Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16MART2003.SAYI886 roseksüel olması gerektiğini söyledi. Kadınların neden filmlerdeki biseksüel kadın karakterlere, tATu grubunun üyeleri gibi şarkıcılara ya da lezbiyenliği ima eden reklam afişlerindeki modellere sempati duyduğunu anlamak zor değil. Bu ünlüler, bağımsızlık bayrağını dalgalandınyorlar. Rus tATu grubunun üyeleri Lena Katina ve Julia Volkova ile ayakkabı reklamında yer alan ünlü model Sophie Dahl, erkekler olmadan da pekâlâ mutlu olabileceklerini ilan etmiş oluyorlar. ERKEK CÎNSELLİĞÎ Peki ya erkekler bu tür resimlere bakmaktan neden zevk ahyorlar? Ne de olsa, lezbiyenler aslında onları hiçe saymak isteyen kadınlar. Ancak lezbiyen ilişki düşüncesi bile erkeklerin akıllarını başlarından almaya yetiyor. Neredeyse tüm porno dergilerde bu türden fotoğraflara rastlamak mümkün. tşin kökeni erkek cinselliğinin incinebilirliğinde yatıyor. Erkekler, toplumun onlara aşdadığı rol gereği kendilerini sık ve farklı kadınlarla seks yapmak isteyen cins olarak görürken, kadınlan daha seçici olarak kabul ediyorlar. Erkek çocukları seks " yapmak " tan bahsederken, kız çocukları "kendilerini vermekten " bahsederler. Bir kız ilk kez cinsel ilişkiye girdiğinde, onun bekâretini "kaybettiğini" söyleriz. Günümüz toplumunda, kadınlar kendilerine saygılarını korumak için cinsel açıdan temkinli intibaı yaratmayı öğrenirler, öyle olmadıkları durumlarda bile. Yapdan anketler, erkeklerin büyük çoğunluğunun kadınların onları cinsel açıdan çekici bulmamalarından, reddetmelerinden ya da orgazm taklidi yapıyor olmalarından korktuklarını gösteriyor. NEDEN HOŞLANIYORLAR? Erkeklerin, lezbiyenlik ima eden görüntülere bakmaktan hoşlanmalarının nedenibukorkularıolabilirmi? Belki bu fotoğraflar onlara bir çeşit umut veriyordur. Ne de olsa, bu görüntüler kadınların, erkeklerin zorlaması olmadan da seksten hoşlandıklarının kanıtı değil mi? Bu açıklamakadınlaraoldukça mantıklı geldi. Ancak bunu duyan erkeklerin sadece bir kısmı bu bağlantıyı kabul etmeye yanaştı o da tereddütle. lçlerindenbiri,"Benceerkeklerinlezbiyenlere bakmaktan zevk almalarının nedeni onları elde edemeyeceklerini bilmeleri. Bu da onlara cazip geliyor" derken bir diğeri, "îki kadının sevişmesini izlemeyi seviyorum çünkü bu sayede onların nelerden hoşlandığı, kendilerine nasıl dokunulmasını istedikleri hakkında bir şeyler öğrenebiliyorum "dedi. Bir başka erkek ise,"Ayrıca, biliyorsunuz, her zaman onları dönüştürme şansınız var" diye açıkladı.« The Guardian'dan AZE MARŞAN 3. Uluslararası Su Forumu, bugün Japonya'nın Kyoto kentinde başlıyor. Bu kapsamda açılan su konulu Uluslararası Haber Yarışması'nda Türkiye'den gazeteciyazar Baki Koşar, TV kategorisinde derece alan ilk 5 kişi arasında. Koşar, Kyoto'yu ve Uluslararası Su Forumu'nu yazdı. Su Japonya'da akacak BAKİ KOŞAR yoto, aslında Japonya'nın Tok| yo'dan önceki ilk başkenti. Uzun yıllar boyunca çekik I gözlü, romantik, duygusal ve inanılmaz zeki bir halkın yaşadığı Japonya'ya başkentlik ettikten sonra yerini Tokyo'ya bırakmış. Şimdiyse turizmin başkenti. Kyoto'yu henüz gezmedim, ama muhteşem tepelerle örülü olduğunu, dünden bugüne uzanan efsaneleriyle eski Japonya'nın kültürel mirasını bünyesinde taşıdığını ve endüstrileşmesine rağmen geleneklerinden asla ödün vermediğinibiliyorum. Kyoto, adını tüm dünyaya ünlü "Kyoto Protokolü" ile duyurdu. Bu protokol, mutlaka anımsayanların olacağı gibi, küresel ısınmaya yol açan karbondioksit (sarin) gazlarının atmosferesalınımını azaltmayı öngörüyordu. 1997 yılında 155 ülkeden 10 bin civarında bilim insanı, hükümet temsilcisi, uzman ve çevreci Kyoto'da bir araya gelmiş, "iklim değişikliği sözleşmesi" olarak da bilinen Kyoto Protokolü'nü imzalamıştı. Protokol, aslında 1990'da Buenos Aires'te imzalanacaktı ancak ABD, Çin ve Hindistan 'ın 2015 senesindeseragazı üretimindekendisini geçeceğiniönesürerekimzalamayıreddetmiş ve tüm dünyanın tepkisini çekmişti. ABD, 2001 yılında da Kyoto Sözleşmesi'nden resmen çekildiğini açıklamıştı. Türkiyede Kyoto Protokolü'nü imzalayan ülkeler arasında, ancak pek çok sözleşmede olduğu gibi burada da iş uygulamaya gelince her şey duruyor. Yani Türkiye için bu yazıda kalmış bir sözleşme; uygulamaya geçirilmiş değil. Hâlâ dünyanın pek çok ülkesi, küresel ısınmaya yol açan ve insanhğın geleceğini tehdit eden sarin gazlarının yaşadığımız atmosferde özgürce yayılmasına göz göre göre izin veriyor. Hayatın olmazsa olmazı... Kyoto, bugün yine görkemli bir uluslararası kongreye daha çok madde tartışılıp irdeleniyor. Worldbank Institutetarafından düzenlenen 23 Mart'a kadar sürecek forumda, su yönetiminin ekonomik boyutları başlıklı bir tartışma konusu da yer ahyor. Kyoto ve Worldbank Institute, foruma aylarca önceden hazırlandı. Hindistan'dan Kamerun'a, Avustralya'dan Hollanda'ya çok sayıdabilim insanı, uzman, hükümet yetkilisi ve çevnulu dosyasıyla katıldı. Koşar, bu çalışmasında, Şanlıurfa'da >. yapılan su konulu bir forumdan yola çıkarak suyun erkekler ve kadınlar arasındaki dağılımında eşitsizlikler olduğunu, günlük hayat içinde su ile en çok ilişkili olanların kadınlar olmasına rağmen, su üzerinde erkekler kadar söz hakkı olmadığını işliyor. Jüri, bu çalışmayı, konuya hâkimiyet, orijinallik, üslup ve bilgilendirme esaslarını göz önüne alarak ödüle layıkbuldu.0 Suyun haberi 3.Uluslararası Su Forumu kapsamında dünya çapında düzenlenen "su" konulu haber yarışmasına, dünyanın dört bir yanından 250 gazeteci katıldı. Uluslararası jüri, TV kategorisinde 5 kişiyi ödüllendirdi. Bu 5 kişinin arasında Türkiye'den de Baki Koşar var. Koşar, yarışmaya, Şanlıurfa'ya giderek hazırladığı "Hayatın kaynağı suyun bugünü ve yannı" ko evsahipliği yapacak. Bu kongrenin konusu da sarin gazları kadar hayati ve önemli. Çünkü tüm dünya halklarınıyakından ilgüendiriyor; adı "Uluslararası Su Forumu "... "Su" deyincebildiğinizgibi durup düşünmek gerekiyor biraz. Çünkü su yaşamın sürebilmesi için, olmazsa olmazı... Bu yüzden forumda kuraklıktan suyun halklar arasındaki eşit ve adil paylaşımına, bu konuda sivil toplum kuruluşları ve hükümetleredüşengörevlere kadar pek reci Kyoto'da toplandı. Tartışılacak konulardan biri de Türkiye'yi de yakından ilgilendiren; "Suyun yönetimi..." ilk kez göreceğim Kyoto'nun otantik olduğunu biliyor olmanın heyecanı bir yana.böylesine önemli bir uluslararası foruma, dünyanın hemen her yerinden gelen gazeteciler, bilim insanları, çevreciler ve uzmanlarla bir arada "gazeteci" olarak katılıyorolmak da çok farklı bir keyif benimiçin...# " >