23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BASKENT GUNLERI Hepsi, bir tutam altın için MÜŞERREF HEKİMOĞLU M Bismil Çeltik'te Beritan Aşireti içinyapüan konutlar, acaba nefes alabilecekler mi? Tarihi surlar, bazalt taşından yapılmış... doğusunagcçemediği söylencesi ilginç geldi. Çünkü debısi yüksck "Dicle" nehri zaman içinde bazalt taşına dönüşecek olan volkanik mağmayı alıp götürmüş... Suriçindcki otantik tarihi evleryok edilmişgibi.Bazı tarihi dokularaıse dokunmamışlar. Bunlardan biri de Mardin Kapı gırişindekisurdibineyakın"DelillcrHanı"... tpek Yolu tüccarlarının kendilerini Delil'lendirdikleri, yani geldiklerini kayda alanhan"DelillerHanı". Hanınyakınındakımerdivenlcrdensurlaratırmandığınızda görkemli tarihi ve doğasal dokuyu tüm efsanevi gizemi ileyakalıyorsunuz... Surlar geçmiş uygarlığın izlcrini kalıntı olsa da tüm ıhtişamıyla sunan; "Tarihi açlığınızı" kısmcn de olsa bastır'acak "tarihi kalıntı" boyutundaki "tarihi bir kayıntı" adeta... Sur içinin kaotizmi hüzünlendirirken, sur dışının yeşil ile mavisi büyülüyor sizi... özellikle de Hevsel Bahçeleri ve Haramsu üstündeki değirmenler. "Hev" Kürtçede birl ik/beraberlikanlamınageliyor. Farklı din ve ırktaki insanlar yakın tarihe dek sur dışındaki bu bahçelerde birlik ve beraberlik içinde eğlenır, çcşıtli etkinliklcr düzenlerlermiş... Günümüzde böy lesi evrensel dayanışma bahçelerine, Hevsel Mere nc denli gereksinim duyulduğunubilmcmduyumsayabiliyormuyuz? Çeşitli uygarlıkların günümüze dek taşıdığı böylesı varsıl kültür ve mimari kalıtın, korunarak gelecek kuşaklara aktarılması gerckiyor. Bu bağlamda yeniden ve acilen bölgesel ve kentsel dokular dıkkate alınarak kent/bölgeplanlamasurecibaşlatılmalı...^ *lnşaat Mühendisleri Odası Genel Sekreteri email: imo@imo.org.tr. übeccel Kıray, aydınlanmanın öncü kadınlarından biri, dalını onurlandıran bir kişi, ışığını güzel yansıtan bir deniz feneri. 1982 yılında bir kitap yayımladı: Izmir, Örgütlenemeyen Kent. Uzun yıllar sonra kitap yeniden geldi gündeme, Mübeccel Kıray ödüllendi. Mayısın ilk haftası düzenlenen Slvil Toplum Kuruluşlan ve Sorunlan Sempozyumu'nda onur konuğu Mübeccel Kıray. Ancak toplantıya katılamıyor, ödülü llhan Tekeli'ye veriliyor. Profesör Nermin Abadan Unat'tan dinledim olayı. Sivi toplum örgütleri, giderek önem kazanıyor ülkemizde. Devletten özerk, özyönetim uygulayan kâr amacı olmayan ve gönüllü katılıma dayanan bir örgüt. Yukarıdan degil aşağıdan örgütlenerek yönetime katılıyor. Izmir toplantısı da büyük ilgi topluyor. 163 kuruluşun standı var fuarda. 128 kadın kuruluşu, adını sanını duymadığım dernekler de halkımızın özlemini yansıtıyor. Ancak Bergamalılar yok fuarda! Belki siz de okudunuz, arkadaşımız Serdar Kızık da yazaı gazetemizde, Bergamalılar'ın siyanürlü altına açtığı savaş, direniş kırılıyor. Olay altında kilitleniyor, siyanürlü altın üretimi yeniden başlıyor ülkemizde! Doğasını korumak, siyanürden korunmak isteyen halkımız, altıncıların kuşatmasını yaşıyor şimdi. Sanırım hayli geniş bir kuşatma. Bir ucu ülkemizde, öteki ucu uluslararası kuruluşlarda, kim bilir nerelerde. Ancak adı sanı değişiyor, amacı değişmiyor, gelişmeyi durdurmak, üçüncü dünyaya taşımak istiyorlar ülkemizi. Ancak kolay değil, yerini yöntemini 1920'lerde saptamış ülkemiz. Krizler sancılar olsa da, o Prof. yöntem değişemez artık. Tersine dönemez dünyamız. Değiştirme çabaları da boşa gidiyor, doğrultusunu şaşırmıyor halkımız. Dahası altının ötesinde bir olay bu. Büyük soygunlar, hortumlar, vurgunlar yanında halkın üretimiyle sağlanan gelir ne yazar! Bergamalılar'ın öyküsünü baştan sona yaşadım yıllarca. Bir yanda altıncılar, öbür yanda Bergamalılar, doğasına, insanına sahipliğini kanıtlamak için kesin kararlılığını belirten köylüler, kasabalılar, aydınlar, bilim adamlan, hukukçular. Kuşkusuz onuıiu bir savaş, onurlu yankılar yaptı, uluslararası kuruluşlardan ödül aldı. Başka ülkelere örnek oldu, savaşlanna güç verdi, yürek verdi uzun yıllar. *•* Peki şimdi ne olacak? Kime ne, kime onur verecek bu dönüş? Bu ayıbı kim taşıyacak yannlara, bu saygısızlığı kim götürecek gelecek kuşaklara. Adres hiç değişmiyor. Aynı kişiler, kuruluşlar belli odaklarda buluşan çok uluslu şirketler çıkıyor karşımıza, ancak umudumu yitirmiyor, mahkeme kararına karşın yasağı kıranların yenilgiye uğrayacağını düşünüyorum ben. Hukukun üstünlüğüne inanıyorum. Ayrıca sormak istiyorum, öngörülen altın üretimiyle nasıl bir değer kalıyor ülkemize. Başka değerler etkilenmiyor mu? Örneğin turizme bağlanan umutlar, beklentiler gerçekleşecek mi, solacak mı? Bir açık hava müzesi diye nitelediğimiz Anadolu siyanürlü altın üretimiyle yitip gitmeyecek mi? Çokuluslu şirketler bu sorulan görmezlikten gelebilir, görmek zorunda değiller ama biz atlayabilir miyiz? Kozak Yaylası'nda bir gezinin, zeytin kıyılarında bir yürüyüşün mutluluğunu duyamaz onlar. Ege'nin maviliklerine dalmanın, ida'nın Mübeccel Kıray... doruğuna tırmanmanın güzelliğini bilge dostumuzla konuşarak açıklığa, duruluğa ulaşmanın tadını duyamazlar. Ben mahkeme karanna karşın umudunu yitirmeyenlere sesleniyorum. Ülkesine ve insanına yabancılaşmayanlara. **• Sinema dalında güzel bir üretkenlik var, ilginç belgeseller, yeni açılımlar katıyor düşüncemize. Siyanürlü altın üretimiyle ilgili birkaç film de çok etkiledi beni. Kimi ülkelerdeki yok olmayı yansıtıyor. Yeşilin solduğunu, canlının öldüğünü, iiiyarbakır meydant, keniın aıiık baj edilmez niifus yoğunluğunun göstergesL. yaşamını yitiren toprak parçasını anlatıyor. Hepsi bir tutam altın için. Boyunlarındaki altın dizilerini çekip atan Bergamalı kadınlan yeniden saygıyla anıyorum. Altın yerine mısır yapraklanyla çiçeklerle donattılar gögüslerini. . Kuşkusuz altından daha paıiak, daha I değerliydiler. ^
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle