Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
DİJNY A FOUCAULT'YU UĞURLADI az bulunur, ilginç, özgün, dürüst ve kendini sUrekli yenilemeye çalışan bir aydın, bir düşünür tipi yok oldu. Hastaneler, cezaevleri onun en önemli kitaplarına kaynaklık eden, çok yakından incelediği laboratuvarlardı. Ama Foucault asıl söyleyeceklerini iktidar konusunda söyledi. Ne bir anarşistti, ne de klasik anlamda bir devrimci. Bazılarının sandığının (hatta ona eski Başkan Giscard yanlısı bile denmişti), Tersine, ister sağdan gelsin, ister soldan, iktidarı sevmezdi. 1961 yılında yayımlanan "Deliligin Tarihi", 25 haziran 1984 pazartesi günü yaşama veda eden Michel Foucault'nun en ünlü kitabıydı. 1976'da yayımına başlanan, geçtiğimiz günlerde de ikinci ve üçüncü ciltleri çıkan "Cinselligin TarihF'ni tamamlayıp tamamlamadığı henüz bilinmiyor. Ancak, son iki cildin çıkışı dolayısıyla iki ABD'li bilim adamının sorularına ilginç karşıhklar veriyor. Ünlü düşünürün sağlığında bir tek ABD'de yayımlanmasına izin verdiği bu konuşmanın tam metni, kısa süre sonra Fransa'da da kitap halinde çıkacak. Hubert Dreyfus ve Paul Rabinow'un sorularını ve Foucault'nun onlara verdiği karşılıkları aşağıda bulacaksınız: "Cinselligin Tarihi" adlı kitabınızıtı llk cildl 1976'da çıktı. Ne olduğumuzu anlamamızda clnselllğln çok önemli oldugunu mu diişünüyorsunuz? FOUCAULT Cinsellikten çok " b e n " e değgin tekniklerle ilgiliyim... Cinsellik sıkıcıdır. Yunanlılar da cinsellikle ilgilenmezlerdi... FOUCAULT Doğru. Onlar için önemli bir sorun değildi bu. Besin, beslenmeye verdikleri yere değgin, söyledikleriyle karşılaştırın, örneğin. Beslenmeye ayrıcalık verilmesinden cinsellikle ilgilenilmesine giden çok ağır hareketi incelemek bana ilginç geliyor. Hıristiyanlığın başlangıcında da besin, beslenme cinsellikten daha M ichel Foucault ile, benzeri mel değildi belkl. Ama, Hıristiyanlıgın sonu gelmeyen kendini çözttmleme kaygıaına çekici bir alternatif getiriyordu. Yüzyıllar boyu, ekonomimizi, demokrasimizi allak bullak etmeden cinsel ya da ailesel yaşamımızda hiçbir şeyi değiştiremeyeceğimize inandırıldık. FOUCAULT Yunan ahlakî, töresi, kölelere yer veren, kadınların ikinci sınıf insan durumuna indirgendikleri, evlendiklerinde cinsel yaşamları karılık niteliğiyle sınırlı kalan, erkeksi bir topluma bağlıydı. Belki kadınlar baskı altında tululuyordu. Ama eşdnsellik herhalde günümiizden çok daha iyi yaşanıyordu. FOUCAULT Oyle sanılıyor. Yunan kültüründe genç çocuklarla sevişme üzerine bol ve önemli kitaplar bulundugundan, tarihçiler Eski Yunan'da eşcinselliğin yaygın olduğu sonucuna varıyorlar. Ama, bu durum, aynı zamanda eşcinselliğin sorunlar da getirdiğini gösteriyor. Sorun olmasa, Yunanlılar eşcinsellikten de kadınerkek ilişkisi gibi söz ederlerdi. Asıl sorunlan, özgür bir yurttaş olmaya aday delikanlının başka birinin zevk aracı olarak kullanılmasını ve ezilmesini kabul edemeyişleridir. Bir kadın, bir köle pasif kalabilirdi; yapılarında, toplum içindeki durumlannda vardı zaten bu. Genç çocuklarla eşcinsel aşk üzerine bu felsefi düşünceler, Eski Yunanlılar'ın bu gerçeği kendi toplumsal " b e n " lerine sindiremediklcrini kanıtlıyor. Bir delikanlıyla bir yetişkin erkek arasında karşılıklı zevk alışverişinde bulunulabileceğini bile düşünemiyorlardı. örneğin Plularkhos, genç çocuklarla sevişmekte sorunlar bulur. "Bir gençle daha yaşlı bir erkek arasındaki bedensel Uiskide karşılıklı zevk sözkonusu degildir" der. Yunan kültüriinün, Aristo'nun sözünü etliği ama sizin değinmediginiz çok önemli bir yanı var: Dostluk... FOUCAULT Kitabım cinsel ahlaktan söz ediyor, aşk, dostluk ya da karşılıklı zevk bu kitabın konusunun dışında. Platon'un dostluğun yerine genç çocuklarla aşkı koyarken, cinsel ilişkiyi bir yana bırakmak zorunda kalışı anlamlıdır. Dostluk karşılıklıdır, cinsel ilişki öyle değil. Cinsel ilişkide kişi ya aktiftir, ya da pasif. Sorunuz söylediklerimi doğruluyor... Dostluğun olduğu yerde cinsel ilişki kurmak güçleşir. Bu sevi biçimini doğrulamak isteğiyle felsefi temel kuran Yunanlılar, biraz da bundan ötürü karşılıklı zevk alınayı dışlarlar. "Şölen"de Xenophon, Socrates'i konuşturur ve bir yetişkinle bir genç çocuk arasındaki ilişkide çocuğun yetişkinin zevkinin seyircisi olduğunu söyletir ona. Yetişkinle ilişkisinde çocuğun herhangi bir zevk duyması onur kırıcıdır... Eski Yunan'ın cinsel ahlakî, erkeksi bir toplumla doğrudan ilişkilidir, iki taraftan birinin dıslanmasına dayanır. • Evet, Eski Yunan'da cinsel Ulskinin lek yanlı, aynı zamanda da bir kaygı konusu olduğunu kabul edelim. Ama hiç degilse zevk aima sorun değildi onlar için. FOUCAULT Kitabımda, zevk almayla sağlık arasında artan bir gerilim bulunduğunu ortaya koydum. Doktorlara ve beslenme yöntemlerine gösterdikleri ilgiye bakıldığında, ana temaların yüzyıllar boyu değişmediğini görüyoruz. Ama, cinselliğin tehlikeyi de beraberinde taşıdığı görüşü, I.S. 2. yüzyılda, l . ö . 4. ve 5. yüzyıllara oranla çok daha fazladır. l . ö . 5. yüzyılda Hipokrates için cinsellik tehlikelidir, sevişmeye kalkan kişinin mevsimlere, koşullara uygun anları kollamaya dikkat etmesi gerekir. Ama, t.S. 1. ve 2. yüzyıllarda cinsel ilişki hastalığa çok daha yakın görülür. Bu değişmede bence en önemli nokta, cinsel ilişkinin daha önce eylem sanılırken, Hıristiyanlar için pasiflik ve "ilk gtinah"ın karşıhğındaki ceza sayılmasıdır. Demek Yunanlılar, zevkten çok sağhkla Ugiliydiler? önemliydi. örneğin manastır kurallarında, başlıca yeri beslenme alıyordu. Ortaçağ boyunca ağır bir kayma görüldü. 17. yüzyıldan sonra cinsellik başladı. Kitabınızın ikinci cildl neredeyse yalnızca cinsellige aynlmıs. FOUCAULT Bu ciltte, lsa'dan 400 yıl önce gerek ahlakçılarda ve gerekse doktorlarda Roma tmparatorluğu'nun başlangıcındaki kısıtlamalar ve yasaklamalar bulunduğunu göstcrmek istedim... Ancak, bu halkın çok küçük bir böiümünü ilgilendiriyordu. Herkes için bir davranış örneği getirmek sözkonusu değildi. Ayrıca da, yapılan seçim güzel bir yaşam sürme ve geride kalanlara saygın bir yaşam anısı bırakma kaygılarından kaynaklamyordu... Seneca'yı, Plutarkbos'u ve benzeri Eski Yunan yazarlarını okurken, "ben'Me ilgili çok sayıda sorunları bulunduğunu gördüm... Orada insanların dinsel sorunlardan çok ahlakî davranışlara, kendileri ve başkalanyla ilişkilerine öneın verdiklerini gördüm. ölümden sonra ne olacağız? Tanrılar nedir? Işimize karışırlar mı, karışmazlar mı? Bu soruların onlarca fazla önemi yoktu... Bir takım cinsel davranışları cezalandıran yasalar ne fazla kısıtlayıcıydı, ne de çok ağır. Yunanlıları asıl ilgilendiren, bir yaşam estetiğiydi. GUnUmüzde de sorunun benzer olup olmadığmı düşünüyorum. Çünkü dine dayalı bir töre istemiyoruz, ahlakî ve kişisel yaşamımıza karışan bir yasal sisteme de razı değiliz. Günümüzün kurtuluş hareketleri de, yeni bir ahlak anlayışı üzerine bina edecekleri bir ilke bulamadıklarından bocalıyorlar. Aradıklarını da, sözde bilimsel bir "ben" görüşünde, istek ve bilincaltı konusundaki eskimiş kurallarda buluyorlar. Slzce Yunanlılar çekici ve inaudıncı bir çözüm getiriyorlar mı? FOUCAULT Hayır! Ben onlarınkinin yerine geçecek bir çözüm aramıyorum. Başka bir çağda ve başka insanlar tarafından öne sürülen bir sorunun çözümü bulunamaz. Benim yapmak istediğim çözümlerin tarihini yazmak değil, sorunların, sorunsalların şecere ağacını çıkarmak. Her şeyin kötü olduğunu değil, her yanda tehlike bulunduğunu duşünüyorum. Birbirinden ayrı şeyler bunlar. Her şey tehlikeliyse, hep yapacak bir şeyimiz var demektir. Benim tutumum uyuşukluğa değil, kötümserliği dışlamayan bir etkinciliğe götürüyor. Yunanlılar'ın yaşama blçimi mükem Neden herkes kendini sanat vapıtı gibi düzenleyemesin?