04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

27NİSAN2003.SAYI892 İsmet Kür Taksim Parkı'm yazdı... Taksim Parkı mı moloz çoplugu mu? •• I •• w •• ÎSMET KÜR "Kimidağdan,kimikırdangelirlstanburahergelenin" deyivermiş Neyzen Tcvfik, bir başka anılışıyla feylezof Tevfik.gününbirinde... Kimleriamaçlayaraksöylemiş?Eski îstanbullular için gayet açıktır ama, yeni Istanbul sakinleriiçin biraz açıklamakgerekecek: Neyzen 'in amaçladığı kişiler îstanbul'da vali ve belediye başkanlığı yapmış iki kişi, Muhiddin ÜstündağveDr. LütfüKırdarBeylerdir. Istanbul'u candan, gönülden seven, gerçekten tanıyan insanlara belediye başkanı beğendirmek zordur... Gerçek bir hiciv (taşlama) veney üfleme ustası vetabiiesaslı bir lstanbullu olan Neyzen Tevfik'i işte bu yüzden haksız bulmakolası değil... Aslında benim de aralarında bulunduğum çok kişi vardır, bir ölçüde ya da bir baluma Neyzen gi bi düşünen: kanımızca, belediye başkanlan, mümkün olduğunca, doğup büyüdükleri yerlerden seçilmelidir. Ancak, elbette yurt içinde ve dışinda büyük kentleri tanımış, bilgili, namuslu kişiler arasından... Neyzen 'in taşladığı Üstündağ ve Dr. Kırdar doğma büyüme Istanbullu değildiler ama, gene de îstanbul'da belediye başkanlığı yapmışlar arasında seçkin yeri bul unan ki şilerdir. îstanbul için, îstanbul'u bilerek çalışmış, görgülü, bilgili, namuslu insanlar... En önemlisi, îstanbul gibi yaradılış harikası bir şehrin kaderinin çiziminekatılma sorumluluğunun bilincinde olan... îstanbul için gerekli ve kalıcı eserler bırakmak istediler; bıraktılar da. Ancak, bilinir ki, yapılanların "kalıcı" olmalarıyapandan çok, başkalarının elindedir. Bu "başkaları", kimi zaman budala, cahil, ve tüm cahiller gibi, küstah, hatta kötü niyetli olabilirler. îstanbul da çok görmüştür böylelerini, Türkiye de, başka yerler de. Örneğin, Afganistan'da, Buda heykellerini yıkan.parçalayangözüdönmüşgüruh...Cahil ve tüm cahiller gibi, tutucu, küstah ve zalimdiler. Onlara: "Uygarlıktan nasibini almamışyaratıklar" denildi. Doğruydu. "Uygar olsalar böyle, gözlerini kan bürümüş tutucu olamaz, insanı, tarihi, sanatı böyle barbarca, küstahça yok edemezler di" denildi. Doğrudur. Peki ama, uygarlık ne demektir?.. Uygar olmanın koşulları var mıdır? Sözlükler uygarlığı şöyle anlatıyor: " Uygarlık, ulusun, toplumun, insanın düşün ve sanat yaşamıyla eriştiği düzey" Ne ki, pek çok sözcük gibi, uygarlığın içi de, aslı Ue ilişkisi bulunmayan, hatta anlamına ters düşen kavramlarla doldurulmuş anlaşılan... Böyle olmasa, Amerika'dan " uygar ülke", Amerikahlardan "uygar insanlar" diye söz etmek mümkün olabilir miydi? Edüiyor işte... Uygar olsalar; insanları, tarih mirasını, sanat yapıtlarını, doğayı mahvetmek için böyle dehşet araçları üretebilirler miydi? Tüm güzellikleri yok edebilirler miydi böyle... Hem bir kez değil, tekrartekrar...Japonya'da,Kore'de,Vietnam'davedeIrak'ta yok ettiklerinin hangisini yeniden "var" edebilirler?.. insanı mı?.. Tarihi mi?.. Sanat eserlerini mi?.. Doğayı mı?.. Hangisini?.. Uygarlık bumu?Bunlarmı uygar insan? Yoksabu, sözcüklere sığmaz barbarlığa katılan ya da insan kmmını sessizceizleyen Batılılarmı? Bağışlayın, sevgili okuyanlar, yazıya başlarken niyetim, sadecebir parkın serüvenini anlatmaktı. Bu edepsiz saldı ayrıca çocukbahçesi de bulunan, yemyeşil çimleri nefis çiçekleri, yetişmiş ağaçlarıyla dört başı mamur koca bir park bırakmıştı... Ardında bıraktığı sadece bu park da değildi: Düzenlenmiş bir Taksim Meydanı... AçıkHavaTiyatrosu ve, bir zamandır onun adıyla anılan Spor ve Sergi Sarayı... (Bunlar sadece Taksim ve çevresi için yapılmış olanlar) 1950 ile 1960 arası pek yoktum buralarda. Ama sanıyorum ki, Park topraklarında ilk çalıntı Hilton Otelinin bahçesi için yapılmış. Sonra da, eline fırsat geçenlerin her biri, sürdürdü bu talanı. Ama, parkın asılfelâketi Dalan'labaşladı. Parka otomobil girip çıkmasına o izin verdi. Hem de parkın bir ucunun otopark haline getirilmesine. Sonra da, her gelip giden ve de henüz gitmeyen belediye başkanlan tüy dikti bu park rezaletine. Uzunca bir aradan sonra parka dün gittim. " Ağaç budamaşefliğine"işimdüşmüştü: Parkın Elmadağ'dakikapısından girdim. Hiç abartmadan söylüyorum; bir an kendimi, fakir bir mahallede, orada oturanların öteberilerini attığı sahipsiz bir arsada sandım. Eskiden, parkın fidan ve çiçeklerinin yetiştirüdiği bölümde molozlar, tahtalar ve hurda yığınları vardı. Sanırım bu iki cümle parkın yeni halini Fotoğraflar: TURGUT SALGAR Taksim Parkı'na şehir çöplüğü gibi davranan belediye görevlileri bu emekleri karşılığı bir de maaş alıyorlar. rının dehşetine ne kendimi ne de sizi bulaştırmak isterdim...Amabirdebaktımki... PARKIN BUGÜNKÜ DURUMU... Serüvenini kısacaözetlemekistediğim Taksim Parkı'nı, îstanbul'a adım atmış hemen herkes bilir sanırım. Taksim Meydanından başlayıp Elmadağ'ın az ötesine uzanan bu parkın yerinde 7075 yıl önce "şehir stadyumu" var idi. Stadyum parkın şimdiki halinden daha geniş bir alanı kaplıyordu elbette. Ben, czeli bir Fenerbahçeli olarak, hayatımınilkmaçını(FenerbahçeGalatasaray)bııstadyumda seyrettim. İlk katıldığım" Jimnastik Bayramı" bu stadyumda yapılmıştı hayatımın en onemli, en güzel anılarındandır bu "ilk"ler. Belleğimbeniiyiceyanıltmıyorsa,stadyumdanboşalan yeri park haline getirmek fikri Belediye Başkanı Muhiddin Üstündağ'a aittir. Yapımına da onun zamanında başlanmıştır. 1938'degörevidevralanDr LütfüKırdar, "aşağılık duygusu"yla malul (illetli, sakat) olmadığı için parkın yapımını tamamlattı. 1949'da görevinden ayrılırken ardında; halkın soluklanacağı, çocukların koşup oynayabileceği, anlatmak.anlamakiçinyeterlidir. Şeflik binasının önünde iki işçi duruyordu. Bu binanın da az Üersindeki yüksekçe bir iki moloz tepesini gösterip sordum: "Bunlarne?" "Dolmabahçe'nin orada bir parkı sökmüşlerde" dediler. "Buparkınhalinedirböyle?" dedim. "Bizesorma,müteahhidesor" dediler. Anlamadığımı fark edince, "Belediye, parkın bakımını özelleştirdi" dediler. "Olmazöyleşey" dedim. "Seninanlayacağın.müteahhide verdi" dediler. Şeflik binasından çıktım; az sonra kendimi o moloz yığınlarınınkarşısındakisıralardanbirindeotururbuldum. Parkyavaşyavaşgenişliyordu, Geniş]edi,genişledi,geni$ledi: üç denizin çerçevelediği bir yarımadaya dönüştü... tanığı olduğum yıllar ışık dalgaları halinde geçiyordu yarımadanın üstünden... Para rakiri (ne ki herkes öyleydi) ama güven zengini, onur zengini, huzur, saygı, saygınlık zengini mutlu yıllar... sonra dalgalar bulanıklaşmaya başladı... Belli ki son 60 yıl başlamıştı. Pislendi... pislendi... daha da pislendi... Bataklığa dönüştü... Öyle ki, bu yağmalanmış, perişanlaştırılmış park bile cennet göründü göziime.0
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle