Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8NİSAN2001.SAYI785 13 PAZARIN PENCERESİNDEN nu Balthus'un kendisi de kabul ediyor, "Başka geçim kaynagım yoktu. tnsanlan hayrete düşürüp kısa sürede üne kavuşrnak istiyordum," diyordu. 29 Şubat 1908 'de, Boulevard Raspail ile Boulevard Montparnasse arasında küçük bir geçit oluşturan sokakta dünyaya gelen Balthus 'un o günlerden tek anımsadığışeyiribirkestaneağacıydı. Annesi ve babası da ressam olan Balthus'un çocukluğu sanatçılar arasında geçti. KJossowski'ler 1914 yılında Berlin'e taşındılar. Balthus'un annesi 1917 'de eşini terk ederek iki oğluy la birlikte Cenevre'ye gitti. Bir süre sonra unlü ozan Rilke ile tanıştı ve ona âşık oldu Balthus kendisine bir baba gibi davranan ve yaşamını yönlendiren ozandan çok etkilendi. Bu arada bir süre yonru sanatçısı Margrit Bay ile çalıştı, daha sonra yine Rilke' nin yardımıyla Paris'e giderek Andrd Gide'in yanına yerleşti ve orada sanat eğitimini sürdürdü. 1926'da ttalya'ya gitti. Orada kaldığı sürece Piero della Francesca'nın yapıtlannı ve kimi fresklerin kopyalannı yaptı. Daha sonra yeniden Paris'e dönerek, bir yandan sokak görüntülerini yansıttığı resimleri yaparken bir yandan da geçımini sağlamak için mobilya cila ustası olarak çalıştı. 15 ay Fas'ta askerhk yaptıktan sonra Isviçre'ye giden Balthus, yörenin en varhklı ailelerinden bırı olan Watteville'lerin kızı Antoinette i lc evlendi. Oğlu Stanislas 1942'de, Thadec ise 1944'te dünyaya geldi. Antoinette 1947'de Balthus'u terk etti. Terk edildiği için bunalıma giren ve bir söylentiye göre intihara yeltenen sanatçı daha sonra yazar GeorgesBataüle'ınyeniyetmekızıLaurence'a gönlünü kaptırdı. Genç kız Balthus'un en erotik resimlerine modellik yaptı. Bu ilişkinin ardından Dora Maar ile de bir süre birlikte olan Balthus bir süre sonra, yine model olarak yararlandığı yeğeni Fr6derique ile ilişkiyegirdi. 1962'de, Kyoto'daki eski bir tapınakta, yaşamının ikinci büyük aşkı Setsuko Ikeda ile tanıştı. Sanatçı 54, o ise 19 yaşındaydı. Onu görür görmez büyülenen Setsuko bu şaşırtıcı kişiliğin peşine takılmaya karar verdi. Olaylar hızla gelişti. önce ona poz vermeyi kabul eden genç kız, birkaç ay sonra sanatçıyla birlikte yaşamaya başladı. Ancak, işlerbirazkanşıktı ve aşılması gereken engeller vardı. Çünkü Balthus o sırada hem evliydi, hem de yeğeni Frederique ile birlikteydi. Fr6derique bahçede Fransız genç sanatçılarla, Setsuko ise evde yaşıyor, Antoinette de sık sık ziyarete geliyordu. Balthus Tarih diye öğrendiklerimiz SELÇUK EREZ K ile Setsuko 1967'de Tokyo'da Japon geleneklerine uygun bir törenle evlendiler. 1973 'te Harumi adlı bir kızlan oldu. Antoinette 1997 'deöldü. Aydın kesime ters düştüğünü öne süren Balthus, "Akılcıhk, gerçeklik ve gerçekler arasında bir tür demir perdedir," diyordu. Gerçeğe ulaşma sürecinin herkese göre değişen, çok kişisel bir deneyim olduğunu, kendisi için bu sürecin Incil ile Tann'ya inanmaktan geçtiğini dile getinyordu. Çirkinliklcrle dolu olduğunu düşündüğü bu dünyada en çok güzelliğe önem veren, güzellikle tannsallık arasında bir bağ olduğuna inanan sanatçı, "Tann yarathklarına baktığında, bunlann iyi ve güzel olduğunu gördü. Yarattıklanyla hoşnut oldu. tşte güzelliğin ilahi kökeni budur. Siz de doğayı çizmeye başladığınızda, gerçekte, güzelliğin her yerde olduğunun ayırdına vanrsınız. Kuşkusuz, güzelliğı anyorsanız. Ama böyle bir şeyin peşinde değilseniz, hiçbir şeyi göremezsiniz." diyordu. (Balthus 18 Şubat 2001 tarihindeöldü.) Çeviren.R/TA URGAN Balthus'un 14 yaşındaki modeli Anna ve kedUeri Mitsou... ızım Esin'in ortaokul kitaplanndan birinde Timur Lenk (ve doğal olarak Yıldınm Bayezid) ile ilgili şu bilgiler yer almaktaydı: "Bir Türk hükümdan olan Tımur, Maveraünnehir, Horasan ve Iran'da büyük bir imparatorluk kurmuş, Osmanlı Devleti'nin sınıriarına yaklaşmıştı. Kendisini çok büyük görüyor, Yıldınm Bayezid'i küçümsüyordu. Bu sırada Irak hükümdan Ahmet Celayır ile Karakoyunlu Beyi Kara Yusuf, Timur'dan kaçarak Osmanlı Devleti'ne sığınmışlardı. Timur, Bayezid'den bu beyleri istedi. Dediğini yapmazsa savaşa hazır olmasını bildirdl. Onurtu ve bağımsız bir hükümdar olan Bayezid'den böyle bir isteğin yerine getirilmesi beklenemezdi. Yıldınm Bayezid olumsuz karşılık verince Tımur, Anadolu'ya girdi ve Sıvas'ı kuşattı... Timur'un kimsenin kanını akrtmayacağına söz vermesi üzerine kale komutanı şehri teslim etti. Timur, Sıvas'a girince, askerieri diri diri toprağa gömdürdü. Böylece sanki sözünde durmuş oldu. Bundan sonra Timur'un yanına kaçan Anadolu beyleri, onu Osmanlılara karşı kışkırttılar.. Bayezid de Timur'a bağlı Erzincan ve Kemah'ı aldı. Timur Kemah Kalesi'nin geri verilmesini, Bayezid'in şehzadelerinden birini yanına yollayıp Timur'un egemenliğini tanımasını, Celayır ile Kara Yusuf'un öldürülmesini, Anadolu beyliklerinin eski sahiplerine verilmesini istedi, Yıldınm komutanlannın daha ölçülü davranması isteklerine rağmen ağır bir karşılık verdi." Peki 1402'degerçekleşenAnkara Savaşı'nda ne olmuş? Kitaba göre, "Sol kanatta Timur'un gizlice elde ettiği (Osmanlı ordusundaki) Kara Tatariar, hainlik ederek arkadan ok attılar, sağ kanatta da daha önce Anadolu beylenne bağlı tımaıiı sipahiler de hainlik edip Timur'un tarafına geçince Osmanlı ordusu bozuldu ama Bayezid yanında kalan az bir kuvvetle sonuna kadar savaştı; ancak atının yuvaıianması yüzünden esir düştü." "Milli Tarih" başlığı altında, başka devletlerin tarihlerini sadece tarihimizle ilgili olduklan kadar anlatmanın yeteceği düşüncesiyle yazdınlmış tarih kitaplan, öğrencilere gerçekleri ne kadar aktanyor? Onlara tarihi doğru yorumlamalan, bugün yararianabilecekleri sonuçlara ulaşabilmelen için neler sağlıyor? Bunu irdelemek amacıyla, başka kaynaklara bakalım: Lord Kinross'un Ottoman Centuries (Marrow uuill, N.York, 1977) de Bayezid'in, Anadolu'da fetihlere girişerek, bu ara Karamanoğullan'nı yendikten sonra Kayseri'yi ve Sıvas'ı alarak, sonra Fırat Nehri'ne kadar ilerieyerek o sıralarda Maveraünnehir'de üslenerek çok güçlü ordusuyla Çin'den Rus steplerine, Ganj Nehri'nden Iran'a kadar yayılan topraklan fethetmiş olan Timur Lenk'in imparatorluğunun bat sınırlanna vardığı anlatılır. Kinross, birçok kaynaktan aktardtklanyla, bize bu stratejinin yanlışlığını algılatır: Bayezid böyle bir güç konusunda yeterince bilgi edinseydi, Timur'a hakaret içeren yazılar yollamaz, onunla çatışmayı zorunlu kılacak fetihler yapmaz, sınııiarını doğuya doğru genişletmezdi. Böyle bir strateji ile Timur'la çatışmadan kaçınabilir, ya da ele geçirdiği Anadolu beyliklerinin, Osmanlı'dan kaçıp Timur'a sığınan beyleri, o zaman Tımur, Batı'ya yöneldiğinde, Osmanlılar için Timur'un ordusunu örsejeyen öncü kuvvetleri işini gormüş oluriardı. Osmanlı hükümdan, Timur'u yeterince değeriendirecek bilgiye uzak kaldığı süre içinde, Avrupa'nın birçok ülkesi, yolladıklan temsilciler aracılığıyla Timur'u yeterince tanıyabilmişlerdi. Mesela, Kastilya Kralı III. Henri'nin temsilcisi olan Ganzalez de Clavijo, 1403'te ülkesinden yolaçıkmış, Semerkand'dan 1406'da dönmüştü; izlenimlerini aktaran yazmalar, halen Madrid Ulusal Kutüphanesi'ndedir. Çocuklanmıza okutturduğumuz tarih kitaplannda "bizden" saydığımız Osmanlı padişahını, "Bir Türk hükümdan" oiduğunu söylediğimiz halde "bizden" sayamadığımız Timur'a karşı, "Onuriu ve bağımsız bir hükümdar olan Bayezid'den böyle bir isteğin yerine getirilmesi beklenemezdi" diye savunuyor, sonra Ankara Savaşı'ndaki mağlubiyetini, onun bilgi eksikliği ve strateji hatalan yerine "Tatariann ve Anadolu beyliklerinden Yıldınm Bayezid... gelen askerlerin ihaneti" ile açıklıyoruz. Biz bunlan aktardığımız çocuklanmızdan ne öğrenmelerini bekliyoruz? Ecdadımız kabul ettiklerimizin asla yenilmez olduklannı, yenilseler bile hıyanetler ve aksilikler sonucu yenildiklerini mi? Acaba, bugün futbol takımlanmız maç kaybedince ortalığı yıkıp yakan gençlerimiz, böyle koşullandırmalar sonunda, Türk'ün yeterince iyi hazırianmasa bile yenilmez olduğunu, yenilse, bunun ancak hakemin ya da başka bir unsurun hıyaneti ve haksızlığı sonucu gerçekleştiğini düşünmezler mi? Aynı sıralardan yetişmiş olan Başbakanımız, böyle sanrılar sonunda, ekonomik başansızlıkların asla hükümet hatalanndan değil, Uzakdoğu'daki ekonomik sarsıntılardan, enflasyondan çıkar sağlayanlann yaptıklanndan ya da IMF'nin yanlışlanndan kaynaklandığını savunmaz mı? Okullarda bize okutulan tarih kitaplannın hangi sayfasını alıcı gözle irdeleseniz bunlara benzer sonuçlara ulaşırsınız.^