Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET DERGİ *+ rabilmeniz için karşı tarafın da bu dili bilmesi gerekiyor. Dili maharetli kullanan bir kadın olduğumu sanıyorum. Daha çok erkeklerlekonuşuyorum, argo kullanan kadın sayısınınçok fazla olduğunu düşünmüyorum. Çünkü argo sokakta, çatışmanın içinde üretilen bir dil, oysa kadın üretimin içinde değil. Argoyu biliyorsa da yanındaki erkekten duymuştur. Ben çok derli toplu bir ailede büyüdüm. Argoyu lisede, üniversitede, daha çok da sokakta öğrendim, bağımsız dilimi oluşturmaya başladım. Leyla Tavşanoğlu (Gazeteci): Argo kullanmayı severim. Çocukluğumdan bu yana da kullanıyorum. Babam, beni karşısına alıp küfîir öğretirdi ama ben ona karşı kullanınca çok kızardı. Annem, ciddi bir burjuva ailesinden olduğu için küfretmemi onaylamazdı. Ben kendimi rahat ifade ederdim ve annem "Seni yanhş doğurmuşum" derdi, "sen oğlan olmahymışsın". Ablamla aramızda isekuş dılı konuşurduk. Kendi ürettiğim bir argo pek yok, sevdiğim erkek arkadaşlanma "horozun oğlu" derim. Tepki almadım, tarzımı sanırım herkes kabul etti, üstelik bana küfrettirmek için uğraşırlar, eğer beceremiyorlarsa hasta olduğumu düşünürler. Argoyu, gizli bir şey söylemek istediğim, sözcüklerinuçuşmasını istediğim zamanlarda kullanıyorum. Çok tepem attığı zamanlarda ise küfre kayıyorum, "dümbük", "geçmişi kınalı", "ölüsü kandilli" sıklıkla ağzımdan dökülen sözler. Kadın argosunun varlığının farkındayım, bir kadın tuvalete gideceği zaman "paparya toplamaya gidiyorum", ağda yaptıracağı zaman KITAPTAN... Labuzittin: Deli, çılgın, güvenilmez erkek. Apaçi takılmak: Ağda Süllü sümüklü: Aile Tünel geçmek: Aklını işe verememek Iskala babiç: Başaramamak Kırnak oğlan eskisi: Çapkın erkek Rimelli pipi: Eşcinsel erkek Deliksiz inci: Evlenmemek Cevriye cabbar: Işgüzar Barbaros: Jigolo Halka arz edilmek: Fuhuş Ostaşkof: Kart Kabuksuz: Makyajsız Jorjet: Moda Zerzevatlan suya bastırmak: Mastürbasyon Büyük düşün: Penis Bulgur kınğı: Pırlanta May demeden mayışmak: Cinsel istek Makaraki: Şaka Atike dondike: Takıntılı Kebelek: Tecrübe Hasanfakılı: Taşralı Itin sudan geçtiği gibi çıkmak: Yıkanmak Iki yüz elli gram: Vajina Zamkini zimkinos: Zor Fıstığı yeşil: Değerli ve bulunmaz kadın. Meral Okay: Argo çatifmadan ürer... "çektireceğim", saç boyatacağı zaman da "boyabadanaya gidiyorum" der... Ben, işim çokters gitmişse küfrederim. Iş sırasında ağzımdan kaçtığı da oldu. Bir röportajda,teyptakıhnca"içines "dedim,ama çok utandım. Özel yaşantımda da argoyu kullanıyorum, kocam da arkadaşlarım da bunaalıştı. Ramize Erer (karikatürist): Günlükyaşamda çok fazla argo kullanmıyorum, belki herkesinkullandığı kadar... Karikatürlerimde yapmaya çalıştığım, dilimizde olanı çizgiye geçirmek. Gazetede daha dikkatli olmak, okuyucu tepkisini dikkate almak zorundasıruz. Bazen espriler sert kaçabiliyor, sizden daha hanım hanımcık şeyler bekliyorlar. Orta yaşın üstündeki insanlar daha tutucu, hayata bakışlan, karikatüre bakışlanna da yansıyor. Bazen kaçırdığımı hissediyorum, tepki almasam da bunu hissedip yakalayabiliyorum. Dergilerde ise hareket alanı daha geniş, daha çok küfiirkullanabiliyorsunuz.Espri yaparken kadını aşağılayacak bir şey yapmak istemiyonım, buna özen gösteriyorum. Günlük dilimde kendimi rahat hissettiğim insanların yanında argo kullanabiliyorum, en sıklıkla "herif" diyorum. Kadınlar kendilerini çok rahat ifade ediyor, çok rahat argo kullanıyor, hiç sınırlandırmadan bir şeyleri anlatabiliyor, her şeyi isimleriyle söyleyebiliyorlar. Ben birkaç kadın arkadaşımın yanında rahatım, diğerlerinin yanında tutuklaşıyonım. ^ beratguncikan@turk.net Leyla Tavşanoğlu: Argoyu svviyorum... Ram'ızeErer: Çizgilerimedikkat ediyorum. PAZARIN PENCERESINDEN ABD'ye nefret... SELÇUK EREZ 1112 Kasım tarihli Le Monde'da, A. Frachom imzalı bir yazıda Dakar'dan Cakarta'ya Müslümanların, ABD'nin Afganistan'a saldırısını telin ettikleri bu ülkelerin basınlarından örnekler verilerek anlatılıyordu. Mısır'da basılan El Ahbar'dan alınmış bir başmakalede şöyle dendiği aktarılıyordu: "Amerikan medyasının Amerikan kimliğine sahip olduğu iddiası, bir teoriden ibarettir; aslında bu medya, Yahudi lobisinin emirleriyle hareket eder... Amerikalıların Afganistan'a uçaklarla taşıyıp attıkları yiyeceklerin, Afgan halkının sağlığını etkilemek amacıyla genetik işlemlerden geçirilmiş olduğu konusunda duyumlar alınmaktadır. Bu duyumlar doğrulanırsa, ABD'nin, insanlığa karşı işlenmiş suç nedeniyle itham edilmesi gerekir." A. Frachom'un, Müslüman ülkelerde, bu ülkelerin başında yer alanların 11 Eylül saldırıları konusunda söyledikleri ne olursa olsun, halkın ABD'ye şiddetle karşı olduğu konusunda söyledikleri, Taleban'ın tepelendiği ya da tepelenmek üzere olduğu bugünlerde de geçerli midir? Bunu anlamanın bir yolu da Islam basınına bir göz atmaktır. Iran, Libya gibi AB'ye karşıt yönetimlerce güdülen ülkeleri bir yana bırakıp diğer Islam ülkelerinin basınına bakmak daha doğru olur: Suudi Arabistan'da basılan Arab New'un 3 Aralık sayısında Pakistan'ın Tahrike Insaf Partisi Başkanı Imran Han ile yapılmış bir söyleşi yer almaktaydı. Bu söyleşide Imran Han şöyle demekteydi: "ABD'nin amacı, Taleban'ın yerine başka bir güç koymaksa, harbi kazanmış sayılırlar; ama kendi ortamlarının yansıttığı şekilde, terorizme karşı savaşta galip geldiklerıne inanıyorlarsa, kesinlikle yanılmaktadırlar... Pakistan'da ve yeryüzünün başka taraflarında 11 Eylül trajedisi ertesinde ABD'ye yönelik iyi duygular, şimdi, bu ülkenın bombardımanlarıyla can veren suçsuz Afganistan halkına yönelmiştir." Bahreyn'de yayımlanmakta olan Daily News gazetesinin 3 Aralık 2001 sayısında da Enver Abdulrahman, köşe yazısında Ingiliz Independent gazetesinden bir aktarma ile yansıtıyordu bu konudaki eğilimlerini: "Bugün Batı'da hâlâ profesyonel gazeteciliğe benzer bir şeyler yansıtan çok az sayıda gazeteden biri olarak Independent'ta Robert Fisk, 'Biz şimdi harp suçlularıyız!' demektedir!" Fisk, Afganistan'da komünist hükümetin düşmesini izleyen evrede gerçekleşmiş olan vahşete dikkat çekmekte ve şu anda yandaşımız olanların 19921996 yılları arasında Kâbil'de 50 binden fazla insanı katletmiş olduklarını vurgulamakta ve "Şimdi biz, aklı eksik Taleban ve Usame'yi neden gösterip Afgan köylerini, burada yaşayanlarla beraber yok etmekteyiz" demektedir. Fisk, yazısını şöyle bitirmekte haklıdır: "Amerika'nın yaptığına kimse şaşmamalıdır. Dudaklarımızı uçuklatan Blair'lerin, Chirac'ların ve Schröeder'lerin ve televizyonda boy gösteren tüm elemanların Afgan milletinin yok edilişi karşısında böyle korkakça susmalarıdır!" Burada başka bir özellik de dikkati çekmektedir: Düşünce ve eğilimler, genellikle doğrudan doğruya açıklanmamakta, bu konuda yazarın ve gazetenin düşüncesi doğrultusunda fikir açıklamış olan başka ülke sözcü ve yazarlarından aktarmalar yapıp "Ne de doğru söylemiş" gibi eklemelerle yansıtılmaktadır. örnekleri çoğaltmak mümkün; ama burada yansıttıklarımızın yanında Islam âleminde, ABD'ye nefret kusan daha pek çok yazının yayımlanmakta olduğunu söyleyebiliriz. Londra'da yaşayan bir tanıdığımın, yine bu kentte yaşamakta olan bir Mısır temsilcısiden duyarak yansıttığı da ilginçtir; Mısırlıyla, bu bildiğimin arasında şöyle bir konuşma gerçekleşmiş: Bu 11 Eylül saldırısını aslında Mossad'ın yaptığı söyleniyor; siz ne diyorsunuz? Lütfen kırk yılda bir hepimizi onurlandıran böyle büyük bir zaferi bizden esirgeyip Yahudilere aktarmaya kalkmayın! Tek bir kişinin duygularından genelleme yapılmaz ama bu kimsenin söylediklerinin, gazete yazarlarının aktardıklarını başka bir üslupla yansıttığına inanmaktayım. öyleyse soralım: Bir ülke, bu ülkede geçmişte gerçekleşen bazı olayların hoşumuza gitmemiş olsa bile her tutumunda haksız mıdır? Haklı olmak için Müslüman olmak şart mıdır? Bugün Islam ülkelerinin basınında kuşkusuz halkın eğilimlerini yansıtan yazılarda çıkanları, "tarafsız, hem nalına hem mıhına yazılar" olarak niteleyemeyiz. Amerika'ya karşı var olan bir nefret, bu harbin yorumunu alabildiğine etkilemektedir. Sorun nereden kaynaklanmaktadır? Cevabını, üyesi olduğum Balkanlarda Uzlaşma ve Demokrasi Merkezi'nin organize ettiği bir çalışmanın sonucundan alıntı ile vereceğim: Birkaç oturumda Balkan ülkelerinden tarih hocalarının, Balkan ülkelerinin tarih kitaplarında birbirleri hakkında söylediklerini gözden geçirdikten sonra vardıkları sonuç şöyle özetlenilebilir: Tarihte gerçekleşmiş olanları çarpıtıp, hep kendimizi haklı ve kahraman gösterme eğilimine son verip doğru yansıtmak ve çocuklarımıza, gençlerimize sadece kendi yorumumuzu değil, o zaman bize hasım olmuş tarafın da yorumunu ekleyerek sunmak gerekir. Islam ülkelerinde (tabii ki sadece Islam ülkelerinde değil bu eksiğin yürürlükte olduğu her yerde) böyle bir eğitim verilmedikçe ve din, "Sadece Müslümanlar haklıdır; başka dinden olan, başka Tanrıya inanan dalalet içindedir" şeklinde yorumlanmadıkça bu durum değişmeyecektir. M