27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

11 BAŞKENT GUNLERİ Altıyediayöncesavcıbeniarayıponunçok hasta olduğunu ve hapisten çıkartılacağını bildirdi. (Gülümseyerek...) Heriki bacağı da kesilmişti. Amerikalı kocası onu cezaevinde hergiin ziyaret etmek amacıyla Dusseldorf'ta bir daire satın almıştı. Şimdi bir apartman dairesi, bir de yürüyemeyen karısı var. Ya, işte böyle." Braunsteiner' in bacakJannın kesilmesiyle ona göre, adalet yerini mi bulmuştu? Bu soruyayanıtvermiyor Wıesenthal'ebirsoru sorduğumda genellikle bambaşka biryanıt alıyorum. Bunun yaşıyla hiçbir ilgisi yok, bile bile öyle davranıyor. "Bak, bizim uğraştığımız davalar nispeten küçük davalardı, çünkü büyükleriyle Amerika ilgileniyordu. Adamlarımızı Arjantin ve Brezilya'yagönderebilecekdenliparamızyoktu. Dahası, ofiste 100200 kişiye gerek vardı. cekken, Edınburgh'daölenveNaziyanlısı olduğu söylenen Anton Gecas'tan söz edıyor. Adamın ölmesi onda bir öfke ya da başarısızlığa uğrama duygusu mu yaratıyor, yoksa yalnızca bir rahatlama mı duyuyor? "Mahkeme karşısına çıkmak çok önemli. Aynı şeylerin yeniden yaşanmaması için bu insanların mahkemede sorgulanmaları ve bunun gazetelerde yayımlanması gerekiyor," diyor. Zarar gören bir yığın insanın sonunda başkalarına zarar verdiklerinı anımsatıyorum. Yıne soruyu duymazlıktan geliyor ve "Umarını Israil ayakta kalmayı başarır. Genç bir delikanlı iken tek umudunı o zamanlar Filistin olan topraklarda yaşamaktı Bu yüzden orasının yüreğimin bir parçası olduguna inanıyorum," diyor. Kızı ve üç torunu şimdi orada yaşıyor. Yaşaını boyunca Iyem'inkadınlan... MÜŞERREF HEKİMOĞLU T Iki sekreterle daha fazla ne yapılabilirdi ki?" Soykırımın dehşetini geride bırakmayı hiç düşündü mü? Yeterince acı çektiği duygusuna kapıldığı oldu mu? "Evet, anlıyorum. Bu, kesinlikJe gerçekliğin kendisi. Savaştan önce 12 yıl boyunca mimarlık yaptım. özgürlüğüme kavuştuktan birkaç hafta sonra yeniden mesleğime döndüğümde, ev yapmaktansa barışın temellerini atmanın çok daha yararlı olduğunu düşünecek denli safmışım. Bir iki yıl içinde barışın sağlanacağıru sanıyordum." Başka Nazi avcılarırun da kendisi gibi düşündüğünü, ancak bir süre sonra boşa kürek salladıklan bu uğraştan el etek çektiklerini, kendi ofisinin dünyada bu uğurda emek veren son ofis olduğunu söylüyor. VViesenthal özgürlüğüne kavuştuktan sekiz ay sonra kansı Cyla'yı Polonya'dabuldu. Aynı zaman onu en çok mutlu eden şeyin ne olduğunu sorunca duraksamadan, "Damadım," diye yanıtlıyor. "Obiravukat." Wiesenthal parmağıyla saati gösteriyor. Sesi herhangi bir sıcaklıktan yoksun. Yorgun, ya da telaşlı görünmüyor, yalnızca sabırsızbirhalivar. SoykırımyüzündenTanrı'ya olan inancını yitirip yitirmediğini soruyorum. "Buçok özel birkonu," diyor. Yaşadıklannın sevecenliğini yok ettiği duygusuna kapıldığı oluyor mu? "Bunun sevecenlikle ilgisi yok; adaletle ilgisi var," diyor "Bunu yazmalısın. Ben 93 yaşındayım. 80 yaşında biri mahkeme önüne çıkartıldığında herkes duygulanıyor ve 'Bırakın şu ihtiyarcık huzur içinde ölsün,' diyor. Ansızın kulağıma eğiliyor, "Birkaç yıl önce farklı ülkelerden gruplar yardıma gereksinimimiz olduguna karar verip bizler için para topla ünel'den Galatasaray'a doğru yürüyoruz. Yanımda Melih Cevdet Anday. Dar bir sokağın sapağında duruyor. Gel Nuri'ye bir meıtıaba diyelim. Dağ gibi bir adam Nuri lyem. Dostça selamlıyor Melıh Cevdet'ı. Bana hayli soğuk. Arada belli bir açıklık var. Uzun sure görüşemedık. Derken ören'de karşılaştık. Edremitli Felsefe öğretmeni Mustafa Göksu'nun balkonunda. Nezihe ve Hıfzı Topuz da bızde o günlerde. Balkondan balkona söyleşilerle gelişti dostluğumuz. "Rakı şışesinde balık olasıya" guzel günler. önde mavi deniz, arkada dağlar, zeytinler. Sarı kız dolaşıyor tepelerde. Sonra esmerleşiyor sular. Kadınlar boy veriyor damla damla. Su gibi temiz, saydam kadınlar. Gergın çizgileri bir başkaldırı gibi. Bizim kadınlarımız onlar. Yüzlerce, binlerce kadın dikiliyor Nuri ustanın fırçasında. Emeğin gücünü, alınterinin çağrısını, parıltısını sunuyor dünyaya. İycm V/ı Şehirli Kadın Portresi, 1997... gibi duygularla doluyor insan. lyem sevgisinin gizemi bu bence. İki kuşak sevgiyle, saygıyla en güzel ürunü veriyor. Çocuklarıyla bütünleşerek yarınlara ulaşıyor. lyem Usta'ya böylesi yakışır hiç kuşkusuz. Güzel bir lyem var duvarımda. Yıllar önce Haldun Dormen getirdi Istanbul'dan. Nuri iyem'ın boşluğunu ıçıne sindıremedi. Bir sergiden alıp bana verdi. Maviyeşil karışımı bir kadın. Denizlerle, dağlarla kucak kucağa. O resmi çok sever, güzel anılarla seyrederim. Resim seviyoruz ama alacak gücümuz yok her zaman. Şimdi var. Ikinci kuşak lyem'ler çok değerli bir yapıt oluşturuyor. lyem'in yüzlerce yapıtını bir arada sunuyorlar. Henüz görmedim ama coşkuyla bekliyorum. Resimseverler de alma gücünü bulamıyor her zaman. O mavi tabloyu da taksitleyerek aldım. Uzun yıllar geçti aradan, o mutluluğu hâlâ yaşarım. Resim almak, sevdiklerime resim armağan etmek de bir mutluluk ama olanak yok her zaman. Vaktiyle bir resim almak için özümle pazarlık eder, özverimi hayli zorlardım. lyi ki zorlamışım. Duvarlarım da, yaşamım da o tablolarla renkleniyor, güzelleşiyor bunaldığım zaman onlara bakıyorum. Ortahk yeniden güneşler içinde. Ustalara selam! ^ Yıllar sonra Ankara'da, Tahran Caddesı'nde 20 No'lu apartmanın önundeyız. Yanımda genç arkeolog Engin Özgen. Kapıyı açarken guluyor. Dikkat! diyor. Sevdiğınız birı var karşınızda. Hâlâ gözleri parlar o olaydan soz ederken. Girış duvarında kocaman bir Nuri lyem. Resim dalındaki değışım ve dönüşümleri yansıtan bir yapıt. Hızını alamıyor, öteki katlara da tırmanıyor ama o duvarlar beyaza dönüyor gıderek. Yoksa bir lyem evi oluşabilirdi o yapıtlarla. Kimi kişiler badanayı seçiyor! lyem'in resimle uğraşını, dünyaya bakışını, değişim ve dönüşümleri Ankara'da izledim sonra. Bilkent Üniversitesi'ndeki dostlarım Sevil ve ömer Benli'nin evinde. Duvarlar şenleniverdi. Istanbul sergisi fırçanın masalı gibi bir olay. Dev boyutlar içeriyor. Ustaya saygı içinde yaşanıyor her şey. Ikinci kuşağın coşkusu ve üretkenliğiyle biçimleniyor her şey. Dinlerken gözlerden aşk gibi, bahar da sınıf arkadaşı olan Cyla da şimdi 93 yaşında. Peki, ya Cyla normal bir yaşamın özlemini hiç duymadı mı? "Ona yeniden kavuştuğumda bana mimarlık eğitimi gördüğümü ve 12 yıl bu alanda emek verdiğimi ammsatarak, 'Neden mesleğine geri dönmüyorsun? Nazilerin zulmüne uğrayan tek kişi sen değilsin,' dedi. Ama ben buna razı olmadım." NViesenthal' in ilgisini başka bir alana çekmek neredeyse imkânsız. Bosna, Ruanda, ya da Irak'taki katliamdan aynı bağlamda söz etmenin soykınm sırasında Yahudilerin yaşadıklan o benzersiz acının azımsanması anlamınageleceğinidüşünüyor. "Bak, şimdi Suriye'de yaşayan ve 130 bin Yahudinin ölümünden sorumlu olduğu bilinen tek bir kişi var. O da Alois Brunner," diyor. Bana birkaç ay önce, tam Litvanya'ya iade edile maya başladılar. Çünkü parasız hiçbir şey yapılamaz. Ama şimdi durum içler acısı; para var, peşine düşülecek kişiler ise çok az,"diyefısıldıyor. Wiesenthal 15 dakikadır bana artık gitmem gerektiğini söylüyor. Şimdi kendi gitmek üzere ayaklanıyor. Rosemary paltosunu ve beresini giydiriyor. Bir an için karşımda sert tavırlı, genç bir direnişçinin hayaletini görür gibi oluyorum. Asansöre binerlerken ben de peşlerine takılıyorum. Bundan pek hoşlanmamış göriinüyorlar. Kapıya geldiğimizde Rosemary otoparkı işaret ederek, "Biz bu tarafa, siz o tarafa," diyor ve başka tek bir sözcük etmeden uzaklaşıyorlar. ^ The Guardian 'dan StMONHA TTENSTONE Türkçesi: RİTA URGAN Nuriİyem'den... Göç, 1990'lar...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle