02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ADANA KENT YAPI Yrd. Doç. Dr. Onur Erman** Dr. Duygu Saban** Dr. Figen Karaman** Yrd. Doç. Dr. İpek Durukan*** Modern mimarının yansımaları Bu yazıyla Adana’da, özellikle 1930’larla 1970’ler arasındaki dönemde, kentsel ve mimari anlamda ortaya çıkan değişimler ve bu değişimin yansıması olan mimarlık ürünleri irdelenmek istenmiştir. Adana’da, tarihi ticari merkezin ana nüvesini, 16. yüzyılda inşa edilmiş olan Ramazanoğulları Çarşısı oluşturmaktadır. Tarihi boyunca yoğun bir ekonomik aktiviteye sahip olan Çarşı, 19. yüzyılın sonunda Adana ve çevresindeki verimli toprakların uluslararası tarıma ve pamuk ticaretine açılmaya başlaması ve buna bağlı olarak bölgede, tarım ve tarımsal endüstrideki gelişmenin ardından daha da canlanmıştır. Bu dönemde, Adana’da üretilen pamuğun dünya pazarlarına daha ucuza ulaşmasını sağlayacak olan AdanaMersin demiryolunun işletmeye açılmasıyla, kentte ciddi bir sanayi atılımı gerçekleşmiş ve yerleşim alanlarının çeperinde fabrikalar inşa edilmeye başlamıştır. 20 yüzyılın başlarında inşa edilen resmi binaların, Ramazanoğulları Çarşısı ile tarif edilen ticari merkezi Seyhan Nehri’ne ve Taşköprü’ye bağlayan yollar üzerinde yer aldığı görülmektedir. Bu dönemde kentin konut alanları ise daha çok geleneksel merkezin kuzeyine ve İstasyon binasının yer aldığı batıdaki bölgelere doğru kaymıştır. 1910’larda AdanaMersin Demiryolu hattının BerlinBağdat demiryoluna eklemlenmesiyle doğuya doğru açılan hat üzerinde yeni bir istasyon binası inşa edilmesinin ardından kentin kuzeye doğru gelişiminin hızlandığı görülmektedir (Toksöz ve Yalçın, 1999). Kentin ekonomik gelişim sürecinin sonuçlarının fiziksel çevreye yansıdığı dönemle genç Türkiye Cumhuriyeti’nin yapılanma sürecinin örtüşmesi sonucunda Adana’nın fiziksel yapısında, özellikle 1930’lar sonrasında önemli değişimler yaşandığı görülmektedir. Kentte öncelikli olarak Cumhuriyet’in kurumsallaştırılmaya çalışıldığı, sosyal ve idari yapılanmaya öncelik verilerek devlet eliyle pek çok kamu hizmet yapısı inşa ettirilmiştir. Bu yapılanmanın gerekleri doğrultusunda Adana’da da yönetim kurumları oluşturulmuş, Atatürk Caddesi, Atatürk Parkı, Atatürk Heykeli ve Halkevi Binası gibi yeni Cumhuriyet’in ideolojisini yansıtan imgelerle, yeni bir kentsel kurgu oluşturulmuştur. Bu dönemde inşa edilen idari ve sosyal amaçlı yapıların çoğunun tasarımında Cumhuriyet’in söylemine daha uygun bulunan modern mimarlık anlayışının benimsenmesine karşın, Adliye binası gibi modernleştirilmiş bir neoklasik üslupla anıtsal anlatımı benimsemiş, ulusalcı bir karakter sergileyen örneklere de rastlanmaktadır. Bu dönemde eğitim ve sağlık alanında da kurumsal ve mimari altyapı oluşturulmaya çalışılmıştır (Bozdoğan, S., 2002). Bunun sonucunda tüm Türkiye’de olduğu gibi, Adana’da da pek çok okul binası inşa edilmiştir. Bu okullar Alman ekolü etkisi altındaki yalın, fonksiyonalist tasarımlarla 1930’lar öncesinin I. Ulusal Mimarlık Akımı etkisinde inşa edilen okullarından farklılaşmaktadır. 1940’lı yıllarda İstiklal Mahallesi’nde inşa edilen eğitim yapıları, özellikle de Meslek Liseleri, bu modernist eğitim yapılarının en güzel örneklerindendir. Kentte yaygınlaşan eğitim kurumlarında öğrenim görmek üzere çevre ilçe ve köylerden Adana’ya gelen öğrencileri barındırmak için, 1940’lardan 70’lere uzanan bu süreçte çok sayıda öğrenci yurdunun da açıldığı görülmektedir. Adana, 20. yüzyıl boyunca tek merkezli bir gelişim göstermiş, konut alanları kuzeye doğru hızla ilerlerken tarihi merkez, kentin tek ticari merkelikle pamuk hasadından sonra, çevre köy ve kasabalardan kente alımsatım yapmaya gelen ziyaretçilerin konaklayacağı çok sayıda otelin inşa edildiği görülmektedir. 1960 ve 70’lerde ise özellikle modern çizgilerle inşa edilmiş banka ve büro yapılarının yaygınlaştığı görülmektedir. 193070 arasındaki dönemde sanayi yapılarının sayısında da hızlı bir artış yaşanmıştır. Cumhuriyet’in erken yıllarında özel sektör yatırımlarının teşvik edilmesi sonucunda Adana’da da pek çok fabrika inşa edilmiştir. Bu fabrikalar genelde akılcı planlamaları ve titizlikle düşünülmüş detayları ile dönemlerinin nitelikli mimarlık örneklerindendir. Adana’da, kültürel alandaki fiziksel yapılanma, sosyal ve ekonomik gelişime paralel gidememiş, Kültür Sitesi ile Arkeoloji Müzesi, Halkevi binasından ancak otuz yıl sonra inşa edilebilmiştir. Kentte 1960’lar ve 1970’lerde sinemaların, özellikle de açık hava sinemalarının sayısı hızla artmış, ancak, günümüze, bu sinemalardan bir kaçı ayakta ulaşabilmiştir. Adana’da konut mimarisinin ise geleneksel karakterini 1930’lara dek koruduğu görülmektedir. Bu dönemden sonra ise Cumhuriyet’in yapılanmasına paralel oluşumlar, konut mimarisinde de değişimi tetiklemiş ve farklı denemelerle karşılaşılmıştır. Bu süreçte Jansen tarafından hazırlanan imar planına uygun olarak kentin gelişimi kuzey ve batıya yönlendirilmiş, ızgara sistem oluşturularak imara açılan konut bölgelerinde, bahçe içinde yer alan bir veya iki katlı konutlardan oluşan bir doku öngörülmüştür. İmar planının uygulanmaya başladığı bu dönem, toprak ve fabrika sahiplerinden oluşan sosyal sınıfın ekonomik gücünün arttığı dönemle örtüşmüş ve bu grup tarihi kent merkezi ile Yeni İstasyon arasında oluşturulan planlı bölgelere yerleşmeye başlamıştır (Toksöz ve Yalçın, 1999). Bu bölgelerde inşa ettirilen ve modern mimarinin nitelikli örnekleri olan konutlar, yerel koşulların yanı sıra dönemin mimarlık eğilimlerini ve modern yaşam anlayışını da yansıtmaktadır. Uluslararası stilde inşa edilmiş bu özgün denemelere karşın, konut mimarisinin, gelenekselin devamı niteliğindeki uygulamalardan, ancak 1950’lerden itibaren uzaklaştığı görülmektedir. 1950’lerde, öncelikle Abidinpaşa Caddesi üzerinde, daha sonra da kentin yeni gelişen bölgelerinde, apartman uygulanmaları ile karşılaşılmaktadır. 1960’larda ve 70’lerde ise apartman inşasının yaygınlaştığı görülmektedir. Teraslı çatı katı olan, 36 katlı betonarme apartmanlar, modern mimarlık söylemini benimsemiş, son derece özgün denemelerle karşımıza çıkmaktadır. Bu apartmanlar, kentin sıcak ve nemli iklimine cevap veren nitelikli detaylar barındırmaktaydı. İç hacimlerin bir uzantısı olarak tasarlanan geniş balkonlar sıcak yaz günlerinde keyifle kullanılan mekanlar oluşturmanın yanı sıra dörtgen ya da açılı formları ile geniş pencereli cepheleri zenginleştiren elemanlar olarak kullanılmıştır. Şık giriş saçakları ile çatı katlarındaki betonarme kirişlemeler de bu yapılara estetik değer katan elemanlar olarak kullanılmıştır. Az katlı apartman uygulamaları, 1980’lerin başlarından itibaren, yükselen arazi değerlerine bağlı olarak son bulmuş, ve bunların yerine, 1518 katlı apartmanlar inşa edilmeye başlanmıştır. *Bu yazı, Mimarlar Odası Adana Şubesi tarafından, Şubat 2006’da yayınlanan ‘Adana Mimarlık Rehberi’ için derlenen bilgilere dayandırılarak hazırlanmıştır. **Çukurova Üniversitesi Mimarlık Bölümü ***Mersin Üniversitesi Mimarlık Bölümü C 5 zi olma özelliğini devam ettirmiştir. Bunun sonucunda yoğunlaşma yaşanan merkezde, tarihi yapıların yanı başına kentin canlı ekonomik yaşamının gereksinimlerini karşılayacak yapılar inşa edilmeye başlanmıştır. Bu sürecin, genel anlamda düzensiz bir yapılaşma ile sonuçlanmasına karşın, nitelikli yapılar da ortaya çıkmıştır. Özellikle Abidinpaşa Caddesi boyunca ve Kuruköprü civarında inşa edilmiş olan bu ticari yapıların 194050 dönemine ait erken örneklerinde oldukça sade cephe tasarımlarının benimsendiği, plan şemalarında ise gelenekselden moderne geçişin izlerini taşıyan çözümlemelerin yapıldığı gözlenmektedir. Bu dönemde özel
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle