Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18EKİM 1998. SAYI 656 13 Sonra... Üç yıl sonra bir Amerikan şirketinden teklif aldım. Endonezya'da böyle bir şirket kurmayıdüşündüklerini,çalışıpçalışmayacağımı sordular. Şöyle bir etrafıma bakındım "evet" dedim "evet yapabilirim". Sekiz ay Amerika'da su altında ve üstündc ilkyardım ve tamirkursu aldım. Tamir kursu derken nefesmakincleri varya,gözlerimkapalı onlan onanrhalegeldim. Su altında biranzaçıkarsa insan ölür, bundan da sen sorumlu olursun. lncebir işti ve bu işi çok seviyordum. Endonezya'da ne kadar kaldınız? Gidemedim ki. Endonezya pasaportumda Müslüman yazdığı için vizc vermcdi. Bu ülkenin yüzde doksan sekizi Müslüman, ama fanatikleri istemiyoruzdediler. "Fanatik değilim.yüzümügörmüyor musunuz" dedim, "daha on sekiz yaşındayım, nasıl fanatik ol urum." O sıralarda oralarda da olaylar vardı ve dinlcmediler... Amerika'da mı kaldınız? Hayır, Paris'e gönderdiler. Bcn bu arada Mısır'da tanıdığım, su altını videoya alan bir Fransızla, Jean Jaques Reynaud'la Amerika'da evlendim. Birlikte Paris'e geldik. Madrid'de su altı için çalışacaktım, ama yine vize alamayınca bu işten vazgeçtim, yorulmuş. ve bıkmıştım. Amerikan Eksprcs'te çalışmayabaşladım. Ne olarak çalıştınız Amerikan Kkspres'te? Fransızcam hiç yoktu, diğer dillerimı kullanarak girdim işe. Ne mi yapıyordum? Örneğin Japonya'da bir zengin, Kevin Costner'infilmindebiratgörmüijvesahipolmak istiyor. Costner'i bulupo atı Japonya'daki o deli servetsahıbinesatıpsatmayacağını öğrenmeyeçalışıyordum. Hâlâ ne tiyatro ne de sinema var yaşamınızda... Paris'e ycrlcsjtikten altı ay sonra epeyünlü bir oyuncunun bir filmini seyrcttim. Ne oyuncusunun ne de filmin adını söylcycceğim. Nefret ettim o filmden. Ertesi sabah işe gelince düşündüm, dedim ki, "O bunu yaparsa ben daha iyisini yapanm." Kocamı aradım ve "Ben oyunculuk yapmak istiyorum" dedim. Onun için hiç şaşırtıcı değildi bu, güldü, "Bu bir gün mutlaka olacaktı" dedi. Bana bir kurs bulmasım istedim, o da Cours Florent'i buldu... Yani o kadarbasit... Sana söylcycmcm ki, bütün hayatım boyunca bunu yapmak istedim, onsuz yaşayamam... Kısa filmlerden ve ödül aldığınız bu ilk uzun metrajlı filminizden sonra bu anlatım değişti ya da değişecek mi? Ben on doku/ yıl bunsuzyaşadım, şjmdiden sonra da onsuz yaşayabilirim, ama sinema ve tiyatro benim bugünkütutkum. Yartn da böyle devam edecek. Eğer bir gün acı * * otururken bir kadın geldi, bana dokundu, "tyimisin"dedi.lngilizcemdeiyideğilozaman, ittim "Rvet evet iyiyim" dedim "beni rahatbırakın." Kadın gitti.birsandviçlegeri geldi, kabul ettim. Bir kurtarıcı gibi... Kadın Aınerikairydı. Çokkorkuyordum, cvdcn kaçtığımı söylemcdim, yalan attım. Annem babam ayn yaşıyor, annem Mauritius"ta dalgıçlık yapıyor, annem Türk, babam Alman... Böyle abuk sabuk yalanlar söyledim, "Annemin yanına gidiyorum" dedim. Biliyorumkikadınbanaijukadarolsuninanmadı, ama inanmış gibi yaptı. Burayagelmedenönce,email'learaştınptekrarbuldum, yine ilişkikurdumonunla... Bir müzikologdu ve benim hayatımı kurtardı. Aslında, bütün bu yolculukta, M ı sır'a kadar hiçbir kötü insana rastlaınadım. Hep bana el veren insanlarlakarşılaştım. Şansmı? Bilmiyonım... Aile insanlar için bir ayakbağı mı sizce? Bencebiraile çok pnemli, çünkü biranne vebabadangeliyoruz. Ama bu insanlar sizin özgürlüğünüzü engelliyorsa, yaşamınızı sınırlandırıyorsaiyi bir şcydcğiL.Bunun için bcn çok aşın bir şey yaptım, ama yaşamam için gerekiyordu Bazılan bunlan yapmıyor, çünkü gerekmiyor, başka bir şekilde bulabiliyorlar. Benim çocukluğumdada çok şeyler olmuştu ve ancak böyle yapabilirdim. Bence y ine de ai lcmizle göbek bağını koparmamız gerekiyor, ancak böyle kendi başımızayaşayabiliriz... Çocukluğum derken, çok hırpalandığınızı mı anlatmak istiyorsunuz? Evet, çünkü ben annem ve babamla büyümedim. Avusturya'ya gittikten iki ay sonra doğduğumda, parasızlardı. Yurtdışına gidenlerin çoğunun yaptığı gibi beni dedeminnenemin yanına gönderdiler. Tamam oldu ama yine de sorumlusun bu çocuktan. Bir çocuk yapmak o kadar da kolay değil ya da eğerbakamıyorsan çocuk yapma Beş yaşında bu insanlar yine geldilcr, beni aldılar. Bu sefer Almanya'ya gittim, çünkü oraya yerleşmişlerdi. Bu insanlar benim için abiablaydılar, çünkü beni büyüten dedemle nineme babaanne diyordum. Bu eğcr bir çocuk için travmadeğilse, ben travmanedir bilmiyorum. Küçüksün, çocuksun, yaşın bütün kişiliğin, bütün dengen için çok önemli ve sen her taraftan i ti 1 i yorsun... Kardeşleriniz var mı? Üçkardeşimvar. Onlar da bu travmaları yaşadılar mı? Hayır, oıılarbendcn sonra doğdular...Benden küçükle aramızda yedi buçuk yıl var. Onlar hiç böyle bir şcy yaşamadılar ve gerçekten mutlular. Ben anne ve babamahiç sı Umudu beklemeye eşit tutan Yelda Kaymakçı 'nın beklemeye tahammülü yok... cakolamadım,hepyabancıkaldım.Nenemlededem... Onlar hayatımınsevgilileri...Nenemi deli gibi seviyordum, deli gibi sevgisini istiyordum. Küçükken nenemle uyurdum. Belki çok salak şeyler bunlar, ama çok da önemli. Onlarla görüşüyor musunuz? Tabii ki. Burada, Bayrampaşa'dayaşıyorlar. (Jözümü veririm nenem için... Bunun ıçınödülümüonaadamak istedim. Yolculuğunuza geri dönelim. Mısır'da nelerle karşılaştınız? Bana Mısır'agitme fikrini o Amerikalı kadın verdi. ltalya'dan Mauritius'akadargidemeyeceğimi söyledi ve dcdemin armağanı altın künyeyle zincirımi satmamı önerdi. "Sat" dedi "Bakalım, nereye kadar götürecek?"Venedik'ten!skenderiye'yegidenbir feribota bindim, üç gün iki gece sürdü yolculuk. Kaçak mı bindinizgemiye? Hayır, bilet almıştım, ama yine param kalmamıs.tı. lskenderiye'ye yaklaştığımızda, gümrükgörevlilerigemiycgelippasaportlanmızı konrol etttlcr. Benim pasaportumu gören görevli, vizemi sordu, oysa ne olduğunu bile bilmiyordum vizenin. Ikinci kaptan, kaptandandagizleyerekyüzellidolarödedi vebanavizealdı. İskenderiye... Hiçbilmediğinizbirkent ve paranız yok... Ne yapmayı düşündüniiz? Fcribotta, Danimarkalı homoseksüel bir gazeteciyle tanıştım. Mısır'ı iyi biliyordu, arkadaşları,sevgilılerivardı."Bensanayardım edebilirim" dedi "Istersen Iskendenye'de on gün, odamda kalabilirsin, ben sonra El Ghardaka'ya gideceğim. Orada çalışır, para kazanır, adana gidersin." Ben "Evet evet evet" dedim hemen. Hiçbir şcyim yoktu ve Mısır'da kimseyitanımıyordum... Yani ikinci bir kurtarıcıyla karşılaştınız... On gün tskenderiye'de, gazetecinin odasında kaldım. Sonra on kişi sıkıştığımız bir taksiyle on iki saat çölde yolculuk yapıp E Ghardaka'ya ulaştık. El Ghardaka, Kızıldeniz'dekalıyor, ama çölünortasında... Gazetecinin sevgi lisi Aşaraf'la tanıştım, o da beni Süleyman'la tanıştırdı. Süleyman altı ay çalıştırıp bana dalgıçlığı öğrerti. Turistlere deniz altını gczdirdim, sonra ortak olduk, ijirkcti büyüttük. Şirket.takırtakırçalışıyordu. Yol urkuduşı kimi zaman kukluydı lliilya 'nın "Yara"nın Ilülya'sıyolculuğundu sokak çocuklanyla da