04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Robert Ânhegger Mualla Eyüboğlu ve Robert Ânhegger, ikifarklı kültüru, dünyaya aynt pencereden bakmanın bllgisiyle bir araya getirmişlerdL. Araştırmacı FahriAral, Robert Ânhegger ve Mualla Eyüboğlu ile bir röportajyapmış. yazı yediyıl önce Skylife dergisindeyayımlanmıştı. Geçen haftayaşamınıyitiren Ânhegger anısına bu röportajı ve Tarih Vakfı 'nın "Haberler " yayımnda yer alan bir başka röportajı kısaltamk kullanıyoruz. nheggerler tstanbul'da yaşayan farklı iki kültürün insanlan. Mualla Eyüboğlu tanınmış bir aileden geliyor. Kardeşlen; denemeci, eleştirmen Sabahattin Eyüboğlu ile ressam ve şair Bedri Rahmi Eyüboğlu. Kendisi mimar ve restorasyon uzmanı. Robert Ânhegger ise40'lı yıllardanbuyanalstanburda yaşayan, kendi tanımıyla Türkleşmiş bir Alman. Jkisini tanıştıran ise Prof. HaletÇambel."BenMakedonya'dakiTürkeserlerinin planlan üzennde çalışıyordum. Sonra birliktenamazgâhlan inceledik. Bizi bırbinmize bağlayan şeyler halk kültürü ve türküler oldu" diyor Mualla Eyüboğlu. Robert Ânhegger 1911 'delsviçrelibiranne ve Alman bir babanın çocuğu olarak Viyana'da dünyaya gelmiş. Sonra çocukluk yıllan. önce Hollanda'da Rotterdam, sonra Almanya'da Lindau ve Isviçre'de Zürich: "Hollanda'da Alman olduğum için Rotterdamlı çocuklarla anlaşamıyordum. Isviçre'de ise burada konuşulan Almancanın şivesine uzak olduğundan dolayı dışlandım." Zürich Ünıversitesı'nde sosyal tarih okuduktan sonra sonra Türkolojiye ve Slav dillerine ilgi duyuyor: "Üniversiteyi bitirdikten sonra Balkan tarihi ile ilgilendim. Ama Balkan tarihini Türkce bilmeden araştırmak mümkün değıldi. 1935'te ilk kez Türkiye'ye geldim. Gedikpaşa'da bir ev tutmuştum. Türkçe öğrenmenintekyoluhalkınarasınakanşmaktı. Bu arada bır sözlük alıp ezberledım. Vaktimı tstanbul 'da halkın, esnafın gittiği kahvelerde geçiriyordum. Biryıl sonra Türkolog Andreas Tietze ile birlikte Ege'den başlayarak Anadolu'yu gezdik. llginç bir yolculuktu. îkimiz de Türkçeyi iyı konuşamıyorduk. Fazla paramız da yoktu. Her ilde, ilçede, her jandarma karakolunda adlanmızı kaydedip, gideceğimiz. yerlere 'Ecnebiler geliyor' diye telgraf çekiyorlardı. Biryıl sonra ikinci bir gezi yaptık. Malatya'ya kadar gittik, zaten ötesine izin yoktu. Halk bızi defineci veya aktörsanıyordu." Savaşın ilkyıllanndatekrar Zurich'e dönmüş olan Robert Ânhegger, burada fazla duramaz. Çünkü Naziler tarafından mimlenmiştir: "Yeniden lstanbul'ageldim. önce Alman Arkeoloji Enstitüsü'nde çalışmaya başladım. İlk yayınım burada çıktı. Ancak Naziler burada da peşimi bırakmadı, bir süre sonra aynlmak zorunda kaldım. Artık işsizdim. Matbaalarda çalıştım. Bu arada tanıştığım tbrahim Güzelce bana çok yardımcı oldu. Sonra Almanca hocalığı yaptım. Çevrem genişlemişti. Tahir Alangu ve Behçet Necatigil ile dostluk kurdum. Prof. Cavit Baysun beni bilimsel araştırmalar için teşvik etti." Robert Ânhegger 1956'da konsolosluğun girişimıyle açılan Almanca kurslannı yönetiyor. Daha sonra Adalet Cimcoz ve diğer arkadaşlanyla TürkAlman Kültür Demeği'ni kuruyor. Alyon Sokağı'ndatuttuklan daire Istanbul 'un sanat çevrelerinde "Galeri" diye tanınıyor. Bu arada 1959'da Münih'te Türk Kadın Ressamlan Sergisi'ni düzenliyor. Artık bir kültür elçisi gibi görev yapmaktadır. 1962'de Tünel'dekı Müeyyet Işhanı'ndaki TürkAlman Kültür Merkezi 'nin direktörlüğü... Buradaki sanat galerisinde Bedri Rahmi 'den ömer Uluç'a, Yüksel Arslan'dan Aliye Berger'e kadar birçok tanınmış sanatçının eseri sergilenecek, "Galeri" ise aydınlann buluştuğu bir yer haline gelecektir. "Bunda rahmetli dostum Prof. Macit Gökberk'in katkılannı özellikle vurgulamak istiyorum" diyor Robert Ânhegger. "1968'de Amsterdam'daki Goethe Enstitüsü'nü yeniden kurma önensi aldım. önce tereddüt ettim. Sonra işe giriştim. Aradan yirmi yıl geçmesine rağmen savaş yıllannın etkisi sürüyordu. Amakısa süredebaşardım. Enstitü canlı bir kurum oldu. Bu sonucun alınmasındalnternational Poetry'ninmüdürü, dostum Martin Mooij' in büyük çabalannıunutmuyorum." Busüre içinde Fazıl Hüsnü Dağlarca, Gülten Akın, ÜlkerTamer, Cahit Külebi gibi Türk şairlenni Hollanda'ya davet eden Robert Ânhegger, 1973 'te tstanbul'ageridönüyor. ••• A Tarih Vakfi Haberler Yayım, Mart 1993 "Benımbabam Alman, annem îsviçre'nin Fransızca konuşan kısmından. 191 l'de Viyana'da doğdum. Anne tarafım benım Fransızca konuşmamı istiyordu, o yüzden Fransızcayı Almancadan iyi bilirdim. Harp zamanındaokulagiderkenbilirsinizçocuklar zalim mahluklardır benimle müthiş alay ettiler. Anneme dedim ki ben artık Fransızca konuşmam. Babam Hollanda'ya tayin edildi. Hollanda'da bana pis Alman dediler. tsviçre'ye gittik, orada da aşağılandım. Bunu niçın anlatıyorum? Çünkü böyle aşağılanmanın çocuk üzerinde yaptığı tesir üzennde durmak istiyorum. Sonradan Türk işçilerinin ve hele çocuklarının durumunu çok iyi anladım. Bu arada Zürich'te üniversiteye devam ettim. Gayet acayip bir kombinasyonla doktor oldum: Sosyal Tarih, Islam Bilgisi ve SlavFilolojisi." Robert Ânhegger bu konulan seçmesinde çocukken okuduğu kitaplann etkili olduğunu belirtiyor.Balkan tarihi üzerine ihtisas yapmak istemiş, fakat Türkçe bilmeden bunun yapılamayacağını anlayarak 1935'te Türkiye'ye gelmiş. Türkçeyi kitaplardan ve sokakta öğrenmiş. 1940'ta Türkiye'ye temelli yerleşmiş ve birkaç ay sonra Alman Arkeoloji Enstitüsü'nde ilmi yardımcı olarak çalışmaya başlamış. "Orada çok mesut idim. Çünkü iş ilginçti. İlk neşriyatımı orada yaptım. tznik çinileri hakkında Almanca olarak bir etüt çıktı. Benım için en önemlısi şuydu: Enstitü içinde birNazi atmosferi yoktu. Bununharp içinde Nazi olmayan bir Alman için ne ifade ettiğini başkasına anlatmak güç..." Ânhegger sonradan Arkeoloji Enstitüsü'nden aynlmak zorunda kalır. Naziler onu 1943'tevatandaşlıktanatarlar, 1959'akadar "vatansız" (haymatlos) olarak yaşar. Geçimini sağlamak için hocalık yapar, matbaalarda çalışır. 1950'de iki önemli olay olur: Bin Mualla Hanım ile evlenmesi, ikincısi ise Istanbul Kültür Demeği'ni kurması. Dernek lstanbul'da "Galeri" olarak tanınıyormuş, Türklerin de lcatıldığı çeşitli etkinlikler düzenlenmiş. Ânhegger, Türk kültürünün Avrupa'datanıtılması için verdiği çabalan anlattıktan sonra Türkhalkıylabütünleşmiş bir Alman olarak kendi konumu ile ilgili düşüncelerini dile getirdi: "Ben Türkleştim, ama aynı zamandabilinçli bir Almanım. Hayatım zenginleştı. Almanya'daki Türk gençlerinın de bu şansı var. Bu durum ıkı memleket için de çok büyük kazanç olabilir."^
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle