25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

0 TEMMUZ 2000 SAY1 749 uluslararası festivalindegöstcrildı. Bundan sonra festivallerc göndereceğiz ve değişik televizyon kanallannda gösterilecek. Sincmalarda gösterilmesi de düşünülüyor. Ne gibi tepkiler aldınız? Hiçbeklemedığımbırşeydeğildıamayine de şaşırdım. Çünkü festivalde bir kez gösterim olacaktı mesela, o gün doldu taştı sinema, tekrar gösterim istediler. tkinci kez kondu,yineyetmedi.Hâlâ arada bir telefon açıp ne zaman izleyeceğiz diye soruyorlar. Kendileri için bir şeyler yapılmış olması çok heyecanlandırıyor onlan. Çünkü bugüne kadar fazlaca da dertlerini dile getirebi lmiş birulusdeğil. Ashndaçokdaörgütlüler. Hemen her kentte bir dernekleri var, sıkça görüşüyorlar, birbirleriyle haberleşiyorlar ama çok fazla sıkıntılannı dile getirmeyi başarabilmiş değiller. Özellikle son dönemlerde Çeçenistan'dayaşanan olaylar onlar için çok hassas. Dolayısıyla, bana yansıdığı kadanyla, böyle bir filmin yapılmış olması, kendilerinden bahseden bir filmin yapılmış olması onları çok etkiledi. Belgesel serüveniniz nasıl başladı? Ankara Üniversıtesi Basın Yayın Yüksekokulu mezunuyum. Aslında gazetecilik okudum, bir süre Hürriyet, Dünya gibi çeşitli gazetelerde çalıştım, fakat açıkçası yazılı basın beniçokçadatatminetmedi.Belki, görüntülerle düşünmek gibi bir duyguya sahip olmakla ilgili bu. Belgesel Sinemacılar Birliği'nin (BSB) kuruluşunda da önemli bir katkınız var sanırım... Şu anda BSB'nin başında bulunan Enis Rıza'nındeyişiyle,birazgururlasöyleyebilirim ki, bu fikrin atcşleyicisiyim. Türkiye'de ve bütün dünyada hayatımızın bir sürü güzellikJeri, değerler yiter, gider, kaybolurken kimse farkında bile olmuyor. Ama belgeselci bunları kaydediyor ve gelecek kuşaklara bırakıyor. Bir tür, unutmaya karşı yaşıyorbelgeselci, hatırlatmak üzerine kurulu bir üretim biçimi var. Belgesel üretmeye çahşan insanlar var ve birbirlerinden kopuklar. Biraraya gelirsek daha fazla üretim yapabiliriz diye düşündüm. Kaybolan hayatlan biraz daha fazla kaydedebiliriz, birbirimizle dayanışabiliriz ve dolayısıyla geleceğe daha fazla iz bırakabiliriz gibi geldı ve insanlann kapılannı çaldım. Birçok insan böyle bir çalışma içinde olmaktan çok keyif aldı, birlikte dördüncü senemize girdik. Işin en güzel tarafı, Türkiye gibi, birlikteliklerin çok zorlanarak yaşandığı bir ülkede dört senedır her salı toplanabilme başan sını gösteriyoruz. ^ 13 PAZARIN PENCERESİNDEN ıpokonuhakkındabilgilendınlmesineçaşırım.llkçekimebaşlamasürecindenson şamaya kadar sürekli bir bilgi alışvcrişi lur benim çalıştığım settc. Bunu sağlamaa çalışırım. Asistanımdan kameramana, ıontajcıya herkes üç aşağı beş yukan konua hâkim olmak gibi bir yükümlülüğe saiptir. Buna, birlikte üretimin oluşturulmaı aşaması diyebiliriz. Böyle bir süreçte ekip ebilgiliydi. Belgeselin metni nasıl oluşturuldu, bir enaryo var mıydı? Belgesel üretiminde ana damar vardır. Bu na damar üzerinden yola çıkarsınız, araşrma geliştikçe, derinleştikçe, mekânın iirprizleri size yeni olanaklar sundukça bu eğişir. Yani bir belgeseldedramadaki gibi er şeyin belirgin olduğu bir senaryo yoktur slında. Çünkü çok sürprızlere açık bir çaşma alam. Temel olarak araştırmayı önden apıyorsunuz, ama alana gittiğinizde hikâenize yön verecek ycpyeni şeylerle karşılalyorsunuz. Bunlann filminizde yer ahp alıamasına karar verdikten sonra öykünüz ön değiştirebiliyor. Bu nedenle baştan soa hazırlanmış bir senaryo yok. Üstelik röortajlardatabii çok önemli. Sizintanıkoiuğunuzdan, araştırdığınızdan, kitaplarla, azılı kaynaklarla ulaştığınızdan çok farklı ıranlatımlakarşılaşabiliyorsunuz.Oanlam size yeni kapılar açıyor, dolayısıyla filıinizeyenişekilvermenizenedenolabilior. Adım adım senaryo ortaya çıkıyor. Taii ki ana çatıdan aynlmıyorsunuz, o kadar aği tmıyorsunuz kesinlikle. Son ana kadar a bu oluşum süreci devam ediyor. Çünkü örüntünün bize verdiği duygulanımla bir ;simden başka birresme geçcrken hikâyec başka bir boyut katabi liyorsunuz. Röporıjları Ela Barlas yaptı, bu röportajlardan apıyı ben düzenledim. Senaryo filmin souna kadar ben ve sevgili ekibim tarafından luşturuldu; tartışarak, sürekli danışarak arekctettik. Belgeselde ekibin önemi nedir? Çok önemli, çok çok önemli, çünkü birkte üretiyorsunuz. Her aşamada bir tür ileşimin kurulması lazım. Bir şey üretiyoruz e o ürettiğimizi keyifle yapmanın koşullanı oluşturmalıyız. Eğerokeyfi oluşturabiyor, pay laşabiliyorsak gerçekten güzel iş ıkıyor.MontajcımızÜmitÖzkan, kameralanımız Hakan Doğan ve görüntü yönetıeni Bülent Annlı, herkes olağanüstü katılardabulundu. Çokkeyifaldık. tlk gösterim nerede yapıldı ve bir daha ;yredebilecek miyiz? IlkkezBelgeselSinemacılarBirliği'nin Fenerli Beyler SELÇUK EREZ •• çüncü Selim'in tahttan i n d i r i l r n e s i n d e n II sonra onun ^0 taraftarlan ve Nizamı Ceditçilerin bir kısmı, Rusçuk ayanı Alemdar Mustafa Paşa'nın çevresinde toplanmışlardı.. Eski Kaptanı Derya Ramiz Paşa da bunlardandı. Alemdar Mustafa Paşa yeniçerilerin saldınsı sırasında ölünce Ramiz Paşa, Eflak'a kaçmıştı. Aynı yılın aralık ayında Osmanlı Devleti Rusiarla yeniden savaşa girdi.. Usta bir pazarlıkçı olan Ramiz Paşa, gizli görüşmelerde bulunmuş ve bir OsmanlıRus barışının imzalanmasında arabuluculuk yapma karşılığında Silistre valiliğini istemişti. 1812'de Osmanlılar ve Ruslar bir anlaşma imzaladılar. Ramiz Paşa'nın Ruslara yaptığı teklifte Yergöğü ve Rusçuk kalelerinin Ruslar tarafından alınması ve ardından Tuna yoluyla Istanbul'un fethi yer alıyordu. Plan büyük bir olasılıkla Osmanlılar tarafından öğrenilmişti." "Eflak Prensi Yuvan Yorgi Karaca, II. Mahmud'un Nışancısı Halet Efendi'den Ramiz Paşa'yı öldürme emrini almıştı." Osmanlıların Eflak'a yönetici atadıklan Fenerli Beylerden Yuvan Yorgi Karaca, Ramiz Paşa'yı Bükreş'te karşılamış, yanıltarak muhafızlanndan ayırmış, onu idam etmek için bekleyen Osmanlı askerierinin tuzağına kadar götürmüştü. Bu bilgiler, Zeynep Sözen'in yeni yayınlanmış olan "Fenerli Beyler" kitabında (Aybay Yayınları, Istanbul) bir Romanya kaynağından (N.M.A.D. Bulgaru: Contribution a l'etude des Relatiopns de Said Abdullah Ramiz Pcha Avec les Principautes Roumaines" Societe des Sciences Philologiques de la Rep.Socialiste de Roumanie) bulunup aktanlmış.. Sözen'in yeni yapıtında, Osmanlılann eski bir kaptanı derya'yı Fenerli Beylerden biri aracılığıyla katlettirdiklerine dair bu bilgi dışında başka olağandışı bölümler de yer almaktadır: Mesela Arnavutköy çilekleri konusunda aktanlan bilgi bunlardan biridir: Konstantin Ipsilanti, Osmanlı yönetiminin dışişlerinde önemli roller oynamış başka bir Fener Beyidir. II. Selim, ona bir Franstz mareşalının askerlikle ilgili yapıtlarını çevirtmiştir. 1799'da Boğdan Prensi olarak atanmış olan Konstantin'in Rus taraftan olduğu, bu nedenle Fransızlann azlini istedikleri, onun da Rusya'ya kaçtığı bilinir. Bundan sonra Tarabya'daki yalısı, Fransız büyükelçiliğine bağışlanmıştır. Bu yalıdan arta kalan sadece bir ek binadır; bu bina bugün Marmara Üniversitesi'nin Kamu Idaresi Bölümü olarak , kullanılmaktadır. İpsilantilerin Tarabya dışında Avrnavutköy'de de arazileri vardı... Arnavutköy sırtlarına 19. yüzyılın başlarında ilk çilek fidesini diken Ipsilanti aılesidir... Küçük, açık pembe ve kokulu çilek türü zamanla, Arnavutköy çileği olarak tanınmış, yakın tarihlere kadar Arnavutköy çilekleriyle ünlenmişti." Sözen'in kitabında aynı anda dört devlete hizmet edip bilgi aktaran bir Fener Beyi de yer alır: "1699 yılında Osmanlılar, Kartofça'da Avusturya, Lehistan, Venedik ve Rusya ile pazaıiık masasına oturdular. Bu tarihte Fransız elçisi, kod adı Ali olan biri ile yazışarak Osmanlıların askeri sıriannı 2400 lira karşılığında satın alıyordu. Elçi bu kişinin aynı zamanda Ruslara da bilgi sattığından kuşkulanıyordu. Ali, aynı zamanda Osmanlı Devletinin kendisine gönderdiği talimatı Viyana'ya da iletmişti. Dört devlete hizmet eden bu kişinin adı, Iskertetzade Mavrokordato idi." Fenerli Beyler kimlerdi? Zeynep Sözen bu soruyu şöyle yanıtlıyor: "18. ve 19. yüzyıllarda Haliç'e ulaşan kıyıları, görkemli taş binalaria dikkati çeken seçkln bir semt olan Fener'e yerleşmiş olan ve kendilerini Bizans Imparatorluğu'nun mirasçısı olarak gören bir zümreydi. Rumca konuştukları doğrudur. Ancak kökenleri hayli farklıydı. Aralarında Rum'u da vardı, Romen'i de, Arnavut'u da, adalısı da, Italyan'ı da... Zaman içinde Fener semtinde seçkin ve varlıklı bir zümre oluşturmuşlar, bildikleri diller sayesinde Osmanlı Devletinde önemli bir görev olan tercümanlığa Zeynep Sözen... getirilmişlerdir." "Osmanlılar, 1711 'den itlbaren itimat ettikleri Fenerli Beyleri Eflak ve Boğdan'a prens olarak atamışlardır. Bu prenslere hospodar denilirdi ve hospodarların dönemi 1821 'deki Mora ayaklanmasına kadar sürmüştü." Zeynep Sözen, dilimizde birçok eserde serpili kalmış, kahramanları derlenerek bir arada irdelenmemiş bir konuyu toplayıp sunmuştur. Bu davranışıyla, bir eksiği gidererek Istanbul kütüphanelerine anlamlı bir hizmet yapmış olmaktadır. Bu yapıtın, Patrikhane kütüphanesinde ve Yunanistan'daki kitaplıklarda bulunan kaynaklarla da desteklenmesini ve ikinci baskısının bu eklentilerle yayınlanmasını dileriz. Bir iki Romanya kökenli araştırmanın incelenmesi sonucu ne önemli bilgi eksiklıklerinin giderildiği düşünülürse önerimiz makul karşılanabilir. Bu ara, arada kentimizi ziyaret eden Sayın Prof. Costa Stamatopoulos'un konuyla ilgili yapıtları ve hatta bu kitap konusunda eleştirilerinin alınması da kuşkusuz yararlı olur. Size girişeceğiniz işler ve zahmetleriniz için peşinen teşekkür ederiz Sayın Sözen!^j 'önetmen Şehbal Şenyurt'un Belgesel Sinemacılar Birliği'nin kuruluşunda katkısı var.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle