Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET DERGİ Şfmdllerde "La FidelKe • Sadakat /Özgür Duygular" fllml bizi, blr kez daha Sophle Marceu ile buluşturdu. Filmografisine bakıldığında oldukça renkli bir oyuncu skalası çizen Marceu'yıı vazgeçilmez kılan da bu: Kırılgan, zayıf, seksi, saldırgan, çocuksu... Yani hem Anna Karenina hem Elektra... Hep ben seçildim ASLISELÇUK ugüne kadar nerdeyse ben hiç seçmedim, hep insanlar beni seçti. Oyunculuk ve özel yaşamımda daima ben seçildim. Düşünüyorumda;geçmişeveanılara bağlanmayı pek sevmiyorum. Geçmişi birkazançolarakgörmemeyiyeğlerim.Kazandığım ödüllerimc dayanıp onlarla yetinerek yatıp uyumak istemiyorum. Yapacak u B çok iş, yaşanacak çok şey var. 35 yaşındayım, sanatta keşfedilecek hiçbır şey kalmadı demek istemiyorum. Kendimden hoşnutum, aşağı yukarı epey başanya ulaştım diyebilirim... Ama hayır... Önümde yaşanacak bir otuz veya kırk yılım daha olabilir. Ben her şeyi anlamak, kavramak ve öğrenmek istıyorum. Gelecek kimi zaman beni korkutuyor. Gelecek yıllanmı iyi kullanamayacağım düşüncesine kapılıyorum birden. Fakat şunu açıkça biliyorum ki insan her zaman sanatsal ve insani açıdangelişebilir." Bu sözler, Fransız sinemasının parlak oyuncusu Sophie Marceau'yaait.Yıldızbugün 3 5 yaşında ve 5 yaşında Vincent adlı bir oğlu var. Marceau, konuşmasını sürdürüyor: "Yaşamımın sürekli yukanya tırmanmasını amaçlıyorum. Geriye düşmeyi istemiyorum. Sinemadakesintisizbaşkaolgulara doğrugitmek, yenı şeylere yönelmek gcrckiyor, ara vermcmek, sürdürmek. Yaşadık ça, insan, her şeyin hızla geçerek gerçekleştiğinı anlıyor. Bazı olanaklann değerlendirilmesi gerektiğinin de farkına vanyor. Bundan ötürü çok şeyle yüzleşmek gerekiyor, yaşamın nerdeyse her anında bocalamamak, boşvermemek lazım. Bence önceliklerimizi bilmeliyiz. Benim önceliklerim ne peki?Biranne,birkadınve bir oyuncu olarak tokat yemeden, soğuk duşa sokulmadan nasıl bir noktadan öbür noktaya ulaşabilirim? Artık açıkça biliyorum ki yaşamdaki tek isteğim kendi özgün yolumu bulabilmek, kendi evimı inşaetmek." Sophie (Maupu) Marceau, 17 Kasım 1966'da Paris' in 15. bölgesinde doğdu. Babası kamyon şoforüydü, annesi ise birkafelokanta işlctıyordu: "Oyıllardabütünarkadaşlarımkomünıst işçilerinçocuklanydı. Pazargünlcri 'L'Humanite' satarlardı. Ahlak kurallarının korunduğu, ama aynı zamanda büyük bir özgürlüğün dc verildiği bir aile ortamında yetiştım. Annemle babam, erkek kardeşimle bana terbiyeyi, nezaketi, iyiliklc kötülüğü öğrettiler. Annem benim meteoroloji uzmanı olmamı, tam günlük güvenli bir işimin olmasını çok istiyordu. Ben Gentilly'de, bir işçi mahallesinde büyüdüm. Günlük yaşamımız zordu. Yine de bu benim için olağanüstübirdönemdi.Dünyaileilişkimiilkorada kurdum. Odamın penceresinden görünen otoyolu ve gürültüsünü hâlâ hatırlıyorum." Sophie, 12 yaşındayken cep harçlığını çıkarabilmck için, sabahınbeşindepazarlara gidip kamyonlardan mal indiriyordu. Ayrıca sosyal danışman olmak, hastaçocuklara yardım etmek istiyordu: "Küçükken önümde beni bekleyen çizilmiş bir yaşamın olduğunun nerdeyse bilincindeydim. Eğerhareketegeçmezsemyaşadığım banliyöden hiçbir zaman çıkamayacağımı da bıliyordum. On iki yaşımdayken işaramayagittim.Birşeyleryapmalıydım. İş arama girişimlerimde sinema dünyasına girmek, oyuncu olmak gibi bir heves taşımıyordum. Daha çok varoluşçu sorularla ilgiliydim: Ne olacağım? lyinin mi yoksa kötünün mü yanında olacağım? Nasıl yaşayacağım, nasıl biryol izleyeceğim? özgür olacak mıyım? Kendimi bildim bileli özgürlük duygusu hep aklımı kurcalamıştır." 1980 yılında bir arkadaşı ona FranceSoir gazetesinde çıkan "genç oyuncu aranıyor" ilanını haber verdi. Sophie, babası ile yapımcı firma Gaumont'un stüdyosuna geldi. 26 Mart 1980'de Gaumont koridorlannda yaşadığı deneyiminden söz ederken Marceau şunlan söylüyor: "Sinema yapmak, filmde oynamak ne demekti, bu konuda en ufak bir düşüncem bile yoktu. Bildiğim filmlerse televizyonda seyrettiğim JeanPaul Belmondo, Annie Girardot ve Louis de Funes'in filmleriydi. Bonun cıddi bir iş olduğunu bil iyordum, ama o andaki amacım beni izleyenlen düş kınklığına uğratmamaktı." "La Boum Patlarsam Yanarsın"ın yönetmeni Claude Pinoteau da Sophie ile ilk karjşılaşmasını şöyle aktanyor: "Diğer kızlara göre beni büyülemeye, kendisine hayran bırakmaya çalışmadı. Ciddi, ağırbaşlı, hatta biraz da kibirliydi. Kibardı, oldukça güleryüzlüve asılönemlisi son dercce kendisi gibiydi. Biraz konuştuk, sonra metnini okumaya başladı. O an gerçekten olağanüstüydü. Üstelik, sıradışı birçekiciliğivardı." Sophie Marceau ise kendisini anlatrhayı şöyle sürdürüyor: "Sanırım bilmediğim, tanımadığım bir şeyin arayışı içindeydim, kendimi arıyordum. 'La Boum 2'nin çekiminden sonra, aniden gelen büyük ünle, kendimi biraz kaybetmeye başladım. Telefonlar susmak