23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

21 KASIM 1999. SAY1 713 ları özlem yirmi yaşında ve evli, üç çocuğu var; Ali, Müslüm ve Osman. Tanıdıktır,yabancıya gitmesin gö? önündc dursun diye Özlem'idedayıoğluylaevlendirmişler. Evleri de yan yana. Ozlem sık sık geliyor baba evine. Ancak ailcler kavgalı, fotoğraf çekmek istcdiğimi/dc "bizgelmeyizoadamın evine" diyor Özlem'in kayınvalidesi, Kel Veysel'ikastederek. Bu mahallede kavga çok olurmuş, çoğu zamanaynıailedeyaşayaninsanlarbilebirbirlerıylekanlıbıçakholurlarmış.."Çoksürmez bu" diyor Özlem. "(,'ok sert kavgalar ederizamayinebirliktegülereğleniriz, sanki hiçbir s.eyolmamıs. gibi." Özlemonyaşmdaymışevlendiğinde. "Ekonomikdurumumuzbozuktu ama çok giizel bir düğün yaptık. Sokaklardan kâgıt topladık, hurdacılık yaptık, düğünde dansöz ve şarkıcı tuttuk. Eğlenmeyi severiz ve eğlence için hırsızlık dışında her yoldan parabuluruz." Bu arada Özlem'in dörtyaşındakioğlu Müslüm, dayısı Kenan'la kavga ediyor. Selamsız'da kavga hayatın tadı tuzu biberi. Dede Veysel duruma el koyuyor ve olay kapanıyor. Kel Veysel'in ikinci çocuğu on alti yaşındaki Mahmut. Evden kaçmış, bir süre haber alamamışlar Mahmut'tan. Sonra sokaklarda yaşadığını öğrcnmişler. Sokak Çocuklarını Koruma Derneği Başkanı Yusuf Kulcasahipçıkmış Mahmut'a. Şimdionunyanındakalıyormuş, ara sıra gelirmiş ailesinin yanına. Üçüncü çocuklan Mehmet. Yaşıküçükolmasınarağmen o da babası gibi kâğıt topluyor sokaklarda. Ailesi.Mehmet'inbüyüdüğükanısında. "Özlem'icvlendirdiktensotıraavratyalnız kaldı birgelın almak lazım" diyor Kel Veysel, yani Mehmet'i evlendirme niyctinde. Mehmet ise utangaç gözlerle babasına bakıyor. En küçük çocuklan Emrah, abisi Kenan'la kavga ediyor. Sohbet koyulaştıkça çevredeki kalabalık da artıyor. AnkaraAltındağ'da kalaycılık yaparmış. Işler bozulunca Kayseri, Sıvas, Erzurum'da yaşamış. Sonra da çadırını kurduğu her yerde. Şimdl Üsküdar'ın Selamsız Mahallesi'nde yaşıyor kalaycı Kel Veysel. İstanbul'un göbeğinde çocukların okula gitmediği, kızların 9 yaşında evlendirildiği ve kavganın çok olduğu bir mahallede... sanki tavuğu kestirebileceği birini arar gibi. Bir kahvenin önüden geçiyoruz. Havanın güzelolmasınıfırsatbilenlerdışarıyaattıkları masalardaçaylarını yudumluyorlar. Öteki masada oturan gençler de kağıt oynuyorlar. Yine kahvenin içindcvurdulu kırdılısesler... lçeride kavga var, öğreniyoruz ki kavganın nedeni futbol FenerbahçcAdanakarşılaşması konuşuluyormuş ki bu kavgaya dönüşmüş. Bu sokaktaki, boyalan dökülmüş ahşap evlerin pcncereleri teneke kutulara ekilmiş kırmızı.pembevemorrcnklisardunyalarla süslü. Epeyce yürüdükten sonra Kalaycı Veysel'in evine ulaşıyoruz. Küçük bircv,tek katlıvetekodalı. AslındabuevFatma'nınailesininmiş. Veysel'in evini ikiyılöncebelediye yıkmış. "Bu mahallenin üst tarafında çok güzel iki katlı birgecekondum vardı, genişti.rahatrahatyaşıyorduk" diyor Kel Veysel. "Evet, tapusu yoktu. Yıllar önce lstanbul'da tüm oraları boştu, herkes gibi biz de bir kondu yaptık amayıktılar. Buevdckarımın anasının" diyor üzgün bir sesle. Siyah yemenisininaltındankınalısaçlantaşanFatma, laciverte kaçan koyu mavi gözleriy le kocasınabakıyor. "Anamın üç tane evi var ama bize bunu verdi, nc yapahm çadırda yaşamaktansa bunadarazıyi7." Uzunyıllaryaşadıklarıgöçebe hayatın tüm sıkıntıları yüzündcn okunu ' Akşama gelecek' "Neredengeliyorsunbekızanım"diyesoruyor biri. Ardından başka biri" Sen gazetecimisinmari?" Elimizdeki fotoğraf makine"Iştehalimizigörüyorsunuz. Bizşukararsini gören başka biri "bizi de çek " diye tuttumış kaplargibiyiz, bizim kalayımızyok. Haruyor; birkaç kare çektiktcn sonra onu da atyat acımasız ama hayat devam ediyor." Halatıyoruz.Birdenyantaraftanalkışseslcri... lindcn şikâyetçi olanlara inat ekliyor Kel Genç, yaşlı birçok mahalleli bir kapının Veysel "Her şcye rağmen biz yine eğlencbiönünde hem şarkı söylüyor hem de oynuyor. liyoruz.gülüyoruz" diyor eşi Fatma'yasanElinde darbuka, maviler içindeki yaşlı teyze larak...<4 neşeli bir şarkısöylüyor, elinde ucuzşarabı eksikdeğil. "Oynatmayın genç karılan Darılırkocaları, Bizoynayalımdasençalko cakarı, Kalay la mari kızım kalayla Akşama gelecek o kolayla..." Ortada renk renk giyinmiş genç kızlar bir yandanşarkının sözlerine gülüyorlar bir yandan da kendilerine özgü oyunlarını oynuyorlar. " Bu hep olur" diyor Kel Veysel oynayanları göstcrerek: "Buradakilertenckc tıkırtısında bile göbek ataı lar. Kanı kaynıyor bunların." Kel Veysel karısı Fatma'yla ufak tefek birkaç kap kalayladıktan sonra ocağılopluyorlar. "Şansınızabugün iyi yine küçük deolsaişçıktı, görüyorsunuz kalaycılık artık öldü" diyor ve bizi evine davet ediyor. Malzemeyi topladıktan sonra hep birlikteevlerineyollanıyoruz." "Naylon, nayloncu!" diye bağinyor sokaktan geçen bir satıcı. Bir kadın elinde bıçakve tavukla kapı önüne çıkmış, Kalaycı Veysel: Biz }// kararmı$ kuplur f>ihiyiz, bizim kalayımızyok. Hayat acımasız, uma devam ediyor. yor. Veysel, karısının sözünü keserek, "Göçebe hayatı çok zordur. Biz Çingeneler toplum içinde pek sevilmeyiz. Bizim içimizde de diğerinsanlarda olduğu gibi kavgacı vardır, hırsız vardır ama bunu genelliyorlar ve bu yüzden bizler de bir işte tutunamıyoruz yani kal ıcı bir iş cdinemiyoruz. Bundan dolayı da göçcbc olarak yagamak zorunda kalıyoruz. Yerleşik yaşayanlarımızdaçokturtabıi. Bunlar daha düzenli bir hayat sürerler. Genellikle demircılikle uğraş ırlar ya da bulundukları yerde bir iş alanında çalışırlar. Yerleşik olarak yaşayanlarımız bazı büyük şehirlerin, özellikle de istanbul'un kenar semtlerinde mahalleler kurarlar. Bugün için Istanbul'da Sulukulc, Ayvansaray, Kasımpaşa'nın Karaman, Sultanahmet'in Cankurtaran, Üsküdar'ın Selamsız semtlcrinde Çingeneler yaşamaktâdır. Bunlar çok eskiden buralaragelmişlerve bugün buralarda yerleşik olarak yaşamaktadırlar" diyor ve bir anda sessizlik çöküyor odaya. Tek odalı ev onların hem yatak odaları hem de oturma odaları. Daha evin içine girerken ne kokusu olduğunu anlayamadığımız keskin bir koku burnumuzu yakıyor. Odanın bir köşesinde yatak vc yorganlar, rengisolmuşbirçarşafasarılıduruyor. Duvarlarda ise bazılarının güneşten rengi solmuşpembe, kırmızı ve sarı rcnkteki plastik çiçeklerasılı.Solukyeşilçerçevedeki siyah beyaz aile fotoğrafı da duvardaki yerini almısj. İki tane gaz lambası var, bu nedenle odaya gaz kokusu sinmiş. Bir köşedeki piknik tüpünün üstünde ağzı açık birtencere, birkaç kara sinek tencerenin etrafında dolanıyor. Kışın su giriyor diye muşamba germişler tahtatavana. Odadaki tek lüks, elli beşekran renkli televizyon. Özlem'i evlendirirken istedikleribaşlıkparasıylaalmışlar bunu. Kel Veysel "Keşke almasaydık, bunun yüzünden kavgaçıkıyorevde" diyor. Kalabalık ve iç karartıcı evin havasını değiştirmek istermiş gibi sigara çıkarıyor, bize dc ikram ediyor. Kansı Fatma'yla birerSamsun yakıyorlar. Veysel Güçlü sigarasından derin birkaç nefcsçckiyor. DERGIDEN Merhaha, Türkiye garip bir ülkedir. Kimi kurallar hiç çiğnenmez, kimi kurallar ise aslu uygulanmaz. Hapishaneterimiz bozuk düzeni kurcalamak isteyen çoluk çocukla clohuhır. Onların çogıma yakiftırılmış sıjal ise "vutan hainidir". Geleccğin mimarlarını, mühemiislehni, şi'hir planlamacılarım hapse tıkarken kimsenin kılı kıpırdumaz. Ama rant düşkünü, mal götüriicü, iş bitirici, ebleh "kent hainleri "nin çigtıediklerı kıırallara da kimse aldırmaz. Gölcük ve Diizce depremleri hem çok canımızı aldı hem de çok cammızı yaktı. Eskilerin bir sözü vardır: Allah acınızı unutturmasın! Insan beyni (elaketlerini onarma konusunda basarıhdır. Ama gelecek bir felaketi bile isteye kabııl etmeye pmgramlı degildir. Rütün acılara, bütün çarpıklıklara, esitsizliklere. cinayetlere. çetelere rağmen yaşama çabamızı kaybetmeden idare edip gidiyorduk. Ama artık olmuyor. 030 yıl arasında meydana gelecek büyük bir tstanbul depremi gerçeğiyle yaşamamız öğütleniyor. Altı da üstü de alahildiğine bozuk bir kent tstanbul. Şimdi hepimiz elimiz sakağımızda, nasıl hayatta kalacağız diye bunalımdayız. Geleceğimizi geri almanın zor da olsa koşullannı yaratmak istiyoruz. Depremin ardından tehlikedeki bölgeler için üç aydır hiçbir önlem alınmamasına katlanamıyoruz. Istanbul 'utı nasıl ve nereden yıkılacagına ilişkin tartışmaların yerini acil önlem planlarının almasını diliyoruz. En basitinden sokaklara park eden arahalann derhal olusturulacak parkyerlerinde toplanmasını, trafikte daha az sayıda araba bulunduracak bir uygulamaya geçilmesini, tüpgaz bayilerinin, benzin istasyonlarının, tehlikeli fabrikalann çevrelerinin boşaltılmasım talep ediyoruz. Japon uzmanlar çürük binaları yıkın yenıden yapın demişlerdi. Demek ki imkânsız hiçbirşey yok. Resmî güçlerin isteksiz davranışları karşısında sivil güçler olarak ortulıgı birbirine katmamızın tam sırası... Bu haftaki dergimizde mimar Ahnıet Turhan Altıner'in deprem öncesi ve sonrasmda yapılacaklara dair "Ihtisaslasmış Afet Yönetimi" baslıklı tasarısını sunuyoruz. tpek Çahslar CUMHURİYET DERGİ İMTİYAZSAHİBİ.YEDİMAYIS HABER AJANSl BASIN VE YAYINCILIK AŞ ADINA BERİN NADİ • YAYIN DANIŞMANI: İPEKÇALIŞLAR • SORUMLU MUDÜR: FİKRET İLKİZ • GORSEL YONETMEN: AYNUR ÇOLAK • BASKI: ÇAĞDAŞ MATBAACILIK LTD. ŞTİ • İDARE MERKEZİ. TÜRKOCAĞICAD. NO: 3941 CAÖALOĞLU, 34334 ISTANBUL TEL: (0212)5120505lREKU\M MEDYAC KAPAK FOTOĞRAFI: FÜSUN AKAY
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle