Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SÜREYYA,ÇOBANOĞLU VE ETHEM KOÇAK C Ü N E Y T E . K O RY Ü R E K tletizmde bugünkü durumu anlamak için gerilere bir bakmak gereğini duydum. Ethem Koçak, 800 ve 1500 metrede Türkiye’de gelmiş geçmiş en mükemmel atletlerden biriydi. Balkan Oyunları’nda 800 metrede 4 kez birinci olmuş ve 1955 Akdeniz Oyunları’nda 800 ve 1500 metrelerde kırdığı rekorlarla gerçekten Türk tarihinde kendine güzel bir yer sağlamıştı. Ethem Koçak, Boşnak bir aileden gelmeydi. Ankara’da otururdu. Biraz haylaz ve yaramaz olduğundan okul yerine sahalarda koştururdu. Ethem, 19535455 ve 1961 yıllarında Balkan Oyunları’nda 800 metrede 4 kez birinci gelerek Balkanlarda herkes tarafından tanınır bir isim olmuştu. Ethem Koçak benim çok iyi bir arkadaşımdı. Ben onun kadar kabiliyetli olamadığım için hiçbir zaman rekor kıramadım ama ABD’den döndükten sonra amatör olarak ona antrenman verdim. Ethem, en iyi yıllarını 1953 ve 1955’te yaşamıştı. Ondan sonra tek rakibi olmadığından sadece şampiyonluk için koşar ve kürsülere çıkardı. Ama 1960’ta yeniden forma giymeye karar verdi ve 400’le 1500 metrelerde o yıla dek yaptığı en iyi derecelerini rahat rahat geçerek Roma Olimpiyatları’nda 5 yıllık kendi rekorunu 800 metrede kıracak bir forma girdi. Ama kötü bir tesadüf olarak apandisti patladı, ameliyat oldu ve kısa zamanda iyileşerek pistlere çıkmasına karşın eski formunu koruyamadı. Bu arada 27 Mayıs İhtilali olmuş ve İsmail Hakki Güngör federasyonu kurulmuştu. Ben bu federasyonda genel sekreter olarak çalışırken milli takımlar seçicisi konumunu üstlendim. Ankara’da yapılacak 1962 Balkan Oyunları için bütün takımı bir otelde kampa aldık. Ama Ekrem 1 gece otelden kaçtı ve evine gitti. Onun antrenörü olmama karşın aldığımız prensip kararını uyguladım ve Ethem Koçak’ı takımdan çıkardım. Büyük bir cesaretle o zamanlar genelde 1500 ve 5 bin metrelerde kendini gösteren Muharrem Dalkılıç’ı 800 metreye ve takıma koydum. Ve Muharrem, Ekrem’in boşluğunu doldurdu, Balkan şampiyonu oldu. Bu yüzden Ekrem’in ağabeyi ve kardeşleri bana küstü ama kendisi ve çok sevgili eşi benim haklılığımı kabul etti ve öllünceye dek beni dost olarak bağırlarına bastılar. İşte size bir disiplin olayı ve cesur bir yetkilinin başına gelebilecek belayı düşünmesine karşın aldığı karar ve sonuç... C SPOR ATLETİZM MART SALI A KİMSE SÜREYYA’YA KARŞI DEĞİL T ürk spor kamuoyu Süreyya’nın karşısında değil yanında. Onun daha iyi dereceler yapmasını ve Paris’te kaçırdığı dünya şampiyonluğunu Osaka’da almasını bekliyoruz. Ama 3 yıl aradan ve bir de boykot karabulutundan sonra Süreyya’nın ne yapacağı büyük bir merakla bekleniyor. Zira Süreyya 3 yıldır hiç kimseyle koşmadı ve eski rakiplerinin yanına yeni, daha hızlı ve daha da çetin rakipler eklendi. Osaka’dan önce Süreyya’nın iyi dereceler yapması, rakiplerini tanıması, kendine olan güveninin artması ve Osaka’da kendinden emin koşması gerek. Süreyya’nın başarılı olması Süreyya Yücel çifti kadar 73 milyonun da mutlu olabileceği bir olaydır. SÜREYYA VE YÜCEL İKİLİSİ Süreyya Ayhan, bayan atletler arasında hemen hemen en kabiliyetlisiydi ve ilerisi açık bir sporcu olarak yıllardır pistlerde koştu. Kendisini daha 12 yaşındayken adeta keşfeden ve sonra da kocası olan Yücel Kop’la çalıştı ve bu çalışmanın semeresini hepimiz Süreyya’nın elinden bir Avrupa şampiyonluğu ve dünya ikinciliğiyle aldık. Bu arada Süreyya gerçekten günün yıldızı oldu, başarıya susamış Türk spor kamuoyu bir atletizm yarışında görülemeyecek bir kalabalıkla Atatürk Olimpiyat Stadı’nı yarı yarıya doldurdu. Ama Yücel Kop’un bir doping testine engel olması durumu tamamen değiştirdi ve Süreyya Yücel ikilisinin bu konudaki tutumu sonucu Süreyya, 2 yıl boykot cezası oldu. Tam 2004 Atina Olimpiyatları’ndan önce ortaya çıkan bu olayda Süreyya için beklediğimiz bütün umutlar suya düştü ve Süreyya Ayhan Süreyya 2 yıl ortadan kayboldu. Geçen yıl Helsinki’de yapılan Avrupa Şampiyonası’ndan önce boykotu biten Süreyya, daha mayısta federasyona bir yazı yazarak 2002’de kazandığı Avrupa 1500 metre şampiyonluğunu korumayacağını ve 2006’da hiçbir yarışa giremeyeceğini bildirdi. Federasyon 2006’nın eylülünden beri ABD’nin Arizona eyaletinde Süreyya’nın en mükemmel koşullarda idman yapmasını sağladı ve ona yasalara göre her ay belli bir miktar para ödedi. Ama bu ödenen paraya Süreyya itiraz etti ve hocası olan Yücel Kop’a da ödenek verilmesini istedi. Ama Yücel Kop geçen yıllar içinde hem genel müdürlük hem de federasyonla biraz dalaşmış ve sonunda da ona hiçbir koşulda ödev verilmemesi cezası almıştı. Bu arada Süreyya aldıkları paranın çok az olduğunu ve ABD’de bu parayla geçinemediklerini söyledi. Aslında ABD’yi gayet iyi bilirim, orada aldıkları parayı otele vereceklerine küçük bir ev kiralarlar ve üstelik para da biriktirebilirlerdi. Bu herkesin ilgilendiği çift maalesef herkesle kavgalı... Yücel, cezalı ve kendi başlarına karar vererek bazı belirli yarışlara gireceklerini ilan ettiler. İşin püf noktası da burada koptu galiba. Federasyonun Yücel’in yanında başka bir antrenörle de çalışması önerisine Süreyya sert bir şekilde yanıt verdi ve, “Ben kimle istersem onla çalışırım” dedi. Bu konuda Süreyya haklı ama haksız olduğu bir taraf da var. Bu da mevsim içinde hangi yarışlarda koşacağını kendisinin bildirmesi. Süreyya’ya göre programlarında sadece birkaç Golden Leauge ve ağustos ayı içinde Osaka’da yapılacak Dünya Şampiyonası... Halbuki ulusal takım olarak bizim bazı yarışlarımız var ve Süreyya’nın koşması mutlak gerekiyor. Şimdi devleti bir sponsor olarak kabul edelim ve haklı olarak da sponsorun, desteklediği atletin koşmasını istediğini de görmemiz lazım. Bu duruma göre Süreyya istediği yarışlarda mı koşacak yoksa federasyonun programındaki ulusal yarışlarda da yerini alacak mı? 18