Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURlYET DERGİ Ayfer Tunç, Yapı Kredi Yayınlan'ndan çıkan "Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek"te yetmişli yıllann gençliğini, alışkanlıklannı yani bugün her biri nostalji olarak tanımlanan insanlık halini anlatıyor. Tunç'un yetmişli yıllara tanımı Herkes yarının peşindeydi". Oyann geldi ve... Bir maniniz yoksa 4 ' • £ ' ' " REŞAT ÇALIŞLAR "Âşık olup düşünmektense uyuz olup kaşınmak daha iyidir" cümlesi, "Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek" kitabında, 70'li yıllann liseli kızlannın defterlerini kaplayan klişe cümlelere verilen örneklerden biri. Belki döcümlenin önerdiği yaşam biçimi gerçekleşti ve uyuz olup kaşınmaktan beter eden aşklara pek rastlanmıyor artık. Bu yüzden cümle gereksiz hale geldi ve Wittgenstein'ınTractatus kitabında bahsettiği "üzerine tırmanıldıktan sonra atılan merdiven" gibi çöpe gitti. Peki merdivenle tırmandığımız yerneresi? Belki desadece tırmanmakla kaldık, sadece daha zeki olduk ama daha mutl u olamadık. Birinci düzeyinden büyükhazaldığımızveikincidüzeyındendahadamüthış şey ler bcklediğimiz bir bilgisayar oyununun çalışmayan ikinci düzeyini görmekten mahrum kalıyoruz... Günümüzün gençlerıni adeta uyuz olmuşçasma 70'li yıllara çeken birşey var. Sürekli kaşıyıp duruyorlar 70'li yıllan. Nostalji bir uyuz hastalığı gibi her tarafımızı sanyor. Uyuz hastalığına karşı bir merhem olarak düşünülebilecek bir kitap bu. Yere fırlatılmış merdivenin gözyaşlanna ışık tutan, bilgisayar oyununun ikinci düzeyinin çalışmadığını hatırlatan bir kitap... Kitabında 70'li yıllarda birçok şeyin klişe yaşandığına değiniyorsun. Sence günümüzde daha az mı klişe yaşanıyor? Günümüzde daha az klişe yaşanıyor diyemem; aksine, kitle iletişim araçlan o yıllara göre daha gelişkin olduğu için klişe üretimi de yoğun. Ama artık klişelerin ömrü uzun değil. 70'li yıllarda bir klişe beşyılkadartedavülde kalabi 1 iyordu, şimdi bu tedavül süresi çok kısaldı. Klişe artık kolay üretiliyor, çabuktüketılıyor. Tabiibu bir marifet değil, klişenin kısa ömürlü olması, hiç olmaması ya da olması, ayrı bir tartışma konusu. So nuçta günümüzde yine klişe var.Üstelik artık başka adlar da taşıyabıliyor. Bir yenilık, bir süre sonra klişe oluyor, ama adı trcnd olarak değiştirılmış olarak kitle tüketımıne sunuluyor. Trend veya yükselen değer olarak dolaşıma giren bazı davranışlar, kalıplar, şunlar bunlar çok kısa süre içerisinde klişe haline gelebiliyor. Günümüzdeki trendlerin bizi o dönemdeki klişclerden daha ustaca bir şekilde tuzağa düşürdüğünü söyleyebilir miyiz? Günümüzün klişeleri ya da trendleri daha profesyonelce geliyor, o döneme göre... Çok doğru, çok çabuk tuzağa düşüyoruz, çünkü bombardıman altındayız. Televizyonlar, gazeteler, dergiler, radyolar, fılmler, bunlann hepsi kısa süreli klişeler üretiyor şu anda, ama bunlar çoğu zaman klişe adı altında sunulmuyorbize. Hatta belki klişelere tepki adı altında bile sunuluyor olabilir. Tepki adı altında sunulduğu zaman bile çok kısa sürede klişe haline gelebiliyor. Çünkü çok kısa sürede binlerce insan durumdan haberdar oluyor, eğer ürünse kullanıyor; cümleyse, kalıpsa, kelimeyse diline alıyor. Daha zekice değil mi günümüzün klişeleri? O dönemdeki birçok şey bana aptalca gibi geliyor. Şimdikilerin içinde ise karmaşıklaşmış bir aptallık var. Sonuçta aynı kapıya çıktığını düşünüyorum her türlü klişenin. Edebiyatla ilgili bir soru sorayım. O dönemin öykü ve romanlarının içerisinde dönemin ruhunu yansıtan bir şeyler var mı önerebileceğin? tyi edebiyat yapılıyordu o dönemde, ama onun nitelikli ürünleri doğrudan hedefine ulaşıyor muy du, bilmiyorum. Çünkü ben de ortaokuldayken kitlenin okuduğundan farklı bir iz sürmüyordum. Şimdikinden farklı bir "hit" kitaplar dönemıydı. örneğin Kemal Tahir, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, AzizNesin "hit" yazarlardı. Ince Memed elden ele geçerek on binlerce insan tarafından okundu, o dönemde hemen her kütüphanede vardı.Toplumcugerçekçilığinparlakyıllanydı. Fraksiyonların bayraktarlığını yapan romanlann yanı sıra Kerime Nadir, Barbara Cartland gibi aşk romanları yazarlan vardı. Ama 70'li yıllara ağırlığını koymuş bir isim çıkabilir mi diye soruyorsan, Yaşar Kemal 'dir gibi gel iyor bana. Hem kitlenin, hem aydınlann üzcrınde fikir birliğine vardığı isim. Söylediğin şeyler beni bir miktar hayal kınklığına uğrattı. Nebeklıyordun? Ne bileyim. Belli bir dönemde ya/ılmış bir romanı okuyarak, o döneme karşı bir özlem duygusu, nostalji duygusunu içinde beslersin, o tarz bir şey. 70'li yıllarda hiç kimscninnostaljisiyoktu. Eğer vardıysa da ben bilemem, nostalji duygusunu yaşayabilmek için belli bir dönemi geçirmiş olmak lazım. Oysa 70'lerdeben çocuktum. Biz sürmekte olan bir hayatı sürdürmeye devam ediyorduk. Nostaljik olamazdık, geleceğe bakıyorduk, çünkü gelecekte bızi bekleyen şeyler vardı. O dönemde insanlar yarının peşindeydi, bugün ise dünün peşindeler. Hangı anlamda yannın peşinde olduklanndan söz edebilmek için gene o siyasetten oluşan tabakayı kaldırmak gerekiyor gibi geliyor bana. Herkes yannın peşindeydi, çünkü herkes siyasiydi. 74 'ten yaklaşık 80 'e kadar, Türkiye'nin herhalde üçte biri aktıfveya sempatizan düzeyinde herhangi bir siyasi partiyle ya da siyasi oluşumla ilişki içerisindeydi ve bunların hepsinin vaadi yarındı. Toplumunbirkısmı her şeyin düzeleceğıne inanıyordu,onubeklıyordu. Amabubeklenti o kadar uzun sürdü ve o kadar çok hayal • * •