Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kendilerine Adige diyenler... İDtL ENGtNDENİZ "tzleyeceğiniz belgesel bir ulusun anlatılmamış öyküsüne dair, Çerkes ulusunun. Kendilerine Adige derler..." Böyle başlıyor "The Adyghe/Adige" adlı belgesel. Yönetmenliğini Şehbal Şenyurt'un yaptığı film, Çerkesleri anlatan ilkuzunmetrajlı belgesel olma özclliğini taşıyor. Gündelik yaşamımızda Çerkes adınısıkçakullanınz, Çerkes tavuğunu biliriz, Çerkes kızlan güzel olur deriz ama gerçekten kimdir Çerkesler? "Adige" belgesel i bu soruya bir yanıt vermeye çalışıyor, yanı başımızdaki bu derin külturu bizlere ve dünyaya olduğu kadar Çerkeslere de anlatma amacını taşıyor. Çünkü Kınm Savaşı sonrasında anavatanlan olan Kafkasya'dan sürülen Çerkesler dünyanın dört bir yanınadağılmışlarvebugünözbenliklerini unutma tehlikesiyle karşı karşıyalar. Tarihin butrajikdönemiyleilgilipekçokşeyyazılabilir ya da daha pek çok film çekilebilir. Bir ilki gerçekleştiren Şehbal Şenyurt ise "Adige"nin öyküsünü anlattı bize. Çerkes belgeseliyle buluşmanız nasıl oldu? Ürdün Prensi Ali bin al Hussein 1997'de Ürdün'den yola çıkarak Türkiye ve Kafkasya'ya biryolculukgerçekleştiriyor.Bu,Çerkeslerin Kafkasya'ya, yani anavatanlarına geri dönüşünü sembolize eden bir yolculuk. Çerkeslerin on iki kabilesini simgeleyen on iki atlı da bu yolculukta kendisine eşlik ediyor. Projeden haberdar olan yapımcımız Ela Barlas bunun güzel bir film oiabilcccğini fark ediyor ve buluşuyoruz. Hikâye böyle başlıyor. Prens AlPnin yolculuğu dışında ne gibi unsurlar var belgeselde? Temel olarak Prens Ali 'nin yolculuğuydu ana güzergâh. Ancak Çerkeslerin hikâyesini anlatabilmek amacıyla, özellikle tarihi perspektifı sunabilmek için başka mekânlarda da çekimleryaptık. Onlann hayatındaki kritik dönemleri, zaman dilimlerini verebileceğımiz bölgelere gittik. Çekimler nerelerde gerçekleştirildi ve ne kadarsürdü? Kafkasya'da Nalçik, Patıgorsk, Maykop gibi çeşitli yerlerde, Ürdün ve Türkiye 'deçekımler yaptık. New York'ta da iki röportaj gerçekleştirildi. Çalışmamız çok sık da kesintilere uğradı açıkçası. Prens Ali'nin zamanlaması ıçinde bir türlü denk düşmüyorduprogram. Röportaj yapacağımızkişilerin zamanı açısından da güçlükler çektik. Kafkasya'ya gittik, on gün çekim yaptık. Sonra çekimler kesilmek zorunda kaldı, çünkü o sırada savaş çıktı! Fakat Kafkasya 'daki çekimlerimizi bitirmek zorundaydık ve koşullan zorlayarak tekrar gittik. Dolayısıyla çok kesintilere uğrayarak 56 ay sürdü çalışmalar, ama reel süre değil tabii bu. Savaş dışında başka zorluklarla karşılaştınız mı? Şöyle bir şey var; Çerkes kültürü çok sık adı geçmekle birlikte gerçekten çokça da bilinen bir kültür değil. Dolayısıyla onugörüp filme aktanrken geçen süreç zaten başlı başına bir sürpriz alanıydı. Yazılı kaynaklarda var olan şeyler daha çok antik dönemin kültürelyansımalan. Sondönemleredairfazlaca kaynak yok. Olsa bilc görüntülenmesi için sizı zorlayan unsurlar var. Bir yanıyla folklorik bir atmosfer var, bir yanıyla da kültürün modernizasyonla aldığı başka bir biçim var. Hangisine, ne kadar ycr vereceksiniz, bunun dengesi önemliydi benim için. Geleneklerin filme yansıması, eğer o anda yakalanmış bir şey yoksa, dramatize etmeyi gerektiriyor. Ben belgeselde dramatızasyonu fazlaca kullanmadığım için olanı yakalamak istedim. Biraile yemeği vardı, o aile ortamını yakalamak gerekti ve onun içine dahil olundu. Veya bir düğün vardı, orada çekim yapıldı. Kültürün dennhklerinı anlatmak için daha boyutlu ve daha uzun süreli çalışmalar yapmak gerekiyor açıkçası. Gerçi bizim belgeselimizde tek başına bu kültürün folklorik yanlannı aktarmak gibi bir kaygı yoktu. Temel olarak, böy lesi bir kültür var, bugüne kadar kimse bunu hatırlamıyor, böyle de olaylar yaşamışlardiyebirbilgi sunmak istedim. Ilk kez insanlar bu kadar boyutuyla karşılaşacaklardı, her şeyi detay detay incelemek istemedım belgeselde. 1864'teki büyük sürgüne kadar yaşadıklan her şeyi, insanlann merak ettikçe araştınp öğrenebilecekleri şekilde, başlıklan koyarak vermeyı hedeflemiştim. Danışmanlannız var mıydı? Hep danışmanlarla çalıştık. Zaten bütün belgesel üretim süreçlerinde danışmanlardan yardım alınz. Bu belgeselde de Çerkes kültürünü çok iyi bilen bir danışmanımız vardı; Burzag Khagado. Heraşamasındabizimle oldu, çekimlerden montaj süresıne, senaryonun oluşturulması sırasındakı danışmalanmızda, yani başından sonuna bizimle birlikteydi. Ona çok teşekkür etmemiz gerekiyor. Aslında bir tür yöntem bu, bütün ekibin aynı seviyede olması mümkün değil ama, herkesin işlediğimizkonuya yoğunla Kendilerini "Adige" diye tanımlıyorlar. Onlar, 1864'te, Kınm Savaşı sırasında büyük sürgünü yaşayan Çerkesler... Şehbal Şenyurt'un yönettiği "The Adyghe/Adige" belgeseli Çerkeslerin öyküsünü anlatıyor. Çekimleri Kafkasya, Ürdün ve Türkiye'de gerçekleştirilen belgesel Ürdün Prensi Ali bin al Hussein'in on iki atlıyla Kafkasya'ya, yani anavatana dönüşüyle başlıyor...