adana’da olası bir depremde oluşacak hasarı düşünmek bile istemiyorum. Bir an önce deprem geçiren binaların ortaya çıkarılması ve önlemlerin alınması gerekiyor. Depremin büyüklüğüne, kente yakınlığına bağlı olarak hasar da o oranda artacak ya da çoğalacaktır.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle