02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ADANA KENT YAPI Kız Lisesi kurtarılıyor Kız Lisesi Mezunları DerTarihi Kız Lisesi binası, neği Başkanı Belkıs Yakacı Adana Valiliği’nce restore “Yeniden Kız Lisesi olarak edilerek eğitim, kültür ve eğitime hizmet amacıyla sanat sarayı olarak düzenaçılmaması bizleri üzdü. lenecek. Restorasyon ihaAncak, sanat ve kültür adıle çalışmaları ve onarımı na hizmetler sunulacağını için İl Özel İdare bütçesinöğrenmek bu üzüntümüzü den ayrılan 500 bin YTL azalttı” diye konuştu. ödeneğin bina ve çevresiAnımsanacağı gibi, Adanin yeniden düzenlenmesi na’da Kız Lisesi binası olaiçin yetersiz kalması dururak bilinen taş bina Osmunda Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan maddi Tarihi bina eğitim, kültür ve sanata hizmet verecek. manlı Padişahı 2. Abdülhamit döneminde Vali Abidin destek isteneceği öğrenilna gelen depremde hasar gördüPaşa tarafından yaptırıldı ve 1883 di. İhaleyi üstlenerek binanın resğü için o günden bu yana kullanıyılından 1922 yılına dek Askeri torasyonuna başlayan firma yetlamayan ancak, eski Adana Valisi Rüştiye Mektebi olarak kullanıldı. kilileri, çevre düzenlemesiyle birİ. Kemal Önal döneminde günde1932 yılına dek karma lise(Sultalikte, aslına uygun onarım ve me getirilerek önce restore edilip ni) olarak eğitim veren okula dasağlamlaştırma işine başladıkları “Devlet Konukevi” olarak hizmeha sonra sadece kız öğrenci alınbinayla ilgili, “Tarihi binayı eğitim, te sokulması planlanan Kız Lisemaya başlandı ve 1998 depkültür ve sanat faaliyetleri için si, şimdilerde Adana’ya ve Adaremine dek okul yatılı eğitimöğAdanalıların hizmetine hazırlıyonalılara kültür ve sanat hizmeti retim veren Adana Kız Lisesi ruz” dediler. sunulması için hazırlanıyor. olarak anıldı. Adana’da 1998 yılında meyda C 14 NEYİ NİÇİN KORUMALIYIZ? İsmail SALMAN aşadığımız bölgenin en önemli kenti Adana;, coğrafi konumu, ürettiği katma değer, demokrafik yapısı, özellikle de tarihi coğrafyası açısından ülkemizin de büyük metropollerinden; Çukurova diye adlandırılan ve Anadolu’dan Toros kuşağıyla ayrılan, Seyhan, Ceyhan, Berdan Nehirlerinin binlerce yıldır taşıdığı sedimanlarla oluşmuş verimli düzlüğün zengin kenti. Bu kent, tarihsel süreç içerisinde Anadolu’nun kadim yerli kültürleriyle Mısır ve Mezopotamya kültürleri arasında önemli bir kavşak. Tarihsel adıyla “Suriye kapısı”. Bu açıdan yaklaşılınca kentin tarihsel süreçteki kültürel zenginliğini, coğrafi konumu ile temellendirmek doğru olur. Doğu Akdeniz havzasında olması nedeniyle Grek koloni kentleri (MagarsusMisisAegeiaTarsusİssos) kurulmuş, Mezopotamya’yla sınır komşuluğu dolayısıyla da Sümer, Asur, Akad ve Mısır’la yakın ilişkiye girmiş. Bu kentte zaman zaman Anadolu’nun yerli egemenleriyle (Hititler) bu bölgelerdeki medeniyetler arasında savaşlarla sonuçlanan ticari ve egemenlik kavgaları olmuştur. Anadolu, Mezopotamya, Mısır, zaman zaman yukarda sözünü ettiğimiz medeniyetler ve bunların siyasal organizasyonlarınca el değiştirmiş. Geç Hitit Krallığına başkentlik yapan Adana’ya bu çoğrafyada Büyük İskender’den sonra merkezi otoritesini kabul ettiren Romalılar da uzun süre egemen olmuş. Comana (ŞarTufanbeyli) Anavarza, (Kozan) Kastabala (Osmaniye) Roma imparatorluğunun tüm Anadolu’yu kendisine bağlaması ve buradan Ortadoğu, yakın doğuya uzanması nedeniyle oluşturduğu antik roma yolları Adana Vilayetinden geçmiş. Kuzeyde Toros içinden geçen Malatya yolu, güneyde ise Akköprü, Gülekboğazı, Adana Taşköprü, Misis Köprüsü, Karanlıkkapı, İssos, Payas? devam edip giden İpek yolu, Roma ve Bizansı birbirinin devamı uygarlıklar saysak bile bu coğrafyada en uzun egemenlik kuranlar Türkler olmuş. Selçuklu öncesi Türkmen beyliklerini saymazsak ortalama bin yıldır siyasal otorite (Devlet) olarak Türk uygarlığı Anadolu coğrafyasına vaziyet etmekte. Çok kısa uygarlık tarihini verdiğimiz bölgemizin metropolü Adana’da korunacak ne kaldı? Antik kentler, antik köprüler ve yollar, kaleler, gözetleme kuleleri, menzil hanlar, kervansaraylar, OsmanlıSelçuklu Türkleri ve diğerlerine ait anıtlar, geleneksel Adana konutları, sivil mimarlık yapıları Adana kentinin geleneksel taş yolları (günümüzde üzeri asfaltlanarak maalesef kapatılmıştır). Peki, tüm bu kadım geçmişin izlerini taşıyan maddi kültür mirasını niçin koruyacağız? Ya da kim koruyacak? Öncelikle bu coğrafyaya aidiyet duyanlar özel olarak da Adana’ya ait olanlar bunları korumalıdır diye düşünüyorum. Toroslardan çoban kültüründen süzülüp Çukurova’da tarımla karşılaşarak yerleşik hayata geçip bu toprakları yurt edinenlerin sanıyorum ebeveyinlerinden miras aldıkları kültür varlıklarına karşı sorumlulukları bulunmaktadır. Bu sorumluluk, hem kent merkezinde çocukluğu ve gençliği geçmiş insanların, hem de kentin çeperinden merkezine göç etmiş insanlarındır. Bu sorumluluk ortak kültürel bilinç ve uluslaşma sürecinin çok önemli bir girdisidir. Tarihsel süreçte sürekli kavimler göçüne ve istilalara maruz kalan Anadolu’da egemen olmanın ön koşulu kadim kültürlerin sentezini oluşturan ortak ulusal kültürümüzün, aidiyet duyanlarca titizlikle korunması, savunulması ve gelecek kuşaklara bozulmadan aktarılmasıdır. Bin yıldır yurt edindiğimiz Anadolu’daki en büyük devrim kuşkusuz Türk Aydınlanması ve bunun sonucu kurulan ulus devletimiz olan Türkiye Cumhuriyetidir. 18. ve özellikle 19. yüzyılda Batılı emperyalistlerin askeri güçleriyle Anadolu ve hinterlandına gelen çeşitli araştırmacılar; Çukurova’da da çok önemli surveyler yapmış ve bu çalışmaları uluslararası arkeoloji literatürüne geçirmişlerdir. 20. yüzyıl başında emperyalizm tarafından tümüyle yutulmak istenen Anadolu, kendi araştırmacılarının hazırladığı belge ve bilgilere dayanarak Anadolu’daki Türk varlığını yok saymışlardır. Oysa salt Anadolu’da değil Osmanlı İmparatorluğunun egemen olduğu tüm coğrafyada irili ufaklı binlerce anıt, geleneklerimize bağlı olarak inşa edilmiş ve günümüze kadar gelebilmiştir. Kaldı ki, uluslaşma sürecimizin çok önemli kültürel girdilerinden biri, Anadolu’daki Türklerden önceki kültürlerin içselleştirilmesi ve ulusal kültürümüzün çeşitlendirilerek zenginleştirilmesidir. Cumhuriyet devriminin bu coğrafyadaki gelmiş geçmiş en büyük temel ayırt edici özelliği oluşturduğu ulusal kültür sentezidir. Ve bu sentez Türkiye Cumhuriyetinin gelecek yüzyıllara yaptığı en büyük açılımdır. Bu süreci etkileyen ve belirleyen yüzyılın başında anti emperyalist kavga veren ulusal irade ve onun önderi Gazi Mustafa Kemaldir. Bizatihi Gazi’nin talimatlarıyla Anadolu yerli kültürlerinin ve Türk tarihinin araştırılması amacıyla D.T.C Fakültesi ve Türk DilKurumu ile Türk Tarih Kurumu kurulmuştur. Bu fakültenin Ön Asya Kültürlerinin araştırılmasına ilişkin oluşturduğu Arkeoloji Antropoloji SümerolojiHititoloji vb. kürsülerinde eğitim gören yüzlerce bilim adamı ve uzman Anadolu’nun hem dip tarihini, hem kendinden önceki kültürlerini, hem de kendi kültürel köklerini araştırarak günümüzdeki genel geçer ulusal kültür sentezine ulaşmıştır. Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti kadim uygarlıkların birikimleri üzerinde kendi sosyokültürel çizgisini belirlemiştir. Yani yerküredeki tüm bağımsız, özgür ve yaratıcı uluslar ailesinin onurlu bir üyesi olarak tarihsel yolculuğuna devam etmektedir. Y
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle