24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

15 Bugün Türkiye'de 'insan hakları' diye bir kavram varsa, onun öncüsü Emil Galip Sandalcf ydı. daşınınevinetaşınmayakararverdi. Ama hergün görüşüyorlardı. Aralarındaki parola balkona asılan halıydı. Bir sabah halının asılı olmadığını görünce bir şeylerin yolunda gitmediğini anladı. Melek önce Doğu'ya, oradan yurtdışına, mülteci olarak Hollanda'yagitti. Sandalcı isepolisadına çalışan Edip'in tanımladığı Hostes Leyla'nın peşinde olan sorgucuların hiçbir sorusuna yanıt vermemiş, hatta birtakım bil gileri bir araya getirerek sonuca ulaşan poüslerin gösterdiği Melek fotoğrafına bakıp "tanımıyorum" demişti... Ulagay, bu yaşanılanları anlatırken dilinin ucuna gelen şu cümleyi esirgemiyordu: "Müthiş cesaretli bir adamdı. Şunu da belirtmekte yarar var, Sandalcı bağımsız tavrıyla o dayakları yerken konuşmadı, ama bizim anlı şanlı arkadaşlarırmz onun cesaretinin onda birini gösteremedi." Ulagay, Sandalcı'nın evinde kalırken, buzdolabının kapısını açıp da birkaç parça peynirin dışında bir şey olmadıgını görünce şaşırmış, hevesle mutfağa girip tas kebabı ve pilav pişirmişti. Bu kez şaşırma sırası Sandalcı'daydı. Çünkü o yemek yemiyordu, günü peynir ve otuz fıncan kahveyle geçiriyordu. Onu tanıyanlann tümü de tanıktı ki, içkiyle de arası hoş değildi... HIRSIZLASOHBET Sandalcı'yıanlatanlarınbirleştikleribir başka nokta, ondaki insan sevgisi ve hoşgörüydü. Kendisini cezaevinegötüren tatsız deneyimerağmen, kapısınıkapatmamıştı. Insanlarıkırmamak vekendisindenbirşey isteyeni asla boş çevirmemek yaşamının ana felsefesi gibiydi. Sandalcı, 1980'lerin başında Istanbul'a yerleşti. Büyükada'da oturuyordu. Bir gece bir hırsızın yarattığı gürültüye uyandı. Hırsız, Sandalcı'nın ikram ettiği kahveyi içerken sohbet etmeye başladılar. Sabahakarşıkonuşmabittiğindehırsızçaldıklarınıgerivermeye, Sandalcı ise onu, çaldıklarının onda kalması gerektiği hakkında ikna etmeye çalışıyordu. Nili Tlabar, Sandalcı'nın halasının kızıydı, TRT'de aynı bölümde çalışıyorlardı. Âdettendi, maaşlar zarflar içinde çalışanlarınmasasınabırakılıyordu.amabirsüredir heray bir çalışanın zarfı çalınıyordu. Oay hırsız Sandalcı'nın zarfını çalarken Tlabar'ayakalandı, bir müstahdemdi. Sandalcı, Tlabar'ı konuşup da müstahdemi ele vermesin diye odasına kilitleyecekti. Çağdaş bir şövalye ADALET AĞAOĞLU Bana göre Emil Galip Sandalcı haykınşlan kadar sessizlikleriyle de yumuşaklığı kadar çetin cevizliğiyle de, kalabalığı kadar tenhalığı ve yalnızhğıyla da her zaman bu örnek kişilerden biri olmuştur... insan Hakları Derneği kuruluşuna birlikte katılmıştık. Sahici bir aydın olarak anladığı anlamda hep çalıştı, hep çalıştı; insan hakları anlayışına evrensel planda ve bütün boyutlarıyla yaklaştı, ama işte o bile her şeye tek mercekten bakan, 'ben' boyutundan başka boyut tanımayan popülist yaklaşımın 'kolay kahramanlık' dalgasına has ınkârcılığından payını aldı. Böyleleri bir genel kurulda onun İnsan Hakları Derneği lstanbul Başkanlığı'na 'son' damgasını vurdular. Oradaydım. Bir yandan insan hakları savunucularının hak bilmezliğinden utanıyor, buna tanıklığın öfkesini yaşıyor, bir yandan Emil'in serınkanlı tutumunu anJamaya çabşıyordum. Çünkü ben Emil Galip Sandalcı'yı TRT Dış Yayınlar üairesi Başkanlığı sırasında da yakındangördüm tanıdım. TRTözerkliğini korııma kavgasını nasıl yılmadan usanmadan verdiğinibilmekteyim. Ceketinin düğmesini ilikleyip 'peki efendim'cilerden olmadığına da tanığım. 12 Mart'la TRT'deki görevinden alınıp hapse konmuş; orada işkence görmüş. Tabanında yaralarla çıkınca da, neyle geçineceğini darbe yönetimi düşünmeyeceğine göre, dönemin seslerinden Yeni Ortam gazetesinde yazmaya başlamıştı. Özlü, aydınlık, 'sus pus'luğun önünü açan yazılar. Işte elimizdeki tekkitabı.buyazılardanbirseçme. Yine yayın dünyasındaydı, ama bu dünyadaki haksız tutumlara karşı durmaktan da kaçınmıyordu. Bu tam Emil işte... Inanç, düşünce, dil, din, ırk, cins, etnik farklılıklar.. Bu gibi farklar ne olursa olsun, yaşama, düşüncesini ve varlıgını ifade etme ve benzeri temel haklanna sahiplikte eşitlik. Emil Gahp Sandalcı, hayatm her alanında bundan vazgeçilemezliği sözüyle, yazısıyla, sessizliğiyle, sesiyle yani gereğinde bağırarak, bu da yetmediyse elindeki son ateşli silahı altı delik pabucuyla da savunmuştur. TRT Yönetim Kurulu üyesi iken yönetime hakkınhukukun ruhunu sabırla anlatıyor, personelin düşünme ve yaratma özgürlüğü hakkını, kadro intibaklanndaki adaletsizliklerin altmı çizerek savunuyor, adı salt bu nedenlerden ötürü değil, bürokrasinin'sarsılmaz genel geçerliğini'sallamaya kalktığı için peşinen 'uyumsuzun biri'ne çıkarılan Emil, ayağından pabucunu çıkardığı gibi Yönetim Kurulu masasına vuruyor, onu oraya atıp çıkıyor. Üyelerbakmışlar, altı delik. Ciddiye alan yok. Öyle mi ? Öyle ciddiye ahnmıştırki, darbe sonrası cezaevinde ayağında bu ayakkabısı çıkarıhp sopayla tabanı delinmiştir. ...EmiTiçoközlüyorum. Kaybıardından onu 'Çağdaş Bir Şövalye' diye tanımlamıştım. Bundaısrarlıyım.# OTlHVYayınları, 9Ekim 1995 EmtlGaUpSandalcı'yaArmaf/ınkıtabmdandltntılandt. Hiç unutmuyorum, çok garip bakışlan vardı, babama 'Bu kim ve neden senin evinde kalıyor' diye sordum. 'Çok zor durumda, onun için kalıyor' dedi". HOSTES LEYLA... Edip o dönemde Sandalcı'nın evinde kalan bir başkasının daha dikkatini çekti, ısrarlı ve pervasız sorularıyla. Bu "Hostes Leyla" olarak tanınan Melek Ulagay'dı (Taylan).BirsüredirGüneydoğu'daolan, ancak şimdi örgiit arkadaşlarına Ankara'da kalacak ev arayan " seyyar kaçak " Melek de Edip konusunda Sandalcı 'y' uyardı. Iki, en fazla üç hafta boyunca başında sarı peruğuyla, evin iki konuğuna hostes öyküleri anlatan Melek, sonunda bir başka arka 1986 yılına gelindiğinde cezaevleri açlık grevleri, ölüm oruçları ve sürgünlerle hâlâ Türkiye'nin gündemindeydi. Defne Sandalcı da bu dönemde gece çalan telefonları, Güneydoğu'dan yakınlan için arayan insanları, Sandalcı'nın da neler olup bittiğini öğrenmeye çalışmasını anımsıyordu. " Yaptırımıolanbirstatüsüyoktu" diyordu, "Bireysel sorumluluğu ile davranıyordu." Tutuklu ve hükümlü yakınlan ile aydınlar bir araya gelip însan Hakları Derneği ile Vak fı'nınkurulmasınıkararlaştırdılar. Sandalcı, Istanbul Şubesi'nin de başkanı oldu. Tutuklu annesi Melahat Sarptuna da yönetimdeydi... "O.bize çok şey öğretti" diyordu "Hep mücadele etmemiz gerektiğini, ama bunun da bir sınırı olduğunu söylüyordu. Sokağa ne zaman ve nasıl çıkmamız gerektiğini bilmemizi istiyordu "... Derneğin ilk kurulduğu yü, Ankara'y^ bir yürüyüş düzenlenmiş, çıkan arbedede kurucu üyelerden Devamı arka sayfada Sandalcı ÎHD'nin uçurtma şenliğinde... Sandalcı 1970 (sağda) Sandalcı, kızı Defne ve Melahat Sarptuna ile (solda). Aydınlar açlık grevinde, Mîna Urgan, Aziz Nesin, Emil Galip Sandalcı (altta)...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle