Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22MART I998.SAYI626 Doğrusu, bu konuda kuşkularım var. Çünkü hcr derginin aşağı yukarı aynı şeyleriyaptığınıvebunlannbirtekdergide toplandığı zanıanki etkilerinin daha vurucu olacağını düşündüğüm için, pek çok insatıa iş yaratan bir tarafı olsa bi le, banabirzenginlikgibigelmediğinisöyleyebilirim. Türkiye karikatürü, Gırgır stili çizginin sıkıntılarını hepyaşayacak. Bunlar, yıllarca önce tartışmalarda söylediğimizşeyler. O sıralarda çok sattıkları, iyi de para kazandıkları için bu çizgi stilini savunan arkadaşlar, söylenenleri pekdinlemediler. Bugün grafikve sanat tadı olan karikatürler yapma çabasında olan arkadaşlar, yıllarca Gırgır karikatürünün etkisinde kalmanın sonucuolarak garipçizimlerortayakoyuyorlar. Vekarikatürün kendisi komik olmuyor da çaba komik oluyor biraz. Bu konuda biraz sıkıntılıyım. Insanların iş bulabilmeleri, karikatürdengeçinebilmelcrihoşbirşey, ama Türkiye karikatürünün bundan 3040 yıl önceki pırıltılı dönemini geridc bıraktığını düşünüyorum. Yarışmalarda ödülleralınıyor.amabunlannhiçbiretkisiyok. Karikatüryarışmalarınınbuşekilde sıradanlaşması, karikatürün pırıltılı dönemini kaybettiğine bir ipucusayılabilir. Çünkü insanlar, büyük ustaları yıllarca bu yarışmalarda tanıdılar. Karikatürcülerbirbirlerini tanıdılar. Birbirlerinin ülkelerinin mizahı ve karikatürü konusundabilgi sahibi oldular. Karikatürün eskipırıltılı dönemini yeniden yaşayabilmesi için epeyce çaba harcamarnız gerekecek. Türkiye'de insanlar nelere gülüyorlar? Argo sözcüklerle süslenmiş, desteklenmişcsprileredahaçokgülünüyor. Işin asıl traji komik yanı da bu. Bir karikatüre,neredeysesadcceiçindekiyazılardan ötürügülünüyor. Karikatür bir çizgi sanatıise.çizgisininkomikliğinden gelen veçizgisinin anlatımındaki espriden gelen bir şeye gülmek gerekir. Ama çizgiden daha çok yer tutan laflarla oluşturulmuş, sadece bir fıkra olarak anlatılsa bile yeterli olacak konuşmalara gülünüyor. Bu, karikatüre Gırgırstilininolumsuzetkisidir. Biziın, karikatürde sıkıntısını, (altta). çektiğimiz ve çekeceğimiz sancısını noktadabudur. Insanlarbirazdaoesprinin içindedcğilde,kcndilerinidışarıdagörerek karikatüre baktıklarında gülüyorlar. () karikatürün içinde olmadıklarını sanarak, bir rahatlama duygusu hissederck gülüyorlar. ()ysa birçok kişi,belki deocsprinin içinderahatlıklayeralabileeekdurumda. Amainsanlarçokda kendi eksiklerini görmeyanlısı değillcr. Karikatürdeki olumsıı/lııkların giderilebilccegini düşünüyor musunuz? l mutlumusunu/? Herşeyindüzcleceginiumutetnıek, zaten insanolmanın getirdiği birşey. Amaçok/orolacak. Nasrettin lloca, Incili (,'avuş, Bekri Mustafa, Bektaşi fıkraları gibi çok önemli ve Anadolu topraklarına, insanlığa kök salmış sö/lü gelenekten, çok zengin bir mi/ah geçmişinden gelen Türkiye'de, umııtsuzolmanınyeriyok. Elbetteycniden bir filiz verecck. Ama bunlar çok/.edelendi. Buküıeselle>>medcnilen şey le, ncredeyse soğuk Amerikan fıkraları Türkıyc mizahının bir paıçasıymış gibi karikatüre de uyarlanarak, yapay bir mizah ve espri dünyası yaratılmaya çal ışıldı. Ama mizah iıısana o kadar M kı sıkıya bağlı ki, dışarıdan enjekte edilcıı espri biçiınleıinin çok t'azla yerleşebilcceğinisanmaksanıkolur. Düzeleceğinihepbirlikteumutedelim.^ BAŞKENT GUNLERI Gökyüzüne açılan pencere MİJŞERREF HEKİMOĞLD R Jean Paııl Sartre. ode Island'da Bristol Sanat Müzesi'nde "Yeniden Ateşleniyor" adlı bir sergi açıhyor bugün. Çağrı kartında "Fired Up ...Agaln" sözcükleri var. Toprağın ateşlenmesiyle oluşan güzelliklerı sımgelıyor, sanatçı ellerin üretkenliğinı. Başkent galerilerinde de güzel sergıler var ama hiçbirlne gidemiyorum. Tam lyileşmedım henüz. Rhode Island'daki sergiden başka bir nedenle söz ediyorum okurlarıma. Güzel bir olayı paylaşmak istıyorum. Bristol Sanat Müzesi'ndeki çağrı kartında Nermin Kura'nın bir yapıtının resmi var. Bu genç kadını anımsarsınız, bu köşede daha önce de söz ettim. Sorbonne Üniversitesi'nden sonra Bilkent'e gelen, doktora yapan, ders veren, sonra Rhode Island Okulu'nda öğrenimini sürdüren bir sanatçımız. Bristol Sanat Müzesi'nde, okulunun ünlü öğretim üyeleri, seramik dalının ünlü sanatçıları arasında bir Türk kızı da yeniden ateşlenmenin gizemini sergiliyor bugün. Dahası çağrı kartlarında Nermin Kura'nın bir yapıtının resmi var. Güzel bir seramik, renkli, kaç renk bir arada, fışkıran bir tomurcuğu, sevdalı bir açılışı çağrıştırıyor ama üreten ellerin sevdası toprağı bastırıyor bence. O renkler, o saydamlık sevdalı bir uğraşla oluşur ancak. Tüm güzellikler gibi. kişiler tükenmişlığı hissediyor. Tam tersi de var. Bristol Sanat Müzesi'ndeki seramik sergisinde sunulan yapıtlar gibi. Yeni bir ateşlenmeyle gizemini açıklıyor, yıllara karşın yaşlanmıyor, belli bir birikimi dışa vurarak mutluluk duyuyor. Yoğun çalışma dönemınde vakit bulamadıgı uğraşlara yöneliyor. Hızını alamıyor nerdeyse! Kaç kitap birden yazıyor, yeni düşünceler üretiyor, yeni tartışmalara yol açıyor, ders veriyor, konferans veriyor, ama eskı değil yeni söylemler üretiyor, ağaç ekiyor, çiçek yetiştiriyor, orman üretiyor. Bir çay söyleşisi de inanılmaz boyutlara, renklere ulaşıyor o zaman. Selda ve Pulat Tacer'in ORAN'daki evinde, çığplak tepelerin pembeleştiği bir akşam saatinde yapılan söyleşlleri duymanızı isterdim. Belki de son dönemeç ama yolculuk yeniden başlar gibi. Yollarda, alanlarda oluşan R. Nuri Güntekin (üstte), Charlie Chaplin bi'nin şudurdiyebileceğimbirkarakterihemen hcmcn yok gibi. Belki de var, ama ben farkında dcğilim. Farkına vardıkça Harbi'nin karakteri hakkında daha net şcyler söyleyebilcccğim. Siıccgüıılük bant karikatiirlerin güııccllcsıkıbirbağlantısıolmalımı? (iünliik bant karikulürlcrinin daha çok güncel olaylarla ilişkisı olmalı gibi bir alışkanlık var. Ama bcnçok tclevizyon izlemiyorum. Birkaç tane günlük gazeteyi taramayaçalışıyorum. Kitapokumaya ise, daha çok /anıan ayıııyoıum. (,'ünkii insanlar, telcvi/yonlarvegazetelerden yetcri kadarbesleniyorlar. Oıadan yolaçıkarak zaten kendiliğinden komik lıalegelmiş olaylanycniden komiklcşlirmcnin,güncel olayIan çok sıkıbıı şekikletakipetmeninçoklazlayararlıolduğunıısanmıyorum. Bu, karikatürü tekrara götürebilir. Ba/ı insandavıanışlan cvrcnseldir. Bir karikatür buevrensel davranışlara dayanıyor, çok da yazıtaşımıyorsadünyadaki herülkcdcuıılaşılubilir. Otemel insandavranışlarıııdun yolaçıkarak, oıadaki ipuçlarından yararlanarak çi/meye çulışıyorum. Karikatür dergilerinin çeşitlenııusibirzcnginlik^östergesi midir? Yeni Sahne'de de güzel bir oyun oluşuyor, bir sevda oyunu. Göğe Açılan Pencere. Çok güzel, ınce bir oyun. Karanlık bir gecede gökyüzüne bakarak önce tek tek ptrıltılar, sonra bir yıldız yağmuru seyreder gibi. Oyunu yöneten değerli sanatçımız Kerim Afşar da şöyle diyor: Körier görmese de yıldıztar hep var. Çok rahat izleyemedim ama bir tiyatroseverin rahat soluğunu duydum Göğe Açılan Pencere'de. Açıklamak zorundayım kiml oyunlar tiyatro sevgimizi solduruyor. Düzeysiz bir oyun, coşkusunu yitiren oyuncular sevinç değil, üzüntü veriyor, gitmemeyi, görmemeyi, o zaman süresinde bir kitap okumayı yeğliyor insan. Göğe Açılan Pencere güzel bir oyun, dünyaya açılan pencerelerin değişen boyutlarını sergiliyor. Tüm yozluğa, sömürüye karşın evrensel değerlerın varlığını, özverinin mutluluğunu, öz barış yolunda bir seçimi, ayrıca bir savaşı. Kolay değıl oyuncu olmak. Özune, sanatına, halkına saygı duyarak oynamak bir rolü, dünyaya, insanlara sözcüklerin ötesinden uyarılar yapmak. Emeğın, yeteneğın ötesinde bir bilınçlenme de gerekiyor. Gökyüzüne açılan pencereyi bu nedenle sevdim galiba. Yazarla sıcak bir buluşma yaşadım, tıyatronun gızemını hissettım yüreğımde. Çetin Tekindor'u tanıyorum, yeteneğını, duzeyını bılıyorum ama Zerrin Tekindor'u yeni bir yüzle, yeni bir düzeyle gördum bu oyunda. Edvvard rolünde genç oyuncu Aclan Büyüktürkoğlu'nu da ilk kez, umutla izledim. Emeklilik ilginç bir olay yaşamımızda. Kimi Bristol Sanat Müzesi'ndeki "Yeniden Ateşleniyor" adlı serginin çağrı kartı. kalabalığa onlar da katılıyor, haklar, özgürlükler için tepki gösterenlere onlar da ses veriyor. Sesleri de hayli gür çıkıyor. Genç kuşaktan biri şöyle dedi dün akşam: Siz daha gençsıniz bızden, daha guçlu, daha yürekli. Kurtuluş Savaşı sonrasında oluşan güzelliklerı yaşamışsınız, düşlerın gerçeğinı görmüş, çağdaşlaşma çabalarını ızlemişsiniz, umudunuz varmış, amacınız. Çagdaş uygarlık amacına yol almışsınız, direnme gücünüz, karamsarlığı aşma kararınız da burdan kaynaklanıyor. Umudu yitirmıyor, savaşı sürdürüyorsunuz. Güzel sözler değil mı, insanın doğasını. gizemini yansıtıyor. Aydınlanmayı yaşayan bir ulusun çocukları karanlığa gömülmuyor, ışığını sürdürmüyor. Gökyüzüne açılan pencerede yıldızlara da uzanabılıyor. Kuşkusuz genç kuşağın çocukları da uzanacak, yaşlı kuşağın torunları da. ^ "Göğe Açılan Pencere"deZerrin Tekindor ve Çetin Tekindor.