04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

16 NlSAN 2000. SAYI 734 19 PAZARIN PENCERESINDEN setilamınıniptaliniveHazine'ninElisavit Pistikas'ın tek mirasçısı olarak tesbit edilmesini de istiyor. Mahkeme Hazine lehine karar veriyor. Bütün bu hukuksal savaşta belirleyici rolübirtekkoşul oynuyor: Mütekabiliyet. Yani Yunanistan' ın Batı Trakya'daki Türkler'e nasıl davrandığmı gözleyip, ona göre bir karar almak... Bunu belirleyen ise 1927 tarihli 1062 sayılı Mukabelei Bilmisil Kanunu. Mahkeme Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış îlişkiler Genel Müdürlügü'ne görüş için başvuruyor. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Yabancı tşler Dairesi Başkanhğı'ndan gelen yazıda 1997 tarihli Bakanlar Kurulu kararına göre oluşturan komisyonun Yunan uyruklu gerçek kişilerin kanuni miras yolu ile Türkiye'de gayrimenkul mal edinmelerine izin verilmesi yolunda ilke karan ahndığı bildiriliyor. Ancak bu da sonucu değiştirmiyor. Temyiz Mahkemesi, komisyonun görü Palas 39, bir zamanlar Polikseni'ye aitti.. şünüreddederek 7. Sulh Hukuk Mahkemesi'ninPolikseni'ninmirasınınHazine'ye devredilmesi kararını onayhyor. Cimilli, bir girişimde daha bulunuyor, Polikseni'nin Yunanistan vatandaşı olup olmadığını öğrenmek istiyor. tstanbul Valiliği aracılığıyla Yunanistan Konsolosluğu'na başvuruluyor ama bir yanıt alınamıyor. Böylece, Polikseni'nin birhaymatlos yani vatansız olarak Cenevre Anlaşması gereği mal edinmesinin yolukapanıyor. Cimilli, son bir çabayla Istanbul Valiliği 'ne yazıyor: "... 2.11.1964 tarihli Misilleme Kararnamesi Ulusu Hükümeti tarafından askıya alınmış ve daha sonra da özal hükümeti tarafından oluşturulan 3.2.1988 tarihli kararname ile Yunanlılar hakkında yasak külliyen kaldırılarak mirasa nailiyet ve tapuda intikale talip olacaklan emredilmiş ve uygulamalann da bu doğrultuda olmasına rağmen hükümet kararnamelerine aykırı olarak dava ihzar ve takip edegelmesinin hukuksal bir mesnedi bulunmamakta, keyfi bir davranış biçiminde tecelli edegelmektedir..." Cimilli, bu yazısında davanın sonucu Onun da anüannı Palas 39 süsleyecekti, ama... nun yolaçacağı durumu da şöyle aktanyor: "....Kısıthnıntümgelirveyaşamimkan7.4.2000'de sona erdirilmesi..." lan ortadan kalkmış bulunacağından, mahKiracılar Danıştay'dan temyiz karanmn kcmece vasilik kararının kaldırı Imasını ta henüz çıkmamış olması umuduna sanlıyorkiben Türkiye'de kalma imkanını yitirecelar önce, ancak bu da yetmiyor. Güvenlik ğini, böylece Balıklı Rum Hastanesi'nde güçlerinin gözetiminde evlerinden çıkartıbanndınlmasının mümkün olamayacağılıyorlar. Otuz yedi yıldır apartmanda oturan, nı... çocuklannı burada büyüten Roza Bahar ağ... Hastanenin mutlak desteği hükmü mes lıyor, ablası apartmanın ilk kiracısı olan Yanetsiz hale dönüşüp kısıtlı aceza Yunan Uy ko özbaba "Nereye gideceğiz" diye soruyor. özürlü çocuğu ile birlikte yaşamını bir ruklu Polikseni Pistikas' ın Emniyet Müdürtek dul maaşıyla sürdüren 31 numara için lüğü Yabancılar Şubesi'ne teslimi gerekebirlikte hayıfianıyor. ceğini..." Polikseni'yeaitüçapartmanınkullanım Sonuçdeğişmiyor. hakkı Maliye Bakanlığı'nageçince bütün Şimdi Palas 39'un otuz sekizkiracısı kenkira sözleşmeleri iptal ediyor. Apartman ki tin değişik bölgelerinde, ya bir yakmlannın racıları bu kez Beyoğlu Emlak Müdürlüyanında, ya bir başka kiralık evde ya da Dagü'ne ödeme yapmaya başlıyorlar... Ta ki, rülaceze'de... 1999'un Mayıs ayına kadar. Bu tarihte HaPolikseni yaşıyor... Ne olupbittiğini hâlâ zine bütün kiracılan "işgalci" kabul edip bi bilmiyor. Balıklı Rum Hastanesi'nde kalnayı boşaltmalarını istiyor. Kiracılann bir ması bundan sonra sadece "iyi niyet"e bağbölümü Idare Mahkemesi'ne başvuruyor. h... Mahkeme Hazine lehine karar veriyor, bu Istanbul Çocuklan Vakfı mı? Geçen yıl, kez Danıştay'a gidiyor dosya... Tam bu sıratstanbul Valisi, vali yardımcılan ve diğer da, Palas 39'un bütün katlarına birer yazı bürokratlar tarafından kuruldu. Amaçlannı asılıyor: "tstanbul çocuklarının bedensel ve ruhsal gelişimlerini en iyi şekilde sağlayabilmele"Maliye Bakanlığı'nın 2.2.2000 tarih, 312910417/4677 sayılı yazısı ile çocuklar ri için...." diye başlayıp yirmi maddede sıralıyorlar... için başvuru merkezi olarak kullanılmak üzere 29 yıl süre Istanbul Çocuklan Vakfı Yine de başka hayatlann üzerinden gelelehine tesis edileceğinden fuzuli işgalin cek kurulamıyor...^ Sağ olun Süleyman Bey! SELÇUICEREZ M eclrsimizde, anayasamızın, cumhurbaşkanlannın bir devre daha seçilmesine imkân sağlayabilecek şekilde değiştirilmesi için yeterfi sayıda imza ile veriien önergeler, bu imzaları atmış olan milletvekillerinin bir bölümü, kapalı oy kullanırken ters yönde oy verdiklerinden Sn. Süleyman Demirel'in cumhurbaşkanlığı yakında sona erecektir. Bu olguya yönelik tepkilere şaşmamak elde değil! Kimi, "Milletvekilleri rüştlerini ispat ettiler." dedi. Oysa 'rüşt' yani olgunluk, kapalı oy verirken değil, grupta ya da başka platformda parti başkanının her dediğine alkış tutmamak, parti yönetimini gerektiğınde eleştirmekle ispat edilir. Aynca, ANAP'ta, olumsuz oy vermekle genel başkanın istediğinden farklı davranmadılar ki bu tutumlan, o partide, başkan şakşakçılığının değil dedemokrasinin egemen olduğunu yansıtsın! Demirel'in ikinci kez cumhurbaşkanı olmasının yolu iyi ki kapanmışmış.. Neden? "Demirel, babamın devrinde baştaydı; benim gençlik ve erginlik çağımda hep gündemde kaldı. Hiç olmazsa çocuğumun devrinde başkaları başta bulunsunl" insanlann, başarısızlığı nedeniyle değil de bir yerde fazla kaldıklan için artık gitmelerinı istemek ne biçim bir mantığın ürünüdür? Sn. Süleyman Demirel'in görevinin sona ermesı konusunda bütün bunlardan ve benzerlerinden daha ciddi irdelemeler umanz. Bu beklentimiz, Sn. Demirel'in cumhurbaşkanlığında yetkilerini, tam anayasanın tanımladığı şekilde ve Türkiye için en doğru olan yönde kullanmakta başanlı olduğuna inanmamızdan kaynaklanmaktadır. Bubaşan, 1962yılında polıtikaya atıldığı günden bu yana edindiği deneyimlerin sonucudur. Demirel, cumhurbaşkanlığından önceki politik yaşamı boyunca da Türk demokrasisi ile beraber büyümüş, onun girdaplannda bazen bocalayarak ama geriye baktığımızda anlıyoruz ki daha çok, olumlu şekilde anımsanacak tutumlar sergileyerek bugünlere gelmiştir. O günlerden kalan demeçlerine kısa bir bakış ile Süleyman Demirel'in Türk demokrasi tarihi açısından önemini ortaya koyar. işte birkaç örnek: • 1989'da Bulgaıiar, çok sayıda ırktaşımıza baskı uygular, bunlan göçe zoriarlar, 3 Ekim'de partisinin grubunda yaptığı konuşmada Bulgarlann 1949'da da Türk okullarını ve camilerini kapattırdığı gündeme gelir. Şunlan söyler: O zaman bunlara ses çıkanlmamış. Kim ses çıkaracaktı? Türkiye! Türkiye nasıl ses çıkaracaktı? Bulganstan'ın arkasında Sovyetler Biriiği vardı.. Sovyetler de Türkiye'den Ardahan'ı, Kars'ı vb. istemiş. öyle bir dünya konjonktürü içinde "O günkü hükümetler niye ses çıkarmadılar?" diyeceksiniz. Doğru bir şey yaptılarsa o günkü hükümetleri savunmak bana düşer... Sayın özal, kendı başansızlığını örtmek için kendinden önceki icraatlann üstüne iyi idi, kötü idi ayırt etmeksizin çini mürekkebi döküyor. Onun tarihi kökünü bilip de bunu ayırt edebilmesi mümkün değildir.. • 16 Nisan 92'de Iktisat Haftası nedeniyle düzenlenen toplantıda konuşmuştu: Uygar dünyanın nimetlerine sahip çıkıp sorumluluğuna sahip çıkmamanız halinde o nimetlen sürdüremezsiniz. Bugün demokratik dediğimiz idare katılımcılığa kaymıştır. Yani herkesin ülkede ne olup bittiğine bakması, ülkede olup bitenlere kanşması lazımdır. Demirel, Türk demokrasisiyle gellşip büyürken, daıma alkış ve tezahüratla karşılaşılmayacağını iyi öğrenmiştir: Darbeler yemiş, Zincirbozan'da hapsedilmiş, uzun süre siyasi yasaklı olmuştur. Bütün bu sıkıntılı devrelerinde göstermiş olduğu direnci ve amacına bağlılığı sonucu bütün engelleri aşabilmiştir: • Kenan Evren'in hazırlatmış olduğu anayasa halkoylamasında çok sayıda olumlu oy alarak yürürlüğe girince, 25 Kasım 1982'de şöyle demiştir: "Halka mesaj iletemedik, Referandumda yenildik. Ama ben örgütümü korudum, pilavdan dönenin kaşığı kınlsın. Hürriyet, cumhuriyet ve demokrasi mücadelesi devam edecek. Yüzde 92 oy aldılar. Yüzde 99 alsalar da ben o yüzde 1 içinde oluruml" • 25 Kasım 1990'da Doğru Yol Partisi'nin 3. Olağan Büyük Kongre'sinde şunlan söylemiştir Sayın Çağlayangil Dışişleri bakanı, ben başbakan. 71 Muhtırasını yedik. Kılımız kıpırdamadı. Davamıza devam ettik. Sayın Çağlayangil cumhurbaşkanı vekili, ben başbakan. 12 Eylül iie karşı karşıya kaldık. Kılımız kıpırdamadı. 12 Eylül blzi, Haziran 1983'te Zincirbozan'a götürdü. O sırada Çağlayangil Türkiye'de değildi. Dışandaydı; ülkeyi yönetenlere mektup yazdı. "Şu gün geliyorum" dedi. Nereye geliyordu. 9600 metrekare tel örgünün içıne....22 Haziran günü idi. Sanki Ingiltere Kraliçesi'nin Burmingham Sarayı'nda vermiş olduğu ziyafete gidiyordu Kendisinı tel örgünün başında karşıladık..Koskoca Türkiye'ye sığmayan bizler, bu 9600 metrekareye sığar mıydık! Sığmadık! Sn .Süleyman Demirel bunca deneyimleriyle, bu deneyimlerden edindiği birikimleriyle bir beş yıl daha cumhurbaşkanlığı yapsaydı kötü mü olurdu? Bu, görünürde onun süresinin uzatılmasını yegleyen bazı siyaset ve medya kişilerinin dediği gibi sadece "istikrarın korunması" açısından mı iyi olurdu? Hayır, Süleyman Demirel, Türkiye'de bu işi iyi yapabilecek üçbeş kişiden kuşkusuz binydı, belki de cumhurbaşkanlığında verdiği olumlu imtihan nedeniyle en iyisiydi. Biz kendisine teşekkür ediyoruz.. 9600 metrekare tel örgüye sığmayan Demirel, Güniz Sokağın küçük bahçesine sığar mı? Onu bilmeyiz ama iki ayağı yere sağlam bastıkça ve beyni aynı pınltıyla işledikçe Türkiye'ye ve siyasetimizi bugünkü düzeyinden kurtanp yüceltme çabalanna katkısının sürecegine inanmaktayız..^
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle