Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 KASIM 2000. SAY1 765 Gerginleşen ortam bu soruyla biraz yumuşamıştı. "Oğlan değil, kız." dedi genç kadın. Kayane'nin kelebek gözlükJerinin arkasındaki gözleri nemliydi. Çocuğa yaklaşıp onu yanaklanndan öptüğünde, taşlıktaki nem kokusunu naftal in ve sarmısak kokusu bastırdı. Genç kadına döndü: "Başka çocuk vardır?" Genç kadın birçırpıda: "Bundan büyük bir kız, bir de oğlan var evde." Kayane, Azat'adöndü; "Azatka!(****) Desene evimiz şenlenccek!" dedi. Azat ifadesizbaktı Kayane'nin suratına. Sinirlenmişti. Genç kadın bir çırpıda çocuklannın iyi özelliklerini saymaya başladı. O sıra küçük kız cebinden mendilini çıkarıp akmayan burnunu sildi. Bunu yaparken de tiz sesli yaşlı kadının gözlerinin içine bakıyordu. Ev sahibesi Azat Hanım evini üç çocuklu bir aileye kiralamaya gönülsüzce razı oldu. Arkasından, şartlannı birbiri ardına sıralamaya başladı. "Her hafta merdivenler ve taşhk silinecek. Tahta bezi iyice sıkılacak. Bez sulukalırsa merdivenler tahta olduğu için çürür, taşlığıri zemini de mermer olduğu için üzerlerine basıldığında çamur olur. Taşhğın sokağa bakan camları ayda bir kcz silinecek, örümcekleralınacak. Kapıyı hızlı kapatmak yok. Çocuklarbasamaktan yavaş inip çıkacaklar. Evimi sokak gibi kullanmak yok! Onun dışında hele bir yerleşin de konuşuruz. Şimdi aklıma pek fazla bir şey gelmiyor..." Kayane döndü, biraz mahcup bir ifadeyle: "Kızı bu kadar korkutma, eve hizmetçi aldığını zannedecek." dedi. Azat ters ters baktı Kayane'ye. Genç kadın hemen atıldı. "Tamam, kabul ediyorum." Kayane rahatlamıştı. O gün, doğal olarak, ilerde olacaklardan hiç kimsenin haberi yoktu. Nasılolabilirdiki?Kimbilebilirdi, yaşlı Azat' ın tersleyerek konuştuğu bu genç kadını beş yıl sonra evlat edineceğini; genç kadının otuz yıl boyunca o evde oturacağını; kendisinemiraskalanevisırfAzat'abağh anılarından dolayı satmak ıstemcyeceğıni. O gün kestirmesi en kolay olan; Azat ile küçük kızın birbirlerine hiçbir zaman ısınamayacaklanydı. Ve üvey anneanne hastane yatağında son günlerini geçirirken bile, adı konulmadık o ilk bakışmalar çocuğun hafızasından sonsuza dek silinmeyecekti. Kayane ise çok sevdiği ufaklığa sorduğu "Ben ölürsem beni unutur musun?" sorusunun yanıtını zamansız ölümünden sonra fazlasıy la alacaktı. Bütün bunlan o gün hiçbiri bilmiyordu... Küçük kız artık bahçeye çıkabilirdi. Fakat eşikten dışarı attığı ilk adım, o tiz, yaşlı sesi yine harekete geçirdi: "Basma oralara! Çamuruiçeri getirecek Resimlerim, babam ".. .Ondan bana kalanlan bir çırpıda, bir mekâna dolduramayacağımı bilmiyor değildim tabii. Can'a can katacak resimler yapmaya başladım ben de. Içimde kalmasın diye. Bütün renkler itişe kakışa yerini aldı. Can'ın şcfkatinden nasibini almış her şey tuvallerde bir yer tutmaya çahştı kendine. Can'ın hayatını, hayatının ikizi olan şiirini düşündükçe bu resimler çıktı işte,arkaarkaya..." Su Yücel, on dördüncükişisel sergisinde izleyiciyle buluşacak resimlerinin yaratılış öyküsünü işte böyle babası Can Yücel 'le bütünleştiriyor. Yücel'in resimleri 13 Kasım8 Aralık günleri arasında Bcyoğlu'ndaGaranti Sanat Galerisi'nde sergilenecek. Can Yücel ' in bir şiirinde "Mayasında büyük vahşet/Fırçasında denşet vardır" diye tanımladığı Su Yücel sergisinin öyküsünü anlatmayı şöyle sürdürüyor: "Dağını, dcnizini, rüzgârını koydum. Çiçeklennı, kuşlannı, masasını koydum. Kırmızı biberini, balığını, merdivenini koydum. Kalemi, gökyüzü, kadchı gelip duruverdi resmin orta yerinde. Güneşi, terazisi, saati, şişcsi, tabağı, karpuzu hep ona poz verdiler sanki. Ben onun şiirine yetişmeye çalıştıkça avlular havalandı, perdeleruçuştu,kadchlerdevrildi,kimileyin kırmızıya, kimileyin maviye kesti her taraf. Atölyede resimler bir bir tamamlandıkça bir gürültüdür tuttu ortaîı* ğı. Bağnştılar, gülüştüler, küfiirleştiler, cilveleştiler. Ben de onları tutup buraya getirdim işte."^ Su YücePin on dördüncü kişisel resîm sergisi 13 Kasım 8 Aralık tarihleri arasında Garanti Sanat Galerisi'nde... 2 Yücel'in resimleri babası Can Yücel'i anlatıyor. (*) Digin Azat, ur es: (Erm.) Azat Hanım, neredesin? (**) Hos em Kayane, yegur: (Erm.) Buradayım Kayane, gel! (***) Haysınız?: (= Hay mısınız? = Ermeni misiniz?) Ermenice'de "mi/mu" gibi soru ekleri yoktur ve sorular ses tonu değiştirilerek sorulur. Kayane'nin sorusu Türkçe'yle harmanlanarakkonuşulanlstanbulağzınagüzel bir örnek oluşturuyor. (****) Ka: Istanbul Ermenicesi'nde, kadınlarayönelik, "be, ayol" anlamında hitap.