24 Nisan 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

3OTEMMUZ2OOO SAYI 749 deyınce Webb, "Çünkü gclccek konusunda hiç plan yapmıyoruz," diye yanıtlıyor. Öğle yemeğini bır lokantada yemeye karar venyoruz. Ancak yöre halkının onların kim olduklannı bılmemeleri koşuluyla. Acıkmış görünüyorlar. Fred salataya süs için konan portakal kabuğunu bıle midesine indiriyor. Sohbet etmeye de açlar. Göçebe olmak insanda bir yalnızlık duyusu yaratıyor oy sa. Her ikisi de, dünya onlar için şimdi bile şaşırtıcı bır şeymişçesine, hayret içinde ve ağırbirtempoyla konuşuyor. önce Fred söz alıyor, ama Webb sik sıkaraya giriyor. Ingiltere'ye gelişlerinden kısa bir süre sonra gazetede "The Graduate" oyununun Batı Yakası'nda sahneleneceği haberini görünce gözlerine inanamadıklarını söylüyorlar (oyunun telifhakları yoktu, sinema haklannı 18 bin dolara satmışlardı). Oyunculan ziyarete gidiyorlar. Tümü de romanın bir özyaşamöyküsü olup olmadığını merak ediyor. öy le miydi? "Ortam ve karakterler açısmdan ele alırsanız öyle. Elaine benim, Charles ise Ben. Annemlebabam o türde insanlardı..." Peki, Mrs. Robinson ıle bir aşk serüveni yaşamış mıydı? Sen ne dersin diye soruyor, ben de, "Sanmam," diye yanıthyorum. "Haklısın. Öykü birbirimize karşı beslediğimiz duyguların bir dışavurumuydu." Üniversite yıllannda tanışmışlardı.Henüz"yozlaşmaöncesinde" olduğunu düşündükleri Ingiltere'de olmaktan son derece hoşnutlar. Bu açıdan Fransa bile onlan düşkınklığınauğrarmış. Ingiltcre'de kendilenni rahat hissediyorlar. Son kaldıklan yerin batı Hollywood'da bir eşcinseller mahallesi olduğunu söylüyorlar. "Fena biryer değildi, çünkü insanlan topluma karşıydı."AmaoradabileinsanlarFred'esaçının neden öyle olduğunu sormadan edemiyorlardı. "Yolda rastlayanlar ya,'Vah vah, kemoterapi görmenize çok üzüldüm,' ya da, 'Hey, başörtü takış biçiminiz çok hoş," diyorlar. Sözcükler ne denli hoş olsa da, gerçekte beni onaylamadıklan belliydi." Webb, "Burada aile bağları çok güçlü. Ana, baba, çocuklar, nine, dede ve torunlar hep el ele tutuşup konuşuyorlar, birlikte eğleniyorlar. ABD'de çocuklann anababayla kaynaşması vaki değildir, tabii para istedikleri zamanlann dışında. Orada kırk yaşını aşmış insanlardan hiç haz edilmez," diyor. Her ikisi de şimdi otuzlu yaşlannda olan oğullanna gelince, geleneksel, dede ve ninelerinin görmek istedikleri türde çocuklar olup üniversite bitirmişler. Webb, "Bizden yeterincenasiplerinialmışlardı. Büyüğü çok yardımseverdir. Siyasal bilimler okudu, şimdi Massachusett'te enerji konulu bir 'thinktank'teçahşıyorveyatınmcılaraparalannı nereye yatırmalan gerektiğini söy lüyor. Küçüğe gelince, o daha da geleneksel. Mirasın harcanması adını verdiği sanatsal birperformans üzerinde çalışıyor. Çok uzun bir performans," diyor. Fredçocuklarının yaşamlanna sürekli başka kızlann girip çıkmasından kaygı duyduğunu dile getiriyor. "öyle çoklar ki. Biriyle tanışıp, tam hah işte bu derken bir başkası çıkageliyor," diyor. Demek onlardan yerleşip ev bark sahibi olmalannı istiyor. Peki, ya kendileri? Webb bir ABD'ye dönmeleri gerektiğini, tasnif edilmesi gereken eşyalar olduğunu 50 dolar etmeyen eşyalann depodatutulması içinayda85 dolar ödediklerini söylüyor. Fred araya girerek, eşyalan bedavaaldıklannısöylüyor. Buaralarlngiltere'de çalışabilmek için yazar ve ressamlara özgü üç yıl lık bir izin belgesi almaya uğraşıyorlar. Fred usulca kulağıma eğilip, "Sanırım, Charles gıtmek istiyor, ama ben sonsuza dek burada kalabilirim," diyor. ^ DERGIDEN Merhaba, Bu haftaki dergimizin kapak konusu Ftipi cezaevleri. Köşe yazarlanmn son günlerde kalemlerinden düşmeyen Ftipi, mahkum ve tutuklulann kâbusu. Adalet Bakanlığı, FJıpi cezaevlerini neredeyse adli bir reform gibi sunuyor. Ama, cezaevi sakinleri başlanna birfelaket gelecekmişçesine huzursuz. Zira yeni cezaevlerinden hücre kokusu yükseliyor. Zaten Terörle Mücadele Yasası 'nın 16. maddesi de bu maddeden hüküm giyenlerin cezalarını hücrede çekmelerini öngörüyor. Yani alınan kokuda hiç deyanhşhk yok. Türkiye, geçmişte pek çok cezaevi tanıdı. Bu cezaevleri genellikle semtlerine göre anıldı. Setntin yamna genellikle tipi de eklenirdi. Mamak, Maltepe, Yıldırımbölge askeri tip cezaevleriydi. Askeri yönetimler sırasında Yassıada, Dil ve îstihbarat Okulu, Zincirbozan Sahnede Mrs. Robinson 'u canlandtrmak Kathleen Turner'ınpayına düştü. gibi üst düzey siyasiler için geçici cezaevleri de kuruldu. özel cezaevlerinin konukları da özeldi. Gazete koleksiyonları şöyle bir kanştınldığında siyasilerimizin pek çoğunun birinci elden cezaevi eksperi olduğu görülür. Bunca üst düzey siyasi, cezaevi deneyimine sahipken Türkiye acaba niye cezaevi sorununu bir türlü çözemiyor anlamak mümkün değil. Bu haftaki dergimizde '68 'in ünlü isimlerinden Muzaffer Oruçoğlu ile yapılmış bir ropörtaj bulacaksınız. Türkiye 'de çok uzun yıllar hapis yatan Oruçoğlu bir süreden beri Avustralya oturuyor, yazıyor ve resim yapıyor. Oruçoğlu ile Cumhuriyet Dergi için Avustralya'dayaşayan bir Türkgazeteci Bülent tbirişim konuştu. Önümüzdeki hafta yeni bir dergide buluşmak umuduyla... CUMHURİYET DERGİ İMTİYAZ SAHİBİ: YEDİ MAYIS HABER AJANSIBASIN VEYAYINCILIKAŞ ADINA BERİN NADİ • SORUMLU MÜDÜR: FİKRETİLKİZ • GÖRSEL YÖNETMEN: AYNUR ÇOLAK • BASKI: ÇAĞDAŞ MATBAACILIKLTD. ŞTİ. • İDARE MERKEZhTÜRKOCAĞICAD.NO: 3941CAĞALOĞLU, 34334 İSTANBUL TEL: (0212)5120505 IREKLAM: MEDYAC Mrs. Robinson rolünü en son üstlenen Jerry Hall oldu. KAPAK ÇİZİMİ: TAN ORAL 'da The Guardian 'dan çeviren: RİTA VRGAN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle