26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SİYASET 8 4 FARUK BtLDtRtCt nkara Devlet Bakanı ve Hükümet SözcUsU Mesut Yılmaz, bir yandan "basınla diyalog kurmanın yararlarından", bir yandan da hayat pahalıhğında psikolojik etken kabul ettiği "basına karşı taarnıza geçmeklen" söz ediyor. Hükümet, basının hayat pahalıhğı konusunda ekonomik tcrcihlcrine aykırı davranış ıçıne girdığinı kabul cdıyor. Çünkü, bizzat Yılmaz gazetecilerle sohbet ederken, hayat pahalıhğının önlenmesi konusunda basına karşı taarruza geçeceklerini söylemiş ve ardından Başbakan Turgut özal, Ankara ve lstanbul'da gazetecilere yemek vermişti. Ankara'daki yemekte Başbakan özal'ın "Basın kunıluşlarının menfaatlerini basın özgiiıittğünden ön planda Iııtmalarına" dikkat çekmesi de ilginçti. Hükümet Sözcüsünün basına bilgi verme konusunda hükümetin ilk günlerindc söz verdiği "basın merkezi" halen gerçekleşemedi. Milletvekili seçildiği Rize'nin sorunları ile çok yakından ilgilenmesi bir yana bırakılırsa, Hükümet Sözcüsü Mesut Yılmaz'ın hükümet basın arasındaki haber ilişkisini düzenlemek konusunda şimdiye değin somut gelişme sağlayamadığı belirtilebilir. "Yanlış yazıyorsunuz". Gazeteciler bu sözleri Başbakan Turgut özal'dan sık sık duyuyorlar. Ama, özal hükümetinin basında çıkan haberleri yalanlamayı doğru haber vermekten önde tuttuğu unutuluyor. Bir hükümet sözcüsü doğru haber vermezse gazeteci ne yapabilir? Mesut Yılmaz, bayram öncesinde "flyat artışları konusunda nıuhalefetin genel görüşme islemini kabul edecegiz" dedi, bu doğru çıkmadı. Toplu konut yönetmeliğindeki en düşük faiz oranının yüzde 20 olduğunu söyledi, doğrulanmadı. " Toplu konut yönetmeligi yarın Resmi Gazete'de yayınlanmayacak" dedi ve o gün yönetmelik yayınlandı. Anakent belediyeleri ile ilçe belediyeleri arasındaki sorunun özal'ın hakemliği ile çözümlendiğini söyledi, ama doğrulanmadı. Gazeteciler, Bakanlar Kurulu toplantılarında da bilgi alma zorluğu ile karşılaşıyor. Başbakanhk binası önünde uzun süren toplantıların sona ermesini beklerken, toplantı sonunda acıklama yapılıp yapılmayacağı bile belli olmuyor. Bakanlar Kurulu'ndan çıkarkcn, bazen Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Mesut Yılmaz, gazetecilere yaklaşıp hızla bir iki cümle söyleyip çabucak uzaklaşabiliyor. Yılmaz, arada bir de toplantı hakkında acıklama yapmak için basın toplantısı düzenliyor. Bu toplantılarda da hükümet sözcüsü daha önceki toplantılarda açıklamadığı konuları da dahil ederek örneğin dört kararname, beş yasa tasarısı, altı karar ve benzeri birçok şeyi acıklayıp gazetecileri şaşkına çevirebiliyor. Bakanlar Kurulu toplantılarından sonra Başbakanlık binası önünde karşılaşılan manzara genellikle özal'ın gazeteciler tarafından çevrilmesi. özal da gazetecilerin sorularını durup beklemek yerine, arabasına doğru yürürken yanıtlamayı yeğliyor. Böylece gazeteciler koruma polislerinin arasından uzanıp sorularını yöneltiyorlar ve bu arada özal da bazı sorulardan rahatlıkla sıyrılabiliyor. Çoğu kez özal ile gazeteciler arasında geçen konuşma aşağı yukarı şöyle oluyor: Bakanlar Kurulu'nda ne görüşüldü!? ÖZAL Normal bazı konulan görüştük. Günlük isler. Irak ile ilişkiler gerginleşiyor mu? ÖZAL Yok yahu gene ortalıgı alevlendiriyorsunuz. Cumhurbaşkanı ile görüşmeleriniz sıklaştı. ÖZAL Bugttn amma çok soru soruyorsunuz? özal hükümetinin basınla diyaloğu bu... A Basıııla, taamız biçimiıtde diyalog Hükümet Sözcüsü gazetecilerle kandırmaca oynuyor Siyaset Rodmım'da denize giriyor Başbakan işi "Ben varsam siyaset de vardır"a mı getirmeye çalışıyor? ERBİL TUŞALP okara Bir dizi soruyu yanıtsız bıbiA rakarakgelişen siyasal ortam, çokzorlinmeyenli denklemleri kıskandıracak siye geçiş sürecinin "nazik sartlanm" kullanarak ilerliyor. Ancak siyasal ortam, iktidar partisi liderinin göstermek istediğinden çok daha başka biçimde şekilleniyor. Başbakan, "Kontrollü enHasyon" ya da, "IMF'den direktif almama" gibi savlarla siyasal ortamı yumuşatmaya çalışıyor. özal eleştirileri kanalize ettiği gibi geniş kitleleri şaşırtmada da ilginç taktikler kullanıyor. örneğin büyük reform olarak niteliği 240 sayfalık Resmi Gazete'yi televizyondan halka gösterdiği günün hemen ertesinde aynı kitleyi ilgilendiren bir başka sorunu tartışmaya açıyor. Bir gün önce yeni düzenlemede kadro ve unvan sorunu ile uğrasan kamu görevlileri bir gün sonra maas katsayısı, ek ödenek ve tazminatla uğraşıyor. özal arkasına taktığı basının özelliğini çok iyi bilerek, "Katsayı 41'e çıkıyor" başlıkları ile yine sayfa sayfa gazeteleri dolduruyor. Birbiri ardına gerçekleştirilen yapısal değişimler konusunda değıl kitlelere bilgi sunmak, tarihe bir dipnot dusmek bile imkânsızlaşıyor. dırma/) deniyor. Oysa idare hııkııkıınun en basit kuralı olarak, yelkinin devri ile sorumlulugun yelki devredilene geçtigi ogretilmişlir. Bu kararnamenin bu maddesini suyleyen oğrenci, bugune kadar sınıl'ta çıkardı. Bundan sonra geçecek demekki." lama yorumlara neden oluyor. Politikacılar, demokrasiye geçiş sürecinin ilk yazında, bir yandan mevsim sıcaklan ile bunalırken, bir yandan da siyasal ortamın beklenmedik değişikliklerine ayak uydurmak için ter döküyorlar. Ankara'da Uretilen iktidar politikalarına bakıldığmda, görünüşte büyük bir siyasi yoğunluk yaşandığı izlenimi var. Oysa görünürdeki yoğunluğun perde arkası, "Ertelenemeyen sorunlar ve gizlenemeyen sorumsuzluklaria" dolu. Bitmeyen zamlar, vazgeçilmez hayat pahahhğı, durdurulamayan enflasyon, hükümet ve parti içi ayrılıklar sorunlardan bir bölümünü oluşturuyor. Sorumsuzlukların ilk sırasında ise, ekonomiyi yöneten altın adamlann akıl almaz iktidar mücadelesi yer alıyor. Ekrem Pakdemirli Kaya Erdem çekişmesi, Kaya Erdem Vural Arıkan zıtlaşması ve en nihayet Turgut özal Vural Arıkan karşıtlaşması ile ilgili ilginç kulısler anlatılıyor. tktidar partisinin 6 aylık icraatının değerlendirmesi yapılırken, özal'ın tüm bu olumsuz ve sorumsuz gelişmeleri görmezlikten gelerek, "Yolumuz dogrudur"dan bir adım daha ileri gidememesinin nedenleri araştınlıyor ve yazlığını Side'den, Bodrum'a taşıyan Başbakan'ın "slyaseti de tatile çıkarma" eğiliminlerinin depreştiği sonucuna varıhyor. "Ben varsam, siyaset de vardır" anlayışıyla fiili siyasette yerini iyice sağlamlastıracağına inanan ANAP lideri, demokra özgür olmayanlann tepesinde Bilim adamı, özgürlüklerden dem vuraraK devam ediyor: "Kararname Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdüriügü'nün görevleri içinde, devlelin sevk ve Idaresinde görevli üst kademe yöneticileri hakkında bilgi toplamak, sicil özeti tutmak gibi bir görev sayıyor. Toplanacak bu çok zengin bilgilerin nasıl ve kimler tarafından kullanılacagını gösteren tek satır yok. Her seyi Başbakan toplar vc bilgi edinirse kim neyi soracak, neyl lartısacak, neyi danısacak? Yani kısaca, (özgür olmayanlann tam tepesine bir tane özgür koyan) bir kararname bu. Bu tek özgür kisl de Ba»bakan." Onvell'den söz ederek noktalıyor ayakUstü konuşmasının son bölümünü, "Bugünlerde Başbakan, başka şeyler tartışürmazsa, bu konuyu uzun uzun görüşelim" dileğiyle: "Bllgiişlem kamu yönetimimize de girdl en sonunda. Yaygınlastıgı zaman başa çıkamayacağımız durumlar olmasından korkanm. Bunu onlemenin çaresi ve teknikleri var. ünu da ithal etsek ya. Bilgi işlemin tartışılması durumunda bir gun hepimiz bir (Büyük Birader) tarafından yöneUldiğimizi farkedip, haklarımızı aramaya kalkışacagız. Kararnameler böyle bir tehlikeyi de hissettiriyor." Bugüne kadar sınıfta çakardı Adının açıklanmasını YÖK nedeniyle "kesinlikle" istemeyen bir bilim adamı özal'ın bürokrasideki son düzenlemelerini eleştirirken, "Bu kararname Basbakan'ı ön plana çıkaran bir uygulamayı getiriyor. Başbakanhk holdlngini yavru sirketlerle beslemek ve zenginleştirmek amacını taşıyor" diyor ve idare hukukundan çaktırdığı öğrencileri için vicdan azabı çekiyordu: "203 saydı kanun kuvvetindeki kararnamede yetki devri konusunda (yetki devri, yetki devreden amirin sonımluluğunu kal
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle