Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10HAZİRAN200I SAYI 794 lüfctan yıkanamamıştık. lsparta'ya yakındık. Bir gün şehire gidip hamamda yıkandım. Bcnimlc çalışan üç kız vardı, "Biz de gidclım!" dcdilcr. Onları kafilc başkanı Mehmct'lcgönderdim.Şalvarlarınıçıkarıp etck giyinincc, Mchmet itirazetti ama sonra razı oldu. Onları hamama bırakıp, kcndisi dchamamagitmiş. Döndüğündekızlan sormuş. Hamamcı içeriye seslenmiş: "Kızlar, kocanız geldi." Mehmet çok bozulmuş ama bizgüldüktabii. Araştırmalarınızda kadınların erkekler kadar çalıştıkları halde, örneğin Karadeniz'de, hep erkeklerden daha geri durumda olduklarını gözlemlemişsiniz. Bununla ilgili ilginç öyküler de var. Birinianlatırmısımz? Kadınerkek cşitliği yoktu ama şimdiki gibi koyu dincilik de yoktu. Kitabımda, kadınlann tarlalarda hangi koşullarda çalıştıklarını, nasıl sırtlarında erkeklerin taşıması gereken yükleri taşıdıklannı, yöreleregöre değişikliklcrgösterse de, hcpaşağı konumda olduklarını yazdım. Böylcydi çünkü. tlginç öykü dediniz de... Kitapta da olan bir olayı anlatayım. Araştırma yaptığım köyde, yanımda köyden iki delikanlı vardı. Akıllı görünüyorlardı. Bir düğünde dışarıdan kadın getirıp oynattılar. Hiçbir fevkaladeliği yoktu. Kadın düğündcn sonra da köyde kaldı ve bir gün Hasan Efendiler'de, iki gün Mehmet Bcylcr'de dolandı durdu. Köy evleri malum, ya tek oda ya da iki oda. Kadınlar bir şey söylemiyorlardı ama ben merak ediyordum. Neyse... Oakıllı sandığım delikanlılarla konuştum sonunda. "Ne olacak canım! Kuma olarak gelmemiş, nikâhlısı dcğil.Üçgünkalıpgidccek"dcmezlermi? Şaşırdım tabii. Kadınlarda da tepki yok. Yalnıziçlerindcnbirtanesiağlıyordu. Niyc ağladığını sordum. Yok kuruttuğuüzümleri o kadına yedirmiş, yok yeni çarını (yemeni) onavermışfilan...Korkudansöyleyemiyor üzüntüsünü. Kuruttuğu üzümü bahane ediyor. Yaptığınız bu araştırmaları "Yurt ve Dünya"da yayımlıyordunuz. Bu dergiyi ne zaman, kimlerle ve nasıl çıkardınız, akıbetineoldu? BizAnkara'yagcldiğimizde,Niyazi,Pcrtev Boratav ve Adnan Cemgil dergi çıkarmaya karar verdiler. Daha sonra Behice Boran katıldı. Paramız yok ama yazılan bizyazıyoruz. Yani bunun için para ödenmiyor. Benim de 22 yazım vardergide. Üzerimizde baskı vardı, gericilik yükseliyordu. Ben, "tllallah!"dedimveüniversitedenistifaettim. Davalaraçıldı,hapsegirenlcroldu,MuzafferŞerif mesela. Niyazi 1952'detckraryurtdışınagitti. Bengitmekistemedim. Beniarkadaşlarkanalıylayanınaçağırdı.Oğlumu alıp Kanada'ya gittim, ama bir sene ancak kaldıın. Duramadım, oğlumu alıp yeniden yurda döndüm. Boşandım. Böylcce soyadım da değişmiş oldu. lş bulamıyordum. Değilahbaplar,akrabalarbilesırtçevirmişlerdi, vatanı satmışız ya da banka hortumlamışız gibi. (Gülüyor) Ncyse, soyadım değiştikten sonra, birarkadaşım bana DenizcilıkBankası'ndalngilizcetercümanlığıbuldu. Beş y ıl, oldukça zor şartlarda çalışıp oğluma vc anncme baktım. Sonraki işim, Robert Kolej'de bir hocanın sekreterliğiydi. Aslında yaptığım tahsilcgörcbirişdeğildi, ama çaresiz gittim. Oğlum da o okuldaydı ve bana kızıyordu. Birsüre sonra sosyoloji hocası ayrıldt. Hemen tal ip oldum. Herhangi bir cczam olup olmadığını sorudlar. Yoktu. Alındımve 12 yılorada çalışıp emekli oldum. Tabii sonra yeniden Anadolu gczilerimebaşladım. O kadar yıl sonra yeniden Anadolu'ya çıktığınızda, nasıl buldunuz ülkeyi? 15 tuldular mı örneğin? Çünkü kitaptaki bir anınız bunu çağrıştırıyor. Atatürk'ünharikuladczekâsısayesınde, Almanya'dan gelen bilım adamlarına ünıversitelerdc görev vcrildi. Onların hepsi, düşünüldüğügibi Yahudi değildi. Onlar sayesinde üniversiteler çok gelişti. Daha doğrusu üniversite oldular ve bu insanlar Atatürk döneminde büyük itibar gördüler. Fakat Almanyayenilince, lsmetPaşa'nınnereden aklınageldiyse,hcpsinienternectti. Buçok yanlıştı. Birpiyano hocası profesöre rastlamıştım.Odediki:"Benartıkpiyanistfilan değilim. Çünkü bu ellerle odun kırdım." lsmct Paşa bunu yapınca, çoğuçekip gitti buralardan, aslında Türkiye'de kalmak istiyorlardı ama o koşullarda çaresizdiler. Artık kitabın son bölümünde yer alan ve "Onlar ülkenin geleceği idi" dediğiniz Köy Enstitüleri'ne gclelim... "Hiç Köy Enstitüsü görmemiş olanlar, bunlan gördüklerinde şaşıracaklardır" diye yazmışım 1942'dc. Gerçekten de öyleydi. öğrenciler, hem de kızcrkek, birlikte çalışıyorlardı. Kızlar pek ağır olmayan işler yaptıklarıgibiayrıcadikişöğreniyorlardı. öğrencilerkendi yetiştirdikleri mahsulüyiyorlardı. Köylüler geleneksel bilgi ve metodlarıkullanırlarkenKöyEnstitüleri'nde yenilikleraraştırılıyorveöğretiliyordu. Biz KöyEnstitüleri'niilkdefa 1941 yılındagörebildik. Trabzon'daki Beşikdüzü Köy Enstitüsü'ydü. Memlckctin değışik bölgelerinc birçok enstitü kurulmuştu ve yok edi Idiklerınde, 21 22 civarındaydılar. Aslında hiçbir masraflan yoktu, yük değildilcr yani. Kol gücüydüler... Tabu aynı zamanda dersanclerde çalışıp, coğrafyadanedebiyata kadar her konuda eğitim görüyorlardı. Tiyatro bilesahneyekonuyordu.Düşünebiliyormusunuz efendim, Shakespcare sahnelemişlerdi. Gerçekten onlar bu ülkenin geleceği idi. Ve bu gelecek karartıldı. Belki de kuranlar eliyle. 1997'de yazdığınız bir incelemede, enstitülerin kurulıışunu, gelişmesini,oralardafedakârcaöğretmenlik yapanları, Ismail Hakkı Tonguç ve Hasan Âli Yücel'i anlatırken adeta ağıt yakar gibisiniz. Hele o tümceniz yok mu!... Bakın, öyle bircoşkuluydu ki... Sanki Hasan Âli Yücel ve Ismail Hakkı Tonguç, Anadolu'da işlenmemiş bir altın madeni bulmuşlardı. Gerçekten o yazımda dediğim gibi, Atatürk'ten sonra böylesine bircoşku bu ülkedegörülmemişti. Tonguç, "Altıyüzyıl sustunuz. Artık susmayın, konuşun, herkonuda fikirüretin!" dcmiş. Maalesef ülkemizin en büyük kayıplanndan biri, bunlann yıkılması, yok cdilmesidir. Bu kadar yararlı olduğunu söylediğiniz Köy Enstitüleri, neden kapatıldı? Yok edildi ler efendim, yok... Bunun çeşitI i sebepleri vardı. Ama gösterilen sebepler şöyleydi:Kızlarlaoğlanlarseksyapıyorlarmış, kızlar fahişcolmuşlar, buralarfesatyuvalanymış, komünistlik almış yürümüş vs. vs... Tabii gerçek sebepler başkaydı. Reşat Şemsettin faşist düşüncelere sahipti, Hitler ve Mussolini yanlısıydı. Bunlann çogunluğu toprak ağalığı veya şeyh soyundan gelmeydiler. Topraklarıellerindengidecek diye korkuyorlardı. Öte yandan bu eğitim nedeniyle kadıncrkck eşitsizliğinin bozulacağınıdüşünüyorlardı. Çünkü köylerde kadın yarı kölcdır. onların eğitilmeleri, uyanmaları istenmiyordu. Ben hâlâ şuna inanıyorum ki, Köy Enstitüleri kapatılmamış olsalardı, memlckettc okumamış, aydınlanmamış tek insan kalmayacaktı. Maalesef onların yerini imam hatip okulları aldı vc bugünc geldik. Başka nedenir?^ Mediha Esenel Yu 1935. Fotoğrafı çeken Orhan VelL. Özellikle köyleri... Örneğin yeni bir araştırma yaptınız mı karşılaştırma için? Dikkatle inccledim, hem de çok dikkatlc. Büyük değişiklik yoktu. 70'li yıllardı. Yalnız imam hatipler ve Kuran kurslan açılmıştı, dincilik yükselmişti. Dediğimgibi inceledim ama araştırma değildi bu. Yazmadım. öylesinc soğumuştum ki... 50 sene "Yurt ve Dünya'Maraelimi sürmedim. KültürBakanı Fikri Sağlar geldi de bu dcrgileri hapisten kurtardı, yeniden ortaya çıkardı. Insanlar ilgi lcnmeye başladılar. O zaman ben de yeniden bakma şansını buldum. Araştırma yapan birhanım dabeniyüreklendirdi diyebilirim. Bu kıtabın doğuşu da böy le oldu. Şimdi Köy Enstitüleri'ne geleceğim ama önce kitapta değindiğiniz bir konuyubirazaçmakistiyorum. Almanya'daki faşist yönetimden kaçanöğretim üyeleri ve sanatçılarla ilgiii. Nasıl geldiler, eğitime katkıları ve yaşadıkları üzerine neler söyleyeceksiniz? Varlık Vergisi'ne tabi tu Mediha Esenel, oğlu FikrelBerkes'lebirlikte... Yıl 1946.