30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

5AĞUSTOS2001 SAYI 802 dımalmayanbölgeleriyetkiliyebildirdim. Aldığım cevap ise,' Bu kırolara uyku tulumu verdik. Bıçakla ikıye kesmişler. Kurduğumuz çadır kente de gelmek yerine evlerininbaşındabekliyorlar. Onlan biztaşıyamayız' cevabı aldım. Bu belgeseldeki en tepki çeken bölüm ise Kızılay kampı ile ilgiliydi.Akşamkamportasında,kullamlmayan çadırların tahta direkleri ile büyük birateşyakılıyordu. Bunun çevresineoturan yetkililer, Avrupa'dan soğuğa karşı insanın içini ısıtır düşüncesi ile yollanan kasalarcakonyakyardımını içip sızıyordu.. Türkçe ve Kürtçe ses bandı kullanarak, 17 dakikalık montaj yaptığım bu filme 'Doğal Felaket' adı verdim amaorada insanhk felaketleri de yaşanıyordu. Bu filmi serbestçe gösterebilme şansınızolmadı herhalde? O dönemde lstanbul Barosu üyesi bir avukattım. Filmin Anadolu'da gösterilebilmesi için hukuksal mücadele verebiliyordum. Halk SinemaGrubu'ndan Sıtkı, bu filmi deprem bölgesınde göstermek içinbirprojeksiyonalarakVan'agıtmişti. Trenden iner inmez de polis tarafından karakola götürülmüş. Yılmaz Güney'in filmlerini dağıtan Lale Film'in ofisinde, teleks başında bekledim. Baro Başkanı Orhan Apaydın ve diğer avukat arkadaşların da imzası ile hazırladığımız yazıları Van emniyetine geçerek, Sıtkı'nın ertesi sabahserbestbırakılmasınisağladık. Filme iseel koydular. Sonra Van'da bu filmle ilgilihakkımda20yılhapisistenenbirdavaaçıldı.Beni 141 ve 142'densuçladılar. Vatanı, Türkiye'yi bölmek gibi bir amacım hiçbir zaman olmadı. Belgeselimde deprem bölgesi gerçeklerinı, o halkın dramını anlattım. Adımı bölücüye çıkardılar. Sosyal yönü ve tarihsel öncmi büyük bir diğer belgeseli de 1 Mayıs 1977'de Taksim'deçektiniz. Doğru. 1 Mayıs 1977 günüTaksim'deki mıting en önemli belgesellerimden oldu. Mitingden günler önce bu yollarda dolaşıp nerelerden, görüntü alabileceğime baktım. Kapılarçaltım ve binalara girmek için izin istedim. Taksim Meydanı çekimi için de Pamuk Eczanesf nden izin aldım. O binanın beşinci katından meydanın büyük bölümüizlenebüiyordu. 1 Mayıs günü için bir şofbr kiraladım. Ona önceden çekim yollarımı anlattım. Kavga olabilecek ve karışabilecek köşelere alternatif olarak beni bekleyeceğiyerlerbelirledim.Bubelgeselin önemine o da inandı. 1 Mayıs 1977 sabahı 7'de Gümüşsuyu'nda evden çıkıp meydanagittim. Kamerayı satınaldığımda ilk görüntü çektiğim yere gittim. Aynı tecrübe ile 360 derecelik bir pan yaptım. Taksim çırılçıplaktı. 1 milyon ınsan geçtikten ve kavgalarolduktan sonra, meydanın akşam 7'deki hali ise bir savaş alanı olacaktı. Bu belgesele 7'den 7'ye ismini verdim... Saat 5'e doğru Pamuk Eczanesi'nin beşinci katına çıktım. Carole da yanımdaydı. 16 bobın filmim vardı ve DİSK Başkanı kapanış konuşmasını yapıyordu. Bir silah sesi duyuldu. Bırkaç saniyelik sessizlığinardındanbinlercesılahbirden patlamayabaşladı. Kürsüyok oldu. Ortalık savaş alanına dönüşmüştü. Sular idaresi binası üzerinden düzenli olarak ateş ediliyordu ve bulunduğum yerden oray ı göremiyordunı. Kamerama sarılıp dışarı koştum. Kazancı yokuşundan geçerken çevredeki yaralı ve ölülerı görüntüledım. Cad Kapanan fabrikalarda sokak çetelerini çekerken. Bufilmde kamerayı kendisi kullandu deden geçerken bir panzerin hızla üzerime geldiğini fark ettim ve kenardaki çimlerin üzerine son anda kendimi atabildim. Orada yere yatıp sular idaresi çatısını da görüntüledim. Pamuk Eczanesi binasına döndüğümde kapı kınktı ve içeride yüzlerci insan vardı. Carole ağlıyordu. Panzerin üzerime geldiğini görmüş ve ezildim sanmıştı. Çatıdan çekime devam etmek istedim. Üzerime ateş edenler vardı. Kamerayı duvarın üzennde açık bırakıp yere yattım. Saat 7'ye doğru polis meydanı kontrol altına aldı. Çektiğim bütünfılmleri Caro le 'a verdim. Bir şey olursa beni tanımadığını söylemesini istedim. Kınk kapının ardmadolaplarvemasalaryığmıştık.Polislerkapıyıaçmamızıistedı.Başlanndaçok kibarbiri vardı. Onayabancı basmınburada olduğunu söyledim. 'Hemen gidin, uzaklaşın bu bölgeden. Kimin ne yaptığı bellideğil.Çokölüvar'dedibize.Giderken ayaklanm otomatik olarak aynı noktaya gitti. Saat 7'ye 3 vardı. Yerlerde patlamamışküçükbombalarvardı.Pankartlar yanıyordu ve ben bir kez daha aynı yerden, 360 derecelik çekim yaptım. Tam Caro / Mayıs I977'yi an an kamerasıyla helgelemişti. le'unyanınakoşuyordumkibirisikolumdan çekti. BBC muhabiri 30 bın pound önerip filmleri satın almak istedi. Ona birkaç gün sonra bedave bir kopya verebıleceğimi söytedim. Hemen Yeni Stüdyo'ya gidip filmleri yıkadım. Carole başka bir eve gitti. Filme 21 dakikalık birkurgu yaptım. 3 gün sonra Tepebaşı'nda bir basın toplantısı ile filmi tanıttık. Polis beni aradığından seyirciler arasına oturdum. Filmi başkası sundu. Birkopyasını Cumhuriyet Savcısı aldı. Bu film sayesinde o gün haksız yere tutuklanan yüzlerce insan bırakıldı. Basında ise aleyhime yazılar yazıldı. 'Ağzı süt kokan çocuk nasıl olur dabütün olay lan görüntüler. O mutlaka ajandır' denildi. Bu suçlamabeni çok üzdü. Bunun ardından üçüncü belgeselinizi de 2 Eylül 1977 günü bir gecekondu bölgesindeki halk isyanı üzerine çektiniz. Politik sinema anlayışı mı benimsemişdiniz? Ben yaşanan sosyal patlamalann içinde yeralıyordum. Dünyayı değerlendirmeye çalışan, kendi benliğini arayan, bunun için kendinesüreklisorularsoranbirgençtim. Bu sorularkolektif olduğundan sosyal patlamalann içinde bulunmam çok doğaldı. Sol fikirlere sempatısi olan küçük burjuva entelektüeli diyorlardı benim için. Kavgadövüş yapıp, silah da taşımıyordum. Bu bakımdan her gruptan insanla konuşma, tartışma şansım oluyordu. Gerçek, doğal liderler vardı fakat kimilenni yitirdik. Sonra kimisi kitap yazdı, kimisi resim çizdi, kimisi işhayatınaatıldı. Buınsanların bir bölümü belki bugün kendilerine halen sorular sorup, cevaplararıyor. Aynı mücadelenin içinde, kendi gerçekliğini kovalayıp öğreniyor ve serpiliyor. 30 yıl sonra Seattle'da, Prag'da benzer şeyler görüyoruz. Globalleşme ve paranın insanı ezmesine karşı çıkan bu insanlararasında 70'lerden gelenler var. Kendilerine y ine, yeni sorular sorup mücadelelerini sürdürüyorlar. Fakat yalnızca bir şeye karşı olmak için yola çıkanlar yalnızca enerji kaybı yaratırlar ve yapıcı olamazlar. Ben belgesel filmlerimi çekerken bir şeye karşı değilim. Başkalannın yaptıkları, hükümetlerin politikalan beni ilgilendirmiyor. Propaganda filmleri yapmıyorum. Kanada'da çektiğiniz belgesel filmlerle ödüller alıyorsunuz.Türkiye'deki sinema maceranıza başladığınızda hapse girme tehlikesi yaşadınız sanınm. ilkhapsegirmetehlikesini 12Mart 1970 sonrasıyaşadım. 'lleri'gazetesiiçinçevirdiğim bir Pablo Neruda şiiri nedeniyle hapse girmek üzereydim ki, hapisteki bir arkadaşım bu şiiri kendisinin çevirdiğini söyleyip beni kurtardı. O dönemde bu kadar acı yaşandı. Fırtına dindikten sonra ise her şey aynı oldu. Halk sokaklardan, gösterilerden soğudu. Demek ki halka kendimizi yeterince ve doğru anlatamamışız. Yaptığımız şeyin anlamını tam olarak bilememişiz. Filmlerimle ilgili olarak da tstanbul, Bursa, Balıkesir, Denizli, Ankara ve Van'da aleyhime toplam 105 yıl hapis cezası ıstenendavalaraçıldı. 12 Eylül askeri darbesinden önce ayrılmasaydım kesin hapse gırecektım. Peki Türkiye'den nasıl yurtdışına çıkabildiniz? Pasapurtunuz var mıydı? Mitinglerın başında, clinde telsızlc dolaşanbıramır vardı. Onunlahepsohbeteder, 'Baba nasılsın?' derdim. O da bana*r<
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle