Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYETDERGI YAZI: tPEK ÇALIŞLAR FOTOĞRAF: KAAN SAĞANAK engi Heval Öz, Cumhuriyet okurlarının yakından tanıdığı bir isim. Cumhuriyet Dergi'yeyaptığı röportajlar bir kitap dolduracak sayıya ulaştı. Ama Bengi bu süre içinde tiyatroya dairkarşısına çık an fırsatı değerlendirdi ve "iznimizle" oyununu oynamaya, rejisini yapmaya gitti. Iki aydır yine Izmit'te. IzmitŞehirTiyatrosu'ncasahnelenen Özen Yula'nın "Kırmızı Yorgunla rı"nda oynuyor. Bu fırsatı değerlendirdik. Tiyatrocu Bengi Öz'e bu sefer sıra sende dedik. Artist gibi poz verdi ve sorularımızı yanıtladı. Neden tiyatro? Benim için artık bu sorunun cevabı kalmadı. Ama tiyatroya başladığımyıllardabu yolla devrim yapabileceğimi sanmış, insanları daha güzele, daha iyiye yönlendirebileceğim fikrine kapdmıştım da o yiizden başladım tiyatroya. Bence tiyatro oyunculuğu bir nevi delilik. Çünkü galiba bizlere başka insanlardan farkJı olarak doğuştan fazla enerji veriliyor. Bu enerjiyi dışarı atmak için de sahnelerde kendimizi oradan oraya atıyoruz. Yani bence sahne sanatları bu ekstra enerjinin yönlendirilmesi. Bence iki çeşit tiyatrocu var. Birincisi ve genelde daha makbul olanı teşhirci olan tip. Bunlar kendilerini beğendirmek istedikJeri için fütursuzca sahnede boy gösteriyorlar ve bunun getirdiği rahatlık da başarıyı taşıyor. Bir başka tip oyuncu ise başka hayatları yaşayabilme şansını elde etmek isteyen tip. Sanıyorum ben bu sınıf a giriyorum. Annesiyle beraber oturan, günde üç öğün yemek yiyen, gece 12.00'de yatan, sabah normal kalkıp gündelik işlerine koşan bir kız çocuğu iken, sahnede yerigeldiğindefahişeoluyorum, yerigeldiğindeanarşistoluyorum.Bubana haz veriyor. Ama ne çeşit oyuncu olursa olsun, hepimiz oynamayı seviyoruz. Bu bütün oyuncuların ortak noktası. Çünkü bu birüretimolduğukadareğlencede... Başka insanlann hayatını oynayabilmek müthiş bir haz veriyor insana. O insan nasıl oturur kalkar, TV'de hangi programlan izler, saçlarını nasıl tarar, yemeğini agzını şapırdatarak mı yer yoksa aristokrat gibi mi... Karakterin kim olduğu fark ediyor mu? Karakteri oluşturdııktan sonra daha farklı bir haz duyuyorsun. Prensessen prensesin hazzını, deliysen, bir deli olmanınhazzını... Karakteri oluştururkenacıh bir sürecegiriyorsun.Dünyada olan biten her şeye daha fazla duyarlı olmaya başlıyorsun. Çok kırılgan oluyorsun. Içimizdeki parçaları bir araya getirmek için gerekli belki de bu hal. Sonuçta bir çocuk dünyaya getiriyorsun. Neden sanatı seçtin? Sonsuza uzanan köprü olduğu için. Dünyaya imza atmak değil de evren boşluğuna bir çığlık, bir sinyal olsun diye. Sesimizi duyan bir yaratıcı, bir güç, bir tür alternatiftann belki biziduyarda, milyonlarca yıl geriden bize bir selam gönderir diye... Önemli ya da değil, bilmiyorum; söylemek istediğim şeyler var. O yüzden... Bu tiyatro aşkı sana nereden bulaştı ? 78 yaşındaydım. Ankara'da... Işık Yenersu'yu izledim. Güneyli Bayan'ı oynuyordu. Ogün tiyatroya âşıkoldum. Bir süre sonra Işık Yenersu'yıı bir kitapçının önündegördüm. Sahnede kocaman olan o kadına, güneş gibi parlayan o kadına, dikkatle baktım. Minyon, çıtı pıtı bir kadınmış. Inanamadım. "Böylebirşey olamaz" dedim kendi kendime. Sahnedeki o kocaman kadın nasıl bu kadar mütevazı ve minik olabilirdi... Bu sahnenin büyüsüydü. BENGİ HEVAL ÖZ: Yıldız Kenter'in bitmez enerjisini, Işık Yenersu'nun sahnede oluşturduğu aurayı, Nicole Kidman'ın güzelliğini, Barbara Streisand'ın sesini, Şener Şen'in komedi malzemesini, Uğur Yücel'in zekâsını, jack Nicholson'ın gözlerini, Zeynep Tanbay'ın esnekliğini seviyorum. Güzel olandan ders çıkarmak hoşuma gidiyor...